Ana Sayfa

Ayın Konusu

İnceleme

Soru-Cevap

Kitap Tanıtım

Hakkımızda

Ana Sayfa
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email
İslam Devleti
İslam'a Davet
Hizb-ut Tahrir
Hilafet Nasıl Yıkıldı
İslam Şahsiyeti
İslam'da İctimai Nizam
İslam'da Yönetim Nizamı
İslam'da Ekonomik Sistem
Diğer kitaplar için tıklayınız

PDF

Hizb-ut Tahrir davasından yargılanan Sadık ÖZDEMİR’in, Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde, 16 Ocak 2002 tarihinde yapılan duruşmada, Mahkemeye okumuş ve vermiş olduğu savunma metnidir.

Bismillahirrahmanirrahim

Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah (c.c)’ya, Salat ve Selam O’nun şanlı Rasulü (sav)’in, Alinin ve Ashabının, Kıyamete dek seçkin İslam Hidayetine tabi olan, mü’minlerin üzerine olsun.

Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlığı’na

Ben, iddia makamının iddianamesinde şahsımla ilgili olarak yer alan, yasadışı Hizb-ut Tahrir örgütü üyesi olduğum, örgüte adam kazandırdığım, ders toplantılarına katıldığım gerekçesiyle, Terörle Mücadele Kanununun 3713’cü maddesi kapsamında suçlanıyorum.

Hizb-ut Tahrir’in bir terör örgütü olduğu, benim de bir terörist olduğum doğru değildir. Bunu gerek iddia makamı, gerekse mahkeme heyeti olarak sizlerin de bildiğinizden, şüphe etmiyorum.

Ben hayatın ve fikirlerin her türlü haram ve günahla kirlendiği, sokaklarında haksızlık, yoksulluk ve zulmün kol gezdiği bir ülkede, dünyaya gözlerimi açtım. Her gün, bütün açıklığıyla hissettiğim bu olumsuzluklar karşısında, İslam’ın eşsiz fikirlerinden etkilendim. Bu fikirlerle, hayatın haram ve günahlardan arındırılarak temizlenmesi, her gün yaşadığım ve artık görmekten iğrendiğim haksızlık, yoksulluk ve zulmün yok edilmesi gerektiğine inandım. Bu inanç ve istek benim Hizb-ut Tahrir ile tanışmamı sağladı. Hizb-ut Tahrir’in, Kur’an ve Sünnet’ten benimsediği fikirler ile hayatı haram ve günahlardan temizleyerek, toplumda İslami hayatı başlatmak için çalışıyor olması, beni derinden etkiledi. Hizb-ut Tahrir’in, İslam ideolojisini benimsemiş, seçkin siyasi bir parti olarak, fikri ve siyasi mücadele yöntemi ile İslam’la yönetecek olan Raşidi Hilafet Devleti’ni kurma çalışmalarına ben de katıldım. Fikirlerini öğrenmeye ve hayatıma aktarmaya çalıştım. Bu fikirleri başka insanlara da anlattım.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, İslami hayatı yaşamayı yasaklamış, öte yandan haram ve günahların bütün hayatı kuşatmasına yol açtırmıştır. Bu haram ve günahlarla kirlenmiş ortamın, şahsımda oluşturduğu zaafiyet nedeniyle Hizb-ut Tahrir benimle ilişkisine son vermiştir.

Şu anda karşınızda Hizb-ut Tahrir’den bir parça olarak, Hizb-ut Tahrir’in amacını gerçekleştirmek için ciddiyetle çalışmış, Hizb-ut Tahrir’in seçkinliğine uygun, Hizb-ut Tahrir’i temsil etmeye layık, hayırlı bir şahsiyet olarak bulunmayı ne kadar çok isterdim.

On sekiz yaşındayım. Benim iradem dışında kirletilmiş bu hayatta, temiz kalmaya çalıştım. Seçkin İslam Hidayetinin, gereklerini yerine getirmeye, böylece Şanı Yüce olan Allah'u Teala’nın rızasını kazanarak Cennet’e girmeyi istedim. Takdir ve teşvik edilmesi gereken bu masum isteklerim, ne gariptir ki, iddia makamı tarafından suç olarak görülüyor ve cezalanmam isteniyor. Derin bir haksızlığa uğramışlık duygusu ile birlikte, şaşkınlık içinde olduğumu ifade etmeliyim.

Hizb-ut Tahrir’e olan sevgimi muhafaza eden, Türkiye Cumhuriyeti’nin şahsıma yaptığı bu haksızlık ve zulümden sonra Hizb-ut Tahrir’in ne kadar doğru bir amaç için çalıştığını anlayan biri olarak, haleti ruhiyemin psikolojik baskı altında bozulmasından dolayı, daha önce vermiş olduğum ifade ve hatalı davranıştan ötürü, Yüce Allah’ın af ve mağfiretine sığınırım. 

Hamd, Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

***

Bu sayfayı birine göndermek için tıklatınız

Yukarı