Ana Sayfa YIL 13   SAYI 144   RAMAZAN 1422   ARALIK 2001 E-Mail

HABER - YORUM

Hilafet Dergisi

Türkiye de İslam’a ve Müslümanlara Karşı Savaş Devam Ediyor

Amerikanın başlattığı İslam’a yönelik savaş kukla yöneticilerinde iştahını kabarttı. Türkiye’de medya dört koldan İslam’a ve değerlerine saldırıya geçti. Yeniden Türkçe ezan ve Türklere has bir din oluşumu gündemde hararetli tartışmalarla yerini aldı.

Başörtüsünü çıkartmak istemeyen ve onlara destek veren İlahiyat Fakültesinde okuyan 150 kız ve 200 erkek öğrencinin sınıfta kaldığı bildirildi. Trabzon Akçaabat’ta bulunan Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi’nde mescide kilit vuruldu. Meclis ve resmi yerlerde iftar yemeklerinin verilmesi yasaklandı. Kurban kesimine sınırlamalar getirildi.

TC hükümetinin bu saldırıları ilk değildir. Kurulduğu günden itibaren İslam’la savaştığını her defasında sergilemektedir. Yalnız bunun dozu bazen azalmakta bazen de artmaktadır. Bütün bu gelişmelere Türkiye Müslümanlarının sessiz kalması da etki etmektedir. Müslümanlar olarak bu uygulamalara dur demek gerekir.

Artık IMF’de Borçlu Devletleri İşgale Hazırlanıyor

Uluslararası Para Fonu IMF, borçlarını ödeyemeyecek durumdaki ülkelerin en uygun koşullarda iflas edebilmelerini öngören yeni bir plan hazırlıyor. Açıklamayı IMF birinci başkan yardımcısı Krueger yaptı. IMF planı, şu anda Arjantin`in içinde bulunduğu durumdaki gibi borçlarını kesinlikle ödeyemeyeceği ortaya çıkan ülkeler için geçerli olacak. Bu planda, hem ülkelerin, hem de alacaklılarının haklarının azami şekilde korunmasının amaçlandığı belirtildi.. Plana göre IMF`nin, iflas halindeki ülkelerin durumunun belirlenmesinde aktif rol oynaması öngörülüyor. Krueger, IMF planında şu dört ilkenin geçerli olacağını söyledi: Alacaklılar, iflas durumundaki ülkeyle yapılan görüşmeler sırasında, bu ülkeyi kendi devletlerindeki mahkemelere götürmeyecekler. İflas durumundaki ülkeler, görüşmelerde borç ödemeleri için bazı alacaklıları diğerlerine tercih etmeyecek.

İflas durumundaki ülkeye bu koşullarda bile yeni borç vermeyi kabul eden kuruluşların alacakları, diğer alacaklılardan önce tahsis edilecek. İflas anlaşması için alacaklıların tamamının değil, çoğunluğunun onayı yeterli olacak. Krueger planın, iflas durumundaki ülkeyle alacaklılar arasındaki meseleleri ele alacak uluslararası bir yargı sistemi gerektireceğini de belirtti.

IMF bu önerilerle, verdiği kredilerle önce borçlandıran daha sonra önerdiği reçetesi ile ekonomilerini çökerttiği ülkeleri denetimine almak için işgalini meşrulaştıracak iflas planını gündeme getirmekte. Sömürgecilik hegemonyasını sürdürmek ve korumak için yeni senaryolar üretmektedir. Yeni yapılanmaya göre borçlarını ödeyemeyen devlet iflas etmiş olacaktır ki; iflas eden hiçbir kurumun söz hakkı olmadığı gibi hiçbir devletinde söz hakkı bulunmaması anlamına gelir. Bu ise IMF’nin doğrudan o ülkenin denetimini eline geçirmesi demektir. Bunun canlı örneğini Türkiye’de görüyoruz. Yıllardır IMF boyunduruğunda aldığı kredilerle ezilen devlet önüne konan her şartı kabul ederek halkı ile birlikte ülkeyi Amerika’ya hibe etmeye hazırlanıyor. Derin devletin yahudi kanadı bir tepsi içerisinde Türkiye’yi ABD’nin önüne sunmuştur. Çaresizlik içerisinde kıvranan TC. hükümeti çareyi ancak halkına zulmetmekle çözmeye çalışmakta. Açıklanan tasarruf önlemleri paketinden sürekli vergi ve zam çıkmakta. Milletin elinde bulunan malı gasbetmek için yasalar düzenlenmektedir. IMF patentli pakette, milletin ise mezarı kazılıyor, devlet kurumları teker teker IMF güdümüne geçiyor. Lojmanlar ya çalışanların ellerinden alınıyor, ya da kira bedelleri fahiş oranlarda artırılıyor. Halk günden güne fakirleştirilerek aç bırakılmak isteniyor. Artık ülkede atamalardan tutun devletin küçültülmesi, bakanların azaltılması, siyasetin yeniden yapılanması, hazinenin kullanım yetkilerinin devredilmesi ile ilgili hususlarda artık Ankara’da ki IMF bürolarından yönetiliyor. İşte demokrasi, kapitalizm ve kapitalist ekonominin getirdiği sonuç budur. Yani işgal...

Afgan Halkı Ölüme Terk Edildi

Afganistan'daki Herat eyaletinin Valisi İsmail Han, 8-9 milyon Afganlının açlıktan ölmek üzere olduğunu söyledi.

Kafirlere her türlü imkanları sağlayarak petrolün tüm gelirlerini kafir Amerikanın Müslümanları kırması için seferber edenler bunun hesabını nasıl verecekler?

Ümmetin ortak olması gereken petrolü üç-beş sömürgeci kafire peşkeş çekenler koltuklarını korumak için hiç acıma hissi duymadan toplumları ölüme terk ediyorlar. Bu halleriyle onlar kafirlerin Müslümanları topluca yok etme planlarına destek vermektedirler.Yıllardır savaşın getirdiği yük altında ezilen Afgan halkı bir de Amerikan kafirinin zulmüyle karşı karşıya kalmıştır. Bombalamalar sonucunda tamamen harabeye dönen Afganistan’da, kışın yaklaşmasıyla açlıktan milyonlarca insanın ölümü söz konusudur. Kafirler çaldıkları Müslümanların servetleriyle refah içerisinde yaşarken, bu servetlere sahip olan Müslümanların mallarını gasp eden kafirlere ve onlarla işbirliği yapan hain idarecilerine sukut etmeleri şaşılacak şeydir. O hain idareciler değil mi İslam beldesindeki zenginlikleri kafirlere sunan?!.

Müslümanlar bu halden ancak İslam’a ve onun yönetimini hayata yeniden hakim kılmakla kurtulabilirler. İşte o zaman sırtında un torbalarını taşıyarak kapı kapı aç insan var mı diye dolanarak adaletin temellerini İslam değerleri üzerine bina etmiş Hz. Ömer gibi yöneticilere sahip olacaklar.

Hayret!.. Günlerdir Sesi Çıkmayan Müşerref Sonunda Konuştu: ABD, Yeraltı Kaynaklarını Ele Geçirecek

Müşerref, Pakistan’daki yerel medya yöneticileriyle yaptığı görüşmede, ABD’nin şimdilik amacının Afganistan’dan terörü(!) temizlemek olduğunu öne sürerek “Ama ABD’nin savaştan sonra Orta Asya’daki gaz ve diğer yeraltı kaynaklarına sahip olabilmek için Afganistan’da kalması mümkün gözüken bir ihtimal” dedi.

Bu idareciler ya kör-sağır veyahut ta basiretleri kapalı. Bu sözleriyle ne demek istiyor?!. Sanki hiçbir şeyin farkında değilmişçesine, sanki Amerikan kafirlerine bütün askeri, siyasi desteği sağlayan başkasıymışçasına olanları önemsemeyen bir eda içerisinde bu şekilde bir demeç vermesi hangi siyasi yapıya sığar. Galiba bunlar hafızasını kaybetmişlerdir!.. Ne yazık ki bugün İslam alemi Müşerref gibi her şeyi ile köleleşmiş, zihni bozuk, hiçbir şey hatırlamayan, ayakkabısını dahi unutup giden, beceriksiz, düşüncesiz asalak idarecilerin eline düşmüştür. Bunlara rıza göstermekle ümmet büyük bir vebalin altına girmektedir. O idarecilere susmak kafirlerin fikri ve maddi sömürgelerini kabullenmek anlamına gelir. Bunun hesabını vermek ise Allah indinde çok çetin olacaktır.

Amerika Dünyada Egemenliğini Korumaya Yemin Etti

09/11/01 tarihinde ABD başkanı Bush eski muharipler gününde bir konuşma yaptı. Bu konuşmada şöyle söyledi: “Biz dünyada Amerikan değerlerinin egemenliğini garanti etmek için savaşıyoruz.”

Daha önce de Bush Müslüman memleketi olan Afganistan’a savaş ilan edince; Haçlı savaşları başlattık demişti. Orta Doğuda onun komisyoncusu Mısır başkanı Hüsnü Mübarek efendisi olan Bush’u şöyle savundu “O dil sürçmesidir.” Oysa Bush, kendisinin dil sürçmesi yaptığına dair daha sonra hiç böyle bir açıklamada bulunmadı. Ancak onun müritleri bu sözü yorumlamaya kalktılar. Bu gün ise Bush, Amerikan değerlerinin hakimiyetini garanti etmek için savaştığını açıklıyor. Amerikan değerleri ise haçlı değerlerinden ayrı bir şey değil bir parçadır. Yani Bush başka bir şekilde aynı sözleri tekrar etmiştir. Komisyoncusu Mübarek bu sözler karşısında herhangi bir açıklamada bulunmadı. Çünkü, Bush bu sözlerle tepki toplamadı. Belki bir çok kişi bunun manasını düşünmedi veya düşünmek istemedi. Ayrıca, İslam dünyasındaki enformasyon araçları da bunun üzerinde durmadı. Belki maksatlı olarak ümmet bir şeyler anlar korkusuyla değinmekten kaçınmışlardır. Böyle bir şey yapmaya da cesaret edemezler. Çünkü onları yönlendiren Amerika ve Batıya tabi olan yönetici ve medya patronlarıdır.

Vatikan Dünya Dini Liderliğine Soyundu

Vatikan papazı II. Paul, bütün dinlerin mensuplarını, özellikle Müslümanları Roma’da, kutsal adam (!) Fransis Asisi’nin doğum yerinde 14/12/01 tarihinde beraber tapınmaya çağırdı. Aynı anda Katolik Hıristiyanları da o gün oruç tutmaya çağırdı. Bununla beraber terörizm (!) konusunda Amerika’ya destek vermeye çağırdı. Bu girişimlerden her düşünce sahibi papa Paul’un ne maksat güttüğünü anlar. Dinler arası diyalogdan maksat; Müslümanları Hıristiyanlara ve özellikle Amerika’ya boyun eğdirmektir. İslam’a karşı Batının ve başında Amerika’nın savaşını desteklemek ve onaylamaktır. Onlara göre, terörizmden maksat gerçek İslam’dır. Gerçek İslam ise, devletiyle mücessem olur. Batı ve Amerika İslam devleti veya başka ifadeyle Hilafeti kurmaya çalışanlarla savaşıyor. Onlar ancak varlığını kabul edebilecekleri ılımlı İslam’a çağırıyorlar. Kastettikleri ılımlı İslam(!) ise, İslam devletini içermeyen, Hıristiyanlar ve Yahudilerle diyalog kuran, cihada çağırmayan, İslam’ın yalnız iman, ibadet ve ahlaktan ibaret olduğunu kabullenen bir anlayıştır. Bu, İslami hayat nizamı ve devlet anlayışından uzaktır ve asla İslam’la bağdaşmaz. Allah’ın Resulüne indirdiği, Resulünün çağırdığı ve uyguladığı İslam; iman, ibadet, ahlak, muamelat ve ukubatın tümünü içerir.

Sırada Irak mı var?

Bütün dünya Afganistan’dan sonra hangi ülkenin Amerikanın ilk hedefleri arasında olduğunu merak ediyor. Bu arada günden güne sinsi planların ve anlaşmaların yapıldığı da ortaya çıkmakta. Suudi Arabistan’da yayınlanan El Hayat gazetesi Amerikalı, Türk ve İranlı yetkililerin başkent Ankara’da bir araya gelerek “Irak’ın toprak bütünlüğünün korunacağı ancak Saddam Hüseyin’in devrileceği” bir operasyon hakkında görüştü. 14 Ekim’de yayınlanan haberde Amerikalı askeri uzmanların, 2 bin 300 Peşmergeyi Irak’ın Türkiye sınırında olası bir harekat için hazırladığı ifade ediliyor. El Vatan el Arabi gazetesi ise ABD, İran, Pakistan, Türk ve Rus yetkililerin geçen Kasım’da Almanya’nın başkenti Berlin’de Saddam sonrası yönetimi görüştüğünü yazdı. Gazete, görüşmeye katılan İran İslam Devrim Muhafızları Konseyi yetkililerinin Irak Ulusal Kongresi lideri Ahmet Çelebi’ye verilen ABD desteğinin kesilip Saddam’ın yerine Kürt asıllı Şii Aras Kerim’in getirilmesini istedi. Bu şartla Saddam’ın devrilmesi için düzenlenecek operasyonda işbirliği yapmayı kabul ettiler.

Daha önce Irak'a bir müdahale yapılmasına kesinlikle karşı olduğunu belirten Milli Savunma Bakanı Çakmakoğlu, "yeni veri gelirse tavrımızı gözden geçiririz" dedi.

Daha önce Irak’a karşı düzenlenecek bir müdahaleye karşı olduğunu söyleyenlere ne oldu! Ne oldu da birden bire tavır değiştirip Amerikanın isteklerini kabul ediverdiler? Kana doymayan zalim Amerikanın hışmından korkan kuklaların görevi kafirlerin isteklerini olduğu gibi kabul edip yerine getirmektir. Bölgede daha önce etkin olan İngiltere sınırları değiştirmede tek söz sahibi idi. Şu an bu imkanlar Amerikanın eline geçmiştir ve Amerika istediği gibi bölgede sınır değişimine gidecektir. Alınan bu karar önünde duracak hiçbir devlet yoktur. Kuklalara düşen asil vazife ise bu işi kolaylaştırmaktır. Ayakta kalabilmek ve azami menfaatlerden yararlanabilmek için kendilerini ya İngiliz kafirinin veya Amerikan kafirinin kucağına atan köleler zillet içerisinde yaşamaya alışmışlardır. Bugün Afganistan’ı bu hale getiren, Irak’ı bölme planları yapanlara ortak olanların yarınlarına garanti mi verildi ki bu işe yöneldiler? Kendilerinin kafirler tarafından parçalanması, sınırların küçültülmesi ortada iken başka bir ülkeyi bölmeye ortak olanlara şaşmak gerek. Oysaki İslam onlara en güzel alternatifleri sunmaktadır. Küçülerek parçalanma yerine İslam devleti Hilafeti ikame edip, aradaki sınırları kaldırarak büyük bir güç olmalarını ve kafirlerin İslam beldelerindeki egemenliğine son vermelerini istiyor. Böylece hem ekonomik bakımdan hem de siyasi ve askeri bakımdan dünyada en güçlü devlet olarak yerlerini alacaklardır.

Müslümanı Müslüman’a Kırdırma Planı

MSNBC'nin bir haberine göre Afganistan'da ele geçirilen el-Kaide üyelerinin ABD askeri üslerinin bulunduğu Guam adasına götürülmeleri planlanıyor. Afganistan'da kendi askerleriyle doğrudan çatışmaya girmekten kaçınan ABD, el-Kaide örgütü mensuplarının 'infazları' konusunda da olağanüstü yöntemler kullanmayı planlıyor. CIA’nin, Afganistan'da yakalayacağı el-Kaide üyelerini Pasifik'teki Guam adasına götürerek infaz edeceği kaydedildi. CIA’nin infaz planı, Kuzey Irak'tan Guam'a nakledilen Peşmergelerin, el-Kaide elemanlarına karşı kullanılabileceği ihtimalini gündeme getirdi. Guam adası, Filipinlerin doğusundaki ABD'ye ait bir Pasifik adası. Guam ismi daha önce de Körfez Savaşı'ndan sonra Kuzey Irak'ta CIA Peşmergeleri olayı ile gündeme geldi. CIA'nin Kuzey Irak'ta 400 kadar Kürt Peşmergeyi ajan olarak kullandığı ve aileleriyle birlikte maaşa bağladığı ortaya çıktı. Peşmergelerin deşifre olması üzerine ABD, beş binin üzerinde Peşmerge ve ailesini gözlerden uzak olan Guam Adası'na götürdü. CIA, Peşmergeleri sıkı bir eğitimden geçirdi. Peşmergelerin bir kısmının FBI ajanı olarak yetiştirildikleri öne sürüldü. Peşmergelerin önemli bir kısmı tekrar Kuzey Irak'a götürülerek istihdam edildiler.

Bir dönemler esirleri arena meydanlarında birbiriyle dövüştürerek zevk alan kafir zihniyeti yeniden hortladı. Bu sefer meydanlarda beyinleri kafirlerin vermiş olduğu küfür fikirleriyle uyuşturulmuş esir Müslümanlarla Afganistan’da esir alınan Müslümanlar var. Kafir Amerika acımasızca bunları birbirine kırdırmak istiyor. Roma devrinin mirasını yüklenen Amerika Kuzey ittifakına da aynı imkanları tanıyarak binlerce müslümanı birbirine kırdırarak zevk alıyor. Yüzlerce esiri kurşuna dizen beyinsiz Müslümanlar kime hizmet ettiklerinin farkında değiller. Ellerinde film kameralarıyla olayları sanki bir filimmiş gibi görüntüleyen kafirlerse mutlu!..

Oysaki İslam Müslümanların birbirini katletmelerini haram kılmıştır.

İbn-i Ömer (ra) rivâyet olunduğuna göre:

Resûlullâh (sav): “Her Müslüman Müslümanın (din) kardeşidir. Müslüman Müslüman’a zulm etmez; Müslüman Müslümanı (başına gelen musîbette) terk etmez de; hangi Müslüman ki (Müslim) kardeşinin hâcetinde bulunursa, Allah da onun hâcetini kazâ eder; (Müslüman bir kul din kardeşinin yardımında bulundukça Allah da ona yardımda bulunur;) hangi Müslüman ki, bir Müslümandan dünyâ darlığını giderip şâd ederse, Allah da Kıyâmet gününde onun gussasını giderip mesrûr eder. Kim ki Müslüman kardeşinin (dünyâda ayıbını) örterse, Allah da kıyâmet gününde onun ayıbını örter” buyurmuştur.

Şaron, ABD'nin Girişiminden Hoşnut

KUDÜS: İsrail Başbakanı Ariel Şaron Amerikan yönetiminin özel görevlisi William Burns'u yeniden Orta Doğuya gönderme girişimini hoşnutlukla karşıladığını bildirdi. Şaron'un yaptığı açıklamada, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George W. Bush ve Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powell'in uluslararası terörle kayıtsız şartsız mücadeleden yana oldukları ifadesini kullanıyor. Bu arada İsrail ordusu yeniden Filistinlilerin özerk topraklarına girerek, Gazze Şeridi'ndeki Refah mülteci kampında çok sayıda konutu tahrip etti.

Elbette memnun olacak!.. İsrail elinden gelse dünyadaki bütün Müslümanların tümünü ortadan kaldırmak istemektedir. Buna gücü yetmediği için bu işi yapanların icraatlarına ortak olmak ve desteklemek en büyük vazifesidir. Çünkü diğer kafirlerde Filistin’de kendisinin Müslümanlara yaptığı katliamı ve zulmü destekliyor ve yardım ediyorlar. Allah’ın (cc) buyurduğu gibi:

“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tutarlar).” (Maide 51)

Amerika Gerçek Asker Ölü Sayısını Halkından Saklıyor

The News gazetesi, 35 ceset ve çok sayıdaki yaralının helikopterlerle Pakistan`ın Yakubabad kentindeki hava üssüne getirildiğini ve cenazelerin ABD`ye götürülmek üzere C-130 nakliye uçaklarına yüklendiğini yazdı. Ayrıca Kıbrıs Rum kesiminde yayın yapan bir yerel gazete İngiliz üssünde görev yapan adı açıklanmayan bir askeri yetkiliye dayanarak verdiği haberde; yüzlerce ceset torbası ısmarlandığını ve Afganistan’dan her gün onlarca ölü ve yaralı geldiğini yazdı. Bu ölülerin bazılarının parçalanmış, bazılarının da boğazları kesilmiş Amerikan askerleri olduğu haberin devamında yer aldı. Amerikan Savunma Bakanlığı yetkilisi Teğmen David Lapan ise, The News gazetesinin haberinin kesinlikle yanlış olduğunu söyleyerek, Afganistan`da şimdiye kadar yürütülen askeri operasyonlarda Amerikan tarafının hiçbir kayıp vermediğini savundu.

Şu ana kadar Amerika kendi çıkarlarına ve halkının tepkisine sebep olacak hiçbir haberi kabullenmek istememiştir.Çünkü kafirler dünyayı ve hayatI çok severler. Onlar için hayat ayette de buyrulduğu gibi çok tatlıdır:

“Kafir olanlar için dünya hayatı câzip kılındı. (Bu yüzden) onlar, iman edenler ile alay ederler.” (Bakara 212)

Kendi hayatlarını düşündükleri kadar başkalarının hayatının düşünmezler. Başkalarının hayatı onlar nezdinde çok ucuzdur. Bundan dolayı kendilerinden ölenler olursa bunu kamuoyundan saklarlar, karşı tarafın ölülerini ve işledikleri katliamları ve zulümleri ise saptırarak bütün dünyaya büyük bir şevkle yayarlar.

Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek Libya'ya Sürpriz Bir Ziyaret Yaparak Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi İle Görüştü.

Mısır Enformasyon Bakanı Safuat el Şerif, gazetecilere yaptığı açıklamada, görüşmede karşılıklı münasebetler ve Orta Doğu meselelerinin ele alındığını ve tarafların, Filistinlilerin hakları sağlanmadan yaygın bir barış anlaşmasının yapılamayacağı hususunda anlaştıklarını ifade etti. Mübarek'in ani Libya ziyaretine Şerif ile birlikte Dışişleri Bakanı Ahmed Mahir de katıldı.

İngiliz kuklaları son dönemler rota değiştirmeye başladılar. Amerika önce Hindistan’a kuklası Müşerref yolu ile el attı şimdi de Mübarekle (!) Libya’ya el atıyor. Bir nevi İngiliz sömürgeleri teker teker el değişmeye başladı. İngilizlerin son kalesi olan Türkiye'ye de bu günler bir şeyler oluyor. İngilizler sancılı bir döneme girdiler. Fakat şunu belirtmek gerekir ki; Amerika ile İngilizler arasında hiç fark yoktur. Onlar küfrün temsilcileri ve sömürgecilerdir. Amerika safında yer almak zelilliğin belki de boyutunu biraz daha artıracaktır. Hain idareciler de ancak menfaatlerini düşünürler. Olan bir top gibi sağa-sola atılan Müslümanlara olmaktadır.

Fransa günahlarından kaçamıyor

Sözde Ermeni soykırımını ‘yasal olarak’ tanıyan Fransa, bugünlerde, örtbas etmek istediği kendi yakın tarihi ile yüzleşiyor. “Özel Servisler, Cezayir 1955-1957” adlı kitabında bazen kendisinin emir verdiği, bazen de bizzat tanık olduğu, Fransız Ordusu’nun Cezayir’de yaptığı katliam, işkence ve yargısız infazları anlatan General Paul Aussaresses bugün yargı önüne çıktı. Fransa Savunma Bakanlığı, Cezayir’deki katliamların resmi makamların emir ve bilgisi dahilinde yapıldığını itiraf eden Aussaresses hakkında soruşturma açarken, Cumhurbaşkanı Jacques Chirac da emekli generale daha önce verilen liyakat nişanının geri alınmasını istemişti.

İslam ümmetine enjekte edilmeye çalışılan batı kültürünün gerçek çehresi işte budur. Onların nizamında sömürü, zulüm ve katliam vardır. Bunu artık geldikleri şu ortamda saklama gereği duymuyorlar. Bütün bu itiraflara rağmen hala demokrasiyi ölçü kabul eden, batılıların kültürünü İslam beldelerine taşımak isteyenler hala bu işlerine devam edecekler mi?!

YIL 13  SAYI 144  RAMAZAN 1422  ARALIK 2001

Yukarı