Hilafet -115                 Rebi-ul Ahir  1420            Haziran/Temmuz  1999                Yıl 11

<<

>>

ALTIN VE GÜMÜŞ PARA SİSTEMİ

İslam'ı Uygulayacak İslam Devletinin Altın Ve Gümüş Para Sistemine Geçmesi Allah'ın Hükümlerinden Bir Parçadır. Bu Sisteme Nasıl Geçilir Ve Metodu Nedir?

İslam’ı tedrici (aşamalı) bir şekilde uygulamak kesinlikle caiz değildir. Tedrici yola başvurmak, İslam'ın bir kısmını almamak ve uygulamak diğer bir kısmını almamak ve uygulamamak demektir. Böyle bir işi yapmak, İslam’ın bir kısmını almak ve uygulamamak, kısmen de olsa, küfrü veya küfür hükümlerini almak ve uygulamak demektir. Bu hal ise Allah'ın yasakladığı açık küfrün görülmesidir. Bu durumumda o İslam devletine karşı silâh çekilmesi söz konusu olur. Nitekim Resulullah (S.A.S) münker gösteren yöneticilere karşı silah çekilirmi? sorusuna : 'Ancak açık küfür görürseniz ' diye cevap verdi. Ayrıca Allah'u teala şöyle buyurdu :

O halde, Allah'ın indirdiği Kitap ile aralarında hükmet, Allah'ın sana indirdiği Kuran'ın bir kısmından seni vazgeçirmelerinden sakın, heveslerine uyma; eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah bir kısım günahları yüzünden onları cezalandırmak istiyor. İnsanların çoğu gerçekten fasıktırlar. (Maide 49)

Bazı Müslümanlar İslam’ın hükümlerinin sadece bir kısmının uygulanmasını istiyorlar. Bunlar sanki İslam’ı Allah'u Teala dan iyi bilirmiş gibi bir kısmına inanmıyorlar veya bu asır içinde bazı hükümlerin uygun olmadığını düşünerek arzularına uyarlar ve hevalarına göre seçim yaparlar. Allah'u Teala'ın hitabı bu konuda gayet açıktır ve bunu yapanları şöyle teyit etmiştir :

Sonra siz, birbirinizi öldüren, aranızdan bir takımı memleketlerinden süren, onlara karşı günah ve düşmanlıkta birleşen, - onları çıkarmak haramken - size esir olarak geldiklerinde fidyelerini vermeye kalkan kimselersiniz. Kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Aranızda böyle yapanın cezası ancak dünya hayatında rezil olmaktır. Ahiret gününde de azabın en şiddetlisine onlar uğratılırlar. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir. (Bakara 85)

Allah'u Teala gönderdiği ve tamamladım dediği yüce dini İslam'ı, tamamlandıktan sonra, bazı hükümlerini uygulamamak veya ertelemek gibi bir hali de kesin şekilde caiz kılmamıştır. İslam'ın geldiği ve daha henüz tamamlanmadığı ortamdaki vakıayı ele alıp, bazı şeyler haram veya farz kılınmadı veya sonra aşama aşama haram veya farz kılındı diye bir bahane uydurmak gayri İslami bir yaklaşımdır. Çünkü, o zamanda daha bazı hükümler nazil olmamıştı ve Müslümanlar bazı konularda Allah'ın hükümlerini bilmiyorlardı. İçki ile ilgili hükmü örnek olarak verebiliriz. Onun hükmü nazil olunca hemen herkes içkiyi bıraktı, hatta içkiyi yahudilerden ve kafirlerden arkadaşlarına Müslümanların hediye olarak vermeleri bile yasaklandı. Resulullah (S.A.S) içkilerin dökülmesini emretti. İşte bu kesinleşmiş hükmü uygulamamak veya aşama aşama uygulamaya geçmek veya askıya almak hangi hükme dayandırılır?

Bir konuda önceden bir hükmün olmayışı ve sonra hükmün gelmesi, kesinlikle tedricilik veya aşama aşama uygulama değildir. Eğer bir hüküm mevcut olsaydı ve Resulullah (S.A.S) onu uygulamasaydı ve erteleseydi buna tedricilik denilebilirdi. Fakat, böyle bir şey hiç olmadı. Vahy'den önce, yani hüküm gelmeden önce, teşri yoktur. Şu an da hüküm var ve hüküm vahiyle geldi.

Bu kısa önsözden sonra İslam devleti kurulunca İslamı tam ve köklü bir şekilde uygulanmasının gerekliliği anlaşılmıştır İnşaallah. Devlet kurulduğu andan itibaren tebasına her konumda şeri hükmü gösterir ve uygulamaya başlar. Bazı hükümleri uygularken zorluklar çıkabilir ve çıkmasında bir sakınca yoktur. Bunlardan birisi de para konusudur. İslam devletinin parası altın ve gümüşe dayalı olmalıdır. Devlet, kağıt veya maden para çıkartsa bile bütçede altın ve gümüşten karşılığı bulunmalıdır. Çünkü, şeriat, devletin parasının altın veya gümüş olmasını veyahut altın ve gümüşe dayanmasını emretmektedir. Zekat, diyetler, cezalar ve muameleler gibi maliye ile ilgili şeri hükümlerin hepsi altın ve gümüşe dayalıdır. Resulullah (S.A.S) ve raşîdi halifeler İslam devletinde hep altın ve gümüş paraları kullandılar. Bunlara dinar ve dirhem deniliyordu. Dinar 4,25 gram altın ve dirhem 2,97 gram gümüş idi.

İslam devleti kurulunca ancak bu birimleri temel olarak kullanır. Çeyrek dinar, yarım dinar, beş dinar ve yirmi dinar gibi dinarları bu ölçülere göre çıkartır. Yirmi dinar 85 gram altın değerinde olur ve bu miktar ise zekâtın nisabıdır. Dirhemi veya dinarı kağıt olarak çıkartabilir, ama bütçede bunun karşılığını altın veya gümüş olarak bulundurmalıdır.

Şu anda dünyada bulunan devletlerin altın ve gümüşe dayalı olmayan paraları vardır. 1971'den itibaren Amerika başkanı Nixon doların altına çevrilmeyeceğini ve artık devlete güven esasına dayalı olacağını bildirdi. Bu tarihten önce dolar altına dayalı olduğu için dolar karşısında Amerika hazinesinden altın alınabiliyordu. Her dolar yaklaşık olarak 0,8 gram altın ediyordu. Bundan sonra, dolar sırf vesikalı kağıt haline geldi. Onunla mal alınır, ücret ödenir, altın ve gümüş alınır oldu. Dolar altına dayalı olmayan sadece mali muamele yapmak için bir vesikadır. Bütün dünya paralarının durumları ise dolardan farksız bir haldedir. Bu ortamda, siyaseten güçlü olan devletin parası daha güçlü olur, bütün dünya paralarıyla oynar, aynı anda mallarını ve servetlerini bedava alır.

Önceleri Amerikan petrol ve başka ham maddeler alırken altına dayalı dolar veriyordu. Yani altın veriyordu. Bundan petrol sahipleri zarar görmüyorlardı. Çünkü, karşısında değerli maden olan altın var idi. Ama 1971'den itibaren sırf kağıt alıyorlar. Artık, petrol gibi siyah altın denilen değerli mal veriyorlar sarı altın alamıyorlar. Şu anda aldıkları sadece kağıt bir vesikadır. Bu vesikalı kağıt ise bir anda düşebilir. Amerika hep dolarla oynuyor ve çıkarına göre yükseltiyor veya düşürüyor. Yetmişli yıllardaki petrol krizinde petrol fiyatları bir hayli yükseldi. O zaman ABD doların değerini düşürttü ve bütün gördüğü zararı kapattı, hatta kârlı çıktı en az 16 milyar dolar kar etti. Suudlu biri bir radyoyu 50 dolara alıyorsa, doların değeri düşünce bu radyonun fiyatı 70 dolara kadar çıktı. Artık, aynı eşya için daha fazla para ödemeye mecbur kaldı.

Ayrıca, İslam memleketlerinin bütün paralarının değerleri de düştü ve alacakları mallar için daha fazla para ödemeye başladılar. Türk lirasına bakarsak, 1975'te 1 dolar 13 lira idi. Ve yine 1975'te 1 dolar 16 lira oldu, gün geçtikçe düşme devam etti. Türkiye 1978'de Ecevit hükümeti döneminde IMF'ye bağlanınca, IMF sürekli Türk lirasının değerini düşürtmeye başladı. (Türkiye yeniden borçlanmaya kalkışınca, eski borçlarından doğan ödemelerini geçiktirmeye başladığında IMF tarafından Tlnin değeri hızla düşürttürüldü). Faizler yükselirse, işsizlik artarsa, ihracat azalırsa, ufak veya büyük krizler olursa vs. Türk lirasının değeri yeniden düşürttürülür.

1983'te Özal döneminde ise para dolara bağlandı ve piyasanın durumuna bırakıldı. Şimdi ise, Türk lirasının dolar karşısında hiç bir değeri kalmadı. Şu anda 1 dolar 415 bin liradır. Bugün böyle yarın ise meçhul.

Burada zararlı çıkanın hem ülkenin ekonomisi ve hem de halkın olduğunu herkes görebilir. Halkın kazandığı para sınırlıdır. Bu gün kazandığı 415 bin lira ile 1 kilo şeker alabiliyorsa, ertesi gün alamıyor. Halk günden güne bu şekilde zarar görür ve ihtiyaçlarını karşılayamaz bir duruma düşüyor. Yarı aç yarı tok bir hayat sürer.

Bu verdiğimiz örneklerde, paraların sırf vesikalı kağıt haline geldiğinde halkların sömürülmesinin çok basitleştiğini görürüz.

İnşaallah İslam devleti kurulduğu zaman parayla ilgili şer'i hükmü uygulanacaktır. Başka ifadeyle altın ve gümüşe dayalı para çıkartılacaktır. Hem de bu şeri hüküm hemen yürürlüğe konulacaktır. Yerli ve yabancı paraların hepsinin vesikalı kağıttan ibaret olduğu bir dönemde bunun nasıl yapılabileceği hususunda zihnimizde sorular oluşabilir.

Bu konuda gördüğümüz yol şöyledir :

1-İslam devleti kurulur kurulmaz şeri hüküm gereği parasının altın ve gümüşe dayalı olduğunu duyurur ve bunu uygulamaya başlar. Bu sistemi uygulamaya koyduğu zaman zorluklarla karşılaştığı için uygulamada herhangi bir gecikme olursa devlet günahkar olmaz. Çünkü ciddi şekilde hükmü uygulamaya girişmiştir. Bunda herhangi bir tedricilik yoktur. Sistem yürürlüğe konmuştur ama bu hükmün muntazam tatbikatı ufak bir zaman alabilir.

2-İslam devleti hangi İslam memleketinde kurulursa kurulsun işe oradaki altın ve gümüşü saymakla başlar. Çünkü, nede olsa her devlet hazinesinde belli bir miktar altın saklıyor. Sayım işinden sonra devlet bu miktar karşılığında para basar.

3-Milletin elinde çok altın vardır. Türkiye'de halkın elindeki altın 200 tondan fazladır. Onlardan altın satın alınır bütçeye konulur veya onlara altın karşılığında çıkartılan para verilir. Veyahut halktan, sonra ödenmek üzere borç alınır. Çünkü, Resulullah (S.A.S) devlet için halktan borç alıyordu veya bazı şeyleri de rehin veriyordu. Devlet, bazı gayri menkul malları halka altınla satar. Bahsedilen bu şekillerle önemli bir miktar altın tahsil edilmiş olur. Ayrıca, Müslümanlar heyecanla bekledikleri ve kendilerine ait İslam devletini görünce ona fedakarlık yapacaklar ve bağışta bulunacaklardır.

4-Devlet, Beyt-ül Mala bağlı bir Mali kuruluş tesis eder. Bu kuruluş, paranın basımıyla, altın ve gümüşten lüzumlu miktarları tespit etmeyle ilgilenir.

5-Devlet dışarıya mal satarken satın alanlardan altın isteyecektir. Özellikle, biz de petrol gibi herkesin muhtaç olduğu ham maddelere sahibiz.

6-Altın ve gümüş bir mal olarak dışarıdan ithal edilebilir. Güney Afrika gibi devletler büyük miktarda altın çıkarıp ihraç ediyor.

7-Çeşitli İslam memleketlerinde altın ocakları vardır ve bunlar keşfedilmeye çalışılır. Türkiye'de bazı altın ocaklarının olduğu bilinmekte. Suudi Arabistan'da ise şu ana kadar 180 altın ocağı keşfedildi.

8-Diğer devletlerle temasa geçilip ve onları paralarını altına ve gümüşe dönüştürmeleri için ikna etmeye çalışılmalıdır. Bir çok devletin altın ve gümüş para sistemleri hazırdır. Fakat, bu devletler ideolojik yapıya sahip olmadıkları için, Amerikanın ve dünya piyasanın baskısı altında kaldıkları için o sistemlere dönemiyorlar. Eğer, önder devlet ortaya çıkarsa hemen onunla bu hususta yardımlaşacaklardır.

9-Yabancı paraların değerleri altınla ölçülecek ve bu şekilde paralarla muamele yapılacaktır.

10-İslam devleti kendi yağıyla kavrulan ve kendi imkanlarıyla yetinme siyasetini izlemelidir. İthalata ve ihracata dayalı bir devlet konumuna düşmemelidir. Hiç ihracat ve ithalat yapmaksızın kendi imkanlarıyla kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmelidir. Bundan dolayı devlet, sanayi ve teknoloji devrimi yapmalıdır. Kendi sanayisi ve teknolojisi olunca ne ihracat ne de ithalat yapmaya ihtiyacı kalır. Sürekli sanayi ürünleri ithal ederse veya teknoloji transferi yaparsa veya yabancı şirketlerin yatırımlarını beklerse, hiçbir zaman ilerleyemez ve kendi imkanlarıyla yetinme siyasete sahip olamaz. Hatta, altın ve gümüş para sistemini zor kurar veya onda başarısız olur. Çünkü, bir devlet ithalat veya ihracata muhtaç kalırsa diğer devletlere muhtaç kalır ve onları etkileme gücüne sahip olamaz. Bu nedenle siyasetinde başarılı olamaz ve önder devlet olmaya lâyık olmaz.

İslam’ı siyasi şekilde kavrayan, siyasi uyanıklığa sahip olan, düşünen, fikir üreten, mesuliyet hissine sahip olan cesur ve iradeli devlet adamı sıfatına sahip olan kişiler devletin yöneticileri olurlarsa, bu konuları ve diğer bir çok konuyu başarırlar. Çünkü, bu adamlar devletin beyni, motoru ve lokomotifidirler. Onsuz devlet yürümez ve yol kat edemez. Halk yolda kalır ve sömürgeci kafirlere muhtaç olur. Bunları yetiştirecek ise ideolojik Hizb tir.

İşte, İslam’ı tüm olarak uygulamak, altın ve gümüş para sistemlerine dönmek için yol budur. Bu yolda en büyük yardımcımız Allah'tır. Yalnız ondan yardım diliyoruz. Amin...

 

< Önceki

sonraki >