Had kelimesinin aslı, birbirine
karışmasını engellemek üzere iki şeyin arasını
ayırandır. Evin sınırı, onu ayıran şeydir. Bir şeyin
sınırı, kendisiyle onu kuşatan ve başkalarından onu
ayıran niteliktir. Şeriat tarafından belirlenmiş olmasından
dolayı, zina cezası ve benzerleri "had" olarak
isimlendirilmiştir. Hudut kelimesiyle de aynı anlam
kastedilmektedir. Tıpkı şu ayette olduğu gibi:
"İşte bunlar, Allah'ın
hudutlarıdır; onlara yaklaşmayınız."
*
Hudut kelimesi aşağıdaki ayette Allah'ın
şeriatı ve haramları anlamında kullanılmıştır:
"İşte bunlar, Allah'ın hudutları
(kanunları)dır.
Kim bunları aşarsa kendisine zulmetmiş olur."
*
Had kelimesinin çoğulu olan “el-hudud”
kelimesi, terminolojide benzeri bir suça düşmeyi engellemek için
şeriat tarafından miktarı belirlenmiş cezalara denir.
İşlendiği takdirde, had cezalarıyla cezalandırılması
gereken ve üzerinde ittifak edilen suçlar altı tanedir.
Bunlar; zina, livata, kazf (namuslu kadına zina iftirasında
bulunmak), hırsızlık, dinden dönmek ve devlete karşı isyan
etmektir. Tüm bu hadler için uyarma da vardır.
Kur'an'da, zina hakkında uyarı vardır:
"Zinaya yaklaşmayın. Zira o kötü
bir iştir ve kötü bir yoldur."
*
Ebu Hüreyre'den. Rasulullah (sav) şöyle
dedi:
"Zani bir kimse, zina yaptığı
sırada mümin olarak zina yapmaz. Hırsız da hırsızlık
yaptığı sırada mümin olarak hırsızlık yapmaz. İçkici
içki içtiği sırada mümin olarak içki içmez. İnsanların,
onun yüzünden gözlerini kendine kaldıracakları kadar
nazarlarında kıymetli olan bir şeyi mümin olarak yağmalamaz."
*
Livata (eşcinsellik/homoseksüellik) hakkında
da hem Kur'an'da hem de hadiste uyarı vardır. Allah (cc) livatayı Kur'an'da çok kötü bir iş olarak
isimlendirmiştir:
"Lût, kavmine şöyle demişti: Bütün
alemlerde, sizden önce hiç kimsenin yapmadığı bir fuhşu mu
irtikap ediyorsunuz? Siz, kadınları bırakıp şehvetle
erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, çok aşırı giden
bir kavimsiniz."
*
Allah (cc), Lut kavmine verdiği azabın yerle
bir edilmek olduğunu açıklamıştır.
"Emrim gelince, oranın üstünü altına
getirdik ve üzerine yığın yığın sert taşlar
yağdırdık."
*
Allah (cc) bu olayı bize öğüt almamız için
anlatmaktadır. Muhammed b. İshak, Amr b. Amr yoluyla Nebi (sav)'in şöyle dediğini rivayet eder:
"Lût kavminin amelini yapan kimse,
lanetlenmiştir."
*
İbni Abbas’tan: Rasulullah (sav) şöyle
dedi:
“Lût kavminin yaptığı işi yapan
bir kimseyi bulduğunuz zaman, yapanı da yaptıranı da
öldürünüz.”
*
Kur'an'da kazf hakkında da uyarı vardır:
"İffetli, habersiz, mümin kadınlara
zina isnad edenler dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. Onlar
için büyük azap vardır."
*
Ebu Hüreyre'den: Rasulullah (sav) şöyle
dedi:
"Yedi büyük günahtan sakınınız.
Denildi ki: Nedir bunlar ey Allah Rasülü? Dedi ki: Allah'a
ortak koşmak, sihir yapmak, Allah'ın haram kıldığı bir
canı haksız yere öldürmek, faiz yemek, yetimin malını
yemek, savaş günü meydandan kaçmak ve iffetli, namuslu bir
kadına zina iftirasında bulunmak."
*
Kur'an'da ve sünnette içki hakkında da
uyarı vardır. Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:
"Ey iman edenler! Şüphesiz ki içki,
kumar, putlar ve fal okları şeytan işi pisliklerdir,
bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, şüphesiz
ki içki ve kumar yüzünden aranıza kin ve düşmanlık sokmak
ve sizi Allah'ı anmaktan, namazdan alıkoymak ister. Artık
bunlardan vazgeçersiniz, değil mi?"
*
Kur'an'da yer alan bu ayet içki ve kumarın
haram olduğunu birkaç yönden tekid etmektedir:
1- Ayetin ()
edatı ile başlaması
2- Putlara tapma ifadesi ile bir arada
kullanması
3- “...o halde pislikten ve
putlardan sakının...”
* ayetinde olduğu gibi pislik
olarak nitelenmesi.
4- Kendisinden ancak şerrin
kaynaklandığı şeytanın amellerinden sayılması
5- Bunlardan sakınmayı emretmesi ve bu
sakınmayı da kurtuluşla bağlantılı hale getirmesi. Ayette
yer alan "sakınmak" kelimesinin, "kurtulmak"
kelimesi ile birlikte kullanılmış olması, sakınma emrinin
kesinlik ifade ettiğini göstermektedir.
6- İçki ve kumardan ancak kötülüğün
çıkacağını belirtmesidir. Bu kötülük: İçki içen ve
kumar oynayanların birbirine düşmanlık yapmaları,
birbirlerinden nefret etmeleridir. Allah'ın zikrinden ve namaz
vakitlerini gözetmekten onları alıkoymasıdır. Tüm bunlar
ayette, istifhamı inkarî sigası ile; "Artık
bunlardan vazgeçersiniz, değil mi?"
* ifadesi ile, yani
"kesinlikle bırakınız" anlamı ile son
bulması, bunların kesinlikle yasaklandığına delalet
etmektedir. Bu üslûp yasaklanan şeyler için kullanılabilecek
en beliğ bir üslûptur. Sanki üzerinize okunan bu ayetteki
tüm engeller ve uzaklaştırmalarla şöyle denilmektedir: Tüm
bu açıklamalardan dolayı siz artık vazgeçtiniz değil mi?
İbni Abbas (ra)'dan. Dedi ki:
Rasulullah (sav)'in Sakif veya Devs
kabilesinden bir arkadaşı vardı. Fetih günü onunla karşılaştı.
Arkadaşı ona taştan bir içki dağarcığı hediye etti.
Bunun üzerine Allah Rasülü ona: Ey falan! Allah'ın bunu
haram kıldığını bilmiyor musun? Adam, kölesine
dönerek, git ve onu sat dedi. Yine Rasulullah (sav): İçilmesi
haram olan şeyin satılması da haramdır dedi ve onu yere
dökmesini emretti."
*
Kur'an'da hırsızlık hakkında da
sakındırma vardır. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:
"Ey peygamber! İnanmış kadınlar,
Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak...üzere
biat etmeye geldikleri zaman"
*
Rasulullah (sav)'in hırsızlık yapmamak
üzere onlardan biat almış olması, hırsızlığın haram
olduğunun açık delilidir.
Ebu Hüreyre (ra)'den: Rasulullah (sav) şöyle
dedi:
"Allah, bir yumurta çalıp da eli
kesilen, bir ip çalıp da eli kesilen hırsıza lanet etsin."
*
Burada yumurtadan kasıt, demir topağıdır. Kur'an'da ve hadiste, dinden dönme hususunda da
uyarı yer almaktadır. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:
"...İçinizden dininden dönüp
kafir olarak ölen olursa, bunların işleri dünya ve ahirette
boşa gitmiş olur. İşte cehennemlikler onlardır. Onlar,
orada temellidirler."
*
Muaz (ra) hadisi ise şöyledir: "Nebi (sav)
Muaz'ı Yemen'e gönderdiği zaman ona şöyle dedi: Herhangi
bir adamı İslâm'dan dönmüş bir halde bulduğun zaman, onu
İslâm'a çağır. İslâm'a dönerse ona bir şey yapma.
Şayet tekrar İslâm'a dönmeyi kabul etmezse hemen onun
boynunu vur. Yine herhangi bir kadını İslâm'dan dönmüş
bir halde bulduğun zaman, onu İslâm'a çağır. İslâm'a
dönerse ona bir şey yapma. Şayet tekrar İslâm'a dönmeyi
kabul etmezse, hemen onun boynunu vur."
Kur'an'da ve hadiste yol kesenler için de
uyarı vardır. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:
"Allah ve Rasülü ile savaşanların ve
yeryüzünde bozgunculukla uğraşanların cezası,
öldürülmek veyahut çapraz olarak el ve ayakları kesilmek ya
da yerlerinden sürülmektir..."
*
Enes (ra)'den:
"Ukl ve Urayne kabilelerinden bir
grup insan, Allah Rasülü (sav)'e gelip müslüman oldular. Ancak
Medine'nin havası, onlara iyi gelmediği için hasta oldular.
Bunun üzerine Rasulullah (sav) onlara, develerin ve çobanın
bulunduğu yeri tavsiye etti. Kendilerine oraya gitmelerini,
develerin sütlerinden ve idrarlarından içmelerini söyledi.
Gittiler. Harra denilen yere vardıklarında İslâm'dan
döndüler ve Nebi (sav)'in çobanını öldürdüler. Develeri
sürüp götürdüler. Durum Nebi (sav)'e haber verilince hemen
arkalarından takipçi yolladı. Onları yakalayıp getirdiler.
Gözlerine mil çekilmesini, ellerinin ve ayaklarının
kesilmesini sonra da Harre'nin bir kenarına atılarak o
şekilde ölüme terk edilmelerini emretti."
*
Bağiliğe ve halifeye karşı kılıç
çekilmesine karşı da uyarı vardır. Allahu Teâla şöyle
buyurmaktadır:
"Şayet müminlerden iki topluluk,
birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltiniz. Eğer biri
diğeri üzerine saldırırsa; saldıranlarla, Allah'ın emrine dönmelerine
kadar savaşınız..."
*
Müminlerin emiri Ali b. Ebi Talib (ra)'den:
Rasulullah (sav)'i şöyle söylerken işittim:
"Ahir zamanda öyle bir zümre ortaya
çıkacak ki bunlar yaşça genç, akılca kıttırlar.
Konuştukları zaman sözün en hayırlısından (yani
Kur'an'dan ve sünnetten) konuşurlar. Ancak imanları,
gırtlaklarından öteye geçmez. Okun yaydan çıkması gibi
dinden çıkarlar. Onları nerede bulursanız öldürünüz.
Zira onların öldürülmelerinden dolayı öldürene kıyamete
kadar sevap vardır."
*
Bir başka hadiste ise şöyle buyurmaktadır:
“Bize karşı silah taşıyan kimse,
bizden değildir.”
*
Kitap ve sünnette yer alan bu açıklamalar,
tüm hadler için uyarmanın var olduğunu göstermektedir.
Dolayısıyla bunlardan herhangi birinin işlenmesi suç sayılır.
Üstelik Şari, bu suçların tümü için belli cezalar da
koymuştur. öyleyse bunlara bağlı kalmak zorunludur.
Had, Müslüman olsun veya zimmi olsun İslâm
hükümlerini iltizam eden (Dar-ul İslâm'da yaşayan) akıl
sahibi ve buluğa ermiş kişilere uygulanır. Erkeğe, ayakta
iken orta halli, ne eski ne de yeni olmayan bir kırbaç ile
vurulur. Celd, (sopa vurma) esnasında, yere uzatılmayacağı
gibi elbisesi de soyulmaz. Bu konuda İbni Mesud'un sözü şöyledir:
"Bizim dinimizde yere uzatma, bağlama veya soyma
yoktur" Derisi soyulacak derecede sopa vurulmaz.
Çünkü sopa vurmaktan maksat, onu öldürmek değildir. Sopa
vuran kimse, koltuk altı görünecek kadar kolunu kaldıramaz.
Darbın, bedeni ile sınırlı kalması, başına, yüzüne,
cinsel organına, kalp ve yumurtalıklar gibi hayati öneme
sahip organlarına vurmaktan kaçınması gerekir. Çünkü
buralara vurmak, öldürülmesine yol açabilir veya faydalanmasını
engelleyebilir. Kadın için de durum aynıdır. Ancak kadına,
oturduğu halde celde uygulanır. Ali (ra) şöyle dedi: "Kadına
oturduğu yerde, erkeğe ise ayakta iken (sopa cezası)
vurulur" Sopa cezasının en şiddetlisi zina
cezasıdır. Sonra iftira, sonra içki, sonra da tazir için
uygulanan sopa cezalarıdır. Zina cezasının daha şiddetli
olması hususunda ayet vardır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"...Allah'ın dini hususunda o
ikisine acımayın..."
*
Zina cezasının dışında kalanlar ise,
sayı bakımından daha az sayıdadır ve nitelik bakımından
artırılması da caiz değildir.
|