6
eylül 2004 de Beslan’daki rehin alma olayı kanlı bir şekilde
neticelendirildi. Rehinelerin yüzde 40’ı, -ki bunların yarısı
okulun öğrencileriydi- Rus askerlerinin düzenlediği kurtarma
operasyonunda öldüler. Rehinelerin diğer yüzde 40’ı ise
yaralandı, bunların aşağı yukarı yarısının durumu
ağırdı.
Rus
devleti, yaptığı açıklamada, bu rehin alma olayının teröristler
tarafından gerçekleştirildiğini söyledi. Buna delil olarak da
rehine olayında yakalanan kişilerden 10’unun Arap uyruklu
olmasını gösterdiler. Birçok kişi bu olaya, Çeçenistan’daki
savaşı sebep olarak gösterdiler, ama Rusya her yaptığı resmi açıklamada
Çeçenistan’da savaşın olmadığını, sadece Çeçen direnişinde
polislik ufak tefek olayların mevcut olduğunu bildirdi. Rusya’ya
göre, Beslan’daki rehin alma olayı, Çeçenistan’da yaptıkları
mücadelenin tipik bir örneğiydi.
Bir
hafta öncesindeki iki uçak düşürme olayı, 2002 yılındaki
tiyatro saldırısı ve 1999’daki bir dizi apartman
saldırılarından sonra bu olay, Rusya’ya göre Çeçenlerin
düzenlediği terör saldırıları idi. Rusya da Amerika gibi terörizmle
savaşa girişmişti.
Uluslararası
düzeyde bu dram nefretle kınandı. Batı medyası, bu olayın
analizinde, Çeçenistan ve oradaki savaşı sebep gösterdi. Putin,
Beslan olayı ve Çeçenistan’daki sorunu ele alma yöntemleri ile
ilgili çok ağır eleştiriler aldı. Aynı eleştirileri 2002’deki
tiyatro saldırısından sonra da almıştı.
Beslan
olayının ardında yatan sebep ne olursa olsun, Rusya ve diğer
ülkelerin birleştiği bir konu var, o da bu olayın tipik bir terör
saldırısı olduğu, yani vahşice, hedefsiz, mümkün olduğu
kadar çok kişiyi öldürmek, Araplar ya da Müslümanlar tarafından
düzenlenmesi gibi özelliklere sahip olduğu ve terörle mücadele
edilmesi gerektiğidir.
Bu
olay hakkında değişik yorumların olması ve herkesin bunu Müslümanların
yaptığını iddia etmesinden dolayı, bu meseleyi gerçeklere
dayanarak incelemek gerekir.
Çeçen
direnişinin tarihi:
Beslan
olayı, Rusya’ya göre Çeçen teröristlerin düzenlediği ilk
saldırı değildi. İlk saldırı; 1999 da apartman saldırılarıyla
başlamıştı. Bu; 2002 de Moskova’daki tiyatro saldırısıyla
devam etti, sonra 2004 eylülünde 2 uçak düşürme olayı vuku
buldu ve nihayetinde Beslan’daki okula olan saldırı meydana
geldi. Bu olayların hepsinde, bunları Çeçenlerin düzenlemesi
haricinde, ortak diğer bir mesele daha var ki o da, bu olayların
detayları açıklanmadan, tam olarak ne olduğu belirtilmeden
meselelerin kapatılmasıdır.
İncelemeye
1999’daki apartman saldırılarıyla başlayacak olursak; Rusya
1999 yılında Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra ikinci
defa Çeçenistan’ a girmişti. Bu apartman saldırılarını,
Rusya Çeçenistan’a girmek için bahane olarak kullandı ve Rus
halkını Çeçenistan’daki savaşta arkasına almayı hedefledi.
Ancak bombalar planlanandan önce patlamasından dolayı, yerel
polis bu olayın faillerini tutuklayabildi. Tutukluların FSB (eski
KGB) ajanları olduğu ortaya çıktı. Buradan da anlaşılıyor
ki, bu olay Rusya tarafından planlanmıştı ve senaryoya
konmuştu.
2002
de Moskova’daki Dubrovka tiyatrosu saldırısına gelince, içeride
bulunan 700 kişiden 200’ünün ve rehin alan 50 kişinin
ölmesine rağmen burada ne olduğu halen açıklanmış değildir.
Rehin alan kişiler, ( Rusya’ya göre bunlar Çeçenler ve kocalarını
kaybeden Çeçen kadınlar ki, bunlara kara dullar da deniyor),
tiyatroyu bir gösterim sırasında işgal ettiler, bombalar yerleştirdiler
ve Rusya askerlerini derhal Çeçenistan’dan geri çekmezse
bütün rehineleri öldüreceklerini söylediler. Rus güvenlik
görevlileri içeriye gaz sıkarak, akabinde de içeriye girip rehin
alan kişileri tek tek öldürerek olayı sonuçlandırdılar. Rehin
alanlar rehinelerden hiç kimseyi öldürmemelerine rağmen yine de
rehinelerin yüzde 25’i öldü. Rus devleti, içeriye sıkılan
gazın ne olduğunu açıklamadığı için gazdan zehirlenenlere
panzehir yapılamadı, neticede bunlar öldü. Diğerleri olayın
bitmesinden sonra ilkyardım yapılması engellendiğinden öldü.
Diğer bir kısım ise, gazın verdiği uyuşturucu etkiden dolayı
dillerini yutarak boğuldular. Rusya, yaptığı açıklamalarla, bu
olayın Çeçenistan’daki savaşta haklı olduğunun göstergesi
olduğunu iddia etti. Rusya saldırı hakkındaki gerçeklerin dışarıya
sızmasını istemiyordu, bunun için içerideki rehin alan kişileri
tek tek öldürdüler. Halbuki içeriye gaz sıkıldıktan sonra
bunların tehlikeli konumu ortadan kalkmıştı, sadece tutuklayabilirlerdi.
Bunun yanında, bu olayı araştıran bağımsız bir komisyonun
üyeleri de tehdit edildi, bazılarına işkence edildi, hatta bir
kısmı öldürüldü.
Rus
devletinin olayın iç yüzünü gizlemekteki gayretine rağmen,
yine de birtakım bilgiler dışarıya sızdı. Bu bilgilerden biri
de, rehin alan kişilerin lideri Movsar Bariyev isimli bir şahsın
olmasıdır. Bu kişi Arbi Barayev’in yeğeniydi. Arbi Barayev
Çeçenistan’da mücadele eden bir grubun lideriydi. 2001 yılında
öldü. Arbi Bariyev’in durumu tartışmalıydı, birkaç fidye
karşılığında adam kaçırma suçunun da sorumlusuydu. Bir
mücadele grubunun lideri olmasına rağmen Çeçenistan’da
serbest hareket edebilmesi, hatta rahatça Moskova’ya gidebilmesi
Rus Devletinin adamı olduğu, FSB ile ilişkisi olduğu şüphesini
doğurdu. Birkaç Rus güvenlik görevlileri, en az 4 rehin alan kişilerin,
Çeçen mücadele örgütünün içerisine sızan FSB ajanı
olduğunu açıkladı. Buradan Rus devletinin tiyatro
saldırısından haberdar olduğu ve bunu isteseydi engelleyebileceğini
çıkarabiliriz. Ayrıca rehin alanların üzerinde kamufle
elbiseler, ellerinde kalaşnikoflar vardı, buna rağmen rahatça
Moskova şehir merkezine girebildiler. Hexogen isimli kimyasal
patlayıcı maddeler vardı ellerinde, bu maddenin Çeçenistan’da
üretilmesi mümkün değildi. Çünkü bunu yapmak için
profesyonel bir laboratuara ihtiyaç var. Kurtulan rehinelerin yaptıkları
açıklamalara göre, olay sona ermeden bir gün önce, Putin rehin
alan kişilere askerlerini Çeçenistan’dan çekeceğini
bildirmiş.
Resmi
açıklamalarda yukarıda bahsettiğimiz durumlardan hiç
bahsedilmedi. Rusya rehin alan kişilerin yarısının Arap uyruklu
olduğunu iddia etmişti. Kurtulan rehinelerin açıklamasına göre
hiç Arap uyruklu kimse yoktu. Rus güvenlik görevlileri kurtarma
operasyonunu başlatırken, rehin alanlar bombaları patlatmak için
yeterli zamanları vardı, ama yapmadılar. Sonra Rus güvenliği içeri
girdi, tek tek rehin alanları öldürdü. Bunların hepsi şüphe
doğuracak durumlardır.
Rusya,
2 yolcu uçağının düşürülmesinden yine Çeçen kadınları
sorumlu tuttu. Sorumlu tutma nedenlerinden birkaçı şöyle; 2 kadın
da Çeçen idi, düşen uçakların kalıntıları arasında bu iki
kadının pasaportları bulundu, ikisi Moskova’da beraber yaşıyorlardı,
ikisi de değişik uçakla aynı yere uçtular ve uçak kalktıktan
hemen sonra düşürüldü, uçaklar düştükten sonra ailesinden
hiç kimse bu iki kadını aramadı sormadı. Bunlar Rusya için,
uçakları bu kadınların düşürdüğüne dair yeterli delildi.
Halbuki bulunan pasaportların sahipleri halen Çeçenistan’da yaşamaktadırlar.
Anlaşılan uçak düşürme olayları da suçu Çeçenlere atmak
isteyen kişilerce düzenlenmiş bir olaydı ve büyük ihtimalle
bunda da Rusya’nın parmağı var.
Rusya’nın
Beslan’daki okul olayı ile ilgili basına yaptığı açıklamalar,
Moskova’daki tiyatro saldırısı, 2 uçağın düşürülmesi ve
1999’daki apartmanlara yapılan saldırılarla uyuşuyor. Önceki
olaylardaki gibi burada da suçu Çeçenlere attı.
Rusya
bu olayları kullanarak kendisinin de Amerika gibi terörizme karşı
savaşa giriştiğini iddia etti ve Çeçenistan’daki yaptıklarını,
Müslümanlara yaptığı zalimane, vahşi saldırılarını haklı
göstermeye çalışıyor. Tabi ki Rusya’nın yaptığı açıklamalarla
Beslan’da nelerin olduğunu anlamamız mümkün olmaz. Beslan’daki
olayı tam anlayabilmek için Kafkasya’nın tarihi ve jeopolitik
konumunu incelemek gerekiyor.
Jeopolitik
inceleme:
Batı
basını, Beslan’daki olayı yorumlarken hep Çeçenistan’daki
duruma dikkati çekti. Çeçenistan’da toplam olarak 8 yıldır
(1993-1996, 1999-halen devam ediyor) süren savaşta Amnesty
International’ın yaptığı araştırmalara göre 200 bin Çeçen
yaşamını yitirdi, bunun 35bini çocuktu, 40 bin çocuk ise ağır
yaralandı, 32 bin çocuk ya annesini ya da babasını kaybetti,
6500 çocuk hem annesiz hem de babasız kaldı.
Çeçenistan’daki
direnişin sebebi büyük ihtimalle bağımsızlık isteklerle yüklü
duygulara dayanıyor. Bu ayrı bir konu, ama asıl önemle üzerinde
durulması gereken husus; Çeçenlerin bazen Amerika ve İngiltere
tarafından desteklendiği ve bu iki devletin de olayın içerisinde
elinin olduğu yönünde işaretlerin bulunmasıdır. Çeçenistan’da
Barış için Amerikan komitesi adlı bir kuruluşun varlığı,
Amerikalıların Çeçenleri desteklediğine dair bir delildir.
Asıl delil bu kuruluşun varlığı değil, buraya üye olanların
isimleridir. Üyelerden bazıları şunlar: Richard Perle
(pentagonda danışman), Michael Ledeen (Cheney, Rumsfeld ve
Wolfowitzin danışmanı, American Enterprise institute üyesi,
muhafazakar düşünür), James Woolsey (eski CIA müdürü),
Zbigniew Brzezinski (eski Amerika dışişleri bakanı).
Çeçenlerin Amerika ve İngiltere tarafından desteklendiğinin
başka bir delili de, İngiltere’nin Çeçen direnişinin sağ
kolu olan Ahmet Zakayeve ilticacı statüsünü vermesi,
sürgündeki Çeçen hükümetinin Dışişleri Bakanı İlyas
Ahmadovun ise ABD’de misafir gibi ağırlanmasıdır. Rusya bu
duruma çok kızdı.
Rusya’da
ise, Rusların Kafkasya’da yaşadığı sorunların ve Beslan’ın
arkasında hep Batı’nın olduğu kanaati var. Bu kanaate iten düşünce
ise; Amerika’nın Rusya’yı Kafkaslardan kovmak istemesi,
Rusların Kafkaslardaki nüfuzunu yok etmek istemesidir. Son yıllarda
Kafkaslarda keşfedilen petrol ve doğal gaz yataklarını göz
önüne alacak olursak, bu düşünceyi dikkate almak gerekir. Doğalgaz
ve petrol yataklarının Batı dünyasına ulaşmasında Afganistan,
Gürcistan ve Çeçenistan’ın büyük önemi var. Çünkü Batı’ya
giden yollarda bu ülkeler güzergah üzerinde. Çeçenistan’daki
krizi dünyanın gündemine getirmek, Rusya’nın oradaki konumunu
sarsabilir. Kısa bir süre önce zaten Rusya ile ABD, Gürcistan’da
diplomatik bir savaş verdiler. Sovyetler Birliği zamanında
Afganistan’daki savaşı kışkırtan, bu savaşla Sovyetleri her
açıdan şiddetli bir şekilde sarsan yine ABD idi.
Rusya’nın
Kafkasya’daki rolü, Gürcistan, Özbekistan ve Afganistan’da
meydana gelen gelişmelerden sonra bitme noktasına geldi. Bunun için
Çeçenistan’da bu tür oyunlara girişiyor, oradaki nüfuzunu artık
kesinlikle kaybetmek istemiyor. ABD’nin bu siyasi oyunlarına
karşılık Rusya Çeçenistan’ da masum rolünü oynuyor.
Çeçenleri birer canavar gibi gösterip, kendileri ise mazlum
süsünü veriyor. Bu noktadan hareket ederek, Rusya Beslan’ın
bir terörizme destek saldırısı olduğunu açıkladı. Dubrovka
gibi bu olayı da Çeçenistan ve civarındaki askeri varlığını
sürdürmek için bahane olarak öne sürüyor.
Rus
generali Baluyevski, Beslan olayının Rusya’ya, teröristlere,
dünyanın neresinde olursa olsun, ister dahilde ister hariçte
olsun saldırma hakkını doğurduğunu açıkladı. Bu hakkı Amerika’da
kendine 11 eylül saldırısından sonra da kendisine vermişti ve
de Irak ve Afganistan’a bu şekilde girmişti.
Sonuç:
Rusya’nın
yaptığı açıklamalar, gerçek olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Çünkü bunlar tek taraflı olarak yapılan açıklamalardır.
Dubrovka’ da olduğu gibi Beslan olayında da bağımsız
araştırma komisyonu üyelerinin Beslan’a gitmesi engellendi,
yolda tutuklandılar hatta birisini zehirlediler. Belli ki Rusya’nın
bir hedefi var; Beslan ile beraber daha önce meydana gelen saldırılar
ile ilgili tek bir senaryo çizmek istiyor. Bu da suçu
Müslümanlara yıkmak, Rusya’ya düşman (güya) Müslüman saldırıları
olarak adlandırılıp, hedefsizce mümkün olduğu kadar fazla kan
dökecek bir şekilde saldırılar gerçekleştirme senaryosunu
meşrulaştırmaktır. Beslan’ dan Usame bin Laden’i sorumlu
tuttular. Aynı senaryoyu ABD de 11 Eylül saldırılarından
sonrada çizmişti.
Rusya’nın
bu siyasetinin hedefi belli ki aynı Amerika gibi, stratejik önemi
bulunan bölgelerde askeri varlık yerleştirebilmektir. Batı’nın
Çeçenistan’ a karşı olan tutumu terörle savaş kisvesinin
altında gerçekte nelerin olduğunu gösteriyor.
O
halde Irak’taki direnişçilerle Çeçenistan’daki bağımsızlık
savaşçılarının arasındaki fark nedir ki?!. İkisi de işgal
altında değil mi?
Bush
düzenli olarak yaptığı açıklamalarda teröristleri barındıran
ülkelerin kendilerinin terörist olduğunu, bu barındırmanın
askeri operasyon hakkını doğurduğunu söylüyor.
Batının
Çeçenistan’a olan bakışları ise değişiktir. Çeçenler
Rusya ile savaşıp onların durumunu Kafkasya’da zayıflattıkları
müddetçe Çeçenlere -şu an- bakışları farklıdır.
Beslan’daki
olayda yine bütün suç Müslümanların üzerine yıkıldı. Bu durumun
sonu gelmeyecektir. Ta ki Müslümanlar tek bir çatı altında
birleşene kadar, Raşidi Hilafet kurulup dünyayı adalete davet
edene kadar.
Müslümanların
yapması gereken; Nübüvvet metodu üzerinde çalışarak, Hilafeti
tekrar ikame etmektir. Ki; işgal ve zulüm altında inleyen Müslümanların
İslam Devleti Hilafet’inin gerçekleştireceği cihatla
kurtuluşa ersin. Bu bizim dünya karşısında olan bir sorumluluğumuzdur.
|