Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah
(c.c)’ya, Salat ve Selam O’nun şanlı Rasulü (sav)’in,
Alinin ve Ashabının, Kıyamete dek seçkin İslam Hidayetine tabi
olan, mü’minlerin üzerine olsun.
Ben, iddia makamının
iddianamesinde şahsımla ilgili olarak yer alan, yasadışı
Hizb-ut Tahrir örgütü üyesi olduğum, örgüte adam kazandırdığım,
ders toplantılarına katıldığım gerekçesiyle, Terörle Mücadele
Kanununun 3713’cü maddesi kapsamında suçlanıyorum.
Hizb-ut Tahrir’in bir
terör örgütü olduğu, benim de bir terörist olduğum doğru değildir.
Bunu gerek iddia makamı, gerekse mahkeme heyeti olarak sizlerin de
bildiğinizden, şüphe etmiyorum.
Ben hayatın ve
fikirlerin her türlü haram ve günahla kirlendiği, sokaklarında
haksızlık, yoksulluk ve zulmün kol gezdiği bir ülkede, dünyaya
gözlerimi açtım. Her gün, bütün açıklığıyla hissettiğim
bu olumsuzluklar karşısında, İslam’ın eşsiz fikirlerinden
etkilendim. Bu fikirlerle, hayatın haram ve günahlardan arındırılarak
temizlenmesi, her gün yaşadığım ve artık görmekten iğrendiğim
haksızlık, yoksulluk ve zulmün yok edilmesi gerektiğine inandım.
Bu inanç ve istek benim Hizb-ut Tahrir ile tanışmamı sağladı.
Hizb-ut Tahrir’in, Kur’an ve Sünnet’ten benimsediği fikirler
ile hayatı haram ve günahlardan temizleyerek, toplumda İslami
hayatı başlatmak için çalışıyor olması, beni derinden
etkiledi. Hizb-ut Tahrir’in, İslam ideolojisini benimsemiş, seçkin
siyasi bir parti olarak, fikri ve siyasi mücadele yöntemi ile İslam’la
yönetecek olan Raşidi Hilafet Devleti’ni kurma çalışmalarına
ben de katıldım. Fikirlerini öğrenmeye ve hayatıma aktarmaya çalıştım.
Bu fikirleri başka insanlara da anlattım.
Türkiye Cumhuriyeti
Devleti, İslami hayatı yaşamayı yasaklamış, öte yandan haram
ve günahların bütün hayatı kuşatmasına yol açtırmıştır.
Bu haram ve günahlarla kirlenmiş ortamın, şahsımda oluşturduğu
zaafiyet nedeniyle Hizb-ut Tahrir benimle ilişkisine son vermiştir.
Şu anda karşınızda
Hizb-ut Tahrir’den bir parça olarak, Hizb-ut Tahrir’in amacını
gerçekleştirmek için ciddiyetle çalışmış, Hizb-ut
Tahrir’in seçkinliğine uygun, Hizb-ut Tahrir’i temsil etmeye
layık, hayırlı bir şahsiyet olarak bulunmayı ne kadar çok
isterdim.
On sekiz yaşındayım.
Benim iradem dışında kirletilmiş bu hayatta, temiz kalmaya çalıştım.
Seçkin İslam Hidayetinin, gereklerini yerine getirmeye, böylece
Şanı Yüce olan Allah'u Teala’nın rızasını kazanarak
Cennet’e girmeyi istedim. Takdir ve teşvik edilmesi gereken bu
masum isteklerim, ne gariptir ki, iddia makamı tarafından suç
olarak görülüyor ve cezalanmam isteniyor. Derin bir haksızlığa
uğramışlık duygusu ile birlikte, şaşkınlık içinde olduğumu
ifade etmeliyim.
Hizb-ut Tahrir’e olan
sevgimi muhafaza eden, Türkiye Cumhuriyeti’nin şahsıma yaptığı
bu haksızlık ve zulümden sonra Hizb-ut Tahrir’in ne kadar doğru
bir amaç için çalıştığını anlayan biri olarak, haleti
ruhiyemin psikolojik baskı altında bozulmasından dolayı, daha önce
vermiş olduğum ifade ve hatalı davranıştan ötürü, Yüce
Allah’ın af ve mağfiretine sığınırım.
Hamd, Alemlerin Rabbi
olan Allah’a mahsustur.