Ana Sayfa YIL 13   SAYI 144   RAMAZAN 1422   ARALIK 2001 E-Mail

İZZETİ BATIDA ARAYANLAR ZİLLETE DÛÇAR KALIRLAR

Hilafet Dergisi

“İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tövbe etmezse işte onlar zalimlerdir.” (Hucurat 11)

Dehşet dolu görüntüler ışığında haçlı orduları ve fasıklar güruhu zafer sarhoşluğu içerisinde Afgan topraklarında terör estirmektedirler.

Utanmıyorlar!.. O, fasıklar güruhu yaptıkları cürümden sıkıntı duymuyorlar!... Büyük bir hıyanetin ardından cesetlere dahi tahammül edemeyen, İslamî değerleri hiçe sayan, kafir askerler öncülüğünde hareket eden, o düşünce mekanizmasını kaybetmiş bir yığın insan...

Ne yapıyor bunlar?! Kimlere hizmet ediyorlar?! İslamın hiçbir değeriyle bağdaşmayan amellerini neyi ölçü alarak icraata döküyorlar?! Emirlerine âmade oldukları kafirlerin dahi zulmünü aşan cesetleri taşlama, kurşun sıkma, tekmeleme ve bütün bunları teşhir etme cüretkarlığını, zulümatını dünya kamuoyu karşısında yüzleri bile kızarmadan, utanmadan yapabilmektedirler. Yoksa onlar bu cürümleriyle kafirlere dostluklarının hat safhaya ulaştığını, samimiyetlerini acaba ima etmek mi istiyorlar?! Onlar Allah’ın buyurduğu gibi;

“Müminleri bırakıp da kafirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar?” (Nisa 139)

Kafirlere karşı cephe almaları gerekirken, haçlı ordularının İslam beldelerini gasbetmelerine göz yuman, onlara tevazu ile yaklaşan, her türlü maddi ve manevi desteği sağlayan Kuzey ittifakı ve bunların arkasında olan sözde Müslüman ülkeler, izzet ve şerefi kafirlerin yanında bulma vehmine kapılmışlardır?! Yukarıda geçen ayeti kerimede beyan edildiği gibi ancak imanlarında sadakat göstermeyenler için fasıklık vardır. Fasıklığın ameli ise zalimliktir. Onlar bu halleriyle zalimlerden daha da zalim olmuşlardır. Şu ana kadar da hiçbir zalim topluluk dünya üzerinde izzet ve şeref bulmuş değildir ve de bulamayacaktır.

Kafirleri dost edinenler ancak onların kulu, kölesi ve bekçisi olurlar. Allah (cc) nezdinde alçaldıkları gibi dünyada da onurlu bir yaşamdan soyutlanarak sürüngenler gibi yaşarlar.

Dün İngilizlerle işbirliğine girerek Hilafeti ortadan kaldıranlar, kafirlerin yanında çağdaşlık naraları atarak izzet aramaya koşmuşlardı. Bakın bugünki hallerine!.. Haysiyetsizlik, şerefsizlik, kölelikten başka ne kazanabildiler?! Hatta onlarda öyle bir haslet oluştu ki, onurlu yaşamayı kendilerine haram kıldılar.

İşte Türkiye cumhuriyetinin hali!.. Cami kapılarındaki dilencilerin konumundan da aşağılara düşerek alçalmışlardır. Çünkü o dilenciler kilise kapılarına giderek taşıdıkları vasıflarını lekelemek istemezler. “Ulus devleti” diye yırtınanlar ise, bugün Amerika ve Avrupa’nın kapı âsitanlarını yalayarak beş kuruş için bütün haysiyetlerini satmışlardır. Oysa ki onlar yıllar önce kendilerini şerefli kılan bir idari mekanizmayı yok ederek kafirlere destek vermişler, kafirlerin İslam topraklarını parçalamalarına ortak olmuşlar, ümmetin mallarının sömürülmesi için bütün imkanları seferber etmişlerdir. Halen de bu sadakatlarını hiç aksatmadan yerine getirmektedirler. Öyle olmasına rağmen, kafirler sömürülerini daha da kökleştirerek, kapı kullarını küçümseyerek onlarla alay ediyorlar. Kuklalarına daha önceleri ara sıra attıkları kemikleri de atmaz oldular. Bütün bunlara rağmen o hain idareciler halen utanmıyorlar!.. Alçakça yaşamayı kendilerine gurur meşalesi yapıyorlar!.. Kafirlerin fikri, siyasi ekonomik sömürgelerinin pekişmesi için ümmeti açlık ve sefalet içerisine ittikleri yetmezmiş gibi, birde salyasını sağa sola saçarak saldıran haçlı kuduz köpeklerine destek oluyorlar. Yazıklar olsun size!..

Utanmıyorlar!.. “Eğer Taliban yok edilmeseydi oradaki rejim bütün Orta Asya’yı saracak, onunla da kalmayıp bize de sıçrayacaktı.” diyen Ecevit, Allah’ın düşmanlarını dost edinerek zalimlerden olduğunun altını çizmektedir. Kalbinde iman olmayan, Allah’a inanmayan bir kimsenin küfrü elbette artar. Allah (cc) onlar hakkında şöyle buyuruyor:

“İman edip sonra inkar edenleri, sonra yine iman edip tekrar inkar edenleri, sonra da inkarlarını arttıranları Allah ne bağışlayacak, ne de onları doğru yola iletecektir.” (Nisa 137)

Bu vasıflara sahip olan hain Pakistan lideri Müşerref’in icraatlarına bir bakın! Pakistan halkının üzerine nasıl da hışımla gidiyor. Müslümanları yalnız bırakıp, kapı kulu olduğu Amerika’ya her türlü imkanları sunarak sadakatini nasıl da gösteriyor!.. Kafirlere karşı gayet ince ve zarif, ABD ve sömürgeci kafirleri protesto eden Müslüman göstericilere karşı acımasızca davranan, onların üzerine kurşun yağdıran, Müslümanları yönlendiren ve önde gelen kişileri zindanlara tıkan, aç-susuz insanların sınırdan içeri girmesine engel olan zalim biri değil mi?!. Hava ve kara sahasını haçlı ordularının kullanımına açan, sivillerin öldürülmesine hiç aldırış etmeyen bu şahsın gaddarlığı bunlarla da kayıtlı değildir. Keşmir Müslümanlarının yıllardır Hindistan zulmüne maruz kalmasını onaylayan da budur. Oysaki kafirler her defasında kendisini küçültmüyorlar mı? Aynen Ecevit gibi, alacağı krediler için IMF’in kapı atebelerini yalamıyor mu? Ekonomisini, silahını elinden almak isteyen Amerikanın siyaseti açıkça üzerinde tezahür ederken, onlarla dost olmayı kendilerine nasıl layık görüyorlar? Böylesi bir töhmet altında yaşamaktan utanmıyorlar mı?!.

Doğru!.. Zalim olanlar izzet ve şeref aramazlar. Aynen Arafat, Kral Abdullah, Kaddafi, Kral Faht, Saddam ve diğerleri gibi. Onlar Allah (cc) nun buyurduğu gibi:

“Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.” (Tevbe 23)

İmanlarından dönüp (iman ettikleri de bir muammadır) fasık olanlar gerçeklerden uzak kalmayı, inkarlarını pekiştirmek içinde övünç kaynağı saydıkları zalimliklerini uygulamayı bir yüce vazife bilirler. Onlar için tek kural vardır o da; zalimlik. Zalimliklerini kullanacakları tek bir alan vardır o da Müslüman halk.

Kural tanımayan, İslam’la bağdaşmadığı gibi hiçbir hak ve hukuka sığmayan, insanlığın dahi nefret duyduğu bu tavırlar kabul edilemez. Bunu yapanlar daha dün Rus işgaline karşı beraber, bir safta savaşan insanlardı. O gün sıktıkları kurşunları, gerçekleştirdikleri taarruzları “Allah’u Ekber” nidalarıyla süslüyorlardı. O gün, Rus istilasına karşı direnenler bugünkü hallerini nasıl izah edebilirler?! O gün sadece Rus istilasını kabullenmeyenler, bugün dünya kafirleri ve onların uşaklarının istilasının hizmetçisi olmayı neye bağlıyorlar?! Ellerini kaldırıp, yüzleri kızarmadan bir de Allah’a dua ediyorlar, utanmıyorlar!.. Allah (cc) onların bu tavırlarının kabul edilemezliğini şöyle bildiriyor:

“Allah onları mağfiret edecek değildir.” (Nisa 137)

Uygarlık dedikleri ve uygarlık adına yaptıkları savaş bu mu?!. Önüne gelen her şeyi yakıp-yıkan, dünya kamuoyunu yalanlarla aldatan, iletişim ağlarını hegemonyaları altına alarak bütün medyada İslam düşmanlığı yapan kirli bir savaş!.. Bütün bunları uygarlık zannedip, adaletsizliğin peşine takılanlar utansınlar... Mümin olmayanlarda, onları dost edinenlerde hiç adalet olur mu?.. Adaleti uygulayacak olan ancak tam anlamıyla Allah’a iman edenlerdir. Şu ayeti kerimede Allah (cc) adaleti ayakta tutacakların, koruyucuların ve uygulayıcıların ancak müminler olduğunu bildiriyor:

“Ey iman edenler ! Adaleti ayakta tutanlar olunuz.” (Nisa 135)

Bu hüküm, adalet konusunu özelleştirerek Müslümanlara has kılmaktadır. Müslümanlar her halükarda adaleti bırakamazlar. Hele hele bu kendi aralarında olursa asla!.. Allah (cc) şöyle buyuruyor:

Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır. Allah'a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.” (Maide 8)

Bütün bunlar gün gibi ortada iken kafirlerden adalet beklemek, onların yanında izzet aramak Müslümanlığın vasfında asla yer edinemez. Küfrü ve kafirleri dost kabul edenler gittikleri her yere sadece ve sadece zulüm götürmüşlerdir. Zülüm taşıyan her kim olursa olsun izzet vasfından uzaktır. İzzet vasfı o kadar yücedir ki, ona ancak Allah ve Resulünün getirdiklerine kayıtsız şartsız inananlar sahip olabilir. Allah (cc); kafirlerin, yahudilerin, hain kukla liderlerin ve bütün şer odaklarının yanında izzet arayanların bunu asla bulamayacaklarını bildirerek. “İzzet mi arıyorlar?” sorusuyla da onların ne denli bir gaflet içerisine düştüklerini gösteriyor. Başka bir ifade ile; Amerikanın, Rusya’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın, Türkiye’nin, Pakistan’ın, İran’ın ve diğerlerinin yanında izzet mi var ki?.. Elbette ki hayır! Onlar Allah’ın düşmanıdırlar. Allah (cc) düşmanlarıyla birlikteliği yasaklamıştır. Şu ayette olduğu gibi:

“Ey iman edenler! Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, benimde düşmanım, sizinde düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onları dost edinmeyin. Oysa onlar, size gelen gerçeği inkar etmişlerdir.”( Mümtehine 1)

Onların yanında izzet, şeref, haysiyet ve insanlık namına hiçbir şey yoktur. Şu kesinlikle bilinmelidir ki, izzetin tümü, kuvvet ve kudretin tamamı Allah’a mahsustur. Bundan dolayı da Allah kendini dost edinenleri asla mahzun bırakmayacaktır. Dinine yardım edip onu hakim kılmak için çalışanlar, kafirlerin dümenine kapılmayarak bugün İslam aleminde kafirlerin her türlü sömürgesine karşı mücadele verenler izzetlidir, şereflidir. Onlar Allah’ın dostudurlar ve Allah katında imanlarına sadık kaldıkları müddetçe aziz olarak kalacaklardır.

“İzzet Allah için, Allah’ın Resulü için, ve müminler içindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler.” (Münâfıkûn 8)

Not: Muhterem okurlarımız,

Dergimizin 143 sayısı 3. sayfasında (Hilafet'in Sözü) yanlışlıkla; “Kafirlerin, Müslümanların devletlerine...” tabiri kullanılmıştır. Doğrusu ise, “Müslüman beldelerine” olmalıdır. Bu hatadan dolayı sizlerden özür diliyoruz.

YIL 13  SAYI 144  RAMAZAN 1422  ARALIK 2001

Yukarı