İslâm'da Yönetim Nizamıyla İlgili Hükümler
İslâmî Sulta (Otorite)
İslâm Dini, İslâmî otoritenin Allah'ın
indirdiğiyle hükmetmek/yönetmek olduğunu belirlemiştir. Yüce Allah şöyle
buyurdu: "Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, onların
arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmında seni
fitneye düşürmelerinden sakın." (Maide 49)
"O halde aralarında Allah'ın sana
indirdiğiyle hükmet. Sana gelen haktan ayrılıp da onların
heveslerine uyma." (Maide 48) Bundan dolayı her sultan
(otorite) Allah'ın indirdiğiyle yani Kitab ve Sünnet'le
hükmeder/yönetir. İslâmî hüküm yani İslâmî sulta (otorite) budur.
.
İslâm'da Yönetim Nizamının Şekli
İslâm, yönetim nizamının şeklinin Hilâfet
Nizamı olduğunu belirlemiş ve bu nizamı İslâm Devleti'nin
tek yönetim nizamı kılmıştır. Müslim, Ebu Hazim'den rivayet
etmiştir: "Ebu Hureyre (ra) ile beş yıl kaldım. Nebî (SAV
)'in şöyle buyurduğunu anlatırken işittim: "İsrailoğullarını
Peygamberler yönetmekteydiler. Ne zaman biri ölürse ardından
diğer peygamber gelirdi. Benden sonra artık bir peygamber
yoktur; halifeler olacaktır, hem de pek çok." (Ahmed b.
Hanbel, Mükessirin, 7619)
Bu Hadisi Şerif, Resulullah'tan sonra
İslâm'da yönetim nizamının Hilâfet olduğunun açık bir
delilidir. İslâm'da, İmametin yani Hilâfet'in tek yönetim
nizamı olduğunu, gelen pek çok hadis teyid etmektedir:
"Benden sonra Nebi yoktur, Halifeler
olacaktır." (Buhari, Ehadis Enbiya, 3196)
"İki halifeye beyat edildiğinde..."
(Müslim, İmara, 3444) gibi ve buna benzer hadisler İslâm
düzeninin başka bir nizam değil, Hilâfet nizamı olduğuna delâlet
eder.
.
Halife'yi Nasbetmenin Yolu
İslâm, Halife'nin nasbedilme yolunun biat
olduğunu belirlemiştir. Nafi'in İbn Ömer'den rivayetine göre,
İbn Ömer şöyle demiştir: Ömer (RA) anlattı; Resulullah'ın
şöyle buyurduğunu işittim: "Kim boynunda beyat (halkası)
bulunmadan ölürse cahiliyye ölümüyle ölmüştür." (Müslim,
İmara, 3441) Ubade b. es-Samit'in şöyle dediği rivayet edildi:
"Biz Resulullah'a rahatlıkta ve zorlukta dinleyip itaat
edeceğimize, emir sahipleriyle çekişmeyeceğimize her nerede
olursak olalım hiç bir kınayıcının kınamısından korkmadan, Allah
için hakkı tutacağımıza veya söyleyeceğimize beyat ettik/söz
verdik." Başka bir hadiste ise;
"İki Halife'ye beyat edildiğinde;
onlardan, sonrakini öldürün" (Müslim, İmara, 3444)
denilmiştir.
İşte bu hadisler, Halife'nin seçilme yolunun
beyat olduğuna açıkca işaret etmektedir. Aynı zamanda bu konuda
sahabenin icmaı da gerçekleşmiştir.
Buna göre, Hilâfet Nizamında kaim olan ve
içinde biat yoluyla Halife'nin nasbedildiği ve Allah'ın
indirdiği ile yani Kitab ve Sünnet'le hüküm edildiği her hüküm
ve sulta (otorite), İslâmî hüküm ve İslâmî sulta (otorite) dir.
Müslümanların nasbettiği ve rızayla beyat
ettiği her Halife, Şer'an Halife sayılır ve kendisine itaat
etmek de vacib olur.
Bundan dolayı Krallık rejimi İslâmî bir nizam
değildir. İslâm; Britanya ve İspanya'da olduğu gibi devlete
başkanlık eden fakat yönetmeyen, Kral'ın bir sembol olduğu
Kraliyet Sistemini kabul etmez. Çünkü, Halife bir sembol değil,
aksine hakim ve ümmet yerine Allah'ın Şeriatı'nı infaz eden
kimsedir. Suudî Arabistan ve Ürdün'deki gibi Kral'ın hem reislik
yaptığı hem de yönettiği Krallık Sistemini de kabul etmez.
Çünkü Halife, krallar gibi Hilâfet'e miras yoluyla varis olamaz.
Aksine onu müslümanlar seçer ve ona beyat ederler ve İslâm'da
veraset rejimi caiz değildir. Aynı zamanda Halife,
müslümanlardan herhangi birinin sahip olduğu haklardan başka
herhangi bir hakka sahip değildir. Sorumlu tutulmayan krallar
gibi kanunlar üstü de değildir. Bilâkis, Allah'ın hükümlerine
boyun eğen ve yaptığı her işlemde muhasebe olunan bir kimsedir.
Krallık Sistemi böyle olduğu gibi, Cumhuriyet
rejimi de İslâmî bir nizam değildir. İster Birleşik Devletler'de
olduğu gibi başkanlık sistemi olsun, isterse Batı Almanya'da
ortaya çıktığı gibi parlamenter sistem olsun; İslâm, Cumhuriyeti
kabul etmez. Çünkü, her iki şekli ile de Cumhuriyet rejimi,
hakimiyetin halka ait olduğu demokratik düzen üzerine kuruludur.
Oysa Hilâfet Nizamı, hakimiyetin Şeriat'a ait olduğu İslâm
Nizamı üzerine kuruludur. Böyle olduğu içindir ki, ümmet
Halife'yi seçme ve muhasebe hakkına sahip olsa da, onu azletme
hakkına sahip değildir. Halife'yi azleden yani azlini gerektiren
bir muhalefetle Şeriat'a aykırı davrandığında onu azleden şerî
hükümdür. Azlini gerektiren bir muhalefetle Şeriat'a aykırı
gittiği zaman Halifeyi azletme yetkisine sahip olan yalnızca
Mezalim Mahkemesi'dir. Çünkü, Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler! Allah'a itaat eden,
Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Eğer bir
şeyde çekişirseniz, onu Allah'a ve Peygamberine döndürün.
Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyorsanız." (Nisa 59) Yani o şeyi Allah'ın ve Resulün hükmüne
döndürün. Allah'ın ve Peygamber'in hükmünü temsil eden ise
Mezalim Mahkemesi'dir. Oysa Cumhurbaşkanı'nı azletme
yetkisine sahip olan halktır. Çünkü halk hakimiyetin ve icranın
tek sahibidir.
Halife, belirli bir müddetle sınırlı değil,
bilâkis İslâm'ı tatbik etmekle sınırlıdır. Eğer İslâm'ı tatbik
etmezse, nasbedilmesinden bir ay sonra bile olsa azlolunur. Oysa
Cumhurbaşkanı muayyen bir müddetle bağlıdır. Üstelik parlementer
sistemde Cumhurbaşkanı'yla birlikte Başbakan vardır.
Cumhurbaşkanı da yönetmeyen bir semboldür ve onun yanında hakim
olan Başbakan'dır. Halbuki Halife tek hakimdir. Yönetim işlerini
yürüten ve uygulayan bizzat kendisidir. Halife'yle beraber
kendisinden başka yöneten bakanlar yoktur.
Başkanlık Sistemi'ne gelince; Cumhurbaşkanı
yönetimi yürüten kendisi de olsa, yanında yönetim yetkisine
sahip olan bakanlar vardır. Cumhurbaşkanı da onların reisidir ve
hükümet başkanı makamındadır. Bu ise Hilâfet Nizamı'na
aykırıdır. Çünkü Halife, yönetimi bizzat yürüten ve yanında ona
yardım eden muavinleri bulunan kimsedir. Bu muavinlerin,
cumhuriyetçi demokratik rejimde bakanların sahip olduğu yetkiler
gibi bir yetkileri yoktur. Halife onlara başkanlıkta bulunduğu
zaman devletin başkanı sıfatıyla seçip idare eder, yürütme
kurulunun başkanı sıfatıyla değil.
Bunun içindir ki, Hilâfet Nizamı'yla
Cumhuriyet Rejimi arasında büyük fark vardır. Bundan dolayı da
İslâm Devleti'ne de "İslâm Cumhuriyeti" demek asla caiz olmadığı
gibi, "İslâm'da yönetim düzeni (hükmetme nizamı) cumhuriyet
nizamıdır" demek veyahut İslâm'la Cumhuriyet Rejimi arasında tam
bir karşıtlık bulunmasına rağmen; "İslâm, cumhuriyetçi bir
düzendir" demek asla caiz olmaz.
.
Hilâfet Devleti'nin Tek Oluşu
İslâm'da yönetim nizamı olan Hilâfet Nizamı
tek bir devletin vahdet nizamıdır; federal bir düzen değildir.
Tek bir İslâm Devleti dışında, dünyada bütün
müslümanlar için başka devletlerin bulunması caiz değildir;
kendilerine Allah'ın Kitabı ve Peygamber'in Sünneti'ni yani
İslâm Şeriatı'nı uygulayan bir tek Halife dışında halifelerin
bulunması da caiz olmaz. Çünkü, şerî delil böyle gelmiş ve bunun
dışındakini de haram kılmıştır. Abdullah b. Amr b. el-As (ra)'den
rivayet edildiğine göre Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kim bir imama beyat eder, elinin ayasını ve kalbinin
semeresini ona verirse -ona gönül hoşluğuyla beyat ederse- ona
itaat etsin. Onunla çatışan bir başkası gelirse, sonrakinin
buynunu vurun." (Müslim, İmara, 3431) Ebu Sâid el-Hudrî'den
Resulullah (sav)'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"İki halifeye beyat edildiği zaman, onlardan sonrakini öldürün."
(Müslim, İmara, 3444) Yine Arfece'den rivayet edilmiştir ki:
"Size kim gelir de toplanmış saflarınızı dağıtmayı ve
cemaatınızı ayırmayı isteyerek emrederse onu öldürün."
(Müslim, İmara, 3443)
Bu hadisler, müslümanlar için tek bir
Halife'den başkasının bulunmasının caiz olmadığını göstermek
bakımından gayet açıktırlar. Eğer onunla çekişen bir başka şahıs
gelirse ikincisi öldürülür, yahut ikincisine beyat edilecek
olursa Halife birincisidir, ikincisi vazgeçmediği takdirde
öldürülür. Eğer biri devleti taksim etmek veya kendisini
halifeliğe getirmek için Halife'yle çarpışmaya kalkışırsa,
öldürülmesi vacibtir. Bu hadisler müslümanların birden fazla
devletlerinin bulunmasının caiz olmadığı; İslâm Devleti'nin
federasyonlardan oluşan birleşik bir devlet olmayıp tek bir
devlet olduğu hakkında açık delildir. |