Ana Sayfa YIL 15  SAYI 177-178  RECEB-ŞABAN 1425 / EYLÜL-EKİM 2004 E-Mail

SİYASİ YORUM: BESLAN

İdris A. D.

6 eylül 2004 de Beslan’daki rehin alma olayı kanlı bir şekilde neticelendirildi. Rehinelerin yüzde 40’ı, -ki bunların yarısı okulun öğrencileriydi- Rus askerlerinin düzenlediği kurtarma operasyonunda öldüler. Rehinelerin diğer yüzde 40’ı ise yaralandı, bunların aşağı yukarı yarısının durumu ağırdı.

Rus devleti, yaptığı açıklamada, bu rehin alma olayının teröristler tarafından gerçekleştirildiğini söyledi. Buna delil olarak da rehine olayında yakalanan kişilerden 10’unun Arap uyruklu olmasını gösterdiler. Birçok kişi bu olaya, Çeçenistan’daki savaşı sebep olarak gösterdiler, ama Rusya her yaptığı resmi açıklamada Çeçenistan’da savaşın olmadığını, sadece Çeçen direnişinde polislik ufak tefek olayların mevcut olduğunu bildirdi. Rusya’ya göre, Beslan’daki rehin alma olayı, Çeçenistan’da yaptıkları mücadelenin tipik bir örneğiydi.

Bir hafta öncesindeki iki uçak düşürme olayı, 2002 yılındaki tiyatro saldırısı ve 1999’daki bir dizi apartman saldırılarından sonra bu olay, Rusya’ya göre Çeçenlerin düzenlediği terör saldırıları idi. Rusya da Amerika gibi terörizmle savaşa girişmişti.

Uluslararası düzeyde bu dram nefretle kınandı. Batı medyası, bu olayın analizinde, Çeçenistan ve oradaki savaşı sebep gösterdi. Putin, Beslan olayı ve Çeçenistan’daki sorunu ele alma yöntemleri ile ilgili çok ağır eleştiriler aldı. Aynı eleştirileri 2002’deki tiyatro saldırısından sonra da almıştı.

Beslan olayının ardında yatan sebep ne olursa olsun, Rusya ve diğer ülkelerin birleştiği bir konu var, o da bu olayın tipik bir terör saldırısı olduğu, yani vahşice, hedefsiz, mümkün olduğu kadar çok kişiyi öldürmek, Araplar ya da Müslümanlar tarafından düzenlenmesi gibi özelliklere sahip olduğu ve terörle mücadele edilmesi gerektiğidir.

Bu olay hakkında değişik yorumların olması ve herkesin bunu Müslümanların yaptığını iddia etmesinden dolayı, bu meseleyi gerçeklere dayanarak incelemek gerekir.

Çeçen direnişinin tarihi:

Beslan olayı, Rusya’ya göre Çeçen teröristlerin düzenlediği ilk saldırı değildi. İlk saldırı; 1999 da apartman saldırılarıyla başlamıştı. Bu; 2002 de Moskova’daki tiyatro saldırısıyla devam etti, sonra 2004 eylülünde 2 uçak düşürme olayı vuku buldu ve nihayetinde Beslan’daki okula olan saldırı meydana geldi. Bu olayların hepsinde, bunları Çeçenlerin düzenlemesi haricinde, ortak diğer bir mesele daha var ki o da, bu olayların detayları açıklanmadan, tam olarak ne olduğu belirtilmeden meselelerin kapatılmasıdır.

İncelemeye 1999’daki apartman saldırılarıyla başlayacak olursak; Rusya 1999 yılında Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra ikinci defa Çeçenistan’ a girmişti. Bu apartman saldırılarını, Rusya Çeçenistan’a girmek için bahane olarak kullandı ve Rus halkını Çeçenistan’daki savaşta arkasına almayı hedefledi. Ancak bombalar planlanandan önce patlamasından dolayı, yerel polis bu olayın faillerini tutuklayabildi. Tutukluların FSB (eski KGB) ajanları olduğu ortaya çıktı. Buradan da anlaşılıyor ki, bu olay Rusya tarafından planlanmıştı ve senaryoya konmuştu.

2002 de Moskova’daki Dubrovka tiyatrosu saldırısına gelince, içeride bulunan 700 kişiden 200’ünün ve rehin alan 50 kişinin ölmesine rağmen burada ne olduğu halen açıklanmış değildir. Rehin alan kişiler, ( Rusya’ya göre bunlar Çeçenler ve kocalarını kaybeden Çeçen kadınlar ki, bunlara kara dullar da deniyor), tiyatroyu bir gösterim sırasında işgal ettiler, bombalar yerleştirdiler ve Rusya askerlerini derhal Çeçenistan’dan geri çekmezse bütün rehineleri öldüreceklerini söylediler. Rus güvenlik görevlileri içeriye gaz sıkarak, akabinde de içeriye girip rehin alan kişileri tek tek öldürerek olayı sonuçlandırdılar. Rehin alanlar rehinelerden hiç kimseyi öldürmemelerine rağmen yine de rehinelerin yüzde 25’i öldü. Rus devleti, içeriye sıkılan gazın ne olduğunu açıklamadığı için gazdan zehirlenenlere panzehir yapılamadı, neticede bunlar öldü. Diğerleri olayın bitmesinden sonra ilkyardım yapılması engellendiğinden öldü. Diğer bir kısım ise, gazın verdiği uyuşturucu etkiden dolayı dillerini yutarak boğuldular. Rusya, yaptığı açıklamalarla, bu olayın Çeçenistan’daki savaşta haklı olduğunun göstergesi olduğunu iddia etti. Rusya saldırı hakkındaki gerçeklerin dışarıya sızmasını istemiyordu, bunun için içerideki rehin alan kişileri tek tek öldürdüler. Halbuki içeriye gaz sıkıldıktan sonra bunların tehlikeli konumu ortadan kalkmıştı, sadece tutuklayabilirlerdi. Bunun yanında, bu olayı araştıran bağımsız bir komisyonun üyeleri de tehdit edildi, bazılarına işkence edildi, hatta bir kısmı öldürüldü.

Rus devletinin olayın iç yüzünü gizlemekteki gayretine rağmen, yine de birtakım bilgiler dışarıya sızdı. Bu bilgilerden biri de, rehin alan kişilerin lideri Movsar Bariyev isimli bir şahsın olmasıdır. Bu kişi Arbi Barayev’in yeğeniydi. Arbi Barayev Çeçenistan’da mücadele eden bir grubun lideriydi. 2001 yılında öldü. Arbi Bariyev’in durumu tartışmalıydı, birkaç fidye karşılığında adam kaçırma suçunun da sorumlusuydu. Bir mücadele grubunun lideri olmasına rağmen Çeçenistan’da serbest hareket edebilmesi, hatta rahatça Moskova’ya gidebilmesi Rus Devletinin adamı olduğu, FSB ile ilişkisi olduğu şüphesini doğurdu. Birkaç Rus güvenlik görevlileri, en az 4 rehin alan kişilerin, Çeçen mücadele örgütünün içerisine sızan FSB ajanı olduğunu açıkladı. Buradan Rus devletinin tiyatro saldırısından haberdar olduğu ve bunu isteseydi engelleyebileceğini çıkarabiliriz. Ayrıca rehin alanların üzerinde kamufle elbiseler, ellerinde kalaşnikoflar vardı, buna rağmen rahatça Moskova şehir merkezine girebildiler. Hexogen isimli kimyasal patlayıcı maddeler vardı ellerinde, bu maddenin Çeçenistan’da üretilmesi mümkün değildi. Çünkü bunu yapmak için profesyonel bir laboratuara ihtiyaç var. Kurtulan rehinelerin yaptıkları açıklamalara göre, olay sona ermeden bir gün önce, Putin rehin alan kişilere askerlerini Çeçenistan’dan çekeceğini bildirmiş.

Resmi açıklamalarda yukarıda bahsettiğimiz durumlardan hiç bahsedilmedi. Rusya rehin alan kişilerin yarısının Arap uyruklu olduğunu iddia etmişti. Kurtulan rehinelerin açıklamasına göre hiç Arap uyruklu kimse yoktu. Rus güvenlik görevlileri kurtarma operasyonunu başlatırken, rehin alanlar bombaları patlatmak için yeterli zamanları vardı, ama yapmadılar. Sonra Rus güvenliği içeri girdi, tek tek rehin alanları öldürdü. Bunların hepsi şüphe doğuracak durumlardır.

Rusya, 2 yolcu uçağının düşürülmesinden yine Çeçen kadınları sorumlu tuttu. Sorumlu tutma nedenlerinden birkaçı şöyle; 2 kadın da Çeçen idi, düşen uçakların kalıntıları arasında bu iki kadının pasaportları bulundu, ikisi Moskova’da beraber yaşıyorlardı, ikisi de değişik uçakla aynı yere uçtular ve uçak kalktıktan hemen sonra düşürüldü, uçaklar düştükten sonra ailesinden hiç kimse bu iki kadını aramadı sormadı. Bunlar Rusya için, uçakları bu kadınların düşürdüğüne dair yeterli delildi. Halbuki bulunan pasaportların sahipleri halen Çeçenistan’da yaşamaktadırlar. Anlaşılan uçak düşürme olayları da suçu Çeçenlere atmak isteyen kişilerce düzenlenmiş bir olaydı ve büyük ihtimalle bunda da Rusya’nın parmağı var.

Rusya’nın Beslan’daki okul olayı ile ilgili basına yaptığı açıklamalar, Moskova’daki tiyatro saldırısı, 2 uçağın düşürülmesi ve 1999’daki apartmanlara yapılan saldırılarla uyuşuyor. Önceki olaylardaki gibi burada da suçu Çeçenlere attı.

Rusya bu olayları kullanarak kendisinin de Amerika gibi terörizme karşı savaşa giriştiğini iddia etti ve Çeçenistan’daki yaptıklarını, Müslümanlara yaptığı zalimane, vahşi saldırılarını haklı göstermeye çalışıyor. Tabi ki Rusya’nın yaptığı açıklamalarla Beslan’da nelerin olduğunu anlamamız mümkün olmaz. Beslan’daki olayı tam anlayabilmek için Kafkasya’nın tarihi ve jeopolitik konumunu incelemek gerekiyor.

Jeopolitik inceleme:

Batı basını, Beslan’daki olayı yorumlarken hep Çeçenistan’daki duruma dikkati çekti. Çeçenistan’da toplam olarak 8 yıldır (1993-1996, 1999-halen devam ediyor) süren savaşta Amnesty International’ın yaptığı araştırmalara göre 200 bin Çeçen yaşamını yitirdi, bunun 35bini çocuktu, 40 bin çocuk ise ağır yaralandı, 32 bin çocuk ya annesini ya da babasını kaybetti, 6500 çocuk hem annesiz hem de babasız kaldı.

Çeçenistan’daki direnişin sebebi büyük ihtimalle bağımsızlık isteklerle yüklü duygulara dayanıyor. Bu ayrı bir konu, ama asıl önemle üzerinde durulması gereken husus; Çeçenlerin bazen Amerika ve İngiltere tarafından desteklendiği ve bu iki devletin de olayın içerisinde elinin olduğu yönünde işaretlerin bulunmasıdır. Çeçenistan’da Barış için Amerikan komitesi adlı bir kuruluşun varlığı, Amerikalıların Çeçenleri desteklediğine dair bir delildir. Asıl delil bu kuruluşun varlığı değil, buraya üye olanların isimleridir. Üyelerden bazıları şunlar: Richard Perle (pentagonda danışman), Michael Ledeen (Cheney, Rumsfeld ve Wolfowitzin danışmanı, American Enterprise institute üyesi, muhafazakar düşünür), James Woolsey (eski CIA müdürü), Zbigniew Brzezinski (eski Amerika dışişleri bakanı). Çeçenlerin Amerika ve İngiltere tarafından desteklendiğinin başka bir delili de, İngiltere’nin Çeçen direnişinin sağ kolu olan Ahmet Zakayeve ilticacı statüsünü vermesi, sürgündeki Çeçen hükümetinin Dışişleri Bakanı İlyas Ahmadovun ise ABD’de misafir gibi ağırlanmasıdır. Rusya bu duruma çok kızdı.

Rusya’da ise, Rusların Kafkasya’da yaşadığı sorunların ve Beslan’ın arkasında hep Batı’nın olduğu kanaati var. Bu kanaate iten düşünce ise; Amerika’nın Rusya’yı Kafkaslardan kovmak istemesi, Rusların Kafkaslardaki nüfuzunu yok etmek istemesidir. Son yıllarda Kafkaslarda keşfedilen petrol ve doğal gaz yataklarını göz önüne alacak olursak, bu düşünceyi dikkate almak gerekir. Doğalgaz ve petrol yataklarının Batı dünyasına ulaşmasında Afganistan, Gürcistan ve Çeçenistan’ın büyük önemi var. Çünkü Batı’ya giden yollarda bu ülkeler güzergah üzerinde. Çeçenistan’daki krizi dünyanın gündemine getirmek, Rusya’nın oradaki konumunu sarsabilir. Kısa bir süre önce zaten Rusya ile ABD, Gürcistan’da diplomatik bir savaş verdiler. Sovyetler Birliği zamanında Afganistan’daki savaşı kışkırtan, bu savaşla Sovyetleri her açıdan şiddetli bir şekilde sarsan yine ABD idi.

Rusya’nın Kafkasya’daki rolü, Gürcistan, Özbekistan ve Afganistan’da meydana gelen gelişmelerden sonra bitme noktasına geldi. Bunun için Çeçenistan’da bu tür oyunlara girişiyor, oradaki nüfuzunu artık kesinlikle kaybetmek istemiyor. ABD’nin bu siyasi oyunlarına karşılık Rusya Çeçenistan’ da masum rolünü oynuyor. Çeçenleri birer canavar gibi gösterip, kendileri ise mazlum süsünü veriyor. Bu noktadan hareket ederek, Rusya Beslan’ın bir terörizme destek saldırısı olduğunu açıkladı. Dubrovka gibi bu olayı da Çeçenistan ve civarındaki askeri varlığını sürdürmek için bahane olarak öne sürüyor.

Rus generali Baluyevski, Beslan olayının Rusya’ya, teröristlere, dünyanın neresinde olursa olsun, ister dahilde ister hariçte olsun saldırma hakkını doğurduğunu açıkladı. Bu hakkı Amerika’da kendine 11 eylül saldırısından sonra da kendisine vermişti ve de Irak ve Afganistan’a bu şekilde girmişti.

Sonuç:

Rusya’nın yaptığı açıklamalar, gerçek olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Çünkü bunlar tek taraflı olarak yapılan açıklamalardır. Dubrovka’ da olduğu gibi Beslan olayında da bağımsız araştırma komisyonu üyelerinin Beslan’a gitmesi engellendi, yolda tutuklandılar hatta birisini zehirlediler. Belli ki Rusya’nın bir hedefi var; Beslan ile beraber daha önce meydana gelen saldırılar ile ilgili tek bir senaryo çizmek istiyor. Bu da suçu Müslümanlara yıkmak, Rusya’ya düşman (güya) Müslüman saldırıları olarak adlandırılıp, hedefsizce mümkün olduğu kadar fazla kan dökecek bir şekilde saldırılar gerçekleştirme senaryosunu meşrulaştırmaktır. Beslan’ dan Usame bin Laden’i sorumlu tuttular. Aynı senaryoyu ABD de 11 Eylül saldırılarından sonrada çizmişti.

Rusya’nın bu siyasetinin hedefi belli ki aynı Amerika gibi, stratejik önemi bulunan bölgelerde askeri varlık yerleştirebilmektir. Batı’nın Çeçenistan’ a karşı olan tutumu terörle savaş kisvesinin altında gerçekte nelerin olduğunu gösteriyor.

O halde Irak’taki direnişçilerle Çeçenistan’daki bağımsızlık savaşçılarının arasındaki fark nedir ki?!. İkisi de işgal altında değil mi?

Bush düzenli olarak yaptığı açıklamalarda teröristleri barındıran ülkelerin kendilerinin terörist olduğunu, bu barındırmanın askeri operasyon hakkını doğurduğunu söylüyor.

Batının Çeçenistan’a olan bakışları ise değişiktir. Çeçenler Rusya ile savaşıp onların durumunu Kafkasya’da zayıflattıkları müddetçe Çeçenlere -şu an- bakışları farklıdır.

Beslan’daki olayda yine bütün suç Müslümanların üzerine yıkıldı. Bu durumun sonu gelmeyecektir. Ta ki Müslümanlar tek bir çatı altında birleşene kadar, Raşidi Hilafet kurulup dünyayı adalete davet edene kadar.

Müslümanların yapması gereken; Nübüvvet metodu üzerinde çalışarak, Hilafeti tekrar ikame etmektir. Ki; işgal ve zulüm altında inleyen Müslümanların İslam Devleti Hilafet’inin gerçekleştireceği cihatla kurtuluşa ersin. Bu bizim dünya karşısında olan bir sorumluluğumuzdur.

YIL 15  SAYI 177-178  RECEB-ŞABAN 1425 / EYLÜL-EKİM 2004

Yukarı