Ateşkes / Sulh Anlaşması


Müslümanlarla kafirler arasında ateşkes/sulh anlaşması yapmak caizdir. Çünkü Rasul (u), Hudeybiye yılında Kureyş ile ateşkes/sulh anlaşması yapmıştır. Fakat sulh anlaşmasının caiz oluşu, cihadın ya da davetin yayılmasının gerektirdiği bir maslahatın varlığı ile sınırlıdır. Zira Rasulullah (u)’e, Hudeybieye’ye yola çıkmadan önce, Hayber ehli ile Mekke ehli arasında müslümanlara saldırı yapmak hususunda fikir birliğinin olduğu bildirildi. Rasul (u), Hudeybiye’den dönüşünden hemen sonra acele olarak Hayber’e karşı savaş yaptı. Aynı şekilde krallara, emirlere kendilerini İslâm’a davet eden elçiler göndermekte de hızlı davrandı. Bu da Hudeybiye Ateşkes anlaşmasının, cihad ve davetin yayılması ile alakalı bir maslahat için olduğuna delâlet etmektedir. Zira Rasul (u), Kuteyş ile ateşkes anlaşması yaparak, bütün yoğunluğunu Hayber savaşına, krallara ve emirleri İslâm’a davete verebildi. Bu maslahat olmadığında ateşkes/sulh anlaşması yapmak caiz olmaz. Zira ateşkes anlaşması, farz olan savaşı terk etmektir. Bu ise ancak savaşa vesile olan bir halde/durumda caiz olur. Çünkü o zaman bu anlaşma, mana olarak savaş sayılır. Allahu Teâlâ şöyle dedi:

فَلا تَهِنُوا وَتَدْعُوا إِلَى السَّلْمِ وَأَنْتُمْ الأعْلَوْنَ وَاللَّهُ مَعَكُمْ وَلَنْ يَتِرَكُمْ أَعْمَالَكُمْ “Üstün durumda iken, gevşeyip barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. O amellerinizi asla eksiltmeyecektir.”[1]

Bir ateşkes sözleşmesinde maslahat gerçekleştiğinde, bu sözleşmeye bilinen belirli bir süre takdir edilmesi vacib olur. Çünkü bu geçici bir sözleşmedir. Onun için belirli bir sürenin zikredilmemesi, onu ifsad eder. Çünkü bu durum ateşkes sözleşmesinde yasaklanmış olan süresizliği gerektirir. Süre zikredilmelidir ki cihadın yapılması devam etsin. Çünkü süresizlik, cihada engel olur, halbuki o farzdır. Ateşkes sözleşmesinde belirli bir sürenin takdir edilmesi, onun sıhhatinin şartlarındandır. Onda belirli bir süre takdir edilmediğinde, ateşkes sözleşmesi fasid olur. Çünkü Hudeybiye Ateşkes sözleşmesinde belirli bir süre takdir edilmişti.

Ateşkes sözleşmesi, sahih olarak yapıldığında süresi bitesiye kadar ya da onlar onu bozasıya kadar onlardan el çekmek ve ateşkes sözleşmesine riayet etmek bize vacib olur. Ateşkesin bozulması, onlardan bir açıklama ile ya da bize savaş açmaları ile ya da ülkemizde bir müslümanı veya zımmiyi öldürmekle ya da ateşkes şartlarına muhalif bir şey yapıp bunu diğerlerinin söz veya fiili olarak inkar etmemeleri ile olur. Bunlar meydana geldiğinde onların hepsi hakkında ateşkes bozulmuş olur. Aynı şekilde ortaya çıkmasının ateşkes sözleşmesini bozan hususlardan bir şeyle onların ihanet etmesinden devlet korktuğunda da ateşkes sözleşmesi bozulur. Bu da, ona emârenin/işaretin açığa çıkması ile olur. Bundan bir şey meydana geldiğinde, gece veya gündüz her vakitte onlara saldırmak caiz olur. Çünkü onların ateşkes sözleşmesini bozmaları, müslümanların onlarla savaşmalarını, onlarla birlikte ateşkesi bozmalarını müslümanlara mubah kılar. Çünkü Rasul (u), Kureyş ile ateşkes anlaşması yaptığında ve daha sonra Kuteyş ahdini bozduğunda onlardan kendisine haram olan, kendisine helal oldu. Sonra onlarla savaştı ve Mekke’yi fethetti. Çünkü ateşkes/sulh sözleşmesi, sürenin geçmesi ile ya da bozulması ile sona eren geçici bir sözleşmedir. Allahu Teâlâ şöyle dedi:

فَمَا اسْتَقَامُوا لَكُمْ فَاسْتَقِيمُوا لَهُمْ “Onlar size karşı dürüst/dostdoğru davrandıkları müddetçe siz de onlara dürüst davranın.”[2]

 خِيَانَةً فَانْبِذْ إِلَيْهِمْ عَلَى سَوَاءٍ “Bir topluluğun hainlik yapmasından korkarsan sen de aynı şekilde (ahdi) bozduğunu onlara bildir. Çünkü Allah hainleri sevmez.”[3]

وَإِنْ نَكَثُوا أَيْمَانَهُمْ مِنْ بَعْدِ عَهْدِهِمْ وَطَعَنُوا فِي دِينِكُمْ فَقَاتِلُوا أَئِمَّةَ الْكُفْرِ إِنَّهُمْ لا أَيْمَانَ لَهُمْ لَعَلَّهُمْ يَنتَهُونَ “Eğer anlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar ve dininize saldırırlarsa küfrün önderlerine karşı savaşın. Çünkü onlar yeminleri olmayan adamlardır. Umulur ki küfre son verirler.”[4]

Düşman bizimle ilişkilerinde ateşkes sözleşmesine riayet etmeyerek ateşkes şartlarını bozduğunda bizi ahdimizden kurtarmış olurlar. Böylelikle onların kanları ve malları bize helal olup onlarla savaşmamız bize vacib olur. Dolayısıyla onlar bize savaş açtıklarında bizim onlarla savaşmamız, onlar ateşkesi bozduklarında bizim de onu bozmamız bize vacib olur.

 



[1] Muhammed: 35

[2] Tevbe: 7

[3] Enfal: 58

[4] Tevbe: 12