Hamd sena ve övgülerin en güzeli, herşeyi
yaratan ve kıyamet gününün sahibi Allah (cc)'a mahsustur. Salad
ve selam, aleme rehber olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav)'me, aline
ashabına ve onun davasını yüklenen ve yolunu takip eden
Müslümanların üzerine olsun.
Allah-u Teala insanı ilk yarattığı andan
İslam’ın gelişine kadar insanlığa peygamberler göndermiştir
ve o peygamberlerin bazılarına kitaplar vermiştir ki, o toplumların
işlerini o ilahi nizama göre yürütsünler. Bu ilahi nizamı yüce
Allah en mükemmel şekliyle son olarak Muhammed (sav) aracılığı
ile bizlere göndermiştir ve Kur’an-ı Kerim’i ondan önceki
kitapları doğrulayıcı ve tamamlayıcı olarak göndermiştir.
Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’de mealen bizlere şöyle buyurmaktadır:
"O, sana Kitabı Hak ve kendinden
öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat'ı ve İncil'i
de indirmişti.
(Ki onlar) Bundan önce insanlar için bir
hidayetti. Doğruyu yanlıştan ayıran (furkan)ı da indirdi. Gerçek
şu ki, Allah'ın ayetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azab
vardır. Allah güçlüdür, intikam alıcıdır." (Ali
İmran 3-4)
Ve diğer ayetlerde şöyle buyurulmaktadır:
"Müjdeleyici ve sakındırıcı olarak
peygamberler gönderdik ki, insanların peygamberlerden sonra
Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir."
(Nisa 165)
"Andolsun ki biz, "Allah'a
kulluk edin ve Tâğut'tan sakının" diye (emretmeleri için)
her ümmete bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını
doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak
ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkâr edenlerin sonu nasıl
olmuştur!" (nahl-36)
Davut
(as)'a Zebur’u, Musa (as)'a Tevrat’ı ve
İsa (as)'a İncil’i vermiştir. Bizleri İslam’la şereflendiren
Allah (cc) bu Peygamberlere ve Kitaplarına tabi olanlara Ehli Kitap
olarak hitap etmiştir. Kur’an-ı kerim’in Ehli Kitap olarak
hitap ettiği kavimler kendilerine İslam’dan önce Allah (cc) tarafından kitap verilenlerdir. Kitap verilenler ise Yahudi ve Hıristiyanlardır.
Kur’an-ı Kerim bu hitapla beraber İslam’ın ehli kitaba
bakışını ve Müslümanların onlarla olan münasebetleriyle
ilgili hükümleri ortaya koymuştur. Her ne kadar Müslümanların
Ehli Kitap’la olan bazı ilişkilerinde Allah-u Teala onları müşriklerden
ayrı tutsa da, asıl mesele onların bulundukları konumdur. Yani
kafirlerden mi yoksa müminlerden mi? Çünkü insanlar iki gruptur.
Mümin yani Allah-u Teala’ya iman edip onun emirlerine göre yaşayan
ve kıyamet günü yüce rabbin nimetlerini hak edenler ve ikinci
grupta kafir olanlardır. Kafir tabiri hidayet dışında olan ister
müşrik ister inkar eden, ister başka batıl dinden olsun,
bunların hepsi için kullanılan bir genel tabirdir. İste burada
Ehli Kitap’ın nerede yer aldığı önemlidir, kıyamet günü
elde edecekleri nedir?
Allah-u Teala bir çok ayette Ehli Kitap’ın
(yahudi ve hristiyanların) kafir olduklarını ve bunun nedenlerini
de açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bazı ayetlerde Ehli Kitap’ın
önceden kendilerine gönderilen Peygamberlere ve getirdikleri
Kitaplara karsı tutumları ve onları yalanlamalarını, o
Kitapları tahrif ettiklerini, bazı Peygamberlere Allah’ın oğlu
demeleri ve son olarak da Hz. Muhammed (sav) ve onun getirdiği Hz.
Kur’an-ı inkar etmelerini ve ona karşı kin beslemelerini
bildirmektedir. Kendilerinden önceki Peygamberlere ve
getirdiklerine karşı tutumlarına bakacak olursak Hz. Musa da, Hz.
İsa da yahudilere elçi olarak göndermişlerdi. Fakat Hz. İsa’yı
yahudiler yalanladı, sayıca çok az kişi ona iman etti, fakat
ondan sonra başka kavimler o dine tabi oldular.
Yahudiler Hz. Musa’ya karşı çok acımasız
ve nankördüler. Kendilerini Firavundan kurtaran ve kendilerine
peygamber olarak gönderilen Hz. Musa’ya eziyet etmeleri, karşı
koymaları ve Allah-u Teala’nın onlara bahşettiği nimetlere
karşı nankörlükleri çeşitli şekillerde gerçekleşmiştir.
Hz. Musa onların sapıklıklarını düzeltmek için çok zor ve meşakkatli
bir mücadeleye girişmişti. Kuran-ı Kerim’in bizlere naklettiği
Beni İsrail kıssaları ile bu mücadeleyi açıklamaktadır.
Bunlardan uzun bir şekilde bahsetmeye gerek yok. Bütün bu anlatılan
kıssalarda yahudilerin tavırlarını Kur’an-ı Kerim’in nasıl
açıkladığına bir bakalım. Allah (cc), Hz. Musa’nın kavmine söyle
hitap ettiğini bildirmektedir:
"Bir zaman Musa kavmine: Ey kavmim! Benim,
Allah'ın size gönderdiği elçisi olduğumu bildiğiniz halde niçin
beni incitiyorsunuz? demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da
kalplerini saptırmıştı. Allah, fâsıklar topluluğunu doğru
yola iletmez." (saff 5)
Burada Allah
(cc), Hz. Musa’nın kavmine karşı
kırgınlık içerisinde söylediği sözleri anlatıyor ve
İsrailoğulları’nın onun Allah’ın elçisi olduğunu
bildikleri halde ona eziyet ettikleri ve doğru yoldan
saptıklarını net bir şekilde ifade ediyor. İsrailoğulları’nın
Hz. İsa’ya karşı tavırları da öncekinden farksızdı. Onu yalanladılar
ve daha da ileri gidip onu öldürmeye kalktılar. Hz. İsa’nın
kavmine hitabını Kur’an-ı Kerim söyle açıklıyor:
“Hani Meryem oğlu İsa da demişti ki: Ey
İsrailoğulları muhakkak ki ben Allah’ın size peygamberiyim.
Benden önceki Tevrat’ı doğrulayan ve benden sonra gelecek ve
adı Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyenim.” (Saff 6)
İşte Hz. Musa da, Hz. İsa da böyle seslendi
kavimlerine, ancak İsrailoğulları’nın tavrı her zamanki gibi
inkâra veya zor durumda inanıp sıkıntı geçince sözlerinden
caymayla sonuçlandı. Aynı şekilde Hz. İsa’ya tabi olduklarını
söyleyen Hristiyanlar da sözlerinden caydılar ve verdikleri sözü
unuttular. Kuran-ı Kerim’de İsrailoğulları’nın bu döneklikleri
şöyle anlatılmaktadır:
“Andolsun ki Allah, İsrailoğullarından söz
almıştı. (Kefil olarak) içlerinden on iki de başkan göndermiştik.
Allah onlara şöyle demişti: Ben sizinle beraberim. Eğer namazı
dosdoğru kılar, zekâtı verir, peygamberlerime inanır, onları
desteklerseniz ve Allah'a güzel borç verirseniz (ihtiyacı
olanlara Allah rızası için faizsiz borç verirseniz) andolsun ki
sizin günahlarınızı örterim ve sizi, zemininden ırmaklar akan
cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkâr yolunu tutarsa
doğru yoldan sapmış olur.” (Maide 12)
“Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik
ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler
(kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın
(Tevrat'ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek
azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen
onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri
sever.” (Maide 13)
"Biz Hıristiyanlarız" diyenlerden de
kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine zikredilen (verilen
öğütlerin veya Kitap’ın) önemli bir bölümünü unuttular.
Bu sebeple kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık.
Yakında Allah onlara yaptıklarını haber verecektir.”
(Maide 14)
“Andolsun ki İsrailoğulları’nın sağlam sözünü
aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Ne zaman bir peygamber
onlara nefislerinin arzu etmediğini (ilâhî hükümleri) getirdi
ise bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler.”
(Maide 70)
Resul
(sav)'e karşı tutumları da aynı
şekildeydi, hatta daha da sert oldu. Son peygamberi kendi
kavimlerinden beklediklerinden ve bu beklenti boş çıkınca kibir
ve inatları yüzünden daha da azdılar. Allah-u Teala Kur’an-ı
Kerim’de onların yaptıklarını haber verirken onların konumunu
da ortaya koydu. Kuran-ı Kerim şöyle açıklamaktadır:
“Apaçık delil kendilerine gelinceye kadar
Ehli kitap’tan ve müşriklerden inkârcılar (küfürden) ayrılacak
değillerdi.
(İşte o apaçık delil,) Allah tarafından gönderilen
ve tertemiz sahifeleri okuyan bir elçidir.
En doğru hükümler vardır şu sahifelerde.
Kendilerine kitap verilenler ancak o açık delil
(Peygamber) kendilerine geldikten sonra ayrılığa düştüler.
Halbuki onlara ancak, dini yalnız O'na has
kılarak ve hanifler olarak Allah'a kulluk etmeleri, namaz kılmaları
ve zekât vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur.
Ehl-i kitap ve müşriklerden olan inkârcılar,
içinde ebedî olarak kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte
halkın en şerlileri onlardır.” (Beyyine 1-6)
Ehli kitap Hz. Muhammed
(sav)’e ve getirdiği
dine tabi olmaları gerekirken, onlara karşı geldiler ve inkar
ettiler, aynı önceki peygamberlere yaptıkları gibi. Onların
kafir olduklarını yüce Allah şöyle bildirdi:
"Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesîh'dir"
diyenler andolsun ki kâfir olmuşlardır. De ki: Öyleyse Allah,
Meryem oğlu Mesîh'i, anasını ve yeryüzündekilerin hepsini imha
etmek isterse Allah'a kim bir şey yapabilecektir (O'na kim bir
şeyle engel olabilecektir)! Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne
varsa hepsinin mülkiyeti Allah'a aittir. O dilediğini yaratır ve
Allah her şeye tam manasıyle kadirdir.” (Maide 17)
“Onlara katımızdan gerçek gelince, ‘Mûsâ’ya
verilen (mucize)lerin benzeri niçin buna da verilmedi’ dediler.
Onlar daha önce Mûsâ’ya verilen (mucize)leri inkar etmemişler
miydi? Onlar, ‘İki sihirbaz birbirlerine destek oluyor’
dediler. ‘Biz hepsini inkar ediyoruz’ dediler.” (Kasas 48)
İşte bu ayetlerde göstermektedir ki; Allah-u
Teala onlara hakkıyla kulluk etmeyi emrettiği halde onların bu tavırları
kendilerini kafir konumuna düşürmüştür. Merhamet sahibi yüce
Allah onlara son bir fırsat tanıyor, yani son gelen Peygambere
Muhammed (sav)'e ve son din İslam’a uymalarını emrediyor. Kasas
Süresinin 48. Ayetinde de belirttiği gibi Ehli Kitap, önceki
Peygamberlere tabi olmayarak kafir oldukları gibi, İslam’ı da
inkâr ederek kafir oldular. Demek ki, İslam’dan önce de onlar
yine kafir konumundaydı. Çünkü onlar Hz. Musa’nın
getirdiklerini de inkâr ediyorlardı veya gizliyorlardı. Yine Kur’an-ı
Kerim Ehli Kitap’a şöyle hitap ediyor:
“Ey ehl-i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz
halde niçin Allah'ın âyetlerini inkâr edersiniz?
Ey ehl-i kitap! Neden doğruyu eğriye
karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?” (Ali
İmran 70-71)
“De ki: Ey ehl-i kitap! Allah
yaptıklarınızı görüp dururken niçin Allah'ın âyetlerini
inkâr edersiniz?
De ki: Ey ehl-i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz
halde niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek
müminleri Allah yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah
yaptıklarınızdan habersiz değildir." (Ali İmran 98-99)
Allah-u Teala Ehli Kitap’ın Hz. Muhammed’i
son Peygamber, İslam’ın da son din olduğunu bildikleri halde
inkar ettiklerini beyan ediyor. Fakat onlar inatları ve kibirleri yüzünden
inkar ettiler. Kurtuluşu değil, azabı hak ettiler. Ehli Kitap’ın
bu gerçeği bildiklerini Allah (cc), o günkü toplumda emin olmak
için kullanılan bir tabirle beyan etmektedir. Ehli Kitap’ın bu
gerçeği bildiklerini söyle açıklıyor:
“Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o
kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar.
Buna rağmen onlardan bir gurup bile bile gerçeği gizler.”
(Bakara 146)
Bütün bu Naslar Ehli Kitap’ın kafir
olduğunu açıkladığı halde, bugün alim maskesi giyinmiş ve
onlara tabi olan Müslümanlar, önceki dinlerinde Allah-u Teala
tarafından gönderildiğine dayanarak, Ehli Kitap’ın tahrif
edilmiş ve siyasi akideden mahrum olan dinleri üzere kaldıkları
müddetçe, Allah (cc)'ı ve kıyamet gününü inkar etmedikleri
taktirde, müminler gibi hak yol üzere olduklarını ve cennete
gideceklerini savunuyorlar. Oysa Kur’an-ı Kerim, Ehli Kitap’ın
elinde olan mevcut Tevrat ve İncil’in tahrif edilgini
bildirmektedir. Nasıl olur da insanlar tarafından değiştirilmiş
bir kitap Allah-u Teala’nın kelamı olur? Yine bu kişiler Ehli
Kitap’ında cennete gideceğini iddia etmektedirler. Aynı
iddiayı yahudi ve Hristiyanlar da o zaman gündeme getirmişlerdi.
Ancak Allah-u Tela’nın cevabi gecikmedi ve şöyle buyurdu:
“(Ehl-i kitap:) Yahudiler yahut Hıristiyanlar
hariç hiç kimse cennete giremeyecek, dediler. Bu onların
kuruntusudur. Sen de onlara: Eğer sahiden doğru söylüyorsanız
delilinizi getirin, de.
Bilâkis, kim muhsin olarak yüzünü Allah'a
döndürürse (Allah'a hakkıyla kulluk ederse) onun ecri Rabbi
katındadır. Öyleleri için ne bir korku vardır, ne de üzüntü
çekerler.” (Bakara 111-112)
Herhalde bu insanlar bu ayetleri hiç
görmüyorlar ve yahut islerine mi gelmiyor? Bunu yaparken de bazı
ayetleri içinden seçip delil göstermeye çalışıyorlar. Bu
ayetlerden bir tanesi de aşağıdaki ayettir:
“Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir.
Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak
Allah’ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır.
Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar.
İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde
birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir.”
(Ali imran 113-114)
Oysa bir konuyu incelerken o konuyla ilgili
bütün Naslara bakmak gerek. Ayetlerin bir kısmını göz ardı
edip bir ayetle açıklanmaya kalkılırsa böyle yanlış ve
tehlikeli fikirlerin çıkması kaçınılmazdır. Kur’an-ı Kerim
bir bütündür ve ayetler bir çok yerde bir diğerini açıklamaktadır.
Allah (cc) bunu yapanları şöyle tehdit etmektedir:
“…Yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp
bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların
cezası dünya hayatında ancak rüsvalık; kıyamet gününde ise
en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan
asla gafil değildir.” (Bakara 85)
Delil olarak getirdikleri bu ayetleri Allah-u
Teala bir önceki ayetlerinde söyle açıklamaktadır:
“Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri
için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler (mümin
olanlar) var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.” (Ali
İmran 110)
İşte bu ayet o kişilerin artık ehli kitaptan
yani yahudilerden ve Hıristiyanlardan değil müminlerden olduğunu
çünkü onların İslam’a iman ettiklerini bildirmektedir. Ehli
kitaptan Allah-u Teala ancak mümin olurlarsa razı olur. Mümin
olabilmeleri için ise, Allah (cc), Resul (as)'a, Kur’an-ı Kerim’e,
Meleklerine, Kıyamet gününe, hayır ve şerrin Allah’tan
olduğuna iman etmeleri gerek. Bu konuyla ilgili yüce Allah söyle
buyurdu:
“Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine,
Peygamberine indirdiği Kitap’a ve daha önce indirdiği kitaba
iman (da sebat) ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını,
peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyla
sapıtmıştır.” (nisa 136)
Buna benzer birçok ayet vardır. Kesinlikle
Naslar Ehli Kitap konumunda Allah-u Teala’nın razı
olmadığını göstermektedirler. Önceki Kitapların
neshedildiğini ve hükmünün kaldırıldığını bildiren açık
ayetler de vardır. Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:
“Bu kitabı sana hak olarak indirdik, ki eski
kitapları tasdik ediyor ve onlara da egemendir. Artık aralarında
Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da
onların arzularına uyma. (Ey ümmetler!) Her birinize bir şerîat
ve bir yol (metod) verdik...” (Maide 48)
Ve kafir olarak kaldıkları müddetçe onların
hepsi cehennemdedir. Allah-u Teala ancak iman etmeleri
karşılığında onlara cenneti vadetmektedir. Nitekim Allah (cc) söyle
buyurdu:
“Eğer kitap ehli iman etseler ve Allah’a
karşı gelmekten sakınsalardı, muhakkak onların kötülüklerini
örterdik ve onları Naim cennetlerine koyardık.” (Maide 65)
Ve diğer bir ayetle de Allah indinde kabul
gören dinin ancak İslam olduğunu ve diğer hiçbir dinin kabul
görmeyeceğini, ancak Allah (cc) müminlerden razı olacağını
beyan etmiştir.
“Allah nezdinde hak din İslâm'dır. Kitap
verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki
kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın
âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok
çabuktur.
Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki:
"Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a teslim
ettim." Ehl-i kitaba ve ümmîlere de: "Siz de Allah'a
teslim oldunuz mu?" de. Eğer teslim oldularsa doğru yolu
buldular demektir. Yok eğer yüz çevirdilerse sana düşen,
yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görmektedir.” (Ali
imran 19-20)
Devamı gelecek sayıda…
|