Hilafet -115                 Rebi-ul Ahir  1420            Haziran/Temmuz  1999                Yıl 11

<<

>>

 

Batılı olabİlmek İçİn bu kadar batmak mı gerekİr?

Mehmet Selam

Evet bir millet düşünün ki; asırlarca süren tecrübelerden, milyonlarca insanın hayata bakış açısını oluşturan akidesinden aldıkları derslerden (kültüründen), acı-tatlı günlerinden meydana gelmiş kültürden ibaret olan bir toplum. Koyduğu değerleri değişmez ve yanılmaz, asırlardır duran dağlar gibidirler. Ne kadar zaman geçerse geçsin değişmeyen bir kültür. Ama bu değişmeyen kültür bir gün geliyor ki, değişmek mecburiyetinde kalıyor ve nihayet toplanan suyun barajı yıktığı gibi o kültürleri de yıkılıp gidiyor.

Bu toplum çeşitli yanlış yollara saparak kendi benliğini (kimliğini) kaybediyor. Çağın medeni ihtiyaçlarına cevap veremiyor. İlimden teknolojiden uzaklaşıyor. Böylece toplum ve millet vasfını kaybediyor. Özendiği Batı kalkınırken onlar geri kalıyor. Çağın medeni milletler seviyesine çıkamıyorlar. Ondan sonra da çağın medeni milletler seviyesine çıkmak için de var gücüyle bütün değerlerini kaybederek ulaşmaya çalışıyor.

Evet bu seviyeye çıkmak için çalışmak güzel bir şeydir. Elbette doğru bir harekettir. İlmin ipine kim sımsıkı sarılırsa o millet veya şahıs ilmi açıdan kalkınma yolundadır. Eğer bu yolu, yani ilmin yolunu takip eden batı veya doğu ise doğru yolu (ilmi yolu) bulmuştur. Nerede olursa olsun fark etmez. Böylece medeniyetten faydalanılmış olur. Çünkü ilmin yeri yoktur. Nitekim Resülullah (s.a.v) buyuruyor ki; "İlim Müslümanın yitik malıdır, nerede bulursa alır." İlim (medeniyet) bir millete has değildir. Bütün insanlığa hastır. Ama hareket bu ilmi açıdan olmazda hadaretten (hayat anlayışı kültür) olursa büyük bir hata olur. Tedavisi olmayacak yaralar açılır. Çünkü, ilmi almak için kültür değiştirmek şart değildir. Milletler kültür değiştirmeden de ilim öğrenebilirler. Ama önce ilmi ne olduğunu bilmek lazımdır. İlim nedir? İlim (medeniyet) yaşantıda kullanılan maddi şekillerdir. Mesela; araba, uçak, tren, ve benzerleri gibi şeyler, bunlar ilimdendir. Özel değildirler. Bunlar bütün insanlığa hastır. Hadaret ise öyle değildir. Hadaret; hayat hakkındaki mefhumların bütünüdür. Hadaret özeldir, alınmazlar. Ama medeniyet (ilim), hem özel hem de geneldir. Hatta hadaretten doğan medeni şekiller dahi başkadır. Bunları iyi öğrenmek lazımdır. İlim ve sanattan doğan şeyler, Batı medeniyetinden de doğu medeniyetinden de alınır. Ama hadaretleri alınmaz. Bu İslam'la taban tabana zıttır. Çünkü Batı, dinin dünyadaki rolünü red etmiştir ve de kendi yaşantılarını da buna göre düzenlemişlerdir. Bazı milletler de vardır ki; hiçbir milletin hadaretini, kültürünü almadan da ilmi yönden kalkınabiliyorlar, Japonya gibi…

Kendi öz kimliğini kaybederek, değerlerine sahip olmayıp, batıya her yönüyle kapıyı açarak zelil ve rezil duruma düşmenin faturasını neden İslam'a çıkartıyorlar. Sen kalkacaksın kültürünü, bütün değer verdiklerini, dilini, hayat hakkındaki düşüncelerini medeniyete ulaşacağım diye değiştireceksin, ondan sonra da kalkınmadan bahsedeceksin. Bu ne kadar gülünçtür. Siz medeniyet isteyen değilsiniz, dinsizlik isteyenlersiniz. Senin maksadın üzüm yemek değilmiş, bekçiyi dövmekmiş. Medeniyetten bahsederek geldin, İslam'ın temsilcisi olan Hilafeti kaldırınca maksadın hasıl olmuş oldu!. Evet, bir milletin kültürünü toptan yok edersen o toplum çıkmaza girer. Şimdi olduğu gibi bocalar dururlar, yolun sonu çıkmaz olur. Bir türlü kurtuluşa ulaşamazlar, selamete çıkamazlar. İnsanların değer verdikleri (kültürleri) yok edilirse, her şeyleri yok edilmiş olur. Böyle bir şeyi yapmak hainliktir. Zaten bunu yapmak için ya cahil ya da hain olmak lazımdır. Cahil zaten yapamazdı bu işi. Ancak hain olanlar bunu yaparlar, nitekim yaptılar da. Sonra Batı diye diye baktığınız yerlerin sizden başka neleri vardır. Sadece bir tek medeni ürünleri vardır. Ahlakları nerede? Bir milletin medeni yani ilmi şekillerini bırakıp da ahlaki durumlarını almak demek, kendi ahlakını beğenmemek demektir. Bu ne kadar terbiyesizliktir. Aslında Batılılar, kendi ahlaklarını sana göre değiştirmeleri gerekirdi. Çünkü, onların ahlaki yapıları hayvanlar gibidir, buna mı özendiniz? Alacak neresi vardı? Evet, özendiğiniz Batının haline bakın, bunun nesine özeniyorsun? Çünkü bunlarda özenecek bir tarafı yoktur. Aynı aklı Allah size de vermiştir, siz kullanmasını bilmiyorsunuz. Sonra da Batıya özeniyorsunuz. Özendikçe de batıyorsunuz, küçülüyorsunuz, size karşı yapılan hareketleri (alçaltmaları) görüyorsunuz. Sizi hiç kendilerinden saymıyorlar. Demek ki, sizi biraz daha batırmak istiyorlar.

Resülullah (s.a.v) buyuruyor ki; "Kim bir kavme benzerse, o da ondandır". Sizi kabul etmediklerine göre, siz daha onlardan olamamışsınızdır. Biraz daha gayret ederseniz az kaldınız batılı olmaya, yetmişbeş sene olamamışsınız, yazıklar olsun size. Bu yazılarımı Batıya özenen hainler için yazıyorum. Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkan bir gazete şöyle yazmıştı (Tan gazetesi); "Eğer biz Batılı olmak istiyorsak, Batılıların bağırsaklarının içerisindekilerini yememiz lazım". Yiyin, zıkkım olsun yediğiniz, az gelmiş ki, sizi Batılı yapamadılar. Fikir olarak onlardan oldunuz, yine de kabul edilmediniz. Suçlu sizlersiniz. Evet Müslüman bir toplumun kültürel olarak batılılaşması demek, İslam'dan çıkması demektir. Hatta, bununla da kalmayıp İslam'ın baş düşmanı olmanız gerekir. Nitekim de öyle olmadı mı? İslam komünizmden tehlikelidir demiyorlar mı? Çünkü batılıların kültüründe dinin hayattaki rolünü inkar etmek vardır. Evet, dünyaya efendi olmak dururken Batıya uşak olmayı arzulamak, onları taklit ettikçe onların atmış oldukları kırıntılarla geçinen birileri olursunuz. Nesillerinizin aşağılık duygusuyla yetişmesine vesile oldunuz. Yapılabilecek en büyük kötülüğü de yapmış oluyorsunuz. Evet, başımıza ne geldiyse batıcılıktan gelmiştir. Batıcılığın temelinde dini inkar yatıyordu ve şimdi gözükmeye başlamıştır. Ne güzelde söylenmiş bir söz vardır; "Batı Batı diyerek battık. Din de gitti, don da gitti elimizden". Ne güzel söylenmiştir. Din ve namus anlayışı insanlarda hiç kaldımı? İnsanların üzerinde din hakimiyeti yok olunca, Batı hakim oldu. Karanlıktan aydınlığa çıkmışız güya. Hangi aydınlığa (!?) namussuzluğa çıkartılmıştır. Karanlık dendiği zaman da namus vardı, şimdi namussuzluk ve dinsizlik ve hayvanlıktan başka ne var gösterin. Aptallık vardır. Laiklerin şairi ne demişti?: "Türklerin çoğu aptal" derken aydınları kastetmiş olmalı ki, bu insanları batılılık bu hale getirdi. Çünkü, 20. yüzyılın sonundayız, Cumhuriyetteyiz. Öncesini suçlayamazsınız, insanlar yaşadıkları ortama göre değer alırlar. Evet, ne yazık ki gerici, yobaz, örümcek kafalı vs. denilen insanlar ellerinden geldikçe kalkınmaya, ilme, medeniyete ulaşmak için gereken sanayileşme hamlesini yaparak en yüksek yerlere gelmeye çalışmışlardır. Aydın yobazların dediği gibi değildir. Kendilerini ilerici olarak kabul eden Batı uşakları ağızlarıyla kuş da tutsalar, Müslümanların ayaklarının vardığı yere bunların yani (batılıların) başları varamaz. Şerefleri ve haysiyetleri kalmamış hiç bir değerleri yoktur ve batılıların yanlarında uşaklıktan ileriye de gidemezsiniz. Batılıların attığı kırıntılarla geçinen asalaktan başka bir şey olamazsınız. İnsanları batılılara özendirenler Batı kültürüyle yetiştirildiklerinden orada terbiye edilmişlerdir. Onun için bütün toplumu batılı yapmaya çalışmaktalar. Ama hiç de öyle olmadı. Çünkü ilim İslam demektir. Çünkü ilim İslam'ın yitik malıdır. Müslümanlar onu nerede bulurlarsa alırlar. Atalarımız asırlarca dünyaya ilim yaymışlardır. Gerileme ise, Batıya özenti duymakla başlamıştır. Özenilen Batının gerçek yüzü açıktadır. Bosna'da, Kosova'da, Irak'ta ve bütün dünyada örnekleri çoktur. Nesine özeniliyorlar bu Batının. Hayvan gibi yaşayarak bütün dünyayı batırmak mı insanlık. Yüz senede bütün pislikleri açığa çıktı. Ama çağ dışı dedikleri İslam ise, geldiği günden itibaren, hayata hakim olduğu sıralarda, dünyaya ışık tutmuştur. Her konuda batılılarla arasında büyük bir fark vardır. Biri ışık tuttu insanlığın kurtuluşu için, biri o ışığı söndürdü insanlık karanlıkta kaldı. Nitekim Allah (cc) şöyle buyurdu:

 

"Ey iman edenler, kendi dışınızdakileri (kafirleri) sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten geri kalmazlar. Size sıkıntı verecek şeyleri isteyip dururlar. Gerçekten kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerden) belli olmuştur. İçlerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız ayetlerimizi size açıklamış oluyoruz." (Al-i İmran 118)

Cenabı Allah'ın buyurduğu gibi değil midir? Hala anlamadınız mı? Batının insanlığına neden özeniyorsunuz. Bosna'da, Kosova'da, Irak'ta vb. yerlerde Müslümanlara yapılan nelerdir? Çağ dışı denen insanlar, 1296 sene dünyayı idare etmişlerdi, kime haksızlık yapmışlar? Eğer yapmış olsaydılar şimdi Yugoslavya denen yerde hiç Yugoslav kalır mıydı? Bunu sormak gerekmez mi?

Evet Batının gerçek yüzü açığa çıkmıştır. Bunu yaparken fikir açısından yapıyor, çünkü Batının fikri batıldır. Sömürü üzerine kurulmuştur. Baskı üzerinde ayakta dururlar. İslam ise öyle değildir. İnsanlığın kurtuluşu için vardır, insan fıtratına uygundur. İnsanın dünyasını da ahiretini de düşünür. Birini bırakıp birini almaz, eşit bakar. Müslümanlara bir vücut gibi bakar. Evet, denizler mürekkep olsa ormanlar kalem olsa dertler yazmakla bitmiyor. Eğer bitmesini istiyorsa, insanlık tekrar geriye dönmek mecburiyetindedir. Kurtuluş hem dünyada hem de ahirette olacaktır. Aksi taktirde bu şekilde devam edecektir. Bunun için sizi ve bütün insanlığı tertemiz halis insanlığı kurtaracak olan İslam'a davet ediyorum. Küfrün yeryüzünden kaldırdığı Hilafet devletini geri kurmaya çalışmalıyız. Yoksa Müslümanlar olarak yeryüzündeki insanlığın günahına ortak olursunuz, bunun sorumluluğu ise çok ağırdır.

"...Müminlere yardım etmek de bize bir hak olmuştur"(Rum:47)

< Önceki

sonraki >