Birinci bölüm:
Hürriyet Radyosunun sunucusu Tenciz Gobava,
Moskova’da Orta Asya insan hakları savunma merkezi “Mimoral”
başkanı Vitaly Ponomareev ile bir röportaj yaptı. Önce şöyle
sunuş yaptı:
Tenciz Gobava: Özbekistan insan hakları
tarihinde yaşanan en utanç verici olay, yakın zamanda
Özbekistan güvenlik güçlerine ait hapishanelerinde vefat
eden Şafrok Rozimoradov’un dramı. Tutuklama sırasında
kendisi bulunmadığı halde oturduğu daire didik, didik aranırken
yasa dışı Hizb-üt Tahrir’e ait bildiriler bulundu. Bu
bildiriler, Hizb-üt Tahrir’e bağlı olduğu sanılan herkes
için suç unsuru sayılır. Zira bu suç şu anda Özbekistan’da
çok yaygın!
Özbekistan rejiminin fikri muhalefete karşı
en önemli kullandığı kalkan, Özbekistan anayasasının
Sovyetler birliği zamanında 58. ve 70. maddeleri de olduğu
gibi 159. maddesidir. Her ne kadar bu, dini motivasyon ile
ilgili bir durum da olsa, bu sadece şu anlama gelir: İslami
Hizb-üt Tahrir’e mensup olmaktır. Bu ise, laikliğe
başkaldırmak demektir ve “Anayasal rejime karşı kanlı
olarak karşı koymaya davet etmek” demektir. Burada,
Komünizm zamanında ve 70’li yıllarda “Komünizmi yıkmaya
yönelik davetler” adı altında kanuna karşı çıkanları
değerlendiren madde hakkında da konuşacağız. Bu madde
altında aşk kasideleri, fıkralar ve hatta müzik orkestraları
de yer alıyordu...
Şu anda Özbekistan’da binlerce tutuklu
159. madde gereğince yargılanmaktadırlar. Yaklaşık 7.000
ile 30.000 tutuklu işkence, hapis, ölüm tehlikelerine karşı
bırakılıyor. Suç ise (doğru veya yalan) Hizb-üt Tahrir’e
mensup olmak. Tıpkı Şafrom Rozimoradov gibi. Öyle ise, kimmiş
bu parti? Gerçekten de anlatıldığı kadar ürkütücü mü?
Yoksa kasıtlı olarak mi böyle gösteriliyor.
“Hürriyet Radyosu’nda Vitaly Ponomareev
ile görüştüm”
Tenciz Gobava: Vitaly, bana Hizb-üt
Tahrir’in ne zaman, nerede ve nasıl oluştuğunu? Ve bu
kavramın ne anlama geldiğini söyler misin?
Vitaly Ponomareev: Hizb-üt Tahrir Ortadoğu’da
50’lilerde ortaya çıktı. Kurucusu ise, Kudüs şer-i
mahkemesinde kadılık yapmış Takiyyuddin En-Nebhani’dir.
Daha sonra diğer bölgelere doğru yayılmaya başladı. Hizb-üt
Tahrir’in Orta Asya’ya nasıl sızdığı konusuna gelince:
Buradakiler bu konuda sürekli iki tarih söylerler. Benim
görüştüğüm Hizb-üt Tahrir gençleri, Vadi Fergane ve
Endican başta olmak üzere burada ilk halakalar 80’li yıllarda
oluşmaya başladığını söylerken, bazıları bu halakayı
oluşturan şahısların, kesin ifade ederek Hizbte ne üye ne
de destekleyen olmadıklarını söylüyorlar. Konu hakkında ki
Özbek resmi belgeler ise yapılan soruşturmalar sonucunda, bu
Hizbin Özbekistan’da 1991’de ortaya çıktığını gösterir.
Tabi birkaç sene sonra Hizbin üniteleri Orta Asya’nın
diğer ülkelerinde de çoğalmaya başladı.
Tenciz Gobava: Peki Hizb-üt Tahrir’in
ana düşüncesi nedir? Anladığım kadarıyla siyasetin tam
manasında bu parti siyasidir?
Vitaly Ponomareev: Evet, kendisi de şunu
söylüyor: “Biz dini bir parti değiliz. Biz ibadet
meselelerinin doğruluğunu veya yanlışlığını söz konusu
etmeyiz. İslam devleti olunca, yanlışları ve doğruları
anlamak için bütün alimleri toplayacaktır.” Yani onlar Sünnileri,
Şiiler ve diğer mezhep mensuplarını da içine alırlar. Onun
temel felsefesi, şeriatın kanunlarına muhakeme olunmasının
zorunluluğuna dayanır. Bu muhakeme ise, ancak İslam devletiyle
gerçekleşebilir. Dolayısıyla dünyada İslam devleti kurmak
zorunludur. Bu devlet ise evrensel olacaktır. Yani Hilafettir.
Tenciz Gobava: Yani bütün dünyada mı?
Hatta dinine mensup olmayan devletlerde mi?
Vitaly Ponomareev: Evet, onlar bunun çok
çabuk gerçekleşeceğini iddia ediyorlar. Özellikle Hilafet’in
ilk kurulacağı sıralarda. Bu devlet ilk önce bir veya
birkaç devlette şekillenecek. Daha sonra devletin sınırları
hızla genişleyecek. Böylelikle İslami fikirler, şu anda
İslam’a mensup olmayan insanlar arasında bile geniş tabana
yayılacak.
Tenciz Gobava: “Bağımsız gazetesi”
adlı gazetede geçen bazı alıntıları okumak istiyorum.
Hizb-üt Tahrir'in değiştirme metodu -Minhac- kitapçığında
denilmektedir ki: “Kapitalizm ve Komünizm kendisinden fışkırdığı
Sosyalizm gibi İslam'a taban tabana zıt olan gerici
ideolojiler. Hem insanın fıtratına aykırılar hem de
insanın ürettiği şeylerdir. Bu ideolojilerin gerici oluşları
bilinen bir gerçek, eksik oluşları ise açıktır. Ayrıca
onlar İslam’a aykırı oldukları için alınmaları da
haramdır”. Bütün bunlar Hizb-üt Tahrir'in değiştirme
metodu -Minhac- kitapçığında geçiyor. Gerçekten bu parti
Batıya karşı olup Batının değerlerini red ediyor mu?
Vitaly Ponomareev: Evet. Bu parti Batının
hayat anlayışına tamamen karşıdır. Nitekim Hizb-in
kültüründe “demokrasi küfür nizamıdır” adlı bir eser
vardır. Bu eser, Hizbin liderliğini 70’li yılların sonunda
üstadından devir alan ve şuanki emire aittir.
Tenciz Gobava: Peki alternatif olarak
Demokrasi yerine ne öneriyorlar?
Vitaly Ponomareev: Onlar alternatif
olarak -dediklerine göre- İslam devlet ve anayasayı
oluşturan şer-i hükümleri sunuyorlar. Genel olarak şu
denilebilir: İslam Hıristiyanlıktan apayrı bir dindir.
İslam’da dinin siyasetten ayrılma İdeolojisinin yeri
yoktur. İslam devleti düşüncesi İslam akidesinden
fışkırmaktadır.
Tenciz Gobava: Vitaly, bu İslam devletinin
temel ilkeleri nelerdir? Ve hangi taban üzerine kurulacak?
Vitaly Ponomareev: Kur-an’dan ve
Sünnetten alınan belli öneriler vardır...
Tenciz Gobava: Bunun tarihte örnekleri
varmıdır?
Vitaly Ponomareev: Tabi ki var. Nebi
zamanında bir devlet vardı ve dört Raşidi halifeler de vardı...
Tenciz Gobava: Bunun bu devirde olması
nasıl düşünülebilir? Acaba 21 yy. da İslam devletinin
kurulması ile ilgili teorik kuralları var mı? Hizbin bu konu
ile ilgili belgeleri var mı?
Vitaly Ponomareev: Tabi ki var. Hizbin
bir çok yayınları Londra’daki Arapça, İngilizce ve diğer
Avrupa dilleriyle İnternet’te mevcuttur. Şu anda bildiğim
kadarıyla İnternete Rusça olarak girmeyi planlıyorlar.
Tenciz Gobava: Peki Avrupa, bu partiyi ne
derece haklı görebiliyor?
Vitaly Ponomareev: Bu konunun bir çok
yönleri vardır. Mesela kültürel-aklı, siyasi ve hukuki yönleri.
Ben de insan haklarıyla ilgilendiğim için bunu uygun
görüyorum. Silahlı mücadele/maddi güç kullanmamak ve başkalarının
hakkına tecavüz etmemek şartıyla insanlar dilediklerine
inanıp istedikleri konuyu bir araya gelerek tartışabilir.
Devletin buna karışmaması gerekir.
Tenciz Gobava: Eğer genel konuşursak
sizce, İslam’ın nusreti için maddi güç kullanmaktan yana
İslamcıların insan hakları yasasını ihlal edemeyeceklerini
görüyorsunuz öyle mi?
Vitaly Ponomareev: Hayır, ihlal edebilirler.
Ancak Hizb-üt Tahrir ile ilgili olarak konuşuyoruz, şu
anda biz her hangi İslami hareketi konuşmuyoruz. Burada belli
bir örgütten bahsediyoruz. Dolayısıyla Hizbin belgelerine
baktığınızda onun, terörizme karşı olup, uygulanmakta
olan yönetime maddi güç kullanarak karşı çıkmayı ve
silahlı mücadeleye de karşı olduğunu görürsünüz.
Maalesef, Rus medyasında ve Rus Kominveltini oluşturup diğer
cumhuriyetlerin medyasında da bu hizb ile ilgili yazdıklarının
bir çoğu vakıaya mutabık olmayıp onu “Özbekistan İslami
cemaati”ne benzeterek terör örgütü olarak göstermeye çalışıyorlar.
Bu tanımlama vakıaya tamamen aykırıdır. Bu hizb, her
şeyden önce evrensel bir örgüt olup metodu Özbekistan’da
hazırlanmamıştır. Burada şunu söylemek istiyorum: Bu hizb
Rusya, Ukrayna ve Kazakistan’da çalıştığı halde emniyet
güvenlik güçleriyle karşı karşıya gelmemiştir. Çünkü
Hizbin metodunda kanuna aykırı olabilecek hiçbir faaliyet
gözükmüyor.
Tenciz Gobava: Siz, insan hakları derneğinin
Hizb-üt Tahrir hakkındaki görüşlerini sergilediniz. Benim
de bu en ilgimi çeken konu oldu. Ancak burada üzerinde
durulması gereken hususlar vardır. Siz bu Hizbin, hedefine
ulaşması için metod olarak teröre ve maddi güce karşı
olduğunu söylüyorsunuz. Diyelim ki bu doğru, acaba İslam
devleti kurma ideali, demokrat devletler tarafından tanınan
insan hakları yasasına uygunluk arz ediyor mu? Bu İslam
devleti, şu anda Batı dünyasında var olan hürriyetleri sağladığını
varsayarsak, peki demokrasi nasıl “bozuk” ve “küfür”
olarak görülüyor?
Vitaly Ponomareev: Siz, insanlardan
kalabalık bir kitlenin bir takım düşünceleri benimseyip
pratik hayatta uygulamasından dolayı var olan durumun ve insan
hakları yasasının vs. değişmesine yol açabileceğini söylüyorsunuz.
Bakınız, sosyalist olan komünistler vardır, bir de komünist
askeri ekolün militanları da vardır. Hatta dünyanın
yakında sona ereceğini ve bunun gerçek olduğunu iddia
edenler de vardır. Eğer bu gibi durumlarda devlet, mutlak gücünü
kullanırsa sonuçta milyonlarca tutukluların hapislere
girmesine yol açacaktır. Komünistlerin silahlı gruplar
oluşturmak, darbe tarihini belirlemek, maddi güç kullanmak
veya kanuna aykırı gibi bir faaliyet yapmadıkları sürece
kendi meselelerini konuşmak için bir araya gelmeleri kanuni
olarak yasak bir durum olduğuna inanmıyorum. Burada
ideolojinin etkileyici olması gerektiğini düşünüyorum.
Evet, hiçbir şeye inanmayıp dünyamızın
tamamlanmadığını iddia edenler de var. Bunlar başka
alternatif de sunuyorlar. Belli ki, “Dünyayı değiştirme”
teorisi, dengelerin ve hürriyetlerin dolayısıyla şu anki
durumun değişmesine yol açacaktır. Ama bu, devleti dayatarak
güç kullanması gerektiği anlamına gelmez.
Tenciz Gobava: Seni anlıyorum. Zaten bu,
insan hakları derneğinin tabi tutumu. Fakat ben burada, bunun
kolayca olmayacağına ve herkes tarafından
kabullenilmeyeceğinin altını çizerek ifade etmek istiyorum.
Çünkü bu hem klasik olup hem de anlaşılması kolay bir şey
değildir.
Vitaly Ponomareev: Bir saniye. İsterseniz
önce kolay şeylerden başlayıp her hangi bir devlette görev
yapan bir imama “İslam devleti” istiyor musun sorusunu
soralım. Eğer bir Müslüman’a bu soru sorulursa, o da: “evet,
insanların şeriat hükümleriyle yaşamalarını elbet isterim”
diyeceğine garanti verebilirim. Ancak bu, devletin dikkatini
çekerek güvenlik güçlerinin bir takım katı uygulamaları
gerektirecek şeyleri yapması gerekir anlamına gelmez.
Tenciz Gobava: Peki Vitaly asıl konumuz
olan Hizb-üt Tahrir’in İslam aleminde yasak olması gerçeğine
dönecek olursak, hiçbir ülkenin onun faaliyetlerine izin
vermediği ortaya çıkıyor. Demek ki bu ülkeler hizbi
yasaklamak için bir takım gerekçeler ileri sürmüşlerdir.
Bildiğimiz kadarıyla Hizb-üt Tahrir’in evrensel İslam
devleti kurma düşüncesi ütopik bir düşünce değildir.
Dolayısıyla bu konuda proje ve planı da olması lazım gelir.
Sizin de bildiğiniz gibi bu hizb kendi hedefine ulaşması için
“bildiri savaşı” stratejisini uyguluyor. Peki bundan
başka neler öneriyorlar?
Vitaly Ponomareev: Onların
neşriyatları okutma sistemleri, bildirileri dağıtmak ve
diğer hareketlerle birlikte belli faaliyete katılmak...
Tenciz Gobava: Kısaca, onlar neye davet
ediyorlar?
Vitaly Ponomareev: Onlar, bu metotla
insanların büyük bir kısmının çok kısa bir süre
içerisinde İslam ile yönetilmenin gerektiğini kabul
edeceklerine inanıyorlar. Hizb, komünistlerin yaptıkları
gibi yönetimi ele geçirmeyip sadece üstlendiği görevi
yerine getiriyor. Onlara göre “İslam ile yönetilmeyi kabul
eden bir toplumu hazırlamak, Allah’ın karşısında bir görevdir.
Ancak yönetimi kim ele geçirir ve nasıl gerçekleşir
sorusuna gelince...
Tenciz Gobava: Vitaly, eğer onlar yönetim
tarzı olarak demokrasiyi yani seçimi tasvip etmiyorlarsa , bu
iş nasıl olacak? Diyelim ki halk kabul etti, peki sivil yönetimi
“evrensel hilafet” yönetimine nasıl geçecek? Bunun ya
demokratik yada terör yolu olmadan nasıl olabileceği düşünülebilir,
şahsen ben üçüncü yolu düşünemiyor mu?
Vitaly Ponomareev: Hizb-üt Tahrir’in
yasaklanması ile ilgili bazı hususları ilave etmek istiyorum.
Birincisi; şu anda var olan devletlerin hiç birini İslam
devleti olarak görmüyor. Bunu bildikten sonra Müslüman
devletlerin yöneticilerini, “Hakiki İslam değil” diye
itham ettikleri Hizbe neden karşı olduğu daha da iyi
anlaşılıyor. İkincisi ise; Hizb-üt Tahrir gayri İslami
kuruluşlarla bağlanmaya şiddetle karşı ve çalışmak için
izin almayı da kati surette red eder. Hatta ben Hizbin taraftarlarına
defalarca şu soruyu yöneltmiştim: diyelim ki bir devlet size
“geniş tabana sahipseniz ilgili makamlardan izin alın ve seçime
katılın” diye sorarsa sizin cevabınız ne olacak! Dediler
ki: “Hayır, biz seçimlere katılmayız. Çünkü demokrat
kurumlar beşeri sistemlerdir.” Yönetimin nasıl
değişeceği meselesine gelince: onlar bu konuda Peygamberi
örnek alıyorlar. O Medine’ye geldiğinde insanlar ona yönetim
meselesini devrettiler. Bu işlem, Batının anladığı gibi
bir seçim değildi. Bu durum, halkın çoğunluğu tarafından
bir kişinin benimsediği fikirlerle beraber destek görmesi
idi. Bunun günümüzde tekrar olabileceğine inanıyorlar. Kısacası,
yönetimin değişmesi ve Hilafet’in kurulması, insanların
Hizb tarafından ileri sürülen fikirleri benimsemesinden sonra
gerçekleşecektir. Bu hedefe ulaşmak için de merhaleler
öneriyor. Söylediklerine göre, başlangıçta Hizb fikri
halkaları oluşturur. Daha sonra fikri çatışmaya girdikten
sonra İslam devleti kurma merhalesi gelir.
Tenciz Gobava: Söylediklerinizden şu
anlaşılıyor: İslam devleti kurma gerekliliğine inanan
ümmetin çoğunluğu temsilci olacak, diğer bir ifade ile “halkçı
devrim/ayaklanma”. Yani çoğunluk ayaklanınca, İslam
devleti gerekliliğinin bilincinde olmayan azınlık da bu
duruma karşı çıkacak. Bu azınlık her zaman öyle kalır...siz
diyorsunuz ki Hizb hiçbir zaman çalışmak için izin almamıştır.
Sanırım onun Ürdün’de genel merkezi vardır. Ancak asıl
mesele bu olmayıp bu Hizbi kimin desteklediği ve finansman
ettiği meselesidir?
Vitaly Ponomareev: Hizbin değirmeni,
kendi üyelerinin -hatta bazen cömert- teberrularıyla ve
sattığı kitaplardan gelen gelirlerle dönüyor. Hatırladığım
kadarıyla Hizb-üt Tahrir Özbekistan sorumlusu Hafizullah
Nasirov’un cinayet mahkemesindeki dosyasının içerdiği
bilgiler, Hizb 1998’de sadece Özbekistan’dan Orta Doğudaki
Hizbin merkezine 42.000$ gönderdiğine işaret ediyor. Tabi
Özbekistan’daki çalışma için gerekli olan ve bırakılan
miktar hariç. Dolayısıyla Hizbin gençleri dışarıdan güçlü
ve parasal yardım alıyorlar demek vakıaya aykırıdır. Belki
ilk halakaların oluştuğu dönemlerde olabilir, fakat -en azından-
Orta Asya’daki Hizbin faaliyetleri tamamen kendi
kaynaklarıyla besleniyor.
Tenciz Gobava: İnsanlardan hangisi
Hizbte yer alıyor ve hangileri üye oluyor?
Vitaly Ponomareev: Gençler özellikle yüksek tahsilli
olanlar Hizbin kaburga bölümünü oluşturuyor. Örneğin,
cinayet dosyalarını incelerken tahsilini, kimi Moskova yüksek
teknik okulunu, kimi de Taşkent uluslar arası ilişkiler/İngilizce
bölümünü bitirmiş gençleri gördüm. Ayrıca bazıları
eğitim kuruluşlarında ve hayatında camiye hiç girmemiş
şahıslar, Moskova’da okullarını bitirip Özbekistan’a
döndüklerinde bir sene içerisinde hem namaz kılmaya başladılar
hem de Hizbte çok aktif üyeler oldular.
|