Ana Sayfa YIL 13   SAYI 144   RAMAZAN 1422   ARALIK 2001 E-Mail

ORTA ASYA VE KAFKASYA'DA BÖYLE BİR PARTİ VARDIR -1-

Röportaj: Tenciz GOBOVA

Birinci bölüm:

Hürriyet Radyosunun sunucusu Tenciz Gobava, Moskova’da Orta Asya insan hakları savunma merkezi “Mimoral” başkanı Vitaly Ponomareev ile bir röportaj yaptı. Önce şöyle sunuş yaptı:

Tenciz Gobava: Özbekistan insan hakları tarihinde yaşanan en utanç verici olay, yakın zamanda Özbekistan güvenlik güçlerine ait hapishanelerinde vefat eden Şafrok Rozimoradov’un dramı. Tutuklama sırasında kendisi bulunmadığı halde oturduğu daire didik, didik aranırken yasa dışı Hizb-üt Tahrir’e ait bildiriler bulundu. Bu bildiriler, Hizb-üt Tahrir’e bağlı olduğu sanılan herkes için suç unsuru sayılır. Zira bu suç şu anda Özbekistan’da çok yaygın!

Özbekistan rejiminin fikri muhalefete karşı en önemli kullandığı kalkan, Özbekistan anayasasının Sovyetler birliği zamanında 58. ve 70. maddeleri de olduğu gibi 159. maddesidir. Her ne kadar bu, dini motivasyon ile ilgili bir durum da olsa, bu sadece şu anlama gelir: İslami Hizb-üt Tahrir’e mensup olmaktır. Bu ise, laikliğe başkaldırmak demektir ve “Anayasal rejime karşı kanlı olarak karşı koymaya davet etmek” demektir. Burada, Komünizm zamanında ve 70’li yıllarda “Komünizmi yıkmaya yönelik davetler” adı altında kanuna karşı çıkanları değerlendiren madde hakkında da konuşacağız. Bu madde altında aşk kasideleri, fıkralar ve hatta müzik orkestraları de yer alıyordu...

Şu anda Özbekistan’da binlerce tutuklu 159. madde gereğince yargılanmaktadırlar. Yaklaşık 7.000 ile 30.000 tutuklu işkence, hapis, ölüm tehlikelerine karşı bırakılıyor. Suç ise (doğru veya yalan) Hizb-üt Tahrir’e mensup olmak. Tıpkı Şafrom Rozimoradov gibi. Öyle ise, kimmiş bu parti? Gerçekten de anlatıldığı kadar ürkütücü mü? Yoksa kasıtlı olarak mi böyle gösteriliyor.

“Hürriyet Radyosu’nda Vitaly Ponomareev ile görüştüm”

Tenciz Gobava: Vitaly, bana Hizb-üt Tahrir’in ne zaman, nerede ve nasıl oluştuğunu? Ve bu kavramın ne anlama geldiğini söyler misin?

Vitaly Ponomareev: Hizb-üt Tahrir Ortadoğu’da 50’lilerde ortaya çıktı. Kurucusu ise, Kudüs şer-i mahkemesinde kadılık yapmış Takiyyuddin En-Nebhani’dir. Daha sonra diğer bölgelere doğru yayılmaya başladı. Hizb-üt Tahrir’in Orta Asya’ya nasıl sızdığı konusuna gelince: Buradakiler bu konuda sürekli iki tarih söylerler. Benim görüştüğüm Hizb-üt Tahrir gençleri, Vadi Fergane ve Endican başta olmak üzere burada ilk halakalar 80’li yıllarda oluşmaya başladığını söylerken, bazıları bu halakayı oluşturan şahısların, kesin ifade ederek Hizbte ne üye ne de destekleyen olmadıklarını söylüyorlar. Konu hakkında ki Özbek resmi belgeler ise yapılan soruşturmalar sonucunda, bu Hizbin Özbekistan’da 1991’de ortaya çıktığını gösterir. Tabi birkaç sene sonra Hizbin üniteleri Orta Asya’nın diğer ülkelerinde de çoğalmaya başladı.

Tenciz Gobava: Peki Hizb-üt Tahrir’in ana düşüncesi nedir? Anladığım kadarıyla siyasetin tam manasında bu parti siyasidir?

Vitaly Ponomareev: Evet, kendisi de şunu söylüyor: “Biz dini bir parti değiliz. Biz ibadet meselelerinin doğruluğunu veya yanlışlığını söz konusu etmeyiz. İslam devleti olunca, yanlışları ve doğruları anlamak için bütün alimleri toplayacaktır.” Yani onlar Sünnileri, Şiiler ve diğer mezhep mensuplarını da içine alırlar. Onun temel felsefesi, şeriatın kanunlarına muhakeme olunmasının zorunluluğuna dayanır. Bu muhakeme ise, ancak İslam devletiyle gerçekleşebilir. Dolayısıyla dünyada İslam devleti kurmak zorunludur. Bu devlet ise evrensel olacaktır. Yani Hilafettir.

Tenciz Gobava: Yani bütün dünyada mı? Hatta dinine mensup olmayan devletlerde mi?

Vitaly Ponomareev: Evet, onlar bunun çok çabuk gerçekleşeceğini iddia ediyorlar. Özellikle Hilafet’in ilk kurulacağı sıralarda. Bu devlet ilk önce bir veya birkaç devlette şekillenecek. Daha sonra devletin sınırları hızla genişleyecek. Böylelikle İslami fikirler, şu anda İslam’a mensup olmayan insanlar arasında bile geniş tabana yayılacak.

Tenciz Gobava: “Bağımsız gazetesi” adlı gazetede geçen bazı alıntıları okumak istiyorum. Hizb-üt Tahrir'in değiştirme metodu -Minhac- kitapçığında denilmektedir ki: “Kapitalizm ve Komünizm kendisinden fışkırdığı Sosyalizm gibi İslam'a taban tabana zıt olan gerici ideolojiler. Hem insanın fıtratına aykırılar hem de insanın ürettiği şeylerdir. Bu ideolojilerin gerici oluşları bilinen bir gerçek, eksik oluşları ise açıktır. Ayrıca onlar İslam’a aykırı oldukları için alınmaları da haramdır”. Bütün bunlar Hizb-üt Tahrir'in değiştirme metodu -Minhac- kitapçığında geçiyor. Gerçekten bu parti Batıya karşı olup Batının değerlerini red ediyor mu?

Vitaly Ponomareev: Evet. Bu parti Batının hayat anlayışına tamamen karşıdır. Nitekim Hizb-in kültüründe “demokrasi küfür nizamıdır” adlı bir eser vardır. Bu eser, Hizbin liderliğini 70’li yılların sonunda üstadından devir alan ve şuanki emire aittir.

Tenciz Gobava: Peki alternatif olarak Demokrasi yerine ne öneriyorlar?

Vitaly Ponomareev: Onlar alternatif olarak -dediklerine göre- İslam devlet ve anayasayı oluşturan şer-i hükümleri sunuyorlar. Genel olarak şu denilebilir: İslam Hıristiyanlıktan apayrı bir dindir. İslam’da dinin siyasetten ayrılma İdeolojisinin yeri yoktur. İslam devleti düşüncesi İslam akidesinden fışkırmaktadır.

Tenciz Gobava: Vitaly, bu İslam devletinin temel ilkeleri nelerdir? Ve hangi taban üzerine kurulacak?

Vitaly Ponomareev: Kur-an’dan ve Sünnetten alınan belli öneriler vardır...

Tenciz Gobava: Bunun tarihte örnekleri varmıdır?

Vitaly Ponomareev: Tabi ki var. Nebi zamanında bir devlet vardı ve dört Raşidi halifeler de vardı...

Tenciz Gobava: Bunun bu devirde olması nasıl düşünülebilir? Acaba 21 yy. da İslam devletinin kurulması ile ilgili teorik kuralları var mı? Hizbin bu konu ile ilgili belgeleri var mı?

Vitaly Ponomareev: Tabi ki var. Hizbin bir çok yayınları Londra’daki Arapça, İngilizce ve diğer Avrupa dilleriyle İnternet’te mevcuttur. Şu anda bildiğim kadarıyla İnternete Rusça olarak girmeyi planlıyorlar.

Tenciz Gobava: Peki Avrupa, bu partiyi ne derece haklı görebiliyor?

Vitaly Ponomareev: Bu konunun bir çok yönleri vardır. Mesela kültürel-aklı, siyasi ve hukuki yönleri. Ben de insan haklarıyla ilgilendiğim için bunu uygun görüyorum. Silahlı mücadele/maddi güç kullanmamak ve başkalarının hakkına tecavüz etmemek şartıyla insanlar dilediklerine inanıp istedikleri konuyu bir araya gelerek tartışabilir. Devletin buna karışmaması gerekir.

Tenciz Gobava: Eğer genel konuşursak sizce, İslam’ın nusreti için maddi güç kullanmaktan yana İslamcıların insan hakları yasasını ihlal edemeyeceklerini görüyorsunuz öyle mi?

Vitaly Ponomareev: Hayır, ihlal edebilirler. Ancak Hizb-üt Tahrir ile ilgili olarak konuşuyoruz, şu anda biz her hangi İslami hareketi konuşmuyoruz. Burada belli bir örgütten bahsediyoruz. Dolayısıyla Hizbin belgelerine baktığınızda onun, terörizme karşı olup, uygulanmakta olan yönetime maddi güç kullanarak karşı çıkmayı ve silahlı mücadeleye de karşı olduğunu görürsünüz. Maalesef, Rus medyasında ve Rus Kominveltini oluşturup diğer cumhuriyetlerin medyasında da bu hizb ile ilgili yazdıklarının bir çoğu vakıaya mutabık olmayıp onu “Özbekistan İslami cemaati”ne benzeterek terör örgütü olarak göstermeye çalışıyorlar. Bu tanımlama vakıaya tamamen aykırıdır. Bu hizb, her şeyden önce evrensel bir örgüt olup metodu Özbekistan’da hazırlanmamıştır. Burada şunu söylemek istiyorum: Bu hizb Rusya, Ukrayna ve Kazakistan’da çalıştığı halde emniyet güvenlik güçleriyle karşı karşıya gelmemiştir. Çünkü Hizbin metodunda kanuna aykırı olabilecek hiçbir faaliyet gözükmüyor.

Tenciz Gobava: Siz, insan hakları derneğinin Hizb-üt Tahrir hakkındaki görüşlerini sergilediniz. Benim de bu en ilgimi çeken konu oldu. Ancak burada üzerinde durulması gereken hususlar vardır. Siz bu Hizbin, hedefine ulaşması için metod olarak teröre ve maddi güce karşı olduğunu söylüyorsunuz. Diyelim ki bu doğru, acaba İslam devleti kurma ideali, demokrat devletler tarafından tanınan insan hakları yasasına uygunluk arz ediyor mu? Bu İslam devleti, şu anda Batı dünyasında var olan hürriyetleri sağladığını varsayarsak, peki demokrasi nasıl “bozuk” ve “küfür” olarak görülüyor?

Vitaly Ponomareev: Siz, insanlardan kalabalık bir kitlenin bir takım düşünceleri benimseyip pratik hayatta uygulamasından dolayı var olan durumun ve insan hakları yasasının vs. değişmesine yol açabileceğini söylüyorsunuz. Bakınız, sosyalist olan komünistler vardır, bir de komünist askeri ekolün militanları da vardır. Hatta dünyanın yakında sona ereceğini ve bunun gerçek olduğunu iddia edenler de vardır. Eğer bu gibi durumlarda devlet, mutlak gücünü kullanırsa sonuçta milyonlarca tutukluların hapislere girmesine yol açacaktır. Komünistlerin silahlı gruplar oluşturmak, darbe tarihini belirlemek, maddi güç kullanmak veya kanuna aykırı gibi bir faaliyet yapmadıkları sürece kendi meselelerini konuşmak için bir araya gelmeleri kanuni olarak yasak bir durum olduğuna inanmıyorum. Burada ideolojinin etkileyici olması gerektiğini düşünüyorum. Evet, hiçbir şeye inanmayıp dünyamızın tamamlanmadığını iddia edenler de var. Bunlar başka alternatif de sunuyorlar. Belli ki, “Dünyayı değiştirme” teorisi, dengelerin ve hürriyetlerin dolayısıyla şu anki durumun değişmesine yol açacaktır. Ama bu, devleti dayatarak güç kullanması gerektiği anlamına gelmez.

Tenciz Gobava: Seni anlıyorum. Zaten bu, insan hakları derneğinin tabi tutumu. Fakat ben burada, bunun kolayca olmayacağına ve herkes tarafından kabullenilmeyeceğinin altını çizerek ifade etmek istiyorum. Çünkü bu hem klasik olup hem de anlaşılması kolay bir şey değildir.

Vitaly Ponomareev: Bir saniye. İsterseniz önce kolay şeylerden başlayıp her hangi bir devlette görev yapan bir imama “İslam devleti” istiyor musun sorusunu soralım. Eğer bir Müslüman’a bu soru sorulursa, o da: “evet, insanların şeriat hükümleriyle yaşamalarını elbet isterim” diyeceğine garanti verebilirim. Ancak bu, devletin dikkatini çekerek güvenlik güçlerinin bir takım katı uygulamaları gerektirecek şeyleri yapması gerekir anlamına gelmez.

Tenciz Gobava: Peki Vitaly asıl konumuz olan Hizb-üt Tahrir’in İslam aleminde yasak olması gerçeğine dönecek olursak, hiçbir ülkenin onun faaliyetlerine izin vermediği ortaya çıkıyor. Demek ki bu ülkeler hizbi yasaklamak için bir takım gerekçeler ileri sürmüşlerdir. Bildiğimiz kadarıyla Hizb-üt Tahrir’in evrensel İslam devleti kurma düşüncesi ütopik bir düşünce değildir. Dolayısıyla bu konuda proje ve planı da olması lazım gelir. Sizin de bildiğiniz gibi bu hizb kendi hedefine ulaşması için “bildiri savaşı” stratejisini uyguluyor. Peki bundan başka neler öneriyorlar?

Vitaly Ponomareev: Onların neşriyatları okutma sistemleri, bildirileri dağıtmak ve diğer hareketlerle birlikte belli faaliyete katılmak...

Tenciz Gobava: Kısaca, onlar neye davet ediyorlar?

Vitaly Ponomareev: Onlar, bu metotla insanların büyük bir kısmının çok kısa bir süre içerisinde İslam ile yönetilmenin gerektiğini kabul edeceklerine inanıyorlar. Hizb, komünistlerin yaptıkları gibi yönetimi ele geçirmeyip sadece üstlendiği görevi yerine getiriyor. Onlara göre “İslam ile yönetilmeyi kabul eden bir toplumu hazırlamak, Allah’ın karşısında bir görevdir. Ancak yönetimi kim ele geçirir ve nasıl gerçekleşir sorusuna gelince...

Tenciz Gobava: Vitaly, eğer onlar yönetim tarzı olarak demokrasiyi yani seçimi tasvip etmiyorlarsa , bu iş nasıl olacak? Diyelim ki halk kabul etti, peki sivil yönetimi “evrensel hilafet” yönetimine nasıl geçecek? Bunun ya demokratik yada terör yolu olmadan nasıl olabileceği düşünülebilir, şahsen ben üçüncü yolu düşünemiyor mu?

Vitaly Ponomareev: Hizb-üt Tahrir’in yasaklanması ile ilgili bazı hususları ilave etmek istiyorum. Birincisi; şu anda var olan devletlerin hiç birini İslam devleti olarak görmüyor. Bunu bildikten sonra Müslüman devletlerin yöneticilerini, “Hakiki İslam değil” diye itham ettikleri Hizbe neden karşı olduğu daha da iyi anlaşılıyor. İkincisi ise; Hizb-üt Tahrir gayri İslami kuruluşlarla bağlanmaya şiddetle karşı ve çalışmak için izin almayı da kati surette red eder. Hatta ben Hizbin taraftarlarına defalarca şu soruyu yöneltmiştim: diyelim ki bir devlet size “geniş tabana sahipseniz ilgili makamlardan izin alın ve seçime katılın” diye sorarsa sizin cevabınız ne olacak! Dediler ki: “Hayır, biz seçimlere katılmayız. Çünkü demokrat kurumlar beşeri sistemlerdir.” Yönetimin nasıl değişeceği meselesine gelince: onlar bu konuda Peygamberi örnek alıyorlar. O Medine’ye geldiğinde insanlar ona yönetim meselesini devrettiler. Bu işlem, Batının anladığı gibi bir seçim değildi. Bu durum, halkın çoğunluğu tarafından bir kişinin benimsediği fikirlerle beraber destek görmesi idi. Bunun günümüzde tekrar olabileceğine inanıyorlar. Kısacası, yönetimin değişmesi ve Hilafet’in kurulması, insanların Hizb tarafından ileri sürülen fikirleri benimsemesinden sonra gerçekleşecektir. Bu hedefe ulaşmak için de merhaleler öneriyor. Söylediklerine göre, başlangıçta Hizb fikri halkaları oluşturur. Daha sonra fikri çatışmaya girdikten sonra İslam devleti kurma merhalesi gelir.

Tenciz Gobava: Söylediklerinizden şu anlaşılıyor: İslam devleti kurma gerekliliğine inanan ümmetin çoğunluğu temsilci olacak, diğer bir ifade ile “halkçı devrim/ayaklanma”. Yani çoğunluk ayaklanınca, İslam devleti gerekliliğinin bilincinde olmayan azınlık da bu duruma karşı çıkacak. Bu azınlık her zaman öyle kalır...siz diyorsunuz ki Hizb hiçbir zaman çalışmak için izin almamıştır. Sanırım onun Ürdün’de genel merkezi vardır. Ancak asıl mesele bu olmayıp bu Hizbi kimin desteklediği ve finansman ettiği meselesidir?

Vitaly Ponomareev: Hizbin değirmeni, kendi üyelerinin -hatta bazen cömert- teberrularıyla ve sattığı kitaplardan gelen gelirlerle dönüyor. Hatırladığım kadarıyla Hizb-üt Tahrir Özbekistan sorumlusu Hafizullah Nasirov’un cinayet mahkemesindeki dosyasının içerdiği bilgiler, Hizb 1998’de sadece Özbekistan’dan Orta Doğudaki Hizbin merkezine 42.000$ gönderdiğine işaret ediyor. Tabi Özbekistan’daki çalışma için gerekli olan ve bırakılan miktar hariç. Dolayısıyla Hizbin gençleri dışarıdan güçlü ve parasal yardım alıyorlar demek vakıaya aykırıdır. Belki ilk halakaların oluştuğu dönemlerde olabilir, fakat -en azından- Orta Asya’daki Hizbin faaliyetleri tamamen kendi kaynaklarıyla besleniyor.

Tenciz Gobava: İnsanlardan hangisi Hizbte yer alıyor ve hangileri üye oluyor?

Vitaly Ponomareev: Gençler özellikle yüksek tahsilli olanlar Hizbin kaburga bölümünü oluşturuyor. Örneğin, cinayet dosyalarını incelerken tahsilini, kimi Moskova yüksek teknik okulunu, kimi de Taşkent uluslar arası ilişkiler/İngilizce bölümünü bitirmiş gençleri gördüm. Ayrıca bazıları eğitim kuruluşlarında ve hayatında camiye hiç girmemiş şahıslar, Moskova’da okullarını bitirip Özbekistan’a döndüklerinde bir sene içerisinde hem namaz kılmaya başladılar hem de Hizbte çok aktif üyeler oldular.

YIL 13  SAYI 144  RAMAZAN 1422  ARALIK 2001

Yukarı