Apaçık bilinmektedir
ki; İslam, Müslümanlara birbirlerine yardım etmelerini
emreder. Müslümanların büyük çoğunluğu, dünyanın her
yerinde kan ağlayan kardeşlerinin imdadına yetişmek için
Cihad etmeyi çok arzulamaktadırlar. Afganistan’a savaşmak için
gidenlerin çoğu samimi kimselerdi. Samimi olan Afganlı müslümanlar,
onları muhacirun (muhacirler) olarak görüyorlardı.
Bazıları ise onları,
“yabancılar” olarak görüyordu. Bu mücahidler, geldikleri
ülkelerine geri dönemediler. Onların iç savaşa katılmamalarını
isterdik! Bizi meseleye böyle bakmaya iten şey, Amerika ve
onun ajanlarının onları katletmek için azmetmiş
olmalarıydı. Sadece bu değil, aynı zamanda onlar Afganistan’ın
evlatlarını katletmeye de azmetmişlerdi. Öyle ki; onlar asıl
memleketlerinde yöneticileri -ajanlarını- bir kez daha
rahatsız edemesinler. Onlar için bundan daha önemli olan,
hiçbir müslümanın daha sonra kendi ülkesi dışında başka
bir ülkede bulunan kardeşlerine yardım etmeyi aklından bile
geçirmemesini sağlamaktı. Öyle ki; aynı durum tekrar
etmesin ve onlar (bunu aklından geçirenler) kendi
memleketlerinde hoş karşılanmasınlar. Onlar Cihad edilen
topraklardaki can sıkıcı yabancılar olarak kaldılar. Yeryüzü
onlara dar geldi ve ölümden başka bir alternatif
bulamadılar. Bu haliyle Cihad, vatancı bir cihada dönüştü.
Bölünmüşlük ve zayıflık daha da yerleşik hale geldi ve
Allah (svt)’ın Kelamı’nın tersine yürüdü:
Kafir olanlar da
birbirlerinin yardımcılarıdırlar. Eğer siz de böyle
yapmazsanız, yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesad olur.
[Enfal 73]
Hizb-ut Tahrir Kültüründen [www.hizb-ut-tahrir.org]
|