Büyük devletler
kendilerine yeni misyon edinmek suretiyle, dünyanın her
bölgesinde işlerini kolaylaştırmak için yeni yeni yasalar
üreterek bütün iktidarları etkileri altına aldıkları gibi
seçtikleri yöneticilerin itaatsızlıklarına tahammül
edemeyeceklerini, ters hareket etmeleri halinde en sert şekilde
cezalandırılacaklarını beyan edip, amelleriyle de ortaya koyuyorlar.
Bunu geçmişte de çeşitli şekillerde suikastlar yolu ile gerçekleştirmişlerdir.
Artık bugün buna gerek duymadan istedikleri ülkenin
yöneticisini ve kişilerini bulunduğu yerden alarak
memleketlerinde yargılayıp cezalandırmaktadırlar.
Bu yeni oluşum
hain idarecilerin işlerini biraz daha zorlaştıracak gibidir.
Şöyle ki; ümmetle doğrudan karşı karşıya gelecekler,
ümmetin asli değerlerine saldırılarını gizli değil açıkça
yapmak zorunda kalacaklardır. Ya bu işi gerçekleştirecekler
veya kapı kulu oldukları devletlerce
cezalandırılacaklardır. Arafat’a yapılan tehdit ve Arafat’ın
bu tehditler karşısında Müslümanlara karşı açıkça
cephe alması son gelişmelere en güzel bir örnektir. Ayrıca
insanlar, bu yılın başlarında Filipinler başkanı Joseph
Estrada’nın nasıl devrildiğini gördü. Haber ajansları;
devrilme nedeninin, onun yozlaşmasının ve başarısız yönetiminin
bir sonucu olduğunu söylediler. Eğer onlar onun bozulduğunu
ispatlarlarsa, onun ömür boyu hapse mahkum olmasına neden
olacaktır. Ayrıca insanlar, Filipinler başkentinin caddelerinde
on binlerce insanın Estrada’nın düşürülmesi çağrılarını
dile getirdiği büyük gösterileri de gördü. Gazeteler,
ordunun ve fakir insanların Estrada’nın düşürülmesinden
sorumlu olduğunu yazdı.
Haberlerdeki bu
sahneleri izlediğimiz zaman aklımıza şu soru geliyor:
Gelişen bu üçüncü dünyada, bozulan tek adam Estrada mıdır?
Özellikle bildiğimiz gibi O, birkaç yıl öncesine kadar,
güç sahibi değildi. Oysa dünyanın diğer bölgelerinde
30-40 yıldır, fesatta uzmanlaşmış adamlar bulunmakta ve hiç
kimse bunları devirmeye çalışmamaktadır.
Eğer bir yöneticiyi
düşürmek için ordu ve fakirlik yeterliyse, bizler
ülkelerimizde ordulara ve fakir insanlara sahip değil miyiz?
Onların sözlüklerinde “Fesat” doğrunun ifadesidir ve
anlamı bozmaktan başka bir şey değildir. Estrada, kendisinin
düşürülmesine karar verilmeden önce de bozuktu. Fakat onların
menfaatlerini koruma görevi tamamlanınca, onun işine son
verdiler ve onun artık bozulduğunu ve düşürülmesi gerektiğini
ilan ettiler. Zaten Markus ve Suharto’yu da aynı mazeret ve
suçlama ile düşürmüşlerdi.
Yaşanan vakıalar
gösteriyor ki, şu an için gücü elinde bulunan batılı
kafirler, gerek ömürlerini uzatma, gerekse İslam beldelerindeki
sömürülerini daha rahat bir şekilde elde etmek için
böylesi bir metodu kullanmaktadır. Acaba İslam ümmeti yapılan
bu oyunları ne zaman fark edecektir.
Bir yönetici;
kendisini güç (yönetim) koltuğuna oturtan efendileri açısından
hiçbir şey yanlış değilse bile bozuldukça bozulur. Ne
zaman ki, onun efendilerinin menfaatini gerçekleştirme görevi
biterse, işte o zaman işi biter ve önceden hazırlanan
bahanelerle bozulduğu ilan edilir. Böylece onun devrilmesi bir
gereklilik haline getirilir. Fakat insanlar bu gerçekten
habersiz durumdadır. Onlar hep, gazetelerin dediği gibi yöneticinin,
fakirlerin ve ordunun etkisiyle düşürüldüğünü
zannederler. Oysa ordunun onlara olan sadakati bilinmektedir.
Efendilerinin maslahatı için kendilerini yırtan kukla yöneticilerin
sonu işte budur! İşleri biter ve tekmelenirler.
Müslümanlar artık
uyanmalı ve üzerlerinde oynanan oyunların ve planlanan
entrikaların farkında olmalıdırlar. Böylece onlar Hakkı
yerli yerince ikame edebilirler. Dolayısıyla milyonlarca
insanın akıbetiyle oynayanların, gerçek bozukluklarının ve
onlara sessiz kalanların ellerini uzandıkları yerden bilinçli
bir şekilde çekebilirler. Onların oyunlarını ve ümmetin
üzerindeki entrikalarını bozabilirler.
İslam Ümmeti
yaklaşık 80 yıldır, ne kendilerinin ne de İslam’ın
hayrını umursamayan yöneticilerin boyunduruğuna tahammül
ediyor veya zorla boyun büktürülüyorlar. Pakistan’ın Müşerref’i
Afganistan Müslümanlarının katledilmesine yardımcı olmak
ve onlar için hazırlanan katliam komplolarına katılmak
suretiyle; vahşi, küstah ve kibirli Batılı güçlere boyun eğen
zelil kölelerinden biridir. İslam Ümmeti’nin küçük düşürülmesinin,
kafirlerin Müslümanları ezmede tekrar tekrar cesaretlenmesinin
ve Müslümanların topraklarının devamlı yağmalanmasının
sebebi; Müslümanların bu hain yöneticileridir.
Dünya çapında
ümmetin fasid ve zalim yöneticilerine, kendilerinin de kullanıldıklarını
hatırlatmak gerekir. Kafirlerin kuklalarının bütün şerleri
onları etkiliyor ve kuklalar İslam topraklarında kafirlerin
zulümlerini kolaylaştırıyor
Tek doğru
çözümün derhal Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak olduğunu
onlara hatırlatıyoruz. Bu düzen kendilerini bugünkü alçaklık
ve kapı köleliliğinden kurtarıp şerefli kılacaktır.
Ayrıca tüm
Müslümanlar Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak noktasında
odaklaşmalıdırlar.
Müslümanların
toprakları üzerinde haksızca kurulmuş bulunan Türkiye,
Libya, Suriye, Suudi Arabistan, Özbekistan, Mısır gibi tüm
devletlerin Müslümanlara ve dava elemanlarına uyguladıkları
zulüm ve baskılarına son vermeleri ve ümmetle beraber
hareket etmelerine davet ediyoruz!..
Ey yöneticiler;
sizin tek destekçiniz bu ümmettir. Kafirler sizi işleri
doğrultusunda kullanmaktadırlar. Bütün dünyada olduğu
gibi. Yeri ve zamanı geldiğinde sizleri yok edeceklerdir. Ziya
Ülhak’ta sizin gibi düşünüyordu. Ve onun akıbetini
hatırlayın. Menderes’te onlardan biriydi ve sonucu!..
Bozukluğun, geri
kalmışlığın ve İslam Ümmeti’nin zayıf düşmesinin
kaynağının tek nedeninin; Müslümanların bu yozlaşmış yöneticileri
(yani sizlerin) olduğunu tekrar hatırlatıyoruz.
Ümmeti sizler bu
hale getirdiniz!..
Ayrıca ümmetin
tek bir noktaya yönelmesini istiyoruz. Bu nedenle; bu
yönetimlerin değişmesi ve yerine İslam’ın gerçek ve
pratik liderliği olan Raşidi Hilafet Devleti’nin kurulması
için çağrılarımız, hain yöneticilerin zulmü üzerimizde
ölüm rüzgarları estirse de devam edecektir.
Ey Müslümanlar!..
Sizlerin üzerine
çöreklenmiş küfür sistemleri ve bozuk yönetimlerine karşı
ümmetin salih evlatlarıyla birlikte olun!..
Ey Yöneticiler!..
Sizleri dünya ve
ahirette bekleyen kötü akıbetten kurtulmak için Allah’ın
dinine ve onu hakim kılmak isteyen ümmetin salih evlatlarıyla
birlikte hareket edin!..
Hizb-ut Tahrir,
ideolojisi İslam olan siyasi bir partidir. Hizb, Raşidi
Hilafet’in yeniden kurulması suretiyle, İslami bir hayatı
yeniden geri getirmek için Müslümanların üzerinde yaşadıkları
beldelerde çalışmaktadır. Hizb çalışmasının her anında
İslam Şeriatına bağlıdır. Üzerinde hareket ettiği
metodunu Efendimiz Muhammed (sav.)’in Medine’de ilk İslam
Devleti’ni kurmak üzere izlediği metoddan almıştır.
Efendimiz (sav.) İslam Devleti’ni kurmak için sınırlandırılmış
bir mücadele sergiledi ki; bu, fikri ve siyasi bir
mücadeleydi. Dolayısıyla Hizb; İslam Şeriatı’nı tahrip
ve terk eden yönetimlere karşı, şiddet kullanmaz ve silahlı
mücadele yapmaz.
Allah’ın Rasulü
(sav.) şöyle dedi:
“İyiliği emredin ve kötülükten
nehyedin. Zalimleri kınayın, onu doğrunun tarafına çekin ve
oraya bağlayın.”
|