A- Kölelik İle İlgili Çözüm |
|
İslâm, kölelikle
ilgili olarak, kölenin kendisine konulmuş olan konumunu
hafifletmeyi sağlayan, zorla ya da isteyerek onun kölelikten
kurtulmasını sağlayan bir çözüm getirmiştir. Bu konu hakkında
bir çok hüküm koymuştur. Fakihler bunları bütün detaylarıyla
açıklamışlardır.
1-
İslâm; insanları, köleleri mülk edinir halde buldu. Kölenin
sahipleriyle ilgili sorunlarına; köleye haklar veren, insanda
yaratılmış fıtri sıfatları bakımından hür kimseler gibi
onun insan olması saygınlığını koruyan bir çözüm
getirmiştir.
Nitekim Allah, Kur'an-ı Kerim’de ve Rasul (u) de hadisi şerifte kölelere ihsanda bulunmayı ve
onlara iyi muameleyi tavsiye etmiştir. Allahu Teâlâ şöyle
dedi:
وَاعْبُدُوا
اللَّهَ
وَلا
تُشْرِكُوا
بِهِ
شَيْئًا
وَبِالْوَالِدَيْنِ
إِحْسَانًا
وَبِذِي
الْقُرْبَى
وَالْيَتَامَى
وَالْمَسَاكِينِ
وَالْجَارِ
ذِي
الْقُرْبَى
وَالْجَارِ
الْجُنُبِ
وَالصَّاحِبِ
بِالْجَنْبِ
وَابْنِ
السَّبِيلِ
وَمَا
مَلَكَتْ
أَيْمَانُكُمْ “Allah’a kulluk edin. O’na bir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya,
yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya,
yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunan
kimselere ihsanda bulunun/iyilik edin.”
ما
ملكت
أيمانكم “Elinizin altında bulunan kimselere” tabirinin manası, “köle
hizmetçileriniz” demektir.
Rasulullah (u) şöyle dedi:
اتقوا
الله فيما
ملكت
إيمانكم
هُمْ
إِخْوَانُكُمْ
جَعَلَهُمُ
اللَّهُ
تَحْتَ
أَيْدِيكُمْ
فَأَطْعِمُوهُمْ
مِمَّا
تَأْكُلُونَ
وَأَلْبِسُوهُمْ
مِمَّا
تَلْبَسُونَ
وَلا
تُكَلِّفُوهُمْ
مَا
يَغْلِبُهُمْ
فَإِنْ
كَلَّفْتُمُوهُمْ
فَأَعِينُوهُمْ
“Eliniz altında olanlar hakkında Allah’tan korkun.) Onlar
sizin kardeşlerinizdir. Allah onları eliniz altına vermiştir.
O halde onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin.
Onları ezecek şeyleri onlara yüklemeyin, eğer yüklerseniz
onlara yardım edin.”
Yine Müslim, Ebu Hureyre yoluyla Rasul (u)’in şöyle dediğini rivayet etti:
لا
يَقُولَنَّ
أَحَدُكُمْ
عَبْدِي
وَأَمَتِي
كُلُّكُمْ
عَبِيدُ
اللَّهِ
وَكُلُّ
نِسَائِكُمْ
إِمَاءُ
اللَّهِ
وَلَكِنْ
لِيَقُلْ
غُلامِي
وَجَارِيَتِي
وَفَتَايَ
وَفَتَاتِي
“Sizden kimse, ‘kulum/kölem’, ‘kadın kölem/kulum’
demesin. Hepiniz Allah’ın kullarısınız/kölelerisiniz, bütün
kadınlarınız da Allah’ın köleleridir. Fakat ‘hizmetçim’,
‘cariyem’, ‘uşağım’, ‘kadın hizmetçim’
desin...”
- Şeriat, kölenin konumunu yükseltip onu hür kimseler gibi yapmıştır.
Zira onun kanını, masum/koruma altında kılmıştır. Köleyi
öldüren hür kimse öldürülür. Çünkü Allahu Teâlâ şöyle
diyor:
يَاأَيُّهَا
الَّذِينَ
آمَنُوا
كُتِبَ
عَلَيْكُمْ
الْقِصَاصُ
فِي
الْقَتْلَى
“Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas
farz kılındı.”
Kısas, tekâbül etmektir/benzerliktir. Suç işleyenin cezalandırılmasıdır.
Suçun cezasına da kısas denir. “Size kısas” yazıldı”
demek, öldürülenler hakkında suçun cezası, katilinin öldürülmesi
şeklinde size farz kılındı, demektir. Bu ise, geneldir. Erkeği,
kadını, hürü, köleyi kapsar. Bunu İbni Mace’nin, İbni
Abbas yoluyla rivayet ettiği Rasul (u)’in şu sözü de teyit etmektedir:
الْمُسْلِمُونَ
تَتَكَافَأُ دِمَاؤُهُمْ
“Müslümanların kanları denktirler/eşittirler.”
Bu geneldir. Dolayısıyla hür kimse ve kölenin her birisinin de kanının
masum olması ve öldürülmesinin haram olması, hangisi olursa
olsun katilinin öldürülmesi hususunda eşittirler. Buna
binaen İslâm, kölenin canına hür kimsenin canı gibi aynı
şekilde itibar edip kanını hür kimsenin kanı gibi masum
saymıştır. Rasul (u) şöyle demiştir:
مَنْ
قَتَلَ
عَبْدَهُ
قَتَلْنَاهُ
“Kölesini kim öldürürse, onu öldürürüz.”
- Yine İslâm; köleye, evlenme, boşanma, öğrenme, hür olsun köle
olsun başkası hakkında şahitlik yapma hakkı vermiştir.
- İslâm, kadın kölenin sahibine, ondan cinsi tatminde bulunma hakkını
verse de o kölenin konumunu yükseltip kölelikten kurtulmasına
yol açmaktadır. Çünkü sahibinin kadın kölesinden cinsi
tatminde bulunması, kocanın karısı ile cinsi tatminde
bulunması gibidir. Bu ise kadın köleyi, hür eşin seviyesine
yükseltir, ona sahibinin yanında bir seviye kazandırır. Ayrıca
bu cinsi tatmin sonunda hamile kalış ve doğum, bu köle kadına,
sahibinin ölümünden sonra zorunlu olarak kölelikten kurtulma
fırsatı verir.
2-
İslâm, kölenin, kölelikten kurtulmasına teşvik etmiştir.
Köle azad etmeyi, insana, Allah’ın yüce nimetine şükretmesine
yardımcı ve o zor geçidi geçmesine yardımcı kılmıştır.
Allahu Teâlâ şöyle demiştir:
فَلا
اقْتَحَمَ
الْعَقَبَةَ
وَمَا
أَدْرَاكَ
مَا
الْعَقَبَةُ
فَكُّ
رَقَبَةٍ “Ama o zor geçidi aşmaya girişmedi. O zor geçidin ne olduğunu sen
bilir misin? O zor geçit, bir köle azad etmektir...”
Ayette geçen الاقتحام –zorla içeri sokmaktır, girmektir.
العقبة
–zorluktur, güçlüktür. Salih amelleri
عقبة –zorluk, güçlük kılması ve onlar için çalışmayı da
الاقتحام –zorla girişmek kılması, bu hususta; sıkıntıdan, zorluktan ve
nefisle mücadeleden dolayıdır.
فك الرقبة –“boynu serbest bırakmak”, boynu kölelikten
kurtarmak, demektir. Böylece Allah, bu ayette kölelerin azad
edilmesine/ kölelikten kurtulmasına teşvik etmiştir. Aynı
şekilde Rasul (u) de kölelerin kölelikten kurtulmasına teşvik etmiştir.
Şöyle demiştir:
أَيُّمَا
رَجُلٍ
أَعْتَقَ
امْرَأً
مُسْلِمًا
اسْتَنْقَذَ
اللَّهُ
بِكُلِّ
عُضْوٍ
مِنْهُ
عُضْوًا “Ne zaman ki bir adam, müslüman bir köleyi kölelikten
kurtarırsa, Allahu Teâlâ da onun her organını cehennemin
parçalamasından kurtarır.”
Böylelikle İslâm’ın, köleleri kölelikten kurtarmaya çok teşvik
ettiği ve bu amele büyük sevap verdiği açığa çıkmaktadır.
3-
İslâm, köleleri kölelikten kurtarmayı vacib kılan amelî hükümler/uygulama
amaçlı hükümler koymuştur. Nitekim Şeriat, kölelikten
kurtarmayı zorunlu kılan hükümler koymuştur.
- Zira İslâm, mahrem akrabasının mülkiyetine ait kölenin azad
edilmesini, mülkün oluşmasıyla birlikte zorunlu kılmıştır.
Mülkün sahibi ister razı olsun ister razı olmasın, ister
azad etsin ister etmesin fark etmez, o köle hemen azad olur/kölelikten
kurtulur. Satın alma ya da miras yoluyla mahrem akrabalığı
olan bir köleye sahip olan her insana, onun mülkiyetine geçmesi
ile birlikte hemen kölelikten kurtulmasını/serbest olmasını,
azad etmesine gerek olmaksızın zorunlu kılmıştır. Ebu
Davud, Hasan’dan o da Samra’dan Nebi (u)’in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
مَنْ
مَلَكَ ذَا
رَحِمٍ مَحْرَمٍ
فَهُوَ حُرٌّ
“Kim mahrem bir akrabasına sahip olursa o, hürdür.”
- Yakmak veya bir organı kesmek veya bozmak gibi yöntemlerle köleye işkence
etmeyi ve acı veren şiddetle vurmayı, köleyi azad etmeye
zorunlu kılan sebep kılmıştır. Bu durumda efendisi o köleyi
azad etmezse, onu yönetici efendisine rağmen cebren/zorunlu
bir şekilde azad eder. Zira Rasul (u) şöyle demiştir:
مَنْ لَطَمَ
مَمْلُوكَهُ أَوْ
ضَرَبَهُ فَكَفَّارَتُهُ
أَنْ يُعْتِقَهُ
“Kim sahibi olduğu kişiyi/kölesini döverse ya da ona
vurursa, bunun kefareti, o köleyi azad etmesidir.”
Bu hadiste geçen “vurmaktan” kasıt olunan, çok acı veren şiddetle
vurmaktır. Çünkü efendinin kölesine terbiye için vurmasını
caiz kılan hadisler geçmiştir.
- İslâm, köle azad etmeyi, bir çok günah için gerekli kefaret kılmıştır.
Mesela:
*
Kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, onun kefareti,
bir mü’min köle azad etmektir. Allahu Teâlâ şöyle demiştir:
وَمَا
كَانَ
لِمُؤْمِنٍ
أَنْ
يَقْتُلَ
مُؤْمِنًا
إِلا
خَطَأً
وَمَنْ
قَتَلَ
مُؤْمِنًا
خَطَأً
فَتَحْرِيرُ
رَقَبَةٍ
مُؤْمِنَةٍ
وَدِيَةٌ
مُسَلَّمَةٌ
إِلَى
أَهْلِهِ
إِلا أَنْ
يَصَّدَّقُوا
فَإِنْ
كَانَ مِنْ
قَوْمٍ
عَدُوٍّ
لَكُمْ
وَهُوَ
مُؤْمِنٌ
فَتَحْرِيرُ
رَقَبَةٍ
مُؤْمِنَة
وإن كان من
قوم بينكم
وبينهم
ميثاق فدية
مسلمة إلي
أهله
وتمرير
رقبة
مؤمنةٍ
“Bir mü’minin bir mü’mini yanlışlık dışında öldürmesi
asla caiz değildir. Bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse,
bir mü’min köleyi azad etmesi ve öldürülenin ailesi bağışlamadıkça,
onlara diyet ödemesi gerekir. Eğer öldürülen, size düşman
bir topluluktan ve mü’min idiyse, öldürenin bir mü’min
azad etmesi gerekir. Eğer aranızda anlaşma olan bir
topluluktan ise ailesine diyet ödemesi ve bir mü’min azad
etmesi gerekir.”
*
Kim yeminini bozarsa, hatasının kefareti olan hususlardan
birisi de bir köle azad etmesidir. Allahu Teâlâ şöyle dedi:
لا
يُؤَاخِذُكُمْ
اللَّهُ
بِاللَّغْوِ
فِي
أَيْمَانِكُمْ
وَلَكِنْ
يُؤَاخِذُكُمْ
بِمَا
عَقَّدْتُمْ
الأيْمَانَ
فَكَفَّارَتُهُ
إِطْعَامُ
عَشَرَةِ
مَسَاكِينَ
مِنْ
أَوْسَطِ
مَا
تُطْعِمُونَ
أَهْلِيكُمْ
أَوْ
كِسْوَتُهُمْ
أَوْ
تَحْرِيرُ
رَقَبَةٍ
“Allah sizi yeminlerinizdeki lağvden (kasıtsız yeminden)
dolayı sorumlu tutmaz. Fakat bağlanmış olduğunuz (yemin
kastı ile yaptığınız) yeminden dolayı sizi sorumlu tutar.
(Bu tür yeminlerinizi bozarsanız) onun kefareti ailenize
yedirdiğiniz orta yollusundan on fakiri doyurmak yahut onları
giydirmek ya da bir köle azad etmektir.”
*
Eşine, “Sen bana annemin sırtı gibisin” diyerek
“zihar” edip sonra tekrar eşine dönen kimsenin kefareti,
bir köle azad etmektir. Allahu Teâlâ şöyle dedi:
وَالَّذِينَ
يُظَاهِرُونَ
مِنْ
نِسَائِهِمْ
ثُمَّ
يَعُودُونَ
لِمَا
قَالُوا
فَتَحْرِيرُ
رَقَبَةٍ
مِنْ
قَبْلِ
أَنْ
يَتَمَاسَّا
“Karılarından zihar yoluyla bazılarını boşayıp sonra söylediklerinden
geri dönenlerin, birbirlerine temastan önce bir köle azad
etmeleri gerekir.”
*
Kim Ramazan orucunu cima/cinsi münasebet yoluyla bozarsa, bir köle
azad etmesi gerekir. Ebu Hureyre’den şöyle dediği rivayet
edilmiştir: “Bir adam Nebi (u)’e gelip; Helak oldum ya Rasulullah, dedi. Rasul (u) de ona; Seni
helak eden nedir? dedi. O da; Ramazanda eşimle cinsi münasebette bulundum, dedi. Rasul (u); Bir
köle azad edebilir misin? dedi. Adam; Hayır, dedi. Rasul (u); Ard
arda kesintisiz iki ay oruç tutabilir misin?
dedi. Adam; Hayır, dedi. Sonra oturdu. Daha sonra Nebi (u) ona bir sepet hurma getirdi ve ona verip; Bunu sadaka olarak dağıt,
dedi. Adam; Benden daha fakir/muhtaç kimse var mı? Ona benim
ev halkımdan daha muhtaç olan var mı? dedi. Bunun üzerine
Nebi (u), yan dişleri görülesiye kadar gülüp ona şöyle
dedi: Haydi git ve onu ehline/ev halkına yedir.”
Görüldüğü gibi Nebi (u)’in ilk emrettiği husus, köle
azad etmek olmuştur. Onun bunu yapmaktan aciz olduğu açığa çıkmadıkça diğerlerine
geçmemiştir. Bütün bu kefaretle ilgili hükümler, kefaretle
yükümlü olana köle azad etmeyi zorunlu kılmaktadırlar.
İslâm bununla yetinmemiştir. Bilakis köleye kendisini kölelikten
kurtarmak üzere çalışmak için bir yol göstermiştir. Aynı
şekilde sahibine de kölenin ücretini telafi etme yolu göstermiştir.
Bu konu mükatebe bahsinde izah edilir. İslâm buna teşvik etmiştir.
Allahu Teâlâ Kur’an’da bunu emretmiş/talep etmiştir.
Allahu Teâlâ şöyle demiştir:
وَالَّذِينَ
يَبْتَغُونَ
الْكِتَابَ
مِمَّا
مَلَكَتْ
أَيْمَانُكُمْ
فَكَاتِبُوهُمْ
إِنْ
عَلِمْتُمْ
فِيهِمْ
خَيْرًا
وَآتُوهُمْ
مِنْ مَالِ
اللَّهِ
الَّذِي
آتَاكُمْ “Kölelerinizden hür olmak için bedel vermek isteyenlerin onlardan
bir iyilik görürseniz bedel vermelerini kabul
edin, onlara Allah’ın size verdiği maldan verin.”
Sahibi, kölesine; “Bana şu süre içerisinde şu kadar para verirsen hürsün”
diyerek “mükatebe” yaptığında, efendinin kölesini mükatebe
söylediği malı kazanasıya kadar çalışması için serbest
bırakması vacib olur. İstenilen malı/parayı getirdiğinde
onu azad etmesi de vacib olur. Onun bu mükaketeden cayması da
doğru olmaz.
Fakihler mükatebeyi şöyle tarif etmişlerdir: “Kölesinin malı ile
sahibinin onu derhal serbest bırakmasıdır. Mükatebe anlaşması
sahih olduğunda, köle efendisinin elinden dışarı çıkar,
ücreti ödediğinde ise, efendisinin mülkiyetinden dışarı
çıkar.”
Bu hükümlerin hepsi de kölelerin azad edilmesi/ kölelikten kurtulması
içindir. Bu hükümler incelendiğinde şu yolun izlendiği
dikkati çekmektedir:
a-)
Cazip kılma ve teşvik ile yönlendirme yolu,
b-)
Allah’a karşı muttaki olmanın itmesi ile fert uygulamadığında
devletin kuvvetle uyguladığı hükümler koyma yolu,
Bunların hepsi de, köle sahiplerinde köleleri azad etmekle ilgili düşünme
ve amel etmeyi oluşturmaya yol açmaktadırlar, kölelerde de
kendilerini kölelikten kurtarmak için çalışmakla ilgili düşünme
ve amel etmeyi oluşturmaya yol açmaktadırlar. Bu, toplumdan köleliliği
sona erdirmeye yönelik seyri/yol almayı sağlar.
4-
İslâm, kölelikten kurtarmaya teşvik etmekle, kölelikten
kurtarmayı zorunlu kılan bir takım hükümler koymakla
yetinmedi. Bilakis müslümanların Beytül Malından kölelerin
azad edilmeleri için özel bir bölüm ayırmıştır. Zira
zekatın harcandığı sekiz sınıftan birisi de kölelerin
azad edilmesi için ayrılmıştır. Allahu Teâlâ şöyle demiştir:
إِنَّمَا
الصَّدَقَاتُ
لِلْفُقَرَاءِ
وَالْمَسَاكِينِ
وَالْعَامِلِينَ
عَلَيْهَا
وَالْمُؤَلَّفَةِ
قُلُوبُهُمْ
وَفِي
الرِّقَابِ
وَالْغَارِمِينَ
وَفِي
سَبِيلِ
اللَّهِ
وَاِبْنِ
السَّبِيلِ
فَرِيضَةً
مِنْ
اللَّهِ
وَاللَّهُ
عَلِيمٌ
حَكِيمٌ “Zekatlar, Allah’tan bir farz olarak yoksullara, düşkünlere, onu
toplayan memurlara, kalpleri imana ısındırılacaklara
verilir. Kölelerin, borçluların, Allah yolunda olanların ve
o yolda kalanların uğrunda sarf edilir. Allah bilendir,
hakimdir.”
Ayette geçen وفي
الرقاب “ve köleler hakkında” sözü, kölelerin kölelikten kurtulmaları
demektir.
İslâm bu bölüm için belirli bir miktar tayin etmemiştir. Devlete,
zekat mallarından kölelerin azad edilmesi için bir miktar ayırması
caizdir. Hatta zekatın harcandığı diğer bölümlerden
birisine harcama zorunluluğu olmadığında, zekat mallarının
tamamını köle azad etmek uğruna harcaması da devlete caiz
olur. Zira zekatın o sekiz sınıfa/bölüme de harcanması
vacib değildir. Bilakis müslümanların halifesi uygun gördüğünde
bu sekiz sınıftan/bölümden bir bölüme zekat mallarını
harcaması caiz olur.
|