Ana Sayfa YIL 13   SAYI 144   RAMAZAN 1422   ARALIK 2001 E-Mail

DÜNYADAKİ SİYASİ GELİŞMELER

A. SEYFULİSLAM

Dünya, Hitler efsanesinin canlandırıldığı sahnede, başrol oynayan Teksaslı kovboy Bush’un estirdiği terör eylemlerinin illüzyonuna teslim olmuş, ekran başında nefes almadan Müslümanların hunharca katledildiği görüntülere şevkle bakarak, filmin bitmemesi ve yeni maceraların devamına destek ve alkış tutuyor. Düşmanın Müslümanlar olması ise, filmin ve aktörlerin değerini bir kat daha artırmakta ve bütün dünya bu sahnelerin devamı için ellerindeki bütün imkanları seferber etmeye hazır olduklarını ortaya koymaktadırlar.

Evet... Bu olaylar kafir, haçlı sürüleri için bir film sahnesi olabilir. Çünkü onlar işlerini ellerindeki kumandalarla sahneye sürdükleri piyonları yoluyla rahatça yerine getirmenin zevkini tadıyorlar. Fakat Müslümanlar açısından bütün bu olaylar elim vericidir. Müslümanların algılaması gereken husus; filmin çevrildiği yer, düşman olarak bütün dünyanın gözü önünde işlenen, insanlığın tarif etmekte zorlandığı görüntüler sadece kameraların objektifine yansıyan gerçek sahnenin ufacık bir kesitinin kendi beldelerinde cereyan ediyor olmasıdır.

Günümüze kadar milyonlarca Müslümanı ve insanı çeşitli desiselerle, savaşlarla katleden Amerika Nazi Almanya’sından daha da zalimdir.

Orta Asya’da son gelişmeler

Günlerdir Amerikan uçaklarınca bombalanan Afgan toprakları 21. yüzyılın getirdiği acımasız yeniliklerle tanıştı. Afganistan’da zuhur eden olaylar sadece o bölge ile sınırlı kalmayarak, dünya milletlerini de ilgilendiren bir çok çarpık yapılanmayı da beraberinde getirdi.

Taliban harekatının son dönemler Afganistan’da İslami normlarda bir yapılanmaya gittiği dünyaca bilinen bir gerçekti. Bu husus hiçbir bölge devleti ve başka güçlerce de kabullenilmesi imkansız olan bir husustu. Hatta bu olay bölgeyle de sınırlı kalmayıp dünyayı etkisine alacak bir formattaydı. Bölgedeki İslami gelişmeleri de bu noktada ele alacak olursak Orta Asya, İslamın en çok gündemde olduğu bir gerçektir. Bölge devletleri bu gidişattan tedirginlik duymakta idiler İslam ümmetinin bu kıpırdanışı Batı dünyası ve kuklalarını bu noktada rahatsız etmiş ve en sert önlemlerle gidişatı durdurmak için zaman kaybetmeden yerine getirilmesi için atağa geçilmiştir. İşe bölgede Amerika’ya kafa tutan, eroin tarlalarını yakan, ticaretini yasaklayan ve bölge siyasetini alt-üst edecek Taliban’ı ve misyonunu vurmakla başlama gereğini duyan haçlı sürüleri yakıp-yıkmaya, sivil-asker ayırımı yapmadan öldürmeye başladır. Akla şöyle bir soru gelebilir. Bu işin öncülüğünü neden bölge devletleri değil de Amerika üstlendi? Bunu ana hatlarıyla şu şekilde açıklamak mümkündür.

a-Dünyada ideolojiler arası çatışmanın olmadığı günümüzde İslam’ın bir çok bölgelerde insanların ilgisini çekmesi, Müslüman halkların sömürgecilikten kurtulmak için dönem dönem çeşitli şekillerde küfre karşı cephe alması ve bu doğrultuda yoğunlaşan atılımların gün geçtikçe kuvvet bulması bölge devletleri kadar Amerika’yı da endişelendirmekte idi.

Amerika, dünya jandarmacılığında artık özveriye yer ayırmamayı düşünürken, siyasetinde şiddeti içeren üslup değişikliğine gidiyordu.Amerikan siyasetinde ılımlılık anlayışı artık bitmişti. Çünkü karşısında kendisine muhalif bir devletin olmadığı ortada idi. Kendi açısından baktığında Müslümanlara fazla yumuşak davrandığının da farkındaydı. Menfaati gereği bir çok desteklediği bir çok parti veya örgütlere de artık gerek duymuyordu. Destek verdiği İslami kitle ve kuruluşlar bazen rotasından çıkıyor ve çıkarlarına zarar getiriyordu. Bundan dolayı da Müslümanlara karşı acımasız olacağının işaretlerini verdi. Aynı zamanda bu, dünya siyasetinde de Amerikanın yeni çehresini şekillenmesiydi. Yani zalimlik, kural tanımaz, devletler arası örfler, insan hakları gibi güdümünde tuttuğu hukuki yapılanmaları dahi hiçe sayan çağdışı bir siyaseti dünya kamuoyuna benimsetmeye çalışmaktadır.

b-Amerika ve diğer sömürgeci devletlerin Orta Asya da emellerinin olduğu ve bundan dolayı da geçmiş ve yakın tarihimizde bir çok çatışmanın olduğu biliniyor. ABD bölgenin enerji havzalarına göz diken ülkelerden bir tanesidir. Taliban’ın desteklendiği ve yönetimde bulunduğu sıralar bu konuda kendisine yardımcı olmasını engel çıkartmamasını istemişti. Rusya’nın petrol üzerindeki hakimiyetini kırmak ve enerji kaynaklarında etkin olabilmek için ABD Taliban’ı razı edememiş, ABD yönetimi temsilcilerinin Taliban yönetimine, ‘Ya isteklerimizi kabul edersiniz, ya da bombalarla sizi yerin altına gömeriz.’ tehditlerinde bulunmuşlardır. Bundan dolayı da istekleri kabul edilmediği için Taliban’ın cezalandırılması ABD’nin en büyük görevleri arasına girdi.

Amerika’da bunu gerçekleştirecek güç ve siyasi yapılanma mevcuttu. Karşısında bunu engelleyecek hiçbir muhalif bir devletin varlığı söz konusu değildi. Bölge ülkelerindeki yapıyı derinlemesine bilen Amerika Rusya ve Çin gibi devletlerin arasına sızma planlarını daha önceden yürürlüğe koymuş her an fırsat kollayan bir konuma gelmişti.

c-Bölgede Çin, Rusya, Hindistan gibi devletlerin siyasi ve askeri yönden bir çok sorunları mevcut olup, bulunmuş oldukları konumda yapacakları saldırının kendilerine zarar getireceği endişesini taşıyorlardı. Rusya daha önce de Afganistan’da eylemlerde bulunmuş ve ağır yenilgilerden sonra o topraklardan çekildi. Ayrıca dünya siyasetinde Rusya’nın komünizm ideolojisini terk etmekle de bir etkinliği kalmamıştı. Bunun yanında zaten İslam memleketleri ve halklarıyla yıllardır sorunlu bir halde yaşıyor ve Çeçen olayları yüzünden de Müslümanların kin ve nefretine maruz kalıyordu. Ekonomik bakımdan batılılara muhtaç bir konumda iken bu bölgede maliyeti ağır olan yeni bir savaşa girmeyi göze alamazdı. Fakat tehlike de artık kapısına dayanmış, kendisini rahatsız eder bir hale gelmiş idi. Diğer yandan kontrolü altında olan bir çok bölgede İslam çığ gibi yayılıyordu. Bütün bu etkenlerin yanında Amerikanın yanında yer alarak bölgede İslam’ı tasfiye etmek ve bölgenin diğer sömürgeci güçlerin teknolojisine dayanarak kaynaklarından az da olsa istifade etmek istiyordu. Böylesi bir ortamda Çeçen konusunda kendisini haklı çıkarabilir ve Amerika’dan da bazı tavizler koparabilirdi. Bundan dolayı Amerikanın bölgeye gelmesine destek sağlamakta tereddüt etmediği gözlemleniyor. Ayrıca komünist bir Rusya yerine kapitalist, sömürgeci ve menfaatçi bir Rusya gelmiştir.

d-Çin, bölgede nüfusu kalabalık, ekonomisi diğerlerine nazaran iyi gözüken bir ülke olmasına rağmen, dünya siyasetinde etkin olmayan kapalı bir ülkedir. Halkı üzerinde komünizm baskıları halen sürmektedir. Şu ana kadar da komünizmden vazgeçmiş değildir. Baskıcı politikaları zaman zaman toplu ayaklanmaların doğmasına neden olmuştur. Son günlerde cin içerisinde yönetime karşı kıpırdanmaların olduğu da gelen haberler arasında .Tienen meydanında yaşanan olayların izleri halen hürriyet ve demokrasi isteyen halkın üzerinden silinmiş değildir. Kapalı kalan siyasi yapısı ile bölgede çıkış yapacak cesareti olmadığı gibi bulunduğu konumdan kaynaklanan çekingenlikleri mevcuttur. Kendisine dokunulmadığı müddetçe bölgesindeki olaylara uzak kalmayı prensip edinmiştir. Günümüze kadar dışa açılım politikası izlemediğinden dolayı bu konuda yetenekli de değildir. Çin’in sınırları içerisinde Müslümanlarla yıllardır mücadelesi sürmekte ve son dönemler kendi içerisinde etkin olan İslami hareketler karşısında öldürmek ve işkence yapmaktan başka bir iş yapamamanın ıstırabını yaşıyordu. Müslümanların sık sık ayaklanması artık dünya kamuoyundan gizlenemeyecek bir noktaya gelmişti. İslam söz konusu olunca bu noktada birilerinin yanında yer almak için kolları sıvamıştır. Bundan dolayı Amerikanın bölgede hareket etmesine destek vermektedir.

Neden Başka bir gurup değil de Kuzey İttifakı desteklendi?

Raşit Dostumun önderliğinde hareket eden Kuzey ittifakını diğer guruplardan ayıran bir çok özellikler bulunmaktadır. Zamanında komünist Rusya ile işbirliği yapmış olan Raşit Dostum, İslam’a olan düşmanlığıyla meşhurdur. R. Dostum liderliğindeki bu gurup daha öncede bir çok genç-yaşlı, kadın-erkek Müslümanı katletmiş, kadınlara tecavüzde bulunmuş, acıma hissi bulunmayan İslam’la barışık olmayan milliyetçi unsurları taşıyan bir karizmaya sahiptir. Bu yönüyle R. Dostum Türkiye hükümeti de dahil bir çok kafir devletlerinin güvenini sağlamış ve onlara her türlü taahhütte bulunarak yanlarında yer alabileceğini açıkça ifade etmiştir. Diğer guruplarda bu kadar netlik bulunmadığı gibi İslami motiflere sahip oldukları bilinmekte ve bu yüzden de girişilecek gaddarca bir saldırıda bu gurupların karşı saflara geçmelerinden korkuldu. Bundan dolayı kendileri kadar zalim olan Kuzey ittifakı desteklendi. Zaten Kuzey İttifakının kafirlerin dahi tereddütle gerçekleştirdikleri zulümlerin kat kat fazlasını yaptıkları zalimliklere daha sonra bütün dünya şahit oldu. Ayrıca Kuzey İttifakının önde gelen bir çok askeri yetkilisi; Afganistan’da bir daha şer-i hükümlere dayalı İslami bir yönetimin asla yer edinemeyeceği ve köklerinin kazındığını basına yaptıkları açıklamalarda gündeme getirdiler.

Taliban neden geri çekilmek zorunda kaldı?

Taliban hareketi bilindiği gibi daha önceleri ABD tarafından desteklenmiş ve her türlü finans sağlanmıştı. Bu kaynaklar Taliban’ın ABD ile arası açıldıktan sonra kesildi. Bu gelişmelerden sonra Afganistan’ın büyük bir kesiminde hakim olan Taliban yönetimi ABD tarafından düşman kabul edildi.

a-Beş yıllık geçen süre içerisinde Taliban yönetiminin toplum üzerinde gerekli organik yapılanmayı oluşturmadığını görüyoruz. Halkın desteğini sağlayacak aradaki bağların yapılanmasında geç kalındığı ortadadır. Aksi takdirde Afgan halkının Taliban yanında yer aldığı gözlemlenecekti.

b-Afgan topraklarının büyük bir kesimini elinde bulundurmasına rağmen Kuzey ittifakının bugünkü kadar kuvvetli olmadığı bir ortam mevcutken gerekli atılımı yaparak ortadan kaldırma yönüne gidilmemiştir. Bu ise düşman güçlerin Afgan topraklarına girişini kolaylaştırmıştır.

c-Düzenli bir ordu oluşturmakta geç kalmıştır. Dağınık, vur kaç taktiklerine göre hesaplama savaş benimsenmesi hatadır. Bu düşman güçlerin o topraklar üzerinde zemin bulmasını kolaylaştırır. Her türlü saldırılara karşı koruması gereken topraklardan geri çekilme düşüncesinin yanlışlığını daha sonra gelişen olaylarla ortaya çıktı.

d-ABD, Rusya, Çin ve İngilizlerin desteğine sahip olan Kuzey ittifakının İran üzerinden gelen silahlarla da güç ve düzen kazanması sonucu Taliban’ın kendisine olan güveni sarsılmıştır. Havadan yapılan bombardımanı da buna eklediğimizde denge farkı açıkça ortaya çıkmış oldu.

e-En çok güvendiği Pakistan’ın kara-hava sahasını ABD’ye açması, gerekli yardım ve desteğin Amerikan kuklası Pakistan Lideri Müşerref tarafından kesilip sınırdan giriş çıkışların önlenmesi Taliban’ı dar bir alanda, her tarafı sarılmış bir konuma getirmiştir. Burada tarafsız kalacağını bildirmesine rağmen İran’ın karşıt guruplara silah ve diğer yardımlarda bulunması çatışmanın çehresini değiştiren diğer etkenlerdendir.

f-En etkin olan hususlardan bir tanesi de kafirlerin İslam ümmeti üzerinde kullandığı milliyetçilik olayıdır. Bilindiği gibi bir çok bölgelerde İslami bakış kaybolmuş yerine bölgeselcilik hakim olmuştur. Kafirler Osmanlı İslam Devletini de bu zehirli oklarla yıkmışlardı. Filistin’in İslami ve ümmetin meselesi olmaktan çıkarılması da aynı yöntemle gerçekleşmişti. Afganistan’da da bu oyun oynandı ve kavmiyetçilik ön plana çıkarıldı. Mesele Müslümanların meselesi olmaktan çıkartılıp Afganlıların meselesi haline getirildi. Böylece Pakistan’dan gelen Taliban hareketi ve içerisinde mevcut olan Arap, Çeçen, Yemenli ve diğerlerine karşı kin ve nefret duyguları alevlendirildi.

Ne yazık ki; Kuzey İttifakını oluşturan bilinçsiz Müslümanlar (!) bu oyuna çabuk kapıldılar ve ellerine geçirdikleri yabancı uyruklu Müslümanları hunharca katlettiler, bir çoklarını da kafirlerin ellerine teslim ettiler. Teslim olan bu Müslümanlar isyan çıkarttılar bahanesi ile topluca kapatıldıkları Kale- Cengi içerisinde Amerikan uçaklarınca bombalanarak topluca katledildiler. Bosna’da, Kosova’da, Filistin’de, Sırpların, Yahudilerin toplu katliamlarına ortak olan, yardım eden, planlayan daha sonra suçlayan (!) Amerika, zalimane kurallarıyla dünya kamuoyu önünde büyük bir katliam gerçekleştirmektedir.

Medya terörü

Amerika girişeceği her savaştan önce saldırısını meşrulaştırmak için medya yolu ile büyük bir propaganda yürüterek dünya kamuoyunu yanıltmaktadır. Afganistan olayında da bu yine böyle olmuştur. Vietnam savaşını kaybetmesinde etkili olan basını daha sonraki olaylarda tamamen izole etmesini bilen Amerika, bu savaşta daha da ileri giderek kendi dışında, onayını almayan, tarafsız veya başka ülkelerin basın yayınları üzerinde de terör estirmiştir. EL Cezire televizyonu tehdit edilmiş, BBC canlı yayın anında bombalanmış, Amerika basınından gelmeyen hiçbir habere yer verilmesine müsaade edilmemiştir. Günümüzde sağlıklı haber anlayışı dinamitlenmiştir. Bugün Afganistan’da nelerin olup bittiği gerçek anlamıyla kamuoyunda bilinmemektedir. Dünya basını CNN’de geçen haberleri sadece lisan farkıyla izleyicilerine aktarmaktadır. Afgan olayları öncesi ve sonrası dünya basınında yer alan İslam düşmanlığına İslam beldelerindeki basının da ortak destek vererek Müslümanlar üzerinde oluşturdukları baskı artık saklanamayacak kadar açıktır. Bu zalimler hakkında Allah (cc) şöyle buyuruyor:

“Bilgisizce insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan kim daha zalimdir! Şüphesiz Allah o zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.” (En'am 144)

Müslümanların bu zalimlere itimat etmemesi gerekir. Onlar her fırsatta ümmetin asli değerlerine saldırarak zihinlerde kargaşa çıkartmak ve Müslümanların inançlarıyla olan bağlarını kopartmak istiyorlar. Bundan dolayı Allah iman edenleri şöyle uyarıyor:

“Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat 6)

Afganistan’da işlenen olayları basın ne kadar saklamaya çalışırsa çalışsın, orada şu an büyük bir katliam yaşanmaktadır ve arkasından oluşturulacak düzen kafirlere hizmet edecek onların bölgedeki sömürgesini kökleştirecek bir oluşumdur. Bu meselede Müslümanlar tarafsız ve tutarsız kalamazlar.

Savaşın diğer yansımaları

a-Bu savaş, Amerikanın dünyada artık yalnız hareket edebilme kabiliyetinin bir ispatı niteliğini taşıyordu. İlk dönemler gündeme gelen ittifak ve NATO desteğine gerek duymadan hatta onları hiç bilgilendirmeden, Amerikan karar mekanizmalarından çıkan planların uygulandığını görüyoruz. Tek kutuplu dünya idare tarzı arzulayan ABD’nin neler yapmak istediğini pek algılayamayan müttefikleri Amerikanın peşinde dolanıp durmaktadırlar. Amerika ise devletlerarası hukukta ilklere imza atmaktadır. Bush’a tanınan, yetkiler firavunun ilahlık iddiasını aratmayacak niteliktedir. Verilen yetkilere göre mahkemesiz, istediği kişi veya devlet hakkında infaz kararı verebilecektir. Amerikan askerleri de istedikleri an, istedikleri bölgeleri işgal edebilecek ve muhalif olsun veya olmasın suçlu gördükleri kişileri anında yargılamadan öldürebileceklerdir. Aslında bu kararlar bütün dünya halk ve devletlerine karşı açılmış alenen bir savaştır. Dünya devletlerinin bu konuda susmaları bu hukuku kabul etmeleri anlamına gelir. Şu halde BM gibi örgütlere ne ihtiyaç var, bu örgütler de Amerikanın güdümünde değil mi? Amerika aldığı karalarla bu örgütlere ihtiyaç duymuyorsa bu örgütlerin lağvedilmesi gerekmez mi?

b-Amerika bu olay neticesinde kendinde bulduğu güçle Avrupa’ya gereksinim duymadığını, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerini yaptığı çalışmalarda dışlayarak ortaya koymuştur. İngiliz, Alman, Türk, ve diğer askerleri Afganistan’da görmek istememektedir. Şu an Afganistan’da bulunan İngiltere ve İngiltere dışında ismi açıklanmayan diğer devletlerin askerlerinin bölgeden çıkması için baskı yapmaktadır. Basında çıkan, bu devletlerin asker talebi var niteliğindeki haberlerin asılsız olduğu gün be gün ortaya çıkmaktadır. Bölgede kalıcı olduğunun göstergeleri oraya yığdığı askeri güçten anlaşılmaktadır. Bölgede Kandahar yakınlarında büyük bir askeri üs kurma çalışmalarına ivedilik kazandırmıştır.

Rusya ve Çin sadece olayları izlemekle yetinmektedir. Aralarında içeriliği bilinmeyen gizli bir ittifaktan söz edilmektedir. Bu anlaşmanın gereğinden dolayıdır ki; Rusya da Afgan topraklarına askaer yığmaya başladı. Fakat kesinlik kazanan ve açık olan tek husus, Müslümanların beldeleri ve enerji kaynakları üzerinde yapılan pazarlıklardır.

c-İngiltere bölgeden dışlanmayı kabullenememekte ve etkin olabilmek için çeşitli yollar denemektedir. Bu olaylar zuhur edene kadar Amerikanın en güvenilir müttefiki rolünü üstlenen İngiltere, dışlanması neticesinde AB içerisinde etkinliğini artıracak ve birliğin etkin olmasını sağlayacak (daha önce itiraz ettiği) bir çok hususlarda görüş birliği içerisinde olduğunu açıklamasıydı.

d-Amerika bu saldırıda sergilediği zalimane tavırla Müslümanlara korku salmayı amaçlamıştır. Açlık ve sefaletin kol gezdiği Afganistan’ı harabeye çevirmesi, İslam aleminin gözü önünde kararlılıkla yürüttüğü bombalama ve katliamlarla, ezme politikası güderek baş kaldıran Müslümanların ezileceği mesajını vermiştir. Ve Amerika muhalifsiz kaldığı dünyada adeta Müslüman coğrafyayı kendisine muhalif olarak görüyor ve sürekli saldırı planları hazırlıyor.

Ey Müslümanlar! Amerikanın bu tavrı sizleri korkutmasın. Sizlerin asıl korkacağınız şey; eğer bu gidişata göz yumarsanız, olaylara seyirci kalırsanız, küfür sistemlerine destek verirseniz, kuklalarına boyun bükerseniz, Allah’ın dinine ve Müslümanlara yapılan bu hakaretleri sineye çekerseniz azapların en şiddetlisi olan Allah’ın azabının, cehennem ateşinin sizlere dokunmasından korkunuz. Allah (cc) şöyle buyuruyor:

“Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O'ndan da) yardım göremezsiniz!” (Hud 113)

Ey Müslümanlar!.. Sizler Allah’tan korkarsanız Allah düşmanlarınızın kalbine korku salacağını buyuruyor. Sizlerde var olan, üzeri küllenmiş imanınızın gücünü hatırlayın. O güç sizlere cesaret vermeye, sizleri muzaffer kılmaya her zaman muktedirdir. Yeter ki sizler bu işe tevessül edin...

“Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.” (Maide 56)

YIL 13  SAYI 144  RAMAZAN 1422  ARALIK 2001

Yukarı