Ana Sayfa YIL 15  SAYI 177-178  RECEB-ŞABAN 1425 / EYLÜL-EKİM 2004 E-Mail

EHL-İ KİTAP 

(1. Bölüm)

H. İSMAİL

Hamd sena ve övgülerin en güzeli, herşeyi yaratan ve kıyamet gününün sahibi Allah (cc)'a mahsustur. Salad ve selam, aleme rehber olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav)'me, aline ashabına ve onun davasını yüklenen ve yolunu takip eden Müslümanların üzerine olsun.

Allah-u Teala insanı ilk yarattığı andan İslam’ın gelişine kadar insanlığa peygamberler göndermiştir ve o peygamberlerin bazılarına kitaplar vermiştir ki, o toplumların işlerini o ilahi nizama göre yürütsünler. Bu ilahi nizamı yüce Allah en mükemmel şekliyle son olarak Muhammed (sav) aracılığı ile bizlere göndermiştir ve Kur’an-ı Kerim’i ondan önceki kitapları doğrulayıcı ve tamamlayıcı olarak göndermiştir. Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’de mealen bizlere şöyle buyurmaktadır:

"O, sana Kitabı Hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti.

(Ki onlar) Bundan önce insanlar için bir hidayetti. Doğruyu yanlıştan ayıran (furkan)ı da indirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın ayetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azab vardır. Allah güçlüdür, intikam alıcıdır." (Ali İmran 3-4)

Ve diğer ayetlerde şöyle buyurulmaktadır:

"Müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki, insanların peygamberlerden sonra Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir." (Nisa 165)

"Andolsun ki biz, "Allah'a kulluk edin ve Tâğut'tan sakının" diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkâr edenlerin sonu nasıl olmuştur!" (nahl-36)

Davut (as)'a Zebur’u, Musa (as)'a Tevrat’ı ve İsa (as)'a İncil’i vermiştir. Bizleri İslam’la şereflendiren Allah (cc) bu Peygamberlere ve Kitaplarına tabi olanlara Ehli Kitap olarak hitap etmiştir. Kur’an-ı kerim’in Ehli Kitap olarak hitap ettiği kavimler kendilerine İslam’dan önce Allah (cc) tarafından kitap verilenlerdir. Kitap verilenler ise Yahudi ve Hıristiyanlardır. Kur’an-ı Kerim bu hitapla beraber İslam’ın ehli kitaba bakışını ve Müslümanların onlarla olan münasebetleriyle ilgili hükümleri ortaya koymuştur. Her ne kadar Müslümanların Ehli Kitap’la olan bazı ilişkilerinde Allah-u Teala onları müşriklerden ayrı tutsa da, asıl mesele onların bulundukları konumdur. Yani kafirlerden mi yoksa müminlerden mi? Çünkü insanlar iki gruptur. Mümin yani Allah-u Teala’ya iman edip onun emirlerine göre yaşayan ve kıyamet günü yüce rabbin nimetlerini hak edenler ve ikinci grupta kafir olanlardır. Kafir tabiri hidayet dışında olan ister müşrik ister inkar eden, ister başka batıl dinden olsun, bunların hepsi için kullanılan bir genel tabirdir. İste burada Ehli Kitap’ın nerede yer aldığı önemlidir, kıyamet günü elde edecekleri nedir?

Allah-u Teala bir çok ayette Ehli Kitap’ın (yahudi ve hristiyanların) kafir olduklarını ve bunun nedenlerini de açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bazı ayetlerde Ehli Kitap’ın önceden kendilerine gönderilen Peygamberlere ve getirdikleri Kitaplara karsı tutumları ve onları yalanlamalarını, o Kitapları tahrif ettiklerini, bazı Peygamberlere Allah’ın oğlu demeleri ve son olarak da Hz. Muhammed (sav) ve onun getirdiği Hz. Kur’an-ı inkar etmelerini ve ona karşı kin beslemelerini bildirmektedir. Kendilerinden önceki Peygamberlere ve getirdiklerine karşı tutumlarına bakacak olursak Hz. Musa da, Hz. İsa da yahudilere elçi olarak göndermişlerdi. Fakat Hz. İsa’yı yahudiler yalanladı, sayıca çok az kişi ona iman etti, fakat ondan sonra başka kavimler o dine tabi oldular.

Yahudiler Hz. Musa’ya karşı çok acımasız ve nankördüler. Kendilerini Firavundan kurtaran ve kendilerine peygamber olarak gönderilen Hz. Musa’ya eziyet etmeleri, karşı koymaları ve Allah-u Teala’nın onlara bahşettiği nimetlere karşı nankörlükleri çeşitli şekillerde gerçekleşmiştir. Hz. Musa onların sapıklıklarını düzeltmek için çok zor ve meşakkatli bir mücadeleye girişmişti. Kuran-ı Kerim’in bizlere naklettiği Beni İsrail kıssaları ile bu mücadeleyi açıklamaktadır. Bunlardan uzun bir şekilde bahsetmeye gerek yok. Bütün bu anlatılan kıssalarda yahudilerin tavırlarını Kur’an-ı Kerim’in nasıl açıkladığına bir bakalım. Allah (cc), Hz. Musa’nın kavmine söyle hitap ettiğini bildirmektedir:

"Bir zaman Musa kavmine: Ey kavmim! Benim, Allah'ın size gönderdiği elçisi olduğumu bildiğiniz halde niçin beni incitiyorsunuz? demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini saptırmıştı. Allah, fâsıklar topluluğunu doğru yola iletmez." (saff 5)

Burada Allah (cc), Hz. Musa’nın kavmine karşı kırgınlık içerisinde söylediği sözleri anlatıyor ve İsrailoğulları’nın onun Allah’ın elçisi olduğunu bildikleri halde ona eziyet ettikleri ve doğru yoldan saptıklarını net bir şekilde ifade ediyor. İsrailoğulları’nın Hz. İsa’ya karşı tavırları da öncekinden farksızdı. Onu yalanladılar ve daha da ileri gidip onu öldürmeye kalktılar. Hz. İsa’nın kavmine hitabını Kur’an-ı Kerim söyle açıklıyor:

“Hani Meryem oğlu İsa da demişti ki: Ey İsrailoğulları muhakkak ki ben Allah’ın size peygamberiyim. Benden önceki Tevrat’ı doğrulayan ve benden sonra gelecek ve adı Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyenim.” (Saff 6)

İşte Hz. Musa da, Hz. İsa da böyle seslendi kavimlerine, ancak İsrailoğulları’nın tavrı her zamanki gibi inkâra veya zor durumda inanıp sıkıntı geçince sözlerinden caymayla sonuçlandı. Aynı şekilde Hz. İsa’ya tabi olduklarını söyleyen Hristiyanlar da sözlerinden caydılar ve verdikleri sözü unuttular. Kuran-ı Kerim’de İsrailoğulları’nın bu döneklikleri şöyle anlatılmaktadır:

“Andolsun ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. (Kefil olarak) içlerinden on iki de başkan göndermiştik. Allah onlara şöyle demişti: Ben sizinle beraberim. Eğer namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah'a güzel borç verirseniz (ihtiyacı olanlara Allah rızası için faizsiz borç verirseniz) andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve sizi, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkâr yolunu tutarsa doğru yoldan sapmış olur.” (Maide 12)

“Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrat'ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.” (Maide 13)

"Biz Hıristiyanlarız" diyenlerden de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine zikredilen (verilen öğütlerin veya Kitap’ın) önemli bir bölümünü unuttular. Bu sebeple kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah onlara yaptıklarını haber verecektir.” (Maide 14)

“Andolsun ki İsrailoğulları’nın sağlam sözünü aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Ne zaman bir peygamber onlara nefislerinin arzu etmediğini (ilâhî hükümleri) getirdi ise bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler.” (Maide 70)

Resul (sav)'e karşı tutumları da aynı şekildeydi, hatta daha da sert oldu. Son peygamberi kendi kavimlerinden beklediklerinden ve bu beklenti boş çıkınca kibir ve inatları yüzünden daha da azdılar. Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’de onların yaptıklarını haber verirken onların konumunu da ortaya koydu. Kuran-ı Kerim şöyle açıklamaktadır:

“Apaçık delil kendilerine gelinceye kadar Ehli kitap’tan ve müşriklerden inkârcılar (küfürden) ayrılacak değillerdi.

(İşte o apaçık delil,) Allah tarafından gönderilen ve tertemiz sahifeleri okuyan bir elçidir.

En doğru hükümler vardır şu sahifelerde.

Kendilerine kitap verilenler ancak o açık delil (Peygamber) kendilerine geldikten sonra ayrılığa düştüler.

Halbuki onlara ancak, dini yalnız O'na has kılarak ve hanifler olarak Allah'a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur.

Ehl-i kitap ve müşriklerden olan inkârcılar, içinde ebedî olarak kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte halkın en şerlileri onlardır.” (Beyyine 1-6)

Ehli kitap Hz. Muhammed (sav)’e ve getirdiği dine tabi olmaları gerekirken, onlara karşı geldiler ve inkar ettiler, aynı önceki peygamberlere yaptıkları gibi. Onların kafir olduklarını yüce Allah şöyle bildirdi:

"Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesîh'dir" diyenler andolsun ki kâfir olmuşlardır. De ki: Öyleyse Allah, Meryem oğlu Mesîh'i, anasını ve yeryüzündekilerin hepsini imha etmek isterse Allah'a kim bir şey yapabilecektir (O'na kim bir şeyle engel olabilecektir)! Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah'a aittir. O dilediğini yaratır ve Allah her şeye tam manasıyle kadirdir.” (Maide 17)

“Onlara katımızdan gerçek gelince, ‘Mûsâ’ya verilen (mucize)lerin benzeri niçin buna da verilmedi’ dediler. Onlar daha önce Mûsâ’ya verilen (mucize)leri inkar etmemişler miydi? Onlar, ‘İki sihirbaz birbirlerine destek oluyor’ dediler. ‘Biz hepsini inkar ediyoruz’ dediler.” (Kasas 48)

İşte bu ayetlerde göstermektedir ki; Allah-u Teala onlara hakkıyla kulluk etmeyi emrettiği halde onların bu tavırları kendilerini kafir konumuna düşürmüştür. Merhamet sahibi yüce Allah onlara son bir fırsat tanıyor, yani son gelen Peygambere Muhammed (sav)'e ve son din İslam’a uymalarını emrediyor. Kasas Süresinin 48. Ayetinde de belirttiği gibi Ehli Kitap, önceki Peygamberlere tabi olmayarak kafir oldukları gibi, İslam’ı da inkâr ederek kafir oldular. Demek ki, İslam’dan önce de onlar yine kafir konumundaydı. Çünkü onlar Hz. Musa’nın getirdiklerini de inkâr ediyorlardı veya gizliyorlardı. Yine Kur’an-ı Kerim Ehli Kitap’a şöyle hitap ediyor:

“Ey ehl-i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah'ın âyetlerini inkâr edersiniz?

Ey ehl-i kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?” (Ali İmran 70-71)

“De ki: Ey ehl-i kitap! Allah yaptıklarınızı görüp dururken niçin Allah'ın âyetlerini inkâr edersiniz?

De ki: Ey ehl-i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek müminleri Allah yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir." (Ali İmran 98-99)

Allah-u Teala Ehli Kitap’ın Hz. Muhammed’i son Peygamber, İslam’ın da son din olduğunu bildikleri halde inkar ettiklerini beyan ediyor. Fakat onlar inatları ve kibirleri yüzünden inkar ettiler. Kurtuluşu değil, azabı hak ettiler. Ehli Kitap’ın bu gerçeği bildiklerini Allah (cc), o günkü toplumda emin olmak için kullanılan bir tabirle beyan etmektedir. Ehli Kitap’ın bu gerçeği bildiklerini söyle açıklıyor:

“Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir gurup bile bile gerçeği gizler.” (Bakara 146)

Bütün bu Naslar Ehli Kitap’ın kafir olduğunu açıkladığı halde, bugün alim maskesi giyinmiş ve onlara tabi olan Müslümanlar, önceki dinlerinde Allah-u Teala tarafından gönderildiğine dayanarak, Ehli Kitap’ın tahrif edilmiş ve siyasi akideden mahrum olan dinleri üzere kaldıkları müddetçe, Allah (cc)'ı ve kıyamet gününü inkar etmedikleri taktirde, müminler gibi hak yol üzere olduklarını ve cennete gideceklerini savunuyorlar. Oysa Kur’an-ı Kerim, Ehli Kitap’ın elinde olan mevcut Tevrat ve İncil’in tahrif edilgini bildirmektedir. Nasıl olur da insanlar tarafından değiştirilmiş bir kitap Allah-u Teala’nın kelamı olur? Yine bu kişiler Ehli Kitap’ında cennete gideceğini iddia etmektedirler. Aynı iddiayı yahudi ve Hristiyanlar da o zaman gündeme getirmişlerdi. Ancak Allah-u Tela’nın cevabi gecikmedi ve şöyle buyurdu:

“(Ehl-i kitap:) Yahudiler yahut Hıristiyanlar hariç hiç kimse cennete giremeyecek, dediler. Bu onların kuruntusudur. Sen de onlara: Eğer sahiden doğru söylüyorsanız delilinizi getirin, de.

Bilâkis, kim muhsin olarak yüzünü Allah'a döndürürse (Allah'a hakkıyla kulluk ederse) onun ecri Rabbi katındadır. Öyleleri için ne bir korku vardır, ne de üzüntü çekerler.” (Bakara 111-112)

Herhalde bu insanlar bu ayetleri hiç görmüyorlar ve yahut islerine mi gelmiyor? Bunu yaparken de bazı ayetleri içinden seçip delil göstermeye çalışıyorlar. Bu ayetlerden bir tanesi de aşağıdaki ayettir:

“Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak Allah’ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır.

Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir.” (Ali imran 113-114)

Oysa bir konuyu incelerken o konuyla ilgili bütün Naslara bakmak gerek. Ayetlerin bir kısmını göz ardı edip bir ayetle açıklanmaya kalkılırsa böyle yanlış ve tehlikeli fikirlerin çıkması kaçınılmazdır. Kur’an-ı Kerim bir bütündür ve ayetler bir çok yerde bir diğerini açıklamaktadır. Allah (cc) bunu yapanları şöyle tehdit etmektedir:

“…Yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvalık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir.” (Bakara 85)

Delil olarak getirdikleri bu ayetleri Allah-u Teala bir önceki ayetlerinde söyle açıklamaktadır:

“Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler (mümin olanlar) var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.” (Ali İmran 110)

İşte bu ayet o kişilerin artık ehli kitaptan yani yahudilerden ve Hıristiyanlardan değil müminlerden olduğunu çünkü onların İslam’a iman ettiklerini bildirmektedir. Ehli kitaptan Allah-u Teala ancak mümin olurlarsa razı olur. Mümin olabilmeleri için ise, Allah (cc), Resul (as)'a, Kur’an-ı Kerim’e, Meleklerine, Kıyamet gününe, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna iman etmeleri gerek. Bu konuyla ilgili yüce Allah söyle buyurdu:

“Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitap’a ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyla sapıtmıştır.” (nisa 136)

Buna benzer birçok ayet vardır. Kesinlikle Naslar Ehli Kitap konumunda Allah-u Teala’nın razı olmadığını göstermektedirler. Önceki Kitapların neshedildiğini ve hükmünün kaldırıldığını bildiren açık ayetler de vardır. Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:

“Bu kitabı sana hak olarak indirdik, ki eski kitapları tasdik ediyor ve onlara da egemendir. Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. (Ey ümmetler!) Her birinize bir şerîat ve bir yol (metod) verdik...” (Maide 48)

Ve kafir olarak kaldıkları müddetçe onların hepsi cehennemdedir. Allah-u Teala ancak iman etmeleri karşılığında onlara cenneti vadetmektedir. Nitekim Allah (cc) söyle buyurdu:

“Eğer kitap ehli iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, muhakkak onların kötülüklerini örterdik ve onları Naim cennetlerine koyardık.” (Maide 65)

Ve diğer bir ayetle de Allah indinde kabul gören dinin ancak İslam olduğunu ve diğer hiçbir dinin kabul görmeyeceğini, ancak Allah (cc) müminlerden razı olacağını beyan etmiştir.

“Allah nezdinde hak din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur.

Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: "Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a teslim ettim." Ehl-i kitaba ve ümmîlere de: "Siz de Allah'a teslim oldunuz mu?" de. Eğer teslim oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görmektedir.” (Ali imran 19-20)

 

Devamı gelecek sayıda…

YIL 15  SAYI 177-178  RECEB-ŞABAN 1425 / EYLÜL-EKİM 2004

Yukarı