Ana Sayfa

Ayın Konusu

İnceleme

Soru-Cevap

Kitap Tanıtım

Hakkımızda

Ana Sayfa
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email
İslam Devleti
İslam'a Davet
Hizb-ut Tahrir
Hilafet Nasıl Yıkıldı
İslam Şahsiyeti
İslam'da İctimai Nizam
İslam'da Yönetim Nizamı
İslam'da Ekonomik Sistem
Diğer kitaplar için tıklayınız

PDF

Hizb-ut Tahrir davasından yargılanan Tuncay KILIÇKAYA’nın, Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde, 16 Ocak 2002 tarihinde yapılan duruşmada, Mahkemeye okumuş ve vermiş olduğu savunma metnidir.

Bismillahirrahmanirrahim

Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlığı’na

Öncelikle belirtmek isterim ki; Emniyet, Savcılık, Sorgu hakimliği ifade tutanaklarında bana ait olmayan ifadelerin yer almış olduğunu sonradan gördüm. Bundan dolayı o ifadeleri özellikle şahıslarla ilgili ifadeleri kabul etmiyorum. Sadece burada söyleyeceğim ifadeler geçerlidir.

Sayın Başkan ve Mahkeme Heyeti

İddia makamı tarafından asılsız ithamlardan dolayı suçlanmam ve terörist muamelesi görmem ve bununla yargılanmak üzere tutuklanmam, son derece maksadını aşmış bir suçlamadır. Çünkü ben hiçbir şekilde terörü benimsemiyorum ve hiçbir terör örgütüyle de alakam yoktur. Dolayısıyla bana atılan terör suçlaması, mesnetsiz, gerçekleri ifade etmeyen vehimlerle dolu karalamalar olduğunu belirtmek isterim.

Şunu belirtmek isterim ki, Kur’an ve Sünnete iman eden bir müslüman olarak, Allah (c.c) ve Rasulü (sav)’in getirdiklerine muhalefet eden birisi değilim. Şu anda yaşamakta olduğumuz hayatın her alanındaki sıkıntı ve problemlerin çözümü olarak da, İslam’ı görmekteyim. Çünkü İslam, insanların hayatlarını intizamlı bir nizamla çözüme kavuşturmak, haksızlığı, zulmü, vurgunculuğu, rüşveti, dolandırıcılığı ve hayatın her alanında geri kalmışlığı ortadan kaldıracak ve sağlıklı kalkınmaya götürecek olan, Raşidi Hilafet sistemini getirmiştir. Raşidi Hilafet, İslami hayatın temelidir. Allah’a kulluğun gereğidir. Yani, hayatın her alanını kuşatan nizamlar, duygular, hükümler bütünlüğüdür. Beşeri nizamlar manzumesi de değildir. Yani Raşidi Hilafet’in icad edicisi, herhangi şahıs yada grup da değildir. Bilakis o, Allah Rasulü (sav)’in vahiyle ortaya koyduğu modeldir, nizamdır. Dolayısıyla, inançlarımdan doğan, Hilafet sistemini savunan ve onun ikamesi için çalışan Hizb-ut Tahrir’in fikirlerini benimsediğimi, onun bir mensubu olduğumu gizlemiyorum. Bundan dolayı pişmanlık ve eziklik de duymuyorum. Çünkü Hizb-ut Tahrir’in mensubu olmamın gerekçesi, partinin inşaa olduğu fikirlerinin, Kur’an ve Sünnete dayalı olması ve ortaya koyduğu fikirlerin, insanların hayrına olması ve refaha, huzura kavuşturacak sistemi sunmasındandır. Ve aynı zamanda fitneyi, şiddeti benimsememesi ve terör örgütü olmayışıdır.

Ama buna rağmen, müslüman halkın inancı olan İslam'ı, insanların problemlerini çözüme kavuşturan fikirleri savunmak, suç sayılmakta, hatta terör olarak vasıflandırılmaktadır. Ve kamuya zarar olarak nitelendirilmektedir. Bunun gerekçesini anlamış da değilim. Acaba bu suçlamaların sebebi, sırf İslam akidesinden çıkması mıdır?

Sayın Başkan ve Mahkeme Heyeti

Mensubu olduğum partinin, kurulduğundan bu yana benimsemiş olduğu bu fikirleri, hayata geçirme noktasında Rasul (sav)’in Sünneti gereği baskı, şiddet, tehdit yöntemine asla başvurmamıştır. Yani Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak için benimsenen yöntem, Allah Rasulü (sav)’in Sünnetidir. Bu metodda, şiddet, silah, tepkisel hareket yoktur. Bu çalışma yöntemi tamamen fikri ve siyasi bir çalışmadır. Terör değildir.

Bütün bu nedenlerden dolayı bana karşı, terör suçu işlemek suçlaması, haksızca, hukuka dayanmayan suçlamadır, zulümdür. Mağduriyetimin kaldırılmasını bu suçlamadan berat ve tahliyemi istiyorum. Saygılarımla.

***

Bu sayfayı birine göndermek için tıklatınız

Yukarı