Ayın Konusu İnceleme Soru-Cevap Kitap Tanıtım Hakkımızda
Ana Sayfa
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email
İslam Devleti
İslam'a Davet
Hizb-ut Tahrir
Hilafet Nasıl Yıkıldı
İslam Şahsiyeti
İslam'da İctimai Nizam
İslam'da Yönetim Nizamı
İslam'da Ekonomik Sistem
Diğer kitaplar için tıklayınız

Yapılan Zulûmler Bizi Davamızdan Vazgeçiremez !

Biz müslümanlar hangi ülkede olursak olalım, İslamın mevcudiyetini, yani İslami ahkamın uygulanır halde olan ülkenin mevcudiyetini, inşa etmediğimiz müddetçe, sözkonusu zülmün boyunduruğundan kurtulmamız mümkün değildir. Fakat bu çok çetin ve büyük sabır gerektiren, aynı istikamette giden dava erleri için, bu uğurda karşılaşacakları bir takım zorluklar vardır ki bunlar (zülümler) onun davasına olan şevkini dahada artıracak ve kafirlerin istedikleri sonucun tam tersi vuku bulacaktır. Bizim yegane önderimiz olan Allah Resülü Muhammed (s.a.v.) bizim için en güzel örnek değilmidir. O ki her türlü hakaret, boykot ve işkenceye maruz kalıpta, zerre kadar taviz vermedi, aksine Tebbet Suresini o müşrik Ebu Lehebin suratına okumaktan hiç çekinmedi. Ya o güzide Ashabına (r.anhm) ne demeli, Mekke'de ( henüz İslam Devleti mevcut değildi ) hiç bir rahat yüzü görmediler. İmanlarından zerre kadar taviz vermediler. Bu yüzden her türlü zülmü hatta ölüme kadar giden işkence çeşitlerini bizzat yaşadılar. (Sümeyye Hatun’da olduğu gibi. Allah onlardan razı olsun).

İşte tahakkuk etmiş olan bütün bu zülümler Allah Resülü ve Ashabını, davalarından vazgeçirebildi mi, tabii ki hayır, aksine o zamana kadar hiç görülmemiş bir ilki Allahın izni ile gerçekleştirdiler. Medine'de temelleri o kadar sağlam olan bir devlet kurdular ki, Allah’ın izni ile ilk altı asır hiç bir savaş kaybetmedi, 13 asır yani 1918'e kadar mevcudiyetini korudu. Neticede bu bize gösterir ki, zulüm asla mü'mini çökerten bir faktör değildir. Aksine onu davasında güçlü kılar. Müslümanın gayesi Allah rızası olduktan sonra O'na gönül verip onun haricinde kimseden korkmaz ve ölümlerin en güzeli olan şehitlik mertebesini arzu eder. Evet bu konunun böyle olduğunun delilini Resulullah (s.a.v.) ve Ashabı Kiram' (r.anhm)ın yaşantılarından, Siyer kitaplarından görebiliriz. O açıdan Allah’u Tealanın şu sözüne kulak vererek, bizim şu anki konumumuzu ele almaya çalışalım.

(Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır. Bakara Suresi:214

Allah'u Teala mü'minin gözönünde bulundurması gereken çok önemli ve can alıcı noktalara değiniyor. Cennet nimetinin hiçte öyle kolay kazanılmıyacağını gözler önüne seriyor. Ve bilhassa dava erinin, yani davasını ölüm kalım meselesi olarak ele alan müminin karşılaşabileceği hertürlü zülmün karşılığında, Allah'u Teala'nın vaad ettiği cennetini kazanma müjdesini de aynı zamanda zikrediyor. İşte bunun bilincindeki mümin, yapılan zülümlerin sadece ve sadece davasını pekiştiren ve onu motive eden bir faktör olarak algılar. Dolayısıyla bu gerçeği sadece sözde bırakmayıp bilfiil yerine getirir, hiç bir kınayıcının kınamasından korkmaz, aksine sadece Allah'u Teala'dan korkar. O'nun nusretinden ve tevfikinden kesinlikle umudunu kesmez. Aksine yakın olduğunu bilir ve umut eder, yoluna devam eder.

Malesef günümüzde bir takım gruplar, bu gerçeyi hiç bilmiyorlarmış gibi, zülmün kendisinden kaçıp zalimin boyunduruğuna girebilme cüretkarlığını gösterebiliyorlar. Allah'u Teala'nın azabından çekinmeden, zalimlerle dostluk kurarak onların şerlerinden emin olmak istiyorlar. Halbuki Allah'ın azabı çok daha şiddetlidir. Hatta vakıayı saptırıp, Ümmeti Muhammed'i hiç muhasebeye tabi tutmayan, devamlı bir şekilde zalimin zülmünden korkan, birer uyuşuk müslümanlar haline getirmek istiyorlar. Halbuki mümin için dünya sadece geçici mekan olup Allah'u Teala'nın rızasını elde etmek için bir vesile unsurudur. Ve yine mümin şunu çok iyi biliyor ki, ölüm illa birgün tahakkuk edecektir ve bununda şehidlik olmasını çok arzu eder. Şehitlerin Efendisi H.z. Hamza ve kıyamete kadar zalim idarecilere hakkı söyleyipte bu uğurda öldürülen olduğunu mümin gayet iyi bilir. Zulmün bir dava eri için ne ifade ettiğini görüyoruz. Biz şuna hiç şüphesiz iman ettik ki, şayet biz müslümanlar olarak Allah ve Resülünün yolunu takip eder ve sebat edersek, inşallah Allah (c.c.) bize en kısa zamanda İslam Devletinin hakim oluşunu gösterecektir. Bu konuda hiç kuşkumuz yok. Zaten bir düşünün şöyle, Allah'u Teala'ya inanan ve O'nun hükmünü hakim kılmak istiyen mi muzaffer olur, yoksa Allah'u Teala'ya inanmayıp onun hükmüne karşı gelen mi? tabiki inanan ve O'nun hükmünü hakim kılmak isteyen kesinkes zafere ulaşan olacaktır Inşallahu Teala. Kısacası, zülüm; müslümanı davasından vazgeçirecek bir unsur değildir. Aksine davasına daha sıkı ve samimi sarılmasında ve Allah'ın Rızasını kazanmasında bir etken olarak karşımıza çıkar. Allah'u Teala'dan en kısa zamanda, İslamı yeryüzüne davet ve cihad yoluyla taşıyacak ve müslümanları çekmiş olduğu zulüm ve entrikalardan kurtaracak İslam Hilafet Devletini nasib etmesini diliyorum.

İnşallah meseleleri en iyi şekilde idrak eden , daha sonra yaşayan ve nihayetinde başka insanlara taşıyan Müminler’den oluruz . (Amin)

Sizden Gelen sayfası

 

Yukarı