FAİZ
Mustafa Eroğlu
Günümüzde bazı Müslümanlar zaruretten dolayı bankadan faizle
para alınabileceğini söylemektedirler.
1-Zarureti izah edermisiniz?
2-Maslahat nedir nerede kullanılır?
3-Bir Müslüman zaruretten dolayı mescit, ev, veya araba gibi
şeyleri almak için faizle kredi çekebilirmi?
4-Bir Müslüman yıllık paranın değer kaybını (enflasyon) borç
verdiği kimseden paranın anası ile birlikte enflasyon farkı olarak alabilir mi?
CEVAP:
Allah'u Teala şöyle buyurmaktadır:
"O size ölüyü, kanı, domuz etini ve
bir de Allah'dan başkası için kesileni kat'i olarak haram kılmıştır. Acak kim
mecbur kalırsa, saldırmak ve sınırı (zaruret miktarını) aşmamak şartıyla
(hayatta kalmak için yemesinde) üzere günah yoktur. Çünkü Allah bağışlayandır,
merhamet edendir. (Bakara 173 )
Ölü, kan, domuz ve Allah için kesilmeyen hayvanların etlerinin
yenmesi kesin bir şekilde haram kılındı.
Zaruret ise, yemek için helal bir şey bulunmaması ve hayatta
kalabilmek için yenmesidir. Bu hüküm özel hükümdür. Her şey için
genelleştirilemez. Çünkü, böyle dir durumda ölüm söz konusudur ve hem de az miktar
hayatta kalabilmek içindir yenilebilir. Belki bir saat geçmeden helal şey bulabilir. Bu
hal genellikle çölde veya buzlu (karlı) bölgelerde düşünülebilir. Ormanlık
yerlerde, şehirlerde, köylerde ve meskun yerlerde helal bitki ve hayvanlar bulunur. Aç
kalınca, parası yoksa ve yiyecek vermek istemiyorlarsa onlardan zorla alınmasına
şeriat hak vermiştir.
Böylece, zaruretin anlamı; sırf hayatta kalabilmek için helal şey
bulunmayınca az bir miktarın yenmesidir.
Öyleyse, kira ile oturan kimse ev sahibi olmazsa ölürmü?! Tabiki
ölmez. Öyleyse, bu tür kimselere ev sahibi olmak için yedi büyük haramlardan biri
olan riba (faiz, nema) nasıl helal kılınıyor? Bunun için ruhsat veya özel bir
hüküm gelmedi. Burada kesinlikle zaruret yoktur.
Cami alabilmek için faiz almaya yanaşan kimseler hangi zarurete
dayanıyorlar?! Caminin maliki olmasalar ölürlermi?! Üstelik namaz her yerde
kılınabilir. Bir yer kiralanabilir veya hiç bir yer bulunamasa bile evlerde
kılınabilir. Resüllullah (S.A.V) İslam devletini kurmadan hiçbir cami yapmaya
yanaşmadı. Hem Avrupa'nın her şehrinde bir çok cami varken, her grubun ayrı cami
almak için faiz almaları ne zaruret ne de ihtiyaçtır. Maalesef cami yapmayı bir amaç
olarak görerek faiz alanlar, yarın yeva öbür gün her ihtiyacı gidermek için faizle
kredi almaya yöneleceklerdir. Müslümanlardan bazıları 'maslahat' diye bir bahane
bulmaya çalışıyorlar.
Maslahat sözcüğü selühe, sâlih sözcüklerinden türemiştir.
Salih olan, iyi olan demektir. Allah'u Teala bir çok ayete salih amelin yapılmasını
emrediyor ve imandan sonra salih amel yapanların cennetlik olduklarını bildiriyor.
Salih amel, iyi olan ve Allah'ın helal kıldığı iştir. Allah'ın kabul ettiği
işlerdir. Farzlar, mendublar (sünnetler) ve mübahlarn helal dairesine girer. Bunları
yapan kimse salih amel yapmış olur. Maslahatta kasıt bunlardır. İnsan farz veya
mendub veya mübah iş yaparsa maslahatı gerçekleştirmiş olur. Buna göre şu şer-i
kaide yerleştirildi. ! "Şeriatın hükmü neredeyse maslahat oradadır" bunun
tersi mefsedettir (fasittir). Fesede, fasit bozuk demektir. Kuranda fasid, mufsid,
fasidler, müfsitler, olarak geçmektedir (haram işlemektir).
Buna göre, haram işler maslahat olmaz, mefsedettir. Maslahata
ulaşmak için haram işler yapılmaz.
Ev almak mubah, cami almak mendubtur. Bu mübaha veya o menduba
ulaşmak için asla haram yolllara baş vurulmaz. Şeriat, bunun için ruhsat vermedi.
Ruhsat şer-i hükümdür, onun şer-i delili olmalıdır. Yoksa insan menfaatine veya
heva ve hevesine göre maslahatı tayin edemez. Allah'u Teala insanların menfaatine göre
bu ruhsatı verseydi faizi haram kılmazdı. Çünkü insanlar bunda menfaat görürler.
Hatta, Allah'u Teala faizi haram kılınca arablardan kafir olanlar şöyle dediler:
"Niye faiz haram oluyor, halbuki o alış-veriş gibidir". Onlara Allah'u Teala
sebep göstermeden faizin haram olduğunu ve alış-verişin helal olduğunu açıkladı.
(Bakara 275)
Buradan açık ve net şekilde insanın ölmek üzere olduğu duruma
zaruret denilir. Bunun dışında zaruret denilemez. Bu durumda hayatını sürdürebilmek
için az miktar bir şey yiyebilir. Ev, cami, arsa, raba vs. gibi şeyler hiç bir zaman
zaruret konusuna dahi olmaz. Bu şeylerin sahibi olmazsa ölmez. Faizi yemekte hiçbir
zaman maslahat olmaz. Gayeye ulaşmak için haram vasıta hiçbir zaman helal olmaz. Temiz
gaye veya maslahata (mubah, mendub ve farz) ulaşmak için helal ve temiz vasıta
kullanmak farzdır. Pislikten ancak pislik çıkar. (Araf 58)
Para değerinin düşmesine (enflasyon) karşı fark almak haramdır.
Çünkü, borç olarak ne vermişsen aynısını alacaksın. Her malın değeri
yükselebilir, düşebilir. Borç alarak altın versen ancak aynı altının miktarını
ve ayarını alırsın. Oysa, bir sene sonra altının değeri düşebilir, yükselebilir.
Gümüş içinde aynı şey geçerlidir. Buğday, mısır, hurma, arpa ve diğer maddeler
içinde aynı hüküm geçerlidir. Resülullah (S.A.V) döneminde de malların değerleri ve fiatları yükseliyor ve
düşüyordu. Oysa Resülullah (S.A.V) değer kaybı karşısında fark almayı haram kıldı ve "borç olarak
altın verirsen ancak aynı miktar altın al, gümüş verirsen aynı miktar gümüş al,
buğday verirsen ancak buğday al" diyordu. Allah'u Teala şöyle buyuruyor: "Sadece
sermayenizi alın ne zalim olursununz ne mazlum olursunuz" (Bakara )
Her çeşit paranın (Dolar, Mark, Frank, Türk Lirası vb)
düştüğü ve yükseldiği görülmekte. Belki, biri diğerinden fazla düşer. Hatta
altın dolara karşı çok düşüktür. Bütün bunların sebepleri siyasi ve ekonomik
hadiselerdir. Mallarda aynı şekilde düşüyor ve yükseliyor. Belki bazıları Türk
Lirasının aşırı şekilde değer kaybediyor olmasından dolayı bir bahane bulup
enflasyon farkı adıyla faiz almak isteyebilirler. Fakat, onlar için cevaz veren her
hangi bir hüküm veya ruhsat yoktur. Altınla muamele yapmış olsalar bile, onunda
değeri düşer veya yükselir. Resulullah (S.A.V) döneminde bir sene fiatlar aşırı şekilde yükseldi. Resulullah (S.A.V) ne fiatları sınırlandırdı, ne
faize müsaade etti nede değer kaybına veya yükseliş karşısında fark almaya
müsaade etti. Resülullah (S.A.V) iki satış anlaşmasını bir anlaşmada yasakladı. Bunun manası, bir fiat
üzerinde anlaşma olunca ilerde bunun üzerine fazlalık almak üzere anlaşmaktır. Her
hangi bir nedenle sermaye üzerine fazlalık alma şartını haram kıldı. Çünkü, o
dönemde malların değeri düşebiliyordu.
Bazıları Dar-ül Harpte faiz yenmesi caizdir diyorlar. Bu
yanlıştır. Diyorlar ki Hanefi mezhebinde mevcuttur, şu hadisi ortaya atıyorlar. "Dar-ül
Harbte Müslüman ile harbi (düşman) arasında riba (faiz) yoktur"
1- Bu hadis meçhuldür. Hiçbir hadis kitabında bulunmaz ve bu
açıdan reddedilir. Ancak, bazı Hanefi fıkıh kitablarında bulunur. Hemde imam Ebu
Yusuf bunu reddetti. Bunu Ebu Hanefi'ye dayandırma doğru olmayabilir. Bazı şeyler Ebu
Hanifinin bunlarla alakası olmadığı halde ona dayandırılıyor.
2- Bu hadis mürseldir. Sahabenin ismi geçmiyor. Tabiinden Resul (S.A.V) e dayandırılıyor. Sahih, hasen ve
haberi ahad, gibi hadislerde geçenler ondan kuvvetli olular. Onlarla çelişirse mürsel
hadis red edilir, haberi ahad, sahih ve hasen hadisleri ona tercih edilir. Bu mürsel
hadis bunlarla çelişir. Çünkü, hiçbir sahih veya hasen hadisi faize cevaz vermiyor.
Hepsi faizi haram kılıyor, kötülüyor, faizi yiyen yediren, vekilleri ve şahitleri
lanetliyor. Faizin en küçüğünün kabe yanında kişinin annesiyle zina yapmak kadar
haram olduğunu gösteriyor.
3-Bu hadis muhkem ayetlerle çelişir. Kuranda son ayet faizi haram
kılan ayettir. Son hadis veda hutbesinde faizi haram kılmıştır.
4-Bu hadis varsa, bu ayetten önce söylenmiş olmalıdır. Bu veda
hutbesinde söylenen hadisten önce söylenmiş olmalıdır. O zaman nesh edilmiş olur.
- "La Riba" riba yoktur diyor. Bunun manası riba haramdır demektir. Çünkü
La hayır veya yok demektir. Bu nefi edatıdır. Allah'u Teala şöyle buyurmaktadır:
"Hacda kadınlarla ilişki kurmak yoktur,
fasıklık yoktur ve cedelleşme yoktur." (Bakara 197)
La (yok) "söz konusu değildir" diyebiliriz. Çünkü,
hadisi "Dar-ul Harbte riba yoktur!" riba söz konusu değildir diye
açıklanabilir. O zaman bu ayeti nasıl açıklayacağız?! Hacda kadınlarla ilişki
kurmak söz konusu değildir, fasıklık söz konusu değildir, cedelleşme söz konusu
değildir bu hususlar mübah kılınabilirmi?!
6- Dar-ul harbte Müslüman ile harbi arasında meselesi ise, bu
meçhul hadiste harb sözcüğü ise savaşcıdır. Demek ki fiili savaşan kimsedir.
Fiili savaşan kimsenin malı ve canı helaldır. Bu nedenle, Ebu Hanifenin buna cevaz
verdiğini söylüyorlar. Mesele faiz meselesi değil, bir harbinin malını almak
demektir. Hem de Ebu Hanifiye göre harbiye kazandırmak caiz değilldir. Ondan kazanmak
caizdir. Faiz ile borç alanlar kafirlere kazandırıyorlar. Aynı anda harbi
olmayanlardan almak caiz değildir. Almanlar harbi değil, onlarla fiili savaş yoktur.
Harbi iseler onları öldürmeye kalkışsınlar bakalım? Çünkü, harbinin kanı ve
malı helaldır. Türkiye halkı harbimidir? Yoksa onlar birbirine harbimidir ki
birbirlerinden ve bankalarınadan faiz yesinler veya birbirlerine faiz yedirsinler?!
Dar-ul harb-i Dar-ul İslama çevirmek için çalışmak farz
değilmidir? Niye dar-ul harb-i dar-ul İslama çevirmeye çalışmıyorlar. Ama para söz
konusu olunca hemen darul harbten söz etmeye başlarlar.
Evet, darul harb-i dar-ul İslama çevirmek için çalışmak farzdır.
Çalışmayan günahkar olur. Dar-ul İslamı tesis etsinler ki İslam devleti onlara
faizsiz borç versin. Çünkü, şer-i hüküm beytül maldan devletin tabasına faizsiz
borç vermeyi gerektirir. |