Allahu Teâla, müslümanlara bütün işlerinin
şer'î hükümlerle kayıTlı olmasını emretmiştir. Nitekim
İslâm şeriatı, insanların bütün işleri ile ilgili ve ister Allah ile
ilişkileri; ister kendi nefisleriyle ilişkileri ve isterse
diğerleri ile ilişkileri olsun, bütün ilişkileri ile alakalı
olarak gelmiştir. Bunun için, insanların ilişkilerini tanzim
maksadı ile devlet için beşer tarafından kanunlar konulmasına
İslâm'da asla bir yer yoktur. Zira insanlar, şer'î hükümler
ile kayıtlıdırlar. Allahu Teâla şöyle demiştir:
"Resül size ne verdi ise onu alın. Sizi neden nehy etti
ise ondan kaçının." (Haşr: 7)
"Allah ve Resülü bir hususta hüküm verdiği zaman mü'min
erkek ve kadın için o işte seçenekleri yoktur."
(Ahzab: 36)
Onun için, İslâm'ın devletinde insanların
ilişkilerini tanzim maksadı ile hükümler koymak, anayasa ya da
kanunlar koymak hususunda beşere bir yer yoktur. Çünkü kanun
koyucu Allahu Teâla'dır. Halife, Allah'ın koymuş olduğundan
kanunlar ve anayasa benimser.
Devletin ve ondaki işlerin tanzimi için
halifenin idari kanunlardan benimsemiş olduğu husus ise (Ömer
b. Hattab'ın divanları tanzimi gibi) Allahu Teâla'nın beşere
mübah kıldığı hususlardır. Böylelikle bu tür hususlar
şer'î hükümlere uygun olurlar.
Hizb-ut Tahrir Kültüründen [www.hizb-ut-tahrir.org]
|