Hilafet -115                 Rebi-ul Ahir  1420            Haziran/Temmuz  1999                Yıl 11

<< BİR BEYAN

>>

ÖZBEKİSTAN YÖNETİMİ İSLÂM’A VE  İSLÂM DAVETİNİ TAŞIYANLARA KARŞI

ÇILGINCA SALDIRILARINI ISRARLA SÜRDÜRMEKTEDİR

Yahudi kafir İslâm Kerimov ve teşkilatlarının Özbekistan’daki Hizb-üt Tahrir gençlerinden olan İslâm Davetçilerine karşı saldırıları kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Bu saldırılar takriben bir sene önce başlamış olup kafir yönetimin yalan ve iftira ile Hizb-üt Tahrir’i suçladığı 16.02.1999 tarihinde vukuu bulan patlamalardan sonra daha da yoğunlaşmıştır. Bu tarihten beri sert bir şekilde ve açıkça devam etmekte olan bu çatışmaya zorba devletin teşkilatları, televizyon, radyo ve gazetelerden oluşan medya kuruluşları, saray mollaları, kötü müftüler ve bir takım din görevlileri de katıldılar.

14.06.1999’da Parti, Özbekistan’da Hizb-üt Tahrir’e mensup 12 genç hakkında verilen hükümlerle ilgili olarak bir bildiri yayınladı. Bu hükümler 9 ile 19 yıla kadar hapis cezalarını içeriyordu. Bu bildiri, çok geniş çapta açık bir şekilde sokaklarda, devlet dairelerinde, bakanlıklarda dağıtıldı ve hakimlere, yöneticilere, bakanlara elden verildi. Yönetimin buna tepkisi çok şiddetli geldi. Çok geniş tutuklamalar oldu. Öyle ki sadece Taşkent’te tutuklananların sayısı 200 kişiyi geçti. Devlet; Parti’ye, siyasi fikirlerine ve özellikle Hilâfet fikrine saldırmaları için sırtlanlarını harekete geçirdi. Müftü Abdurraşit Karî, Hilâfet fikrine saldırmak için defalarca televizyon ekranlarına çıkarak saldırılarını şöyle yapıyordu:

“İslâm’da Hilâfet sistemi yoktur. Sadece 30 sene sürmüş olan bir Hilâfet vardır.” Böylesi gerçek dışı, yalan beyanlarda bulunarak konuşmasını şöyle sürdürdü: “Hilâfet kelimesini kalplerinizden kazıyıp atın ve onu zihinlerinizden çıkartın.” Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Fadıl Karî de televizyon ekranlarında şöyle dedi: “İslâm’da devlet, Hilâfet ve cihat yoktur.”

Müftü, Hizb-üt Tahrir’in gençleri ile ilişkinin hatta akrabalık ve komşuluk ilişkisinin dahi kesilmesi ve o gençlerle veya müslümanlardan onları destekleyenlerle konuşulmaması fetvasıyla dinlerine düşkün ve İslâm hükümlerinin gölgesinde yaşama özlemi duyan bütün müslümanları üzdü.

14.06.1999’da tutuklananlar arasında Ferhud Nasır Vateş Osmanov isimli genç de vardı. Çünkü onun eli altında Parti’nin Özbekistan’da çıkarttığı son bildiri bulunmuştu. Onu Zenciyank Polis Bürosu’na götürdüler ve orada 24 saat kaldı. Sonra onu Taşkent Polis Müdürlüğü’ne naklettiler ve orada da 3-4 gün beklettiler. Daha sonra da onu İçişleri Bakanlığı’na naklettiler. Bütün bu nakledildiği yerlerde ondan bir tek şey; kendilerinden özür ve af dilemesini istiyorlardı. Fakat o bunu kesinlikle reddetti. Bu müddet boyunca onun ailesi ile görüşmesine izin vermediler. 23.06.1999 gecesi Taşkent bölgesi Polis Şefi o gencin küçük kardeşini çağırtıp onunla gece saat 1.30’a kadar çeşitli konularda konuştu. 25.06.1999 Cuma günü öğle saat tam 14.00’de köy meclisinde köy ihtiyar heyeti, savcı ve polis toplantı yaptı. Bu toplantı esnasında Bölge Polis Şefi, İçişleri Bakanlığı’nda kutlu şehidin babasına, “Oğlun iyi bir gençti, fakat kalp krizi sebebiyle öldü." Dedi. Sonra da resmi sorumlular, cenaze namazına katılımın çok olmasını engellemek maksadıyla da defin işinin 26.06.1999 sabahı saat 4.00’de bitmiş olmasını istediler. Bunun için kutlu şehidin babasına baskı yapmaya başladılar. Sonunda kutlu şehidin ehli/ailesi defn işini sabah saat 10.00’da bitirmeyi kabul etti. Defin işinin yapılmasının kararlaştırıldığı gün şehidin evine giden bütün caddeler 5 km. kapsamında emniyet güçleri ve istihbarat elemanları ile sabahın erken saatlerinden itibaren dolduruldu ve bu caddelerde trafik durduruldu. İnsanlar sadece yaya olarak hareket edebildiler.

Sabahın erken saatlerinden itibaren müslümanlardan binlerce kişi mezarlığa gitmeye başladılar. Sabah saat 8.30’dan sonra emniyet kuvvetleri insanları mezarlığa giden bu caddede dolaşmaktan men ettiler. Bütün caddeleri küçük büyük herkese kapattılar. İnsanları mezarlığa gitmekten hatta o bölgedeki normal işlerinden dahi men ettiler. Bunun neticesinde emniyet kuvvetlerinin kurdukları kontrol noktalarında 3000’den fazla müslüman toplandı. Bu noktalarda toplanan müslüman kalabalıklar kendilerine defn işine katılmak için izin verilmesini beklediler. Saat 10.00 sularında Ordu Özel Timinden silahlı, kar maskeli ve kurşun geçirmez elbiseler içinde büyük bir grup hazırlığa geçip müslüman kalabalıkların önünden gidenleri ve onların ardından gelenleri tutuklamaya başladılar. Bu müslümanlardan oluşan kalabalıkları dağıttılar. Ve bu esnada 200 tanesi Hizb-üt Tahrir üyesi olmak üzere takriben 300 müslümanı tutukladılar.

Tutuklananlar arasında yaşlı kadın ve erkekler, hatta kutlu şehidin akrabaları da vardı. Bütün bunları bir tek şeyle suçluyorlardı. O da, Niçin defin için geldikleri? Bu soru karşısında orada tesadüfen bulunduklarını söyleyenler hemen serbest bırakıldılar. Tutuklananlardan 100’den fazla şahıs hakkında 15 gün müddetle hapis cezası verildi. Ondan sonra 10 km. çapında bir bölgede hatta otoyollarda dahi trafik durduruldu. Neticede müslüman kalabalıklar arasında panik ve karmaşa oluştu. Bunu da bazı olayların vukuu bulması izledi. Saat 11.30’da tamamen kapalı olan o mekanda dolaşmanın yasak olduğu bir durumda 1000’den fazla müslümanın katılımı ile defn işi tamamlandı. Cenaze namazını kutlu şehidin babası Meşhur İmam Basir Karia kıldırdı. Defin, emniyet güçlerinden, istihbarattan, hükümet çevrelerinden bir çok kişilerin de katılımıyla tamamlandı. BBC’nin Orta Asya muhabirleri de oradaydı.

Aynı gün defin işleminin hemen öncesinde Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) delegeleri insan hakları için defn işine katılıp kutlu şehidin cesedinin resmini çektiler. Şehidin aile fertleri ile röportajlar yaptılar.

Yine aynı gün başkan Kerimov, Avrupa Güvenlik İşbirliği’nin Orta Asya bölüm başkanının özel temsilcisi ile insan haklarını savunma ile ilgili görüşmeler yaptı.

Saat 10.00’dan 11.00’e kadar Hizb-üt Tahrir üyeleri ve diğer önemli şahsiyetler mezarlıkta hararetli konuşmalar yaptılar. Hizb-üt Tahrir üyelerinin ve diğer hatiplerin konuşmalarının konusu yahudi kafir Kerimov’a saldırı idi. İnsanlar BBC muhabirlerine şunu diyorlardı: “Biz küfür kanunlarına asla itaat etmeyeceğiz. Biz Hilâfet gölgesinde sadece Allah’ın hükümlerine uyarak yaşamak istiyoruz. Biz bu yolda çocuklarımızı kurban etmeye hazırız.”

Hükümet yetkililerine yönelik şöyle dediler: "Bu yahudiye ve zorbalarına lanet olsun. Kahrolsun yahudi yönetici! Allah’ın laneti üzerinize olsun.” Bu sözleri “Allahu Ekber” naraları takip ediyordu. Bu esnada emniyet ve hükümet sorumluları ses çıkartmadan durdular. Sonunda şu sözler yükseldi: "Allahu Teâla bize Ferhud gibi binlercesini verecektir. İnşaallah Hilâfet Devleti kurulacaktır.”

Kutlu şehidin kafatası açılıp beyni tamamen çıkartılmıştı. Göğüs, ayaklar, sırt ve kalp bölgelerinde işkence izleri açıkça görülmekteydi. Yüz ve bedenin geneli şiddetli darbelerin tesiri ile morarmış ve deforme olmuş durumdaydı. Ceset karın altından, gırtlağa kadar açılmış ve kabaca dikilmişti. Ceset İçişleri Bakanlığı zindanında üç gün üç gece ilgi ve gözetim olmaksızın bekletilmiştir.

Hürriyet Radyosu öldürülen kişiyi tam ismi ile duyurup onu Hizb-üt Tahrir’in Taşkent’teki emiri olarak vasfetti. Bu kişiye İçişleri Bakanlığı zindanında ölesiye kadar işkence edildiğini söyledi. BBC Radyosu da öldürülen kişinin tan ismini duyurup kendisine ölesiye kadar çok şiddetli işkence yapıldığını bildirdi.

Bunlar; Özbekistan’ın yahudi başkanı Kerimov’un istihbarat teşkilatının Hizb-üt Tahrir gençlerine karşı yaptığı kin dolu hain saldırılarından bazı görüntülerdir. Daha dün merhum Ömer Aliyev, bugün de Ferhud Nasır Veteş Osmanov öldürüldü. Müslümanlar İslâm için çalışan ve dinlerinin hükümlerine bağlı olan bu müslüman gençleri bu yahudi kafirin kin dolu baskıları altında kalmaya terk mi edecekler?!.. Allahu Teâla en doğru söyleyendir:

“İnsanların iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetlisi olarak yahudiler ve müşrikleri bulacaksın.” (Maide: 82)

 

Hizb-ut Tahrir

H. 20 Rabiulevvel 1420

M. 03/07/1999

< Önceki

sonraki >