YOL KESEN KİMSELERE UYGULANAN HAD |
|
Müslümanların birbirleri aralarındaki
savaş iki türlü olur:
1- Bağîlerle, isyan eden
kimselere yapılan savaş
2- Yol kesen kimselerle yapılan
savaş
Bağîler, yani isyan edenler üçe değil,
iki kısma ayrılır: Birincisi, dinde
tevil etme girişiminde bulunarak yanılgıya düşen
kimselerdir. İslâm Devleti’ne karşı çıkan kimseler gibi.
Onların takip ettikleri yol, hakka muhalefet eden arzularına
tabi olan kimselerin takip ettikleri yolun aynısıdır. İkinci
kısım ise, kendileri için bir dünya kurmak
amacıyla imama ya da onların takip ettikleri yol üzere olan
kimselere karşı çıkanlardır. Dinde tevil yapma yoluna giden
kimseler için özel bir hüküm vardır, bunlar asi
kimselerdir. Fakat dünyayı isteyen kimseler, yol emniyetini
tehdit etmezler, mal almazlar ve kan akıtmazlarsa onlar Bağîler
grubuna girerler ve bağîlere uygulanacak olan hükme tabi
olurlar. Ancak davranışları ile yol güvenliğini tehdit
ederler veya karşılaştıkları kimselerden mal alırlar veya
kan akıtırlarsa, bunların hükmü bağî hükmünden yol
kesicilerin hükmü haline dönüşür.
Yol kesen kimselere uygulanacak hüküm
konusunda asıl olan şu ayettir:
"Allah ve Rasulü ile savaşanların ve
yeryüzünde fesada koşanların cezası; ancak öldürülmek,
asılmak, el ve ayakları çaprazvari kesilmek veya yerlerinden
sürülmektir."
*
Bu ayet, ister Müslümanlardan olsunlar
isterse gayri müslimlerden olsunlar, yol kesen kimseler hakkında
inmiştir. Çünkü ayet geneldir, yalnızca Müslümanlara ait
olduğunu gösterecek bir işaret yoktur. Ancak hemen
sonrasında yer alan; "Yalnız onlara gücünüz yetmeden
önce tevbe edenler müstesnadır."
* ayeti, yalnızca Müslümanlara
ait olduğuna işaret etmez. Zira bu ayette yer alan “tevbe”
kelimesi, yol kesmekten vazgeçmek anlamındadır. Bu nedenle
ayet; Müslümanlar ve Müslüman olmayanlar hakkında geçerli
olup genel bir ayettir. Ayetin nüzul sebebini oluşturan Ureyne
kabilesi, İslâm’dan döndüler, çobanı öldürdüler ve
zekat develerini de sürüp götürdüler. Bunun üzerine
Rasulullah (sav) hemen peşlerinden adam gönderdi, onları
yakalattı, ellerini ve ayaklarını kestirdi ve gözlerini de
oydurdu. Sonra da onları ölünceye kadar güneşe terk etti.
Enes der ki: “Allah (cc); "Allah ve Rasulü’ne
karşı savaşanların cezası"
* ayetinin nüzul sebebi
budur.”
Ebu Davud ve Nesei, İbni Abbas hadisinden
şunu tahric etmektedirler:
“Bir grup insan Rasulullah (sav)’in
develerini alıp götürdüler, İslâm’dan döndüler,
Rasulullah (sav)’in mü’min olan çobanını öldürdüler.
Bunun üzerine hemen peşleri sıra adam gönderdi ve onları
yakaladılar. Elleri ve ayakları kesildi, gözleri de oyuldu.
Dedi ki: Onların da içinde bulunduğu kimseler için bu
muharebe ayeti nazil oldu.”
*
Bu delillerin tamamı ayetin, yol kesen
kimseler hakkında genel olduğunu göstermektedir. Bunların Müslümanlardan
veya kafirlerden olması fark etmez. Bu ayette yer alan cezalar
ise yol kesen kimselere uygulanacak olan haddi göstermektedir.
Ancak ayette yer alan haddin nasıl
uygulanacağına gelince: İbni Abbas’tan gelen bir rivayette
şöyle denmektedir: “Rasulullah (sav) Eba Berze el-Eslemi
ile sulh yaptı. Ve bir gurup insan gelerek Müslüman olmak
istediler. Sonra ahitlerini bozdular. Bunun üzerine Cibril,
onlar hakkındaki haddi bildiren hükmü indirdi. Bu hükme
göre; kim öldürür ve mal alırsa, öldürülürler ve asılırlar.
Öldürürler ve mal almazlarsa, yalnızca öldürülürler. Mal
alırlar fakat öldürmezlerse, elleri ve ayakları çaprazlamasına
kesilir.”
İmam Şafii müsnedinde, yol kesenler hakkında
İbni Abbas’tan şunu rivayet etmektedir: “Öldürürler
ve mallarını alırlarsa, öldürülürler ve asılırlar.
Ancak öldürürler ve mallarına dokunmazlarsa,
öldürülürler fakat asılmazlar. Mal alırlar ancak
öldürmezlerse, elleri ve ayakları çaprazlama kesilir. Yola
korku salarlar fakat mal almazlarsa, bulundukları yerden sürgüne
gönderilirler.”
Bu hadislere göre onların cezaları
yaptıkları işlere göre farklılık arz eder. Yalnızca mal
alırlarsa sağ elleri ve sol ayaklarının kesilmesi gerekir.
Eller hırsızlıkta olduğu gibi bilekten kesilir. Ayak ise,
topuğun üst kısmındaki mafsaldan kesilir. Şayet yalnızca
yol emniyetini tehdit ederlerse bulundukları yerden sürgün
edilmeleri gerekir. Sürgünden kasıt hapsetmek değildir.
Çünkü hapis sürgün sayılmaz. Sürgün, bulunduğu beldeden
çıkartılarak daha uzak bir yere gönderilmeleridir.
Öldürülmeleri ise yalnızca öldürdükleri durumda söz
konusu olur. Hem öldürürler hem de mal alırlarsa,
öldürülürler ve asılırlar. Asmak öldürmeden önce değil
sonra yapılır. Çünkü ayet asmayı öldürme fiilinden sonra
zikretmektedir. Evla olan ayetlerin terkibine riayet etmektir.
Zira öldürmeden önce asmak işkence yapmak demektir.
Cezalandırmaktan maksat ise, işkence yapmak değildir.
Asmaktan maksat başkalarını caydırmaktır ki bu ancak
öldürüldükten sonra asılması ile gerçekleşir. Yani önce
öldürülür sonra da insanların görebilecekleri bir yerde asılır.
Böylece insanlar onun ölü halindeki asılı durumuna şahit
olurlar. Ancak asılı halde ne kadar süre bekletileceği
imamın görüşüne, takdirine bırakılmıştır. Fakat her ne
surette olursa olsun kokuşmasına neden olacak kadar
bekletilemez.
Yol kesen kimseye uygulanacak ceza işte
budur. Ceza işlenen suça göredir. Fakat şu üç hal ile sınırlıdır:
öldürmek, mal almak ve yol korkusu salmak. Bunların
dışında bir fiilde bulunursa; yalnızca yaralarsa veya
elleri, kolları, kaburgaları ve burnu kırarsa yani öldürme
dışındaki fiillerden herhangi birisini yaparsa, yol kesenlere
uygulanan had uygulanır. Çünkü hadd nassa göre miktarı
belirlenmiş cezalardandır. Nass ise, cezayı bu üç durum ile
sınırlandırmıştır, bunların dışında hadd yoktur.
Bunların dışında haddin olmaması, bu türden fiilleri işleyen
kimselere ceza uygulanmayacağı anlamına gelmez. Bu ifade,
hadler kapsamına giren cezalardan bir ceza yoktur anlamına
gelmektedir. Bunların dışındaki suçlar ise, cinayetler
kapsamına giren suçlardan olup, cinayetlerle ilgili hükümler
uygulanır. Yani can dışında insan bedenine yönelik saldırılarla
ilgili hükümler uygulanır.
Ancak burada anlattığımız yol kesenlere
ait hadd, yol kesen kimselerin durumuna uyduğu yani, yol
kesenlerle ilgili şartları taşıdığı zaman uygulanır. Bu
şartları taşımadığı zaman ise onlara hadd uygulanmaz. Yol
kesme ile ilgili şartlar üç tane olup şunlardır:
1- Fiil şehrin dışında işlenmiş
olmalıdır. Yani köy, dağ, ova ve sahra gibi yerlerde
işlenmelidir. Şehrin dışındaki trenler, uçaklar ve
arabalar da bu kapsamda değerlendirilir. Çünkü yol kesme;
yardımın sağlanmasının uzak olduğu veya kısa sürede
kurtuluşun ve imdadın sağlanamayacağı yerlerdir. Bu
nedenledir ki şehir içinde yapılan bu tür işler yol kesme
sayılmaz. İhtilas kapsamında değerlendirilir. Muhtelis ise
yol kesen kimse olmadığından hadd cezasına çarptırılmaz.
Ancak bir şehri istila ederler, öldürürler, mal alırlar,
yol korkusu salarlarsa yol kesen kimselerden sayılırlar. Ve
onlara yol kesenlere uygulanacak hadd uygulanır.
2- Beraberlerinde kılıç, tüfek,
makineli, hançer, bıçak gibi öldürmede kullanılan
öldürücü silah bulunmalıdır. Şayet beraberlerinde silah
bulunmazsa veya yanlarında silah bulunup da sopa ve kırbaç
gibi öldürücü değilse, bunlar yol kesen kimseler
sayılmazlar ve hadd uygulanmaz.
3- Başka yerden gelmiş, zorla mal
almış ve yerleri sabit olmalıdır. Ancak onlar malları
gizlice alırlarsa hırsız sayılırlar. Şayet aniden alıp kaçarlarsa
yağmacı sayılırlar. Eğer bir veya iki kişi bir kafilenin
ya da topluluğun üzerine gelir ve onlardan zorla bir şey
alırlarsa, onlar da güç kullanarak da olsa aldıklarını
geri alamazlar, fakat yol kesen kimseler zorla ve güç
kullanarak geri almaya muvaffak olurlarsa bunların tamamı yol
kesen kimse sayılmazlar. Bunlar hakkında yol kesme haddi
uygulanmaz.
İşte bu üç şartı taşıdıkları zaman
yol kesen kimselerden sayılırlar ve onlara hadd uygulanır.
Eğer bu şartlardan birisi eksik olursa yol kesen kimselerden
sayılmazlar ve hadd uygulanmaz.
Yol kesen kimseler devlet tarafından
kendilerine ceza takdir edilmeden önce tevbe ederlerse Allahu
Teâla’nın haddi onlardan düşer. Kul hakkı kapsamına
giren canına zarar verme ve mallar gibi hususlardaki haklar
onlardan alınır. Ancak sahipleri tarafından affedilirse kul
hakkından kaynaklanan borçları da düşer. Zira Allah-u Teâla
şöyle buyurmaktadır:
"Yalnız onlara gücünüz yetmeden önce
tevbe edenler müstesna."
*
Fakat onlara güç yetirilmesinden sonra
tevbe ederlerse; aynı ayette yer alan “Onlara gücünüz
yetmeden önce” ifadesi ile amel edilerek haddin
uygulanmasından kurtulamazlar.
|