ÖRNEK ŞAHSİYETLERDEN SİZLER İÇİN SEÇTİKLERİMİZ
ANNELER, HANIMLAR
ÇOCUKLARINIZA VE KOCALARINIZA DÜŞMAN OLMAYIN, ESMA GİBİ OLUN.
Zübeyr (ra) Resulullah
(S.A.V)’in dava arkadaşlarından idi. Kafir rejime karşı mücadele etti. Rejimin
eziyetine karşı da sabretti. İslam devleti kuruluncaya kadar Resulullah (S.A.V) ve
sahabelerle birlikte mücadeleyi sürdürdü. Bu mücadele fikri ve siyasi idi. Fakat,
İslam devleti kurulduktan sonra silahlı mücadele eklendi. Kılıcı çekip savaş
meydanlarının ortasına girdi. Annesi Safiye idi. Safiye Resulullah (S.A.V)’ın
halası idi. Annesi onu davaya ve mücadeleye teşvik etti ve ona yardım etti.
Ebu Bekir (ra) onun mücadelesini ve
dayanıklılığını beğendi. Kendi kızı Esma’yı onunla evlendirdi. Esma dava ve
mücadelede babasına ve Resulullah (S.A.V)’e yardım ediyordu. Ondan sonra kocası olan
Zübeyr’e yardım etmeye başladı. Onun oğlu Abdullah bin Zübeyr’dir. Veyahut
Zübeyr oğlu Abdullah’tır.
Abdullah; babası, dedesi ve annesi gibi davasına
sadık ve mücadeleci bir kişi oldu. Küfrün her çeşidine karşı mücadele ettiği
gibi zalim rejimlere karşı da mücadele etti. Muaviye Hilafet’i zorla alınca onunla
siyasi ve fikri mücadele etti. Muaviye kendi oğlu Yezid’i Hilafet’e getirince onlara
karşı mücadele verdi.
Hilafet müslümanlara ait bir otoritedir.
Müslümanlar bu otoriteyi kime verirlerse o halife olur. Fakat bunu zorla alan kimse
müslümanların hakkını gasbetmiş olur. Onunla savaşmak caiz olur. Bu sebeple,
Abdullah Hilefet’i zorla gasbedenlere karşı mücadele etti. Muaviye öldü, yerine
oğlu Yezid geldi ve Yezid öldükten sonra da Zubeyr oğlu Abdullah mücadelesini
sürdürdü. Yezid'in oğlu ikinci Muaviye iktidarda ancak kırk gün kaldı ve istifa
etti. Gerekçisini şöyle bildirdi:
‘’Dedem Muaviye zalim idi, babam Yezid
Hilefet’e ehil değildi. Ey müslümanlar bu emir (otorite) size aittir, istediğiniz
kişiyi Halife seçin.’’
Hicaz’da müslümanlar Abdullah bin Zübeyr’i
seçerler ve ona biat verirler. Fakat, Maviye’nin akrabalarından Mervan bin El-Hekem
Şam’ı zabt eder ve halifeliğini ilan eder. Abdullah bin Zübeyr buna karşı
savaştı. Mervan öldükten sonra Mervan’ın oğlu Abdulmelik hilafete geçer. Zubeyr
oğlu Abdullah bu sefer Abdulmelik’e karşı mücadeleyi devam ettirir. Abdulmelik,
Haccac adlı zalim bir polis komiserini Irak’a vali olarak tayin eder. Bu vali
Emevi’lere isyan eden Irak halkını ezdik ten sonra Hicaz’a doğru yürüdü. Zubeyr
oğlu Abdullah’la savaşmaya başladı. Savaş amansız sürdü. Fakat kefe Haccac
lehine ağır gelmeye baş ladı. Zira çok insan savaştan kaçıyordu. O anda Abdullah,
annesi Esma’ nın yanına gider. Ona şöyle söyler:
‘’Ey anneciğim, iki çocuğum ve
akrabalarım dahil olmak üzere in sanlar beni rezil ettiler. Benimle beraber ancak bir
saata kadar sabır sahibi olan az insan kaldı. Emeviler ise dünyadan ne istemişsem bana
verecekler, senin görüşün nedir?’’
Annesi Esma, şöyle dedi:
‘’Ey oğlum Allah’a yemin ederim ki sen
kendini daha iyi bilirsin. Eğer kendinin hak üzerinde olduğuna ve buna davet ettiğine
güvenirsen mücadeleni devam ettir. Arkadaşlarından nice kişi öldürülüp gitti.
Kendi soyununu Emevi çocuklarının ellerinde top gibi oytacak hale getirme.
Bunlara imkan verme. Eğer dünyayı istiyorsan ne kötü kulsun sen. Hem kendine hem
seninle beraber olanlara yazık demektir.
Eğer şöyle diyeceksen: "Hak
üzerindeyim fakat arkadaşlarım zaafa uğrayınca niyetim gevşedi. Bu ise hür
insanların tutumlarından değil, din sahibi insanların hareketlerinden de
değildir". Ey oğlum, dünyada ne ka dar kalacaksın? Öldürülsen daha güzeldir.
İzzet üzerinde kılıçla vurulmak zillet üzerinde bir kırbaçla vu rulmaktan bana
daha sevgilidir.’’
Abdullah dedi ki:
‘’Bana temsil yapacaklarından
çekiniyorum.’’
Esma dedi ki:
‘’ Ey oğlum koyun kesildikten sonra derisi
vücudundan yüzülürse zararı olur mu ?’’
Abdullah (ra) annesi olan Esma (ra)’a yanaşıp
onun başını öptü ve şöyle dedi:
‘’Allah’a yemin ederim ki, benim
görüşüm ve kararım budur. Onun için bugün hareket ettiğim şeye davet ediyorum.
Hiç hayatı tercih etmedim. Allah için, bu hale kızdığımdan dolayı meydanlara
diğerlerini çağırdım. Çünkü, Allah’ın yasakladığı haramlar helal
kılınmasın diye ortaya çıktım. Bu konuda sadece senin görüşünü öğrenmek
istedim. Böylece sen benim gücüme bir güç daha kattın ve basiretime bir basiret daha
ekledin. Anneciğim bak, bugün ben öldürülüyorum. Öyleyse bana karşı hüznün
şiddetli olmasın. Allah’ın emrine teslim ol. Senin oğlun bir münker işlemeye
hiçbir zaman kasti olmadı, hiç bir fuhuş ve kötülük yapmaya yanaşmadı,
hükümleri uygularken hiç zulüm yapmadı, birine emniyet verirse onu aldatmadı, bir
müslüman veya bir ahitli kimseye zulüm etmedi ve benim memurlarım dan birinin bir
kötü hareket yaptığı na dair bir haber bana ulaşırsa onu hemen red ederim. Benim
için rabbı mı memnun ettirmekten başka güzel bir şey yoktur. Allahım, bunu kendi mi
temize çıkartmak için söylemi yorum . Nitekim, rabbım sen kendimi daha iyi
bilirsin. Ancak, annemi teselli etmek için bunu söylüyorum.’’
Annesi kendisine şöyle söyledi: ‘’Allah’tan
umuyorum ki, sana karşı tesellim güzel olur. Eğer sen beni ölümde geçersen veya ben
seni geçersem nefsimde şu var, senin durumun ve davan önde gelecektir.’’
Abdullah dedi ki:
‘’Anneciğim Allah seni hayırla
ödüllendirsin.’’
Esma şöyle dedi:
‘’Allahım uzun gecelerde yaptığımız
ibadet için rahmet indir. Medine ve Mekke’de çektiğimiz sıkıntılar, susama ve
ağlamak için, onun babasına ve bana yaptığı iyilikten dolayı ona (Abdullah) rahmet
ver.
Allahım emrimi sana teslim ettim, hükmettiğin
kazalara rıza gösterdim. Öyleyse oğlum Abdullah için bana sabır ve şükür
edenlerin sevabını ver.’’
Abdullah annesinin yanından ayrıldı, yelek ve
miğfer giydi. Tekrar annesine dönüp yaklaştı, onun elini aldı ve öptü. Annesi ona
şöyle dedi: ‘’Bu bir vedadır. Ancak cehennemden uzaklaşasın.’’
Abdullah dedi ki:
‘’Anneciğim ancak seninle vedalaşmak için
geldim, zira, bugün hayatımdan son gün olarak görüyorum.
Anneciğim, bilki öldürülürsem ben etten bir
varlığımdır. Bana ne ya pılırsa zarar gelmez.’’
Annesi dedi ki:
‘’Doğru söylüyorsun. Ey oğlum ! sen
basiretin üzerine devam et ve Abu Ukeyl’in oğullarına kendine karşı imkan verme.
Bana yaklaş ki seninle vedalaşayım.’’
Annesine yaklaştı, annesi kendini kucakladı.
Fakat, yeleği hissedince şöyle dedi:
‘’İstediği şeye ulaşmak isteyen kimse
böyle yapmaz. (Çelik yelek giymez) ‘’
Abdullah dedi ki:
‘’Bu yeleği ancak senin sabrını kuv
vetlendirmek için giydim.’’
Annesi dedi ki:
‘’Bu benim sabrımı kuvvetlendirmez. Daha
doğrusu bu bana ters gelir.’’
Abdullah yanından ayrılıp yeleğini
çıkarttı ve savaşa doğru fırladı. Sabırla ve dayanıklılıkla ilgili şiir
söyleyerek hareket etti. Annesi onun sözlerini anladı ve ona şöyle dedi:
‘’İnşallah sabredersin. Senin babaların Ebu Bekir ve Zübeyr ve annelerin
Abdulmuttalib kızı Safiye olduklarını hatırla.’’
Abdullah karşıtlarına doğru saldırdı ve
birkaç defa onları yenilgiye uğrattı. Ancak Abdullah öldürüldü. Yere düşünce
onun cariyesi ;
‘Vah ey müminlerin emiri !’’ diye
bağırınca karşıtları onun düştüğünü öğrenmiş olup, onu her taraftan
kuşatıp topluca üzerine saldırdılar. Safa tarafında Mescidi Haram’ın kapısına
yakın bir yerde şehid edildi. Tarih H. Cemadevvel idi. Allah Zübeyr ve oğlu
Abdullah’tan razı olsun…
Annesi Esma yüz yaşındaydı. Allah ondan da razı
olsun.
Ey müslüman gençlerin anneleri ve
hanımları ! Esma gibi olun, zalim yönetim ve yöneticilere, tağuta ve cahiliye
sisteme karşı mücadele eden çocuklarınıza vede eşlerinize yardım edin. Mücadele
şevklerini artırmak için onları teşvik edin. Nitekim bu tutum sizi cennete
kavuşturur. Gevşek olanlar ve ciddi olmayanları, dünyayı seven ve refahı arayanları
red edin. Çocuklarınıza ve eşlerinize deyin ki; ‘’hak uğrunda cezaevlerine
girmezseniz sizi istemiyoruz.’’ Onları ayıplayın ve kötüleyin ta ki ;
hak uğrunda mücadeleyi tercih etsinler. Modayı izleyen ve lüks hayatı arayan
kadınlar gibi olmayın. Esma, Sümeyye ve benzeri mücadeleci ve mücahid kadınlar gibi
olun. Allah’ın rahmeti size, kocalarınıza ve çocuklarınıza nazil olsun. Böylece
hedefinize ve muradınıza ulaşmış olasınız…
|