“İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir
isimdir! Kim de tövbe etmezse işte onlar zalimlerdir.”
(Hucurat 11)
Dehşet dolu görüntüler ışığında haçlı
orduları
ve fasıklar güruhu zafer sarhoşluğu içerisinde
Afgan topraklarında terör estirmektedirler.
Utanmıyorlar!.. O,
fasıklar güruhu yaptıkları
cürümden sıkıntı duymuyorlar!... Büyük bir hıyanetin
ardından cesetlere dahi tahammül edemeyen, İslamî değerleri
hiçe sayan, kafir askerler öncülüğünde hareket eden, o düşünce
mekanizmasını
kaybetmiş bir yığın insan...
Ne yapıyor bunlar?! Kimlere hizmet
ediyorlar?!
İslamın hiçbir değeriyle bağdaşmayan amellerini
neyi ölçü alarak icraata döküyorlar?! Emirlerine âmade
oldukları kafirlerin dahi zulmünü aşan cesetleri taşlama,
kurşun sıkma, tekmeleme ve
bütün bunları teşhir etme cüretkarlığını, zulümatını
dünya kamuoyu karşısında yüzleri bile kızarmadan, utanmadan yapabilmektedirler.
Yoksa onlar bu cürümleriyle kafirlere dostluklarının hat
safhaya ulaştığını, samimiyetlerini acaba ima etmek mi
istiyorlar?! Onlar Allah’ın buyurduğu
gibi;
“Müminleri bırakıp da kafirleri dost
edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi
arıyorlar?” (Nisa
139)
Kafirlere karşı cephe almaları gerekirken,
haçlı ordularının İslam beldelerini gasbetmelerine göz
yuman, onlara tevazu ile yaklaşan, her türlü
maddi ve manevi desteği sağlayan Kuzey ittifakı ve
bunların arkasında olan sözde Müslüman ülkeler, izzet ve
şerefi kafirlerin yanında bulma vehmine kapılmışlardır?!
Yukarıda geçen
ayeti kerimede beyan edildiği gibi ancak
imanlarında sadakat göstermeyenler için
fasıklık vardır.
Fasıklığın ameli ise zalimliktir. Onlar bu halleriyle
zalimlerden daha da zalim olmuşlardır. Şu ana kadar da hiçbir
zalim topluluk
dünya üzerinde izzet ve şeref bulmuş değildir
ve de bulamayacaktır.
Kafirleri dost edinenler ancak onların kulu,
kölesi ve bekçisi olurlar. Allah (cc) nezdinde alçaldıkları
gibi dünyada da onurlu bir yaşamdan soyutlanarak
sürüngenler gibi yaşarlar.
Dün İngilizlerle işbirliğine girerek Hilafeti
ortadan kaldıranlar, kafirlerin yanında çağdaşlık
naraları atarak izzet aramaya koşmuşlardı.
Bakın bugünki hallerine!.. Haysiyetsizlik, şerefsizlik,
kölelikten başka ne kazanabildiler?!
Hatta onlarda öyle bir haslet oluştu ki, onurlu yaşamayı
kendilerine haram kıldılar.
İşte Türkiye cumhuriyetinin hali!.. Cami
kapılarındaki dilencilerin konumundan da aşağılara düşerek
alçalmışlardır. Çünkü o dilenciler
kilise kapılarına giderek taşıdıkları vasıflarını
lekelemek istemezler. “Ulus devleti” diye yırtınanlar
ise, bugün Amerika ve Avrupa’nın kapı âsitanlarını
yalayarak beş kuruş için bütün
haysiyetlerini satmışlardır. Oysa ki onlar yıllar
önce kendilerini şerefli kılan bir idari mekanizmayı yok
ederek kafirlere destek vermişler,
kafirlerin İslam topraklarını parçalamalarına ortak
olmuşlar, ümmetin mallarının sömürülmesi için bütün
imkanları seferber etmişlerdir. Halen de bu sadakatlarını
hiç aksatmadan yerine getirmektedirler.
Öyle olmasına rağmen, kafirler sömürülerini daha da kökleştirerek,
kapı
kullarını küçümseyerek onlarla alay ediyorlar. Kuklalarına
daha
önceleri ara sıra attıkları kemikleri de atmaz oldular.
Bütün bunlara rağmen o hain idareciler halen utanmıyorlar!..
Alçakça yaşamayı kendilerine gurur meşalesi yapıyorlar!..
Kafirlerin fikri, siyasi
ekonomik sömürgelerinin pekişmesi için
ümmeti açlık ve sefalet içerisine ittikleri yetmezmiş
gibi, birde salyasını sağa sola saçarak saldıran haçlı
kuduz köpeklerine destek oluyorlar. Yazıklar
olsun size!..
Utanmıyorlar!.. “Eğer Taliban yok edilmeseydi
oradaki rejim bütün Orta Asya’yı saracak, onunla da
kalmayıp bize de sıçrayacaktı.”
diyen Ecevit, Allah’ın düşmanlarını dost edinerek
zalimlerden olduğunun altını çizmektedir.
Kalbinde iman olmayan, Allah’a inanmayan bir kimsenin küfrü
elbette artar. Allah (cc) onlar hakkında
şöyle buyuruyor:
“İman edip sonra inkar edenleri, sonra
yine iman edip tekrar inkar edenleri, sonra da inkarlarını
arttıranları Allah ne bağışlayacak, ne de onları doğru
yola iletecektir.”
(Nisa 137)
Bu vasıflara sahip
olan hain Pakistan lideri Müşerref’in
icraatlarına bir bakın! Pakistan halkının üzerine nasıl
da hışımla gidiyor. Müslümanları yalnız bırakıp,
kapı kulu olduğu Amerika’ya
her türlü imkanları sunarak sadakatini
nasıl da gösteriyor!.. Kafirlere karşı gayet ince ve
zarif, ABD ve sömürgeci kafirleri protesto eden Müslüman
göstericilere karşı acımasızca
davranan, onların üzerine kurşun yağdıran, Müslümanları
yönlendiren ve önde gelen kişileri zindanlara tıkan, aç-susuz
insanların sınırdan içeri girmesine engel olan zalim biri
değil mi?!. Hava ve kara sahasını haçlı ordularının
kullanımına açan, sivillerin öldürülmesine hiç aldırış
etmeyen bu şahsın gaddarlığı bunlarla
da kayıtlı değildir. Keşmir Müslümanlarının
yıllardır Hindistan zulmüne maruz
kalmasını onaylayan da budur. Oysaki kafirler
her defasında kendisini küçültmüyorlar mı? Aynen Ecevit
gibi, alacağı krediler için IMF’in kapı atebelerini yalamıyor
mu? Ekonomisini, silahını
elinden almak isteyen Amerikanın siyaseti açıkça
üzerinde tezahür ederken,
onlarla dost olmayı kendilerine nasıl
layık görüyorlar? Böylesi
bir töhmet altında yaşamaktan utanmıyorlar
mı?!.
Doğru!.. Zalim olanlar izzet ve şeref aramazlar.
Aynen Arafat, Kral Abdullah, Kaddafi, Kral Faht, Saddam ve diğerleri
gibi. Onlar Allah
(cc) nun buyurduğu gibi:
“Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar
zalimlerin kendileridir.” (Tevbe 23)
İmanlarından dönüp (iman ettikleri de bir
muammadır) fasık olanlar gerçeklerden uzak kalmayı,
inkarlarını pekiştirmek içinde övünç
kaynağı saydıkları zalimliklerini
uygulamayı bir yüce
vazife bilirler. Onlar için tek kural vardır o da; zalimlik.
Zalimliklerini kullanacakları
tek bir alan vardır o da Müslüman halk.
Kural tanımayan, İslam’la
bağdaşmadığı gibi hiçbir hak ve hukuka sığmayan,
insanlığın dahi nefret duyduğu bu tavırlar kabul edilemez.
Bunu yapanlar daha dün Rus işgaline karşı
beraber, bir safta savaşan insanlardı. O gün sıktıkları
kurşunları, gerçekleştirdikleri taarruzları
“Allah’u Ekber” nidalarıyla süslüyorlardı. O gün,
Rus istilasına karşı direnenler bugünkü hallerini
nasıl izah edebilirler?! O gün sadece Rus istilasını
kabullenmeyenler, bugün dünya kafirleri ve onların
uşaklarının istilasının hizmetçisi
olmayı neye bağlıyorlar?! Ellerini kaldırıp,
yüzleri kızarmadan bir de
Allah’a dua ediyorlar, utanmıyorlar!..
Allah (cc) onların bu tavırlarının kabul edilemezliğini şöyle
bildiriyor:
“Allah onları mağfiret edecek değildir.”
(Nisa 137)
Uygarlık dedikleri ve uygarlık adına yaptıkları
savaş bu mu?!. Önüne gelen her şeyi yakıp-yıkan,
dünya kamuoyunu yalanlarla aldatan,
iletişim ağlarını hegemonyaları altına alarak
bütün medyada İslam düşmanlığı yapan kirli bir
savaş!.. Bütün bunları uygarlık zannedip,
adaletsizliğin peşine takılanlar utansınlar... Mümin
olmayanlarda, onları dost edinenlerde hiç adalet olur mu?..
Adaleti uygulayacak
olan ancak tam anlamıyla Allah’a iman edenlerdir. Şu ayeti
kerimede Allah (cc) adaleti ayakta tutacakların,
koruyucuların ve uygulayıcıların ancak müminler olduğunu
bildiriyor:
“Ey iman edenler ! Adaleti ayakta tutanlar
olunuz.” (Nisa 135)
Bu hüküm, adalet konusunu özelleştirerek
Müslümanlara
has kılmaktadır. Müslümanlar her halükarda
adaleti bırakamazlar. Hele hele bu kendi aralarında olursa
asla!.. Allah (cc) şöyle
buyuruyor:
“Ey iman edenler!
Allah için hakkı ayakta
tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa
duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli
olun; bu, Allah
korkusuna daha çok yakışan (bir davranış)
tır. Allah'a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla
bilmektedir.” (Maide 8)
Bütün bunlar gün gibi ortada iken kafirlerden
adalet beklemek, onların yanında izzet aramak Müslümanlığın
vasfında asla yer edinemez.
Küfrü ve kafirleri dost kabul edenler gittikleri her yere
sadece ve sadece zulüm götürmüşlerdir. Zülüm taşıyan
her kim olursa olsun
izzet vasfından uzaktır. İzzet vasfı o kadar yücedir ki,
ona ancak Allah ve Resulünün getirdiklerine
kayıtsız şartsız inananlar sahip olabilir.
Allah (cc); kafirlerin, yahudilerin, hain
kukla liderlerin ve bütün şer odaklarının yanında
izzet arayanların bunu asla bulamayacaklarını bildirerek.
“İzzet mi arıyorlar?”
sorusuyla da onların ne denli bir gaflet içerisine düştüklerini
gösteriyor. Başka bir ifade ile; Amerikanın, Rusya’nın,
İngiltere’nin, Fransa’nın, Türkiye’nin, Pakistan’ın,
İran’ın ve diğerlerinin
yanında izzet mi var ki?.. Elbette ki hayır! Onlar
Allah’ın düşmanıdırlar. Allah (cc) düşmanlarıyla
birlikteliği yasaklamıştır. Şu ayette olduğu
gibi:
“Ey iman edenler!
Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız,
benimde düşmanım, sizinde düşmanınız olanlara sevgi göstererek,
gizli muhabbet besleyerek
onları dost edinmeyin. Oysa onlar, size
gelen gerçeği inkar
etmişlerdir.”( Mümtehine 1)
Onların yanında izzet, şeref, haysiyet ve
insanlık namına hiçbir şey yoktur. Şu kesinlikle bilinmelidir
ki, izzetin tümü, kuvvet ve kudretin tamamı Allah’a
mahsustur. Bundan dolayı
da Allah kendini dost edinenleri asla mahzun bırakmayacaktır.
Dinine yardım edip onu hakim kılmak için çalışanlar,
kafirlerin dümenine kapılmayarak bugün
İslam aleminde kafirlerin her türlü sömürgesine
karşı mücadele verenler izzetlidir, şereflidir.
Onlar Allah’ın dostudurlar ve Allah katında
imanlarına sadık kaldıkları müddetçe
aziz olarak kalacaklardır.
“İzzet Allah için, Allah’ın Resulü
için, ve müminler içindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.”
(Münâfıkûn 8)
Not: Muhterem okurlarımız,
Dergimizin 143 sayısı 3. sayfasında (Hilafet'in Sözü)
yanlışlıkla; “Kafirlerin, Müslümanların
devletlerine...”
tabiri kullanılmıştır. Doğrusu ise, “Müslüman
beldelerine” olmalıdır. Bu hatadan dolayı
sizlerden özür diliyoruz.
|