Bismillahirrahmanirrahim
Hamd Allah (c.c)’ya, Salat ve Selam Peygamber Efendimiz Hz.
Muhammed (sav)’e, İslam’ı hayatına rehber edinen kişilerin
üzerine olsun.
İddia makamı tarafından, yasadışı terör örgütü Hizb-ut
Tahrir’e üye olmakla suçlanıyorum. Benim Hizb-ut Tahrir’e
üye olduğum doğrudur. Bundan utanmıyor ve sıkılmıyorum.
Bilakis onur ve şeref duyuyorum. Hizb-ut Tahrir akidesi İslam
olan, Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak için çalışan, siyasi
bir partidir. Al-i İmran Suresinin 104. ayetinde yer alan;
İçinizden hayra çağıran, kötülükten alıkoyan bir
topluluk çıksın. İşte kurtuluşa erenler bunlardır. [Al-i
İmran 104] ayeti ile Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in
Ya siz, iyiliği emreder kötülükten alıkoyarsınız, ya da
Allah sizi helak eder, başka bir kavim yaratır. O kavim Allah’ı
sever ve ona kulluk eder, Allah da o kavmi sever ve ondan razı
olur.
hadisi gereğince İslami bir kitle kurmak ve çalışmak, bütün
müslümanlara farzdır. Benim Hizb-ut Tahrir ile çalışmamın
nedenleri şunlardır:
A- İslam, insanın insanla, insanın devletle,
insanın hayatla ilişkisini düzenler. Yani İslam insanların
tüm hayatını kapsar. İslam dininde hiçbir şey eksik
bırakılmamıştır. Maide Suresinin 3. ayetinde şöyle
buyurulmaktadır:
İşte bugün dininizi kemale erdirdim. Üzerinize nimetimi
tamamladım. Size din olarak İslam’ı seçtim. [Maide 3]
İslam bir hayat nizamı olarak siyasal, ekonomik ve
toplumsal hayatın tümünü düzenlemiştir. Bu çerçevede
İslam hükümleri, sadece fertle ilgili kısımlarını alıp
siyasal, ekonomik yada hukukla ilgili hükümleri reddetmek söz
konusu olamaz. Nitekim Bakara Suresinin 85. ayetinde:
Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıyor da, bir kısmını
inkar mı ediyorsunuz? Sizden her kim böyle yaparsa, ona
dünyada rezillik ve rüsvaylık, Ahiret’te ise şiddetli bir
azap vardır. [Bakara 85]
şeklinde yer alan Allahu Teala’nın uyarısı da, bu
durumu teyid etmektedir. Allah insanların dünya işlerinde,
kendi indirdiği hükümleri uygulamasını istemiştir. Yani
Batıdan alınan nizam gibi değildir. İslam da din ile devlet
aynıdır. İslam, şunu kesinlikle kabul etmez: “Sezar’ın
hakkı Sezar’a, Allah’ın hakkı Allah’adır.” Yusuf
Suresinin 40. ayetinde şöyle buyurulmaktadır:
Hüküm yalnız Allah’ındır. O size kendisinden
başkasına tapmamanızı emretti. İşte dosdoğru olan budur.
Fakat insanların çoğu bunu bilmez. [Yusuf 40]
Anladım ki, İslam hayatın tamamını kapsar. İslam’ın
sadece namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek olmadığını,
halkın İslam’ı yanlış anladığını tespit ettim.
B- Dünyadaki Müslümanların durumunu ve neden bu
halde olduklarını araştırdım. Müslümanların ekonomik ve
siyasi yönden geri kaldığını, Müslümanların parçalandığını,
Müslüman memleketlerinin kafirler tarafından sömürüldüğünü,
kafirlerin Müslümanları köleleştirmek için çalıştığını,
Müslüman memleketlerinin tüm kaynak ve zenginliklerinin
sömürüldüğünü, Müslümanların kutsal mekanı Kudüs’ün,
Yahudiler tarafından işgal ve gasp edildiğini, Müslümanların
kendi anayurtlarında garip ve öksüz olduğunu gördüm.
C- Kendi yaşadığım ülkenin 120 milyar dolar dış
borç, 110 milyar dolar iç borcu bulunmaktadır. Doğan her
çocuğun borçla doğduğu ülkemizde, elde edilen vergi geliri
bir avuç hortumcuya peşkeş çekilmektedir. Bir günde %50
devalüasyonla, halkın cebindeki para %50 değer kaybetmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında TL dolardan daha değerli idi.
Şimdi 1.500.000 kat değer kaybetmiştir. Son 15 yılda tam 300
milyar dolar, hortumcular tarafından hortumlanmıştır. IMF
adındaki Amerika’nın sömürüsünde paravan olarak kullandığı
örgüt, Türkiye’ye borç vererek Türkiye’ye istediği
kanunu çıkarttırmakta ve Türkiye’ye her istediği şekilde
emir verebilmektedir. Şu sözün ne kadar doğru olduğunu
anladım: “Borç alan, emir alır.” Bu gün ülkenin
okulları, eğitim verilen yerler olması gerekirken, adeta
fuhuş yuvası haline gelmiştir. Ekonomi diye bir şey
kalmamış, iflas etmiştir. Yerli sanayi, yabancı sanayi ve
sermayeyle rekabet edemeyecek, neredeyse bitmiş, tarım ülkesi
olan ülkemiz tarım ürünlerini ithal eder hale gelmiştir.
Halkımızın büyük bir kısmı okumak istedikleri halde, başörtülü
oldukları için üniversitelere alınmamış ve eğitim
hakları gasp edilmiştir. Halkımızın büyük bir kısmı,
hayat standartlarının altında yaşamaya mahkum edilmiş,
insanlar karınlarını doyurmak için çöplüklerden ekmek
toplama durumuna gelmiştir. Genelevlerde bu ülkenin kadınları
pazarlanmakta, bundan dolayı da korunmaktadırlar. Travestiler,
hippiler, şeytana tapan insanlar ortaya çıkmıştır. Halkın
az bir kısmı ise Hiltonlar da, Sharitonlar da, Lailalar da
yiyip, içip eğlenmektedir. Son model mercedeslere binmekte,
saray yavrusu villalarda oturmaktadır. Devletin ve toplumun bu
halde olması, insanların psikolojilerini bozmaktan, insanları
delirtmekten, kendisini köprüden atan, çocuklarını kesen,
cinnet geçiren bir suçlular ordusu ortaya çıkartmaktadır.
İnsanların bu şekilde olmasının nedeni, İslam’dan
uzaklaşmalarıdır. Müslümanların yeniden eski günlerindeki
gibi mutlu, güçlü, onurlu bir hayata ulaşabilmeleri ancak Allah’ın
emrine icabet eden Raşidi Hilafet Devleti’nin kurulması ile gerçekleşebileceğini
anladım. Bu saydığım sebeplerden dolayı, Hizb-ut Tahrir ile
çalışmaya karar verdim ve onun üyesi oldum.
Hizb-ut Tahrir terör örgütü değildir. Türkiye’de, kurulduğu
günden bu zamana kadar hiçbir maddi eyleme başvurmamıştır.
Emniyet Müdürlüğü ve Mahkemenizde bulunan Hizb-ut Tahrir’in
kitaplarında da bu konu yer almaktadır. Maddi bir eyleme
başvurmak, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in metodunda
bulunmadığından, Hizb-ut Tahrir de kesinlikle maddi bir eyleme
başvurmaz. Hizb-ut Tahrir’in ülkeyi bölmek gibi bir düşüncesi
yoktur. Değil ülkeyi bölmek, onun bir karışından bile vazgeçmeyeceğini
dile getirmiştir. Müslüman memleketlerinde sınırları
kaldırarak Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak istemektedir.
Hizb-ut Tahrir mensupları, terörist hiçbir eylemde yapmamıştır.
Terörist suçlaması kabul edilemez bir suçlamadır.
İslam’ı savunduğum için sanık sandalyesinde oturuyor isem,
suçum insanlara İslam’ı anlatmak ise, evet suçluyum. İddia
makamının bu haksız suçlamasını kabul etmiyor, serbest
bırakılmamı talep ediyorum. Sözlerime şu şiirle son vermek
istiyorum.
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal
koyunum,
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez
boyunum,
Kanayan bir yara gördüm mü! yanar ta
ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim,
çifte yerim,
Adam aldırmada geç git! diyemem aldırırım,
Çiğnerim, çiğnenirim, Hakkı tutar
kaldırırım.
|