Yapılan Zulûmler Bizi Davamızdan
Vazgeçiremez !
Biz
müslümanlar hangi ülkede olursak olalım, İslamın
mevcudiyetini, yani İslami ahkamın uygulanır halde olan ülkenin
mevcudiyetini, inşa etmediğimiz müddetçe, sözkonusu zülmün
boyunduruğundan kurtulmamız mümkün değildir. Fakat bu çok
çetin ve büyük sabır gerektiren, aynı istikamette giden dava
erleri için, bu uğurda karşılaşacakları bir takım zorluklar
vardır ki bunlar (zülümler) onun davasına olan şevkini dahada
artıracak ve kafirlerin istedikleri sonucun tam tersi vuku
bulacaktır. Bizim yegane önderimiz olan Allah Resülü Muhammed
(s.a.v.) bizim için en güzel örnek değilmidir. O ki her türlü
hakaret, boykot ve işkenceye maruz kalıpta, zerre kadar taviz
vermedi, aksine Tebbet Suresini o müşrik Ebu Lehebin suratına
okumaktan hiç çekinmedi. Ya o güzide Ashabına (r.anhm) ne
demeli, Mekke'de ( henüz İslam Devleti mevcut değildi ) hiç bir
rahat yüzü görmediler. İmanlarından zerre kadar taviz
vermediler. Bu yüzden her türlü zülmü hatta ölüme kadar giden
işkence çeşitlerini bizzat yaşadılar. (Sümeyye Hatun’da olduğu
gibi. Allah onlardan razı olsun).
İşte
tahakkuk etmiş olan bütün bu zülümler Allah Resülü ve Ashabını,
davalarından vazgeçirebildi mi, tabii ki hayır, aksine o zamana
kadar hiç görülmemiş bir ilki Allahın izni ile gerçekleştirdiler.
Medine'de temelleri o kadar sağlam olan bir devlet kurdular ki,
Allah’ın izni ile ilk altı asır hiç bir savaş kaybetmedi, 13
asır yani 1918'e kadar mevcudiyetini korudu. Neticede bu bize gösterir
ki, zulüm asla mü'mini çökerten bir faktör değildir. Aksine
onu davasında güçlü kılar. Müslümanın gayesi Allah rızası
olduktan sonra O'na gönül verip onun haricinde kimseden korkmaz ve
ölümlerin en güzeli olan şehitlik mertebesini arzu eder. Evet bu
konunun böyle olduğunun delilini Resulullah (s.a.v.) ve Ashabı
Kiram' (r.anhm)ın yaşantılarından, Siyer kitaplarından görebiliriz.
O açıdan Allah’u Tealanın şu sözüne kulak vererek, bizim şu
anki konumumuzu ele almaya çalışalım.
(Ey
müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına
gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı
ki, nihayet peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'ın
yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı
yakındır. Bakara Suresi:214
Allah'u
Teala mü'minin gözönünde bulundurması gereken çok önemli ve
can alıcı noktalara değiniyor. Cennet nimetinin hiçte öyle
kolay kazanılmıyacağını gözler önüne seriyor. Ve bilhassa
dava erinin, yani davasını ölüm kalım meselesi olarak ele alan
müminin karşılaşabileceği hertürlü zülmün karşılığında,
Allah'u Teala'nın vaad ettiği cennetini kazanma müjdesini de aynı
zamanda zikrediyor. İşte bunun bilincindeki mümin, yapılan zülümlerin
sadece ve sadece davasını pekiştiren ve onu motive eden bir faktör
olarak algılar. Dolayısıyla bu gerçeği sadece sözde bırakmayıp
bilfiil yerine getirir, hiç bir kınayıcının kınamasından
korkmaz, aksine sadece Allah'u Teala'dan korkar. O'nun nusretinden
ve tevfikinden kesinlikle umudunu kesmez. Aksine yakın olduğunu
bilir ve umut eder, yoluna devam eder.
Malesef
günümüzde bir takım gruplar, bu gerçeyi hiç bilmiyorlarmış
gibi, zülmün kendisinden kaçıp zalimin boyunduruğuna girebilme
cüretkarlığını gösterebiliyorlar. Allah'u Teala'nın
azabından çekinmeden, zalimlerle dostluk kurarak onların
şerlerinden emin olmak istiyorlar. Halbuki Allah'ın azabı çok
daha şiddetlidir. Hatta vakıayı saptırıp, Ümmeti Muhammed'i
hiç muhasebeye tabi tutmayan, devamlı bir şekilde zalimin zülmünden
korkan, birer uyuşuk müslümanlar haline getirmek istiyorlar.
Halbuki mümin için dünya sadece geçici mekan olup Allah'u
Teala'nın rızasını elde etmek için bir vesile unsurudur. Ve
yine mümin şunu çok iyi biliyor ki, ölüm illa birgün tahakkuk
edecektir ve bununda şehidlik olmasını çok arzu eder.
Şehitlerin Efendisi H.z. Hamza ve kıyamete kadar zalim idarecilere
hakkı söyleyipte bu uğurda öldürülen olduğunu mümin gayet
iyi bilir. Zulmün bir dava eri için ne ifade ettiğini görüyoruz.
Biz şuna hiç şüphesiz iman ettik ki, şayet biz müslümanlar
olarak Allah ve Resülünün yolunu takip eder ve sebat edersek, inşallah
Allah (c.c.) bize en kısa zamanda İslam Devletinin hakim oluşunu
gösterecektir. Bu konuda hiç kuşkumuz yok. Zaten bir düşünün
şöyle, Allah'u Teala'ya inanan ve O'nun hükmünü hakim kılmak
istiyen mi muzaffer olur, yoksa Allah'u Teala'ya inanmayıp onun hükmüne
karşı gelen mi? tabiki inanan ve O'nun hükmünü hakim kılmak
isteyen kesinkes zafere ulaşan olacaktır Inşallahu Teala.
Kısacası, zülüm; müslümanı davasından vazgeçirecek bir
unsur değildir. Aksine davasına daha sıkı ve samimi
sarılmasında ve Allah'ın Rızasını kazanmasında bir etken
olarak karşımıza çıkar. Allah'u Teala'dan en kısa zamanda,
İslamı yeryüzüne davet ve cihad yoluyla taşıyacak ve müslümanları
çekmiş olduğu zulüm ve entrikalardan kurtaracak İslam Hilafet
Devletini nasib etmesini diliyorum.
İnşallah
meseleleri en iyi şekilde idrak eden , daha sonra yaşayan ve
nihayetinde başka insanlara taşıyan Müminler’den oluruz .
(Amin)
Sizden Gelen sayfası
|