Amin
Maalouf, “Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri”nin
girişinde, Şam kadısının, Bağdat’ta, halifenin divanına
yaptığı baskını anlatır. Kadı Ebu-Saad el-Haravi’nin
sarıksız kafası matem işareti olarak kazınmıştır. Kendisini
sakinleştirmeye çalışan saraylıları iteler, salonun ortasına
doğru ilerler ve kürsüde vaaz veriyormuş gibi nutuk atmaya
başlar:
“Frenk
taifesi dar-ül İslam’ı (İslam toprağını) istila ediyor”
diye gürler:
“Müslümanlar
hiç bu kadar aşağılanmadı. Ülkeleri, bundan önce hiç bu
kadar vahşice perişan edilmedi. Durdurun bu katliamı..!”
Kadı’nın
yanında, yağmalanan kentlerden kaçıp gelen, başı tıraşlı, yüzü
sakallı, gözü yaşlı müminler vardır. El-Haravi, Frenk
saldırısına Arap aleminin kayıtsızlığına isyan eder:
“Ne
çok kan döküldü. Ne çok güzel kız, tatlı çehrelerini
utançtan elleriyle örtmek zorunda kaldı. Yiğit Araplar hakarete
alıştı mı? Şerefsizliği kabul mü ettiler?”
Salondakiler,
“gözleri yaşla dolduracak” bu konuşma karşısında iç
çekip ağlaşmaya başlar. Kızar El-Haravi:
“Kılıçlar
savaş ateşini canlandırdığında, insanın en kötü silahı gözyaşıdır”.
Amin
Maalouf’un anlattığı sahne, İslam alemi ile Batı arasındaki
1000 yıllık husumetin başlangıç noktası sayılan Kudüs’ün
yağmalanması olayıdır. Bu husumetin -şimdilik- son meyvesi ise
Bağdat istilası… Bu kez Frenk taifesinin dar-ül İslam’ı
istilası, yine Bağdat’tan… (C. Dündar)
Görüntüler geldikçe anlıyoruz
yakınlık derecemizi, ümmet bağlarımızı, kan bağımızı…
Aileden biri gibi çığlıkları geliyor kulaklarımıza…
Katliamı anlatan görüntüler burkuyor içimizi… Onların sesine
kulak veriyor, gözyaşı döküyoruz. Ve 1000 yıl öncesinden bir
Kadı’nın sesi çınlıyor kulağımızda:
“Tüfekler
savaş ateşini canlandırdı. Artık insanların en kötü silahı
gözyaşıdır.”
Ey
ümmet!
Tarih
çağırıyor seni. İnancın -imanın- bütün tazeliği ile
sesleniyor sana…
Göz
yaşını akıtmadan önce yapılması gerekenler var; düşüncenle
birleşen davan, imanınla ateşlenen, sömürgecilere karşı
direnciniz nerede?
“Ne
oluyor size ki, Allah yolunda harcamıyorsunuz?
Halbuki göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Elbette içinizden,
fetihten önce harcayan ve savaşanlar, daha sonra harcayıp
savaşanlara eşit değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden
ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah hepsine de
en güzel olanı vadetmiştir. Allah'ın yaptıklarınızdan haberi
vardır.” (Hadid 10)
Ümmet
olarak bunların hangi birisini yaptınız ki; ağlıyorsunuz.
Çaresizlik evhamına kapılarak, kafanızı yere atıp, kendi
kendinizden utanıyorsunuz. Amelden önce dualarla yetiniyor, köşenizden
“İnşallah” dolu temennilerinizle ayağa kalmak isteyen
duygularınızı köreltiyor, “Allah yardımcıları olsun”
diyerek yetiniyorsunuz.
Evet,
kafirler “haçlı ordularını” harekete geçirerek savaş
ateşini bir kez daha yakmıştır. Bu savaşı söndürmenin yolu
göz yaşı değildir. Bu savaşın karşılığında yapılmasını
Allah (cc) yüce kitabında şöyle bildiriyor:
“Onlarla
savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın;
onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun
kalplerini ferahlatsın.” (Tevbe 14)
“İman
edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise tâğut (bâtıl
davalar ve şeytan) yolunda savaşırlar. O halde şeytanın
dostlarına karşı savaşın; şüphe yok ki şeytanın kurduğu düzen
zayıftır.” (Nisa 76)
Sizlerin,
ellerinizle koruduğunuz, bin bir umutlarla başınıza
getirdiğiniz, el bağladığınız liderleriniz ne kadar korkaksa
onlarda o kadar korkaktır. Şeytanın dostlarında asla cesaret
yoktur. Onları cesaretlendiren sizlersiniz. Sömürgecilere kucak
açanlara destek veren sizlersiniz. Başınıza bu günkü
musibetleri getirenler her ne kadar onlar olsa da sizlerin olanlara
sessiz kalışınız onları cesaretlendiriyor. Onlarsa çürük
düzenleri ile sizlere korku salıyor.
Sizlerin
göz yaşları sel olup aksa da Allah’ın dinine dönmedikçe, ona
olan güveniniz ameli olarak ortaya çıkmadıkça Allah yardım
edecek değildir:
“Ey
iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine)
yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı
kaydırmaz.” (Muhammed 7)
Sömürgecilere
ve onların ajanlarına karşı direnciniz amele dönüştüğü
takdirde elbette Allah’ın vaadi gerçekleşecektir:
“Allah,
sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden
öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi onları da yeryüzüne
sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini
(İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve (geçirdikleri)
korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını
vadetti. Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir şeyi bana eş
tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkar ederse, işte bunlar asıl
büyük günahkârlardır.” (Nur
55)
|