Ayın Konusu İnceleme Soru-Cevap Kitap Tanıtım Hakkımızda
Ana Sayfa
Kitap
Beyan
Yeni Sayı
Arşiv
Haber
Sizden Gelen
Link
Email
İslam Devleti
İslam'a Davet
Hizb-ut Tahrir
Hilafet Nasıl Yıkıldı
İslam Şahsiyeti
İslam'da İctimai Nizam
İslam'da Yönetim Nizamı
İslam'da Ekonomik Sistem
Diğer kitaplar için tıklayınız

Soru: Günümüzde bazı Müslümanlar zaruret'ten dolayı bankadan faizle para alınabileceğini söylemektedirler. Buna göre; 

- Zarureti izah eder misiniz? 

- Maslahat nedir, nerede kullanılır? 

- Bir Müslüman zaruretten dolayı mescit, ev, veya araba gibi şeyleri almak için faizle kredi çekebilir mi? 

-Bir Müslüman yıllık paranın değer kaybını (enflasyon) borç verdiği kimseden paranın anası ile birlikte enflasyon farkı olarak alabilir mi?

 Cevap:  Allah'u Teala şöyle buyurmaktadır:

"O size ölüyü, kanı, domuz etini ve bir de Allah'dan başkası için kesileni kat'i olarak haram kılmıştır. Acak kim mecbur kalırsa, saldırmak ve sınırı (zaruret miktarını) aşmamak şartıyla (hayatta kalmak için yemesinde) üzere günah yoktur. Çünkü Allah bağışlayandır, merhamet edendir. (Bakara 173 )

Ölü, kan, domuz ve Allah için kesilmeyen hayvanların etlerinin yenmesi kesin bir şekilde haram kılındı.

Zaruret ise, yemek için helal bir şey bulunmaması ve hayatta kalabilmek için yenmesidir. Bu hüküm özel hükümdür. Her şey için genelleştirilemez. Çünkü, böyle bir durumda ölüm söz konusudur ve az bir miktar (hayatta kalabilmek için) yenilebilir. Belki bir saat geçmeden helal şey bulabilir. Bu hâl genellikle çölde veya buzlu (karlı) bölgelerde düşünülebilir. Ormanlık yerlerde, şehirlerde, köylerde ve meskun yerlerde helal bitki ve hayvanlar bulunur. Aç kalınca, parası yoksa ve yiyecek vermek istemiyorlarsa onlardan zorla alınmasına şeriat cevaz vermiştir.

Böylece, 'zaruret'in anlamı; sırf hayatta kalabilmek için helal şey bulunamayınca, az bir miktarın yenmesidir.

Bu duruma göre, kira ile oturan kimse ev sahibi olmazsa ölür mü?! Tabiki ölmez. Öyleyse, bu tür kimselere ev sahibi olmak için yedi büyük haramlardan biri olan riba (faiz, nema) nasıl helal kılınıyor? Bunun için bir ruhsat veya özel bir hüküm gelmedi. Burada kesinlikle 'zaruret' söz konusu değildir.

Cami alabilmek için faiz almaya yanaşan kimseler hangi zarurete dayanıyorlar?! Caminin maliki olmasalar ölürler mi?! Üstelik namaz her yerde kılınabilir. Bir yer kiralanabilir. Hiçbir yer bulunamasa dahi, evlerde kılınabilir. Resullullah (S.A.V) İslam Devleti'ni tesis etmeden hiçbir cami yapmaya yanaşmadı. Avrupa'da hemen hemen her şehrinde bir çok cami varken, her grubun ayrı cami almak için faiz almaları ne zaruret ne de ihtiyaçtır. Maalesef cami yapmak amacı ile faiz alan kimse veya kimseler, yarın-öbür gün diğer bir ihtiyacını gidermek için faizle kredi almaya yöneleceklerdir. Müslümanlardan bazıları da 'maslahat' diye bir bahane bulmaya çalışıyorlar.

Maslahat sözcüğü selühe, sâlih sözcüklerinden türemiştir. Salih olan, iyi olan demektir. Allah'u Teala bir çok ayete salih amelin yapılmasını emrediyor ve imandan sonra salih amel yapanların cennetlik olduklarını bildiriyor. Salih amel, iyi olan ve Allah'ın helal kıldığı iştir. Allah'ın kabul ettiği işlerdir. Farzlar, mendublar (sünnetler) ve mübahlar, helal dairesine girer. Bunları yapan kimse salih amel yapmış olur. Maslahattan kasıt bunlardır. İnsan farz veya mendub veya mübah iş yaparsa maslahatı gerçekleştirmiş olur. Buna göre şu şer-i kaide yerleştirildi! "Şeriatın hükmü neredeyse maslahat oradadır" bunun tersi mefsedettir (fasittir). Fesede, fasit bozuk demektir. Kuranda fasid, mufsid, fasidler, müfsitler, olarak geçmektedir (haram işlemektir).

Buna göre, haram işler maslahat olmaz, mefsedettir. Maslahata ulaşmak için haram işler yapılmaz.

Ev almak mubah, cami almak mendubtur. Bu mübaha veya o menduba ulaşmak için asla haram yolllara baş vurulmaz. Şeriat, bunun için ruhsat vermedi. Ruhsat şer-i hükümdür, onun şer-i delili olmalıdır. Yoksa insan menfaatine veya heva ve hevesine göre maslahatı tayin edemez. Allah'u Teala insanların menfaatine göre bu ruhsatı verseydi, faizi haram kılmazdı. Çünkü insanlar bunda menfaat görürler. Hatta, Allah'u Teala faizi haram kılınca arablardan kafir olanlar şöyle dediler: "Niye faiz haram oluyor, halbuki o alış-veriş gibidir". Onlara Allah'u Teala sebep göstermeden faizin haram olduğunu ve alış-verişin helal olduğunu açıkladı. (bknz. Bakara 275)

Zaruret; insanın 'ölmek üzere' olduğu durumda geçerlidir. Bunun dışında kalan durumlar zaruret olmaz. Bu durumda hayatını sürdürebilmek için az miktar bir şey yiyebilir. Ev, cami, arsa, araba vs. gibi şeyler hiç bir zaman zaruret konusuna dahil olmaz. Bu şeylerin sahibi olmazsa, ölmez. Faizi yemekte/yedirmekte hiçbir zaman maslahat olmaz. 'Gayeye ulaşmak için haram vasıta hiçbir zaman helal olmaz.' Temiz gaye veya maslahata (mubah, mendub ve farz) ulaşmak için helal ve temiz vasıta kullanmak farzdır. "Pislikten ancak pislik çıkar." (Araf 58)

Para değerinin düşmesine (enflasyon) karşı fark almak haramdır. Çünkü, borç olarak ne vermişsen aynısını alacaksın. Her malın değeri yükselebilir, düşebilir. Borç alarak altın versen ancak aynı altının miktarını ve ayarını alırsın. Oysa, bir sene sonra altının değeri düşebilir, yükselebilir. Gümüş içinde aynı şey geçerlidir. Buğday, mısır, hurma, arpa ve diğer maddeler içinde aynı hüküm geçerlidir. Resülullah (S.A.V) döneminde de malların değerleri ve fiatları yükseliyor ve düşüyordu. Oysa Resülullah (S.A.V) değer kaybı karşısında fark almayı haram kıldı ve "borç olarak altın verirsen ancak aynı miktar altın al, gümüş verirsen aynı miktar gümüş al, buğday verirsen ancak buğday al" diyordu. Allah'u Teala şöyle buyuruyor: "Sadece sermayenizi alın, ne zalim olursunuz ne mazlum olursunuz" (Bakara 279)

Her çeşit paranın (Dolar, Mark, Euro, Türk Lirası vb) düştüğü ve yükseldiği görülmekte. Belki, biri diğerinden fazla düşer. Hatta altın dolara karşı çok düşüktür. Bütün bunların sebepleri siyasi ve ekonomik hadiselerdir. Mallarda aynı şekilde düşüyor ve yükseliyor. Belki bazıları Türk Lirasının aşırı şekilde değer kaybediyor olmasından dolayı bir bahane bulup 'enflasyon farkı' adıyla faiz almak isteyebilirler. Fakat, onlar için bu duruma cevaz veren her hangi bir hüküm veya ruhsat yoktur. Altınla muamele yapmış olsalar bile, onunda değeri düşer veya yükselir. Resulullah (S.A.V) döneminde bir sene fiatlar aşırı şekilde yükseldi. Resulullah (S.A.V) ne fiatları sınırlandırdı, ne faize müsaade etti ne de değer kaybına veya yükseliş karşısında fark almaya müsaade etti. Resülullah (S.A.V) iki satış anlaşmasını bir anlaşmada yasakladı. Bunun manası, bir fiat üzerinde anlaşma olunca ilerde bunun üzerine 'fazlalık' almak üzere anlaşmaktır. Herhangi bir nedenle sermaye üzerine 'fazlalık' alma şartını haram kıldı. Çünkü, o dönemde malların değeri düşebiliyordu.

Bazıları Dar-ul Harpte faiz yenmesi caizdir diyorlar. Bu yanlıştır. Diyorlar ki Hanefi mezhebinde mevcuttur, şu hadisi ortaya atıyorlar. "Dar-ul Harbte Müslüman ile harbi (düşman) arasında riba (faiz) yoktur"

1- Bu hadis meçhuldür. Hiçbir hadis kitabında bulunmaz ve bu açıdan reddedilir. Ancak, bazı Hanefi fıkıh kitablarında bulunur. Hem de imam Ebu Yusuf bunu reddetti. Bunu Ebu Hanefi'ye dayandırma doğru değildir. Yine Ebu Hanifi'yle alakası bulunmayan ve ona dayandırılan bazı şeyler de mevcuttur.

2- Bu hadis mürseldir. Sahabenin ismi geçmiyor. Tabiinden Resul (S.A.V) e dayandırılıyor. Sahih, hasen ve haberi ahad gibi hadislerde geçenler mürsel hadisten kuvvetli olurlar. Onlarla çelişirse mürsel hadis reddedilir, haberi ahad, sahih ve hasen hadisler ona tercih edilir. Bu mürsel hadis bunlarla çelişir. Çünkü, hiçbir sahih veya hasen hadis, faize cevaz vermiyor. Hepsi faizi haram kılıyor, kötülüyor, faizi yiyen-yediren, vekilleri ve şahitleri lanetliyor. Faizin en küçüğünün; "Kabe yanında kişinin annesiyle zina yapmak kadar" haram olduğunu gösteriyor.

3-Bu hadis muhkem ayetlerle çelişir. Kur'an'da son ayet faizi haram kılan ayettir. Son hadis 'Veda Hutbesi'nde faizi haram kılmıştır.

4-Bu hadis varsa, bu ayetten önce söylenmiş olmalıdır. Ve 'Veda Hutbesi'nde söylenen hadisten önce söylenmiş olmalıdır. O zaman nesh edilmiş olur.

"La Riba", riba yoktur. Bunun manası riba haramdır demektir. Çünkü La: hayır veya yok demektir. Bu nefi edatıdır. Allah'u Teala şöyle buyurmaktadır:

"Hacda kadınlarla ilişki kurmak yoktur, fasıklık yoktur ve cedelleşme yoktur."(Bakara 197)

La (yok) "söz konusu değildir" diyebiliriz. Hadis, "Dar-ul Harbte riba yoktur!" "riba söz konusu değildir" diye açıklanabilir. O zaman bu ayeti nasıl açıklayacağız?! Hacda kadınlarla ilişki kurmak söz konusu değildir, fasıklık söz konusu değildir, cedelleşme söz konusu değildir!? bu hususlar mübah kılınabilir mi?!

6- Dar-ul harbte Müslüman ile harbi arasındaki meselede ise, bu meçhul hadiste harb sözcüğü ise savaşcıdır. Demek ki fiili savaşan kimsedir. Fiili savaşan kimsenin malı ve canı helaldır. Bu nedenle, Ebu Hanifenin buna cevaz verdiğini söylüyorlar. Mesele faiz meselesi değil, bir harbinin malını almak demektir. Hem de Ebu Hanifiye göre harbiye kazandırmak caiz değildir. Ondan kazanmak caizdir. Halbuki faiz ile borç alanlar kafirlere kazandırıyorlar!? Aynı anda harbi olmayanlardan almak caiz değildir. Bu durumda Almanlar harbi midir!? değildir. Onlarla fiili savaş yoktur. Harbi iseler onları öldürmeye kalkışsınlar bakalım!? Çünkü, harbinin kanı ve malı helaldır. Türkiye halkı harbi midir? Yoksa onlar birbirine harbi'midir ki birbirlerinden ve bankalarından faiz yesinler veya birbirlerine faiz yedirsinler?!

Dar-ul harbi Dar-ul İslam'a çevirmek için çalışmak farz değil midir? Maalesef herhangi bir menfaat/para söz konusu olunca hemen dar-ul harbten söz etmeye başlıyorlar. Peki, dar-ul harb kavramı ile yola çıkanlar, onu emellerine alet edenler, neden dar-ul harbi dar-ul İslam'a çevirmeye çalışmıyorlar?!

Darul harb-i dar-ul İslama çevirmek için çalışmak farzdır. Çalışmayan günahkar olur. Dar-ul İslam'ı tesis etsinler ki İslam Devleti onlara faizsiz borç versin. Çünkü, şer-i hüküm beyt-ül maldan devletin teba'asına faizsiz borç vermeyi gerektirir.

Allah'ın Selam'ı hidayete tabî olanların ve O'nun rızası için çalışanların üzerine olsun.

Hilafet Dergisi 115 

Soru-Cevap

 

Yukarı