ÖZBEKİSTAN YÖNETİMİ İSLÂM’A VE İSLÂM DAVETİNİ
TAŞIYANLARA KARŞI
ÇILGINCA SALDIRILARINI ISRARLA SÜRDÜRMEKTEDİR
Yahudi kafir İslâm Kerimov ve teşkilatlarının Özbekistan’daki
Hizb-üt Tahrir gençlerinden olan İslâm Davetçilerine karşı saldırıları
kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Bu saldırılar takriben bir sene önce başlamış
olup kafir yönetimin yalan ve iftira ile Hizb-üt Tahrir’i suçladığı 16.02.1999
tarihinde vukuu bulan patlamalardan sonra daha da yoğunlaşmıştır. Bu tarihten beri
sert bir şekilde ve açıkça devam etmekte olan bu çatışmaya zorba devletin
teşkilatları, televizyon, radyo ve gazetelerden oluşan medya kuruluşları, saray
mollaları, kötü müftüler ve bir takım din görevlileri de katıldılar.
14.06.1999’da Parti, Özbekistan’da Hizb-üt Tahrir’e mensup 12
genç hakkında verilen hükümlerle ilgili olarak bir bildiri yayınladı. Bu hükümler
9 ile 19 yıla kadar hapis cezalarını içeriyordu. Bu bildiri, çok geniş çapta açık
bir şekilde sokaklarda, devlet dairelerinde, bakanlıklarda dağıtıldı ve hakimlere,
yöneticilere, bakanlara elden verildi. Yönetimin buna tepkisi çok şiddetli geldi. Çok
geniş tutuklamalar oldu. Öyle ki sadece Taşkent’te tutuklananların sayısı 200
kişiyi geçti. Devlet; Parti’ye, siyasi fikirlerine ve özellikle Hilâfet fikrine
saldırmaları için sırtlanlarını harekete geçirdi. Müftü Abdurraşit Karî,
Hilâfet fikrine saldırmak için defalarca televizyon ekranlarına çıkarak
saldırılarını şöyle yapıyordu:
“İslâm’da Hilâfet sistemi yoktur. Sadece 30 sene sürmüş
olan bir Hilâfet vardır.” Böylesi gerçek dışı, yalan beyanlarda bulunarak
konuşmasını şöyle sürdürdü: “Hilâfet kelimesini kalplerinizden kazıyıp
atın ve onu zihinlerinizden çıkartın.” Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı
Fadıl Karî de televizyon ekranlarında şöyle dedi: “İslâm’da devlet, Hilâfet
ve cihat yoktur.”
Müftü, Hizb-üt Tahrir’in gençleri ile ilişkinin hatta akrabalık
ve komşuluk ilişkisinin dahi kesilmesi ve o gençlerle veya müslümanlardan onları
destekleyenlerle konuşulmaması fetvasıyla dinlerine düşkün ve İslâm hükümlerinin
gölgesinde yaşama özlemi duyan bütün müslümanları üzdü.
14.06.1999’da tutuklananlar arasında Ferhud Nasır Vateş Osmanov
isimli genç de vardı. Çünkü onun eli altında Parti’nin Özbekistan’da
çıkarttığı son bildiri bulunmuştu. Onu Zenciyank Polis Bürosu’na götürdüler ve
orada 24 saat kaldı. Sonra onu Taşkent Polis Müdürlüğü’ne naklettiler ve orada da
3-4 gün beklettiler. Daha sonra da onu İçişleri Bakanlığı’na naklettiler. Bütün
bu nakledildiği yerlerde ondan bir tek şey; kendilerinden özür ve af dilemesini
istiyorlardı. Fakat o bunu kesinlikle reddetti. Bu müddet boyunca onun ailesi ile
görüşmesine izin vermediler. 23.06.1999 gecesi Taşkent bölgesi Polis Şefi o gencin
küçük kardeşini çağırtıp onunla gece saat 1.30’a kadar çeşitli konularda
konuştu. 25.06.1999 Cuma günü öğle saat tam 14.00’de köy meclisinde köy ihtiyar
heyeti, savcı ve polis toplantı yaptı. Bu toplantı esnasında Bölge Polis Şefi,
İçişleri Bakanlığı’nda kutlu şehidin babasına, “Oğlun iyi bir gençti,
fakat kalp krizi sebebiyle öldü." Dedi. Sonra da resmi sorumlular, cenaze
namazına katılımın çok olmasını engellemek maksadıyla da defin işinin 26.06.1999
sabahı saat 4.00’de bitmiş olmasını istediler. Bunun için kutlu şehidin babasına
baskı yapmaya başladılar. Sonunda kutlu şehidin ehli/ailesi defn işini sabah saat
10.00’da bitirmeyi kabul etti. Defin işinin yapılmasının kararlaştırıldığı
gün şehidin evine giden bütün caddeler 5 km. kapsamında emniyet güçleri ve
istihbarat elemanları ile sabahın erken saatlerinden itibaren dolduruldu ve bu
caddelerde trafik durduruldu. İnsanlar sadece yaya olarak hareket edebildiler.
Sabahın erken saatlerinden itibaren müslümanlardan binlerce kişi
mezarlığa gitmeye başladılar. Sabah saat 8.30’dan sonra emniyet kuvvetleri
insanları mezarlığa giden bu caddede dolaşmaktan men ettiler. Bütün caddeleri
küçük büyük herkese kapattılar. İnsanları mezarlığa gitmekten hatta o bölgedeki
normal işlerinden dahi men ettiler. Bunun neticesinde emniyet kuvvetlerinin kurdukları
kontrol noktalarında 3000’den fazla müslüman toplandı. Bu noktalarda toplanan
müslüman kalabalıklar kendilerine defn işine katılmak için izin verilmesini
beklediler. Saat 10.00 sularında Ordu Özel Timinden silahlı, kar maskeli ve kurşun
geçirmez elbiseler içinde büyük bir grup hazırlığa geçip müslüman
kalabalıkların önünden gidenleri ve onların ardından gelenleri tutuklamaya
başladılar. Bu müslümanlardan oluşan kalabalıkları dağıttılar. Ve bu esnada 200
tanesi Hizb-üt Tahrir üyesi olmak üzere takriben 300 müslümanı tutukladılar.
Tutuklananlar arasında yaşlı kadın ve erkekler, hatta kutlu
şehidin akrabaları da vardı. Bütün bunları bir tek şeyle suçluyorlardı. O da, Niçin
defin için geldikleri? Bu soru karşısında orada tesadüfen bulunduklarını
söyleyenler hemen serbest bırakıldılar. Tutuklananlardan 100’den fazla şahıs
hakkında 15 gün müddetle hapis cezası verildi. Ondan sonra 10 km. çapında bir
bölgede hatta otoyollarda dahi trafik durduruldu. Neticede müslüman kalabalıklar
arasında panik ve karmaşa oluştu. Bunu da bazı olayların vukuu bulması izledi. Saat
11.30’da tamamen kapalı olan o mekanda dolaşmanın yasak olduğu bir durumda
1000’den fazla müslümanın katılımı ile defn işi tamamlandı. Cenaze namazını
kutlu şehidin babası Meşhur İmam Basir Karia kıldırdı. Defin, emniyet
güçlerinden, istihbarattan, hükümet çevrelerinden bir çok kişilerin de
katılımıyla tamamlandı. BBC’nin Orta Asya muhabirleri de oradaydı.
Aynı gün defin işleminin hemen öncesinde Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatı (AGİT) delegeleri insan hakları için defn işine katılıp
kutlu şehidin cesedinin resmini çektiler. Şehidin aile fertleri ile röportajlar
yaptılar.
Yine aynı gün başkan Kerimov, Avrupa Güvenlik İşbirliği’nin
Orta Asya bölüm başkanının özel temsilcisi ile insan haklarını savunma ile ilgili
görüşmeler yaptı.
Saat 10.00’dan 11.00’e kadar Hizb-üt Tahrir üyeleri ve diğer
önemli şahsiyetler mezarlıkta hararetli konuşmalar yaptılar. Hizb-üt Tahrir
üyelerinin ve diğer hatiplerin konuşmalarının konusu yahudi kafir Kerimov’a
saldırı idi. İnsanlar BBC muhabirlerine şunu diyorlardı: “Biz küfür
kanunlarına asla itaat etmeyeceğiz. Biz Hilâfet gölgesinde sadece Allah’ın
hükümlerine uyarak yaşamak istiyoruz. Biz bu yolda çocuklarımızı kurban etmeye
hazırız.”
Hükümet yetkililerine yönelik şöyle dediler: "Bu yahudiye
ve zorbalarına lanet olsun. Kahrolsun yahudi yönetici! Allah’ın laneti üzerinize
olsun.” Bu sözleri “Allahu Ekber” naraları takip ediyordu. Bu esnada emniyet
ve hükümet sorumluları ses çıkartmadan durdular. Sonunda şu sözler yükseldi: "Allahu
Teâla bize Ferhud gibi binlercesini verecektir. İnşaallah Hilâfet Devleti
kurulacaktır.”
Kutlu şehidin kafatası açılıp beyni tamamen çıkartılmıştı.
Göğüs, ayaklar, sırt ve kalp bölgelerinde işkence izleri açıkça görülmekteydi.
Yüz ve bedenin geneli şiddetli darbelerin tesiri ile morarmış ve deforme olmuş
durumdaydı. Ceset karın altından, gırtlağa kadar açılmış ve kabaca dikilmişti.
Ceset İçişleri Bakanlığı zindanında üç gün üç gece ilgi ve gözetim
olmaksızın bekletilmiştir.
Hürriyet Radyosu öldürülen kişiyi tam ismi ile duyurup onu
Hizb-üt Tahrir’in Taşkent’teki emiri olarak vasfetti. Bu kişiye İçişleri
Bakanlığı zindanında ölesiye kadar işkence edildiğini söyledi. BBC Radyosu da
öldürülen kişinin tan ismini duyurup kendisine ölesiye kadar çok şiddetli işkence
yapıldığını bildirdi.
Bunlar; Özbekistan’ın yahudi başkanı Kerimov’un istihbarat
teşkilatının Hizb-üt Tahrir gençlerine karşı yaptığı kin dolu hain
saldırılarından bazı görüntülerdir. Daha dün merhum Ömer Aliyev, bugün de Ferhud
Nasır Veteş Osmanov öldürüldü. Müslümanlar İslâm için çalışan ve dinlerinin
hükümlerine bağlı olan bu müslüman gençleri bu yahudi kafirin kin dolu baskıları
altında kalmaya terk mi edecekler?!.. Allahu Teâla en doğru söyleyendir:
“İnsanların iman
edenlere düşmanlık bakımından en şiddetlisi olarak yahudiler ve müşrikleri
bulacaksın.” (Maide: 82)
Hizb-ut Tahrir
H. 20 Rabiulevvel 1420
M. 03/07/1999 |