Ana Sayfa YIL 13   SAYI 145   ŞEVVAL 1422   OCAK 2002 E-Mail

AMERİKA KENDİ AJANLARINI NASIL "ÖDÜLLENDİRİYOR?"

 

19 Eylül Çarşamba günü, son derece sinirli olan başkan Müşerref halkına, Pakistan’ın kafir Amerika’nın Afganistan Müslümanlarına karşı başlattığı yeni haçlı seferini desteklemesine ilişkin yaptığı konuşmada, Pakistan’ın menfaatlerinin tehlikeye atılmayacağını söyledi. Şöyle dedi: “Bana güvenin. Sizi hayal kırıklığına uğratmayacağım. Pakistan’ın güvenliği tehlikeye düşmeyecektir. Çünkü savunmamız bizim en başta gelen önceliğimizdir. ”

Böylesine bir Amerika ile işbirliği politikası, onun ele başlarıyla birlikte olmasını sağlar. Bunun içindir ki; Pakistan dünya sahnesinde aslanlar arasındaki koyunu oynamaktadır. Giderek zayıflamakta ve yalnızlığa itilmektedir. Bununla birlikte dünya siyaseti ormanında yolunu ve izini bulabilmek için ABD’nin uydu-gemisine ihtiyaç duyuyor. Bu nedenledir ki; Pakistan Hindistan’a karşı güvenlik ve ekonomik refah gibi kendi menfaatlerini, Amerika ile karşılıklı imtiyazlara girerek güvence altına almak istiyor. Eğer Müslümanlar her yerde gerçekten koyun iseler, biz bu durumu sorguluyoruz. Şimdi bu politikanın 54 yıl önce Pakistan’ın kurulmasından bugüne kadar ulaştığı sonuçlara bakalım...

Bu politikanın çürüklüğü ve dibe çöküşü, önceki yıllara bakıldığında rahatlıkla görülecektir. Pakistan-ABD ilişkilerinin tarihi, Amerika’nın açgözlülükle Pakistan’ı nasıl güttüğünü ortaya koymaktadır. Tüm aslanlar en sonunda bir koyunu ödüllendirirler. Hatta o koyun gerçekte bir aslandır ve kendini bir koyun gibi göstermektedir. Bu senaryoyu tekrar tekrar izliyoruz. Müşerref’in önerileri bu ilişkilerin bir türüdür. Pakistan Amerika’ya verilen tavizlerin bir ödülü olarak hep hırpalandı. Bunun nedeni şudur: iki devlet aynı menfaatlere sahip olsalar bile, bütün meselelerde tümüyle anlaşamazlar. Bu kesin bir çatışmadır. Durum böyle olunca, süper güçlerden biriyle yapılacak bir ittifak, bağımlılığın bir handikap haline gelmesi gibi bir pozisyon alır ki; bu pozisyon kesinlikle tehlikelidir. Üstelik ittifak sonucu verilen tavizlerin ve imtiyazların ödülü de ancak ihanet olacaktır. Aynı zamanda bu dönek ilişkiden doğan sallantılar ve sarsıntılar, stratejik açıdan zarar verici ve uzun vadeli gelişmeler açısından da engelleyici sonuçlar verecektir. İşte biz böyle bir senaryo içerisinde, aslanların üzerine bir aslan gibi yürümenin aslında daha az tehlikeli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.

Allah’u Teala şöyle buyurmaktadır:

“Elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir felâket gelince hemen, biz yalnızca iyilik etmek ve arayı bulmak istedik, diye yemin ederek sana nasıl gelirler! Onlar Allah'ın, kalplerindekini bildiği kimselerdir; onlara aldırma, kendilerine öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında tesirli söz söyle.” (Nisa 62-63)

1946: Amerika Hindistan’ın Bölünmesine Karşı.

Amerikan Misyonu, ABD’nin sempatisini kazanmak isteyen İslam Birliği tarafından takınılacak sert tutum hakkında Ali Han’ı uyardı.

1949: Amerikan Politikaları Pakistanlıları Kızdırıyor.

“Bizim Filistin politikamız Pakistan’da geniş çaplı gösteri ve protestolara neden olmaktadır. Keşmir meselesinde Hindistan’a çok büyük yumuşaklık gösterdiğimiz ve Keşmir pahasına Hindistan’ın tarafında yer aldığımız için de eleştiriliyoruz.” [Kaynak: Ali Han’ın ABD ziyaretinde Dışişleri Bakanlığı’nın verdiği arka plan notu, 14 Nisan 1949, Başkanlık Sekreteri Dosyası, HSTL]

1957: Pakistan Amerikan Üslerinin Kurulmasını Kabul Etti.

1957 yılının Temmuz ayında Başbakan Suhreverdi, ABD başkanı Eisenhower’a, hükümetinin Amerika’nın Pakistan’da gizli bir istihbarat teşkilatı kurmasını kabul ettiğini ve U2 casus uçaklarının Pakistan üzerinden uçmasına izin verdiğini bildirdi. Nitekim Suhreverdi’nin görev süresinden sonra Peşaver’e on mil uzaklıktaki Badaber’de bir tesis tamamlandı. Bu Amerikan NSA (Ulusal Güvenlik Teşkilatı) tarafından gizli olarak yürütülen büyük bir iletişim takip operasyonuydu. Badaber Sovyet Orta Asya’sına çok yakın olduğu için mükemmel bir tercihti. Böylece füze test alanları ve diğer önemli yerlerin izlenmesi kolaylaşmış oldu. Zaten uydu ile izleme devri başlamadan önce U2 casus uçaklarının, Peşaver havaalanının Pakistan Hava Kuvvetleri’ne ait bölümünü kullanmasına, hayati istihbarat fotoğraflarının elde edilmesi için izin verilmişti. [Kaynak: 1- Dönemin Pakistan’ın ABD’deki büyükelçisi Emced Ali tarafından yazılan “Kısa Bakışlar” kitabı. (Lahor,1992, Jang Yayınları) Bu kitapta Suhreverdi’nin özel danışmanının; Başbakanlık Elçiler Dairesine, ABD’nin Pakistan toprakları üzerinde üs kurmasının kabul edilmesini tavsiye ettiği bilgisi de yer almaktadır. 2- Editörün Notu, FRUS, 1958-60, Sayı 15, 615]

1958: Pakistan Uydu Gemisi Üzerinde Bulunmaktan Kaygılandı.

Dışişleri Bakanı Manzur Kadir, ABD maslahatgüzarı Ridgway Knight’a Pakistan kamuoyunun “Pakistan’ın Amerika’nın bir uydu gemisi haline geldiği ve Amerika’nın bağımsız bir Hindistan fikrine olumlu baktığı” yönündeki düşüncesinden endişelendiğini söyledi. [Kaynak: ABD Karaçi Elçiliğinden ABD Dışişleri Bakanlığı’na çekilen telgraf, 14 Ocak 1959; FRUS 1958-60, Sayı 15, 693-695]

1959: ABD-Pakistan İşbirliği Anlaşması.

5 Mart’ta ABD ve Pakistan karşılıklı güvenlik anlaşması imzaladılar. İlk maddede Pakistan’a yapılan saldırılara tepki vermemek için ABD’ye söz verildi. Yardımın konusu “silahlı kuvvetlerin kullanımını da içeren, karşılıklı olarak kabul edilebilecek uygun hareketlerin yapılmasının sağlanmasına” ilişkindi. ABD bugüne kadar bu sözü sadece komünist saldırılarla sınırlı tuttu ve 1957’de Orta Doğuda Birleşik Kongresel Çözümde tasavvur ettiği gibi, bundan Hindu saldırılarını muaf tuttu. Pakistanlılar zamanında olduğu gibi bugün de kendilerinin başka bir şekilde inanmaları için aldatılıyorlar. [Kaynak: Dışişleri Bakanlığı Bülteni, Sayı:40 (1959) 416-417]

1964: Amerikan Ajanları ABD İstihbaratına Saldırdı.

Başkan Jhonson hem Pakistan’a hem de Hindistan’a beş yıllık askeri programlar hazırlamaları için izin verdi. ABD bir taraftan Pakistanlılara şirin görünürken, diğer taraftan düşmanlarına destek vermek suretiyle Pakistanlılarla adeta alay etti. Başkan Eyüp kamuoyunun anti-Amerikancı yönünü şöyle dile getirdi: “Bugün Amerikan politikaları fırsatçılık temeline dayanıyor ve ahlaki ilkelerden yoksundur... Pakistan hemen hemen tüm vaatlerini yerine getirdiği için derinden pişmanlık duymaktadır. Çünkü Pakistan, dostlarınca böyle ödüllendirilen yöneticileri tarafından hayal kırıklığına uğratıldı.” [Kaynak: Eyüp Han’ın London’s Daily Mail gazetesinde 23 Temmuz 1964’de yayınlanan röportajı]

1965: Pakistan Hizmetlerinin Karşılığını Tahsil Etmeye Çalışıyor.

6 Eylül: Pakistan Hindistan ile savaşıyor. Eyüp ve Butto Amerikalı diplomat Mac Connaughy ile görüştüler. Başkan 1959 yılındaki çift taraflı yürütme anlaşması ve 5 Kasım 1962 tarihli yardım raporu için çağrıda bulundu. Haberde şöyle denildi: “Pakistan Hindistan’ın toprak parçaları üzerinde silahlı kuvvetlerin savunmasız saldırılarının kurbanı haline geldi. Pakistan Hükümeti, Birleşik Devletler Hükümetinden bir an önce saldırıların durdurulmasını ve bu tür hareketlere karşı tedbir almasını istiyor.” [Kaynak: Ravalpindi Elçilik Bürosundan ABD Dışişleri Bakanlığı’na çekilen telgraf, 6 Eylül 1965]

1965: ABD Pakistan’ı “Ödüllendiriyor.”

8 Eylül: Bu meselede Pakistan’a yardım etmek, Amerika’nın menfaatleri ile uyuşmuyordu. Bu sadece Amerika’nın Pakistan’da onun kendi köleliğine dönmesi için kalmayı tercih etmesinden kaynaklanmıyordu. Başkan Lyndon B Jhonson bunu Pakistan’a yapılan askeri yardımın Kongrede kesilmesinden önce belirtti. Butto şöyle dedi: “Bu karar, bir müttefikin kararı olamaz ve hatta tarafsız bir karar bile değildir.” [Kaynak: ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Karaçi Elçiliğine çektiği telgraf, 8 Eylül 1965]

1971: Pakistan Çin Konusunda, Amerika’ya Yardım Ediyor.

Başkan Nixon, Başkan Yahya’dan Beijing’deki Pakistan’ın dostlarına, Nixon’ın Asya’nın Çin olmaksızın “ileriye” gideceğine ve Çin’i izole etmek için Sovyetlerin yöneldiği girişimlerinde bir taraf olacağına inanmadığını bildirmesini istedi. Daha sonra Pakistan, Kissinger için gizli bir Beijing gezisi ayarladı. 15 Temmuz 1971’de Nixon sürpriz bir şekilde bu gizli geziyi dünyaya duyurdu ve bu gezinin kendisine ait bir plan olduğunu söyledi. [Kaynak: Henry Kissinger, Beyaz Saray Yılları, s.180-181]

1971: ABD Pakistan’ı “Ödüllendiriyor.”

3 Ağustos: Pakistan’ın üyelikten atılma krizinin yaşandığı günlerde Temsilciler Meclisi, Pakistan’a yapılan tüm yardımların askıya alınmasını oylamaya sundu. Çünkü her yerde Amerikan çıkarları devrededir. Nixon bir Hindistan-Pakistan çekişmesinin “ABD’nin Çin politikalarına zarar vereceğini” hissetmişti. [Kaynak: Elçi Farland ile yapılan toplantıda Başkanın dosyası için verilen memorandum, 18 Temmuz 1971, Başkanlık Ofisi Dosyası, NPMP, NA]

1977: Butto Kendi Ödülünü Konuşuyor.

28 Nisan: “Parti bitti. Parti bitti. O gitti” Başbakan, Ulusal Kongre öncesinde yapılan bir konuşmada, ABD’nin Karaçi’deki başkonsolosu Robert Moore ile siyasi danışman Howard Schaffer arasında geçen hararetli konuşmaya işaret ediyor. Nitekim 15 Haziran’da Butto’nun partisi bitti.

1979-1988: Amerikan Yardımlarında Döneklik

6 Nisan’da ABD, nükleer program nedeniyle Pakistan’a yaptığı yardımları askıya aldı. 24 Aralık’ta ise, Rusya’nın Afganistan’ı işgal etmesi ilişkilerin yönünü değiştirdi. Bu değişiklik ABD Ulusal Güvenlik Konseyi asli üyesi Thomas Thornton’ın sözlerine şöyle yansıdı: “Gerçekten bir gecede... dramatik bir biçimde değişti.” 29 Aralık’ta Carter, Afgan mücahitlerine gizlice silah yardımında bulunulması için CIA’e talimat verdi. Daha sonra ISI (Pakistan İstihbarat Servisi) bu Amerikan yardımlarının aracısı haline geldi. 4 Ocak 1980’de Carter şöyle dedi: “Biz kuzeyden artarak gelebilecek ciddi tehditlere karşı, ulusal güvenliğini ve bağımsızlığını koruması için Pakistan’a askeri ekipman, gıda yardımı ve diğer yardımlar sağlayacağız.” 1981’de 60 milyon dolar olan yardımlar, 1984’te ABD-Suudi Arabistan fonundan gizli operasyonlar için karşılanan destek ile 400 milyon dolara ulaştı. 14 Nisan 1988’de Sovyetlerin Afganistan’dan kovulmasını öngören Cenova Anlaşması imzalandı. 17 Ağustos 1988’de General Ziya muhtemelen CIA tarafından hazırlanan bir tuzakla bir uçak kazasında öldü.

1990: Pressler Yaptırımları

1 Ekim: Pressler Yaptırımları vasıtasıyla yapılan ekonomik ve askeri yardımlar, Amerikan İstihbaratının Başkan Clinton’ı Pakistan’ı nükleer bir aygıt haline geldiği yönünde bilgilendirmesi üzerine donduruldu. Hindistan Mayıs 1998’deki nükleer testlere kadar böyle cezaların acısını çekmedi. Hatta onların İndra Gandi döneminden beri nükleer güce sahip oldukları bilindiği halde...

1993: Amerika Mücahitleri “Terörist” Olarak Damgalıyor.

Komünizmin yıkılmasından sonra, Batı hegemonyasının karşısındaki en büyük yeni tehdit İslam oldu. Bunun üzerine Amerika Pakistan hükümetiyle beraber İslami grupları baskı altında kontrol etmek için taktik değiştirdi. Dışişleri Bakanı Şahriyar Han, ABD’nin değişen kale direklerini şöyle ifade etti: “Afgan Savaşı’nda 14 yıl savaştık ve şimdi bizim tarafımızda yer alan insanlar birdenbire teröristler gibi, hain ve damgalanmış olarak görülmeye başlandı.” [Kaynak: Washington Post gazetesinden alıntı, “Soğuk Savaş Sonrası, ABD-Pakistan Bağlantıları Ekşimeye Başladı”, 21 Nisan 1993]

1999: Kargil İhaneti

Mayıs: Pakistan Ordusu, mücahit gruplarla birlikte, Hindistan müşriklerinin üzerinde büyük ve mahvedici bir etki oluşturmak için çalışmaya başladı. İki hafta boyunca onların arasında kaldı ve Hindistan’ın ihtiyacı olan yardımın önünü kesmeyi umuyordu. Başkan Clinton Şerif’i askerleri geri çekmesini istemek için telefonla aradı. Clinton General Anthony Zinni’yi İslamabad’a, bu ikinci mesajını Şerif’e ve yeni Genelkurmay Başkanı Pervez Müşerref’e doğrudan iletmesi için gönderdi.

2001: ABD’ye Yapılan Saldırılar İstismar Ediliyor.

11 Eylül’de Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon’a yönelik harap edici saldırılar yapıldı. ABD hızla Güney Asya’da askeri saldırılar için izin almak üzere bu olayı istismar etti. Amerika’nın önem verdiği üç meselede her an tetikte olmak için en gerekli olan şey askeri bir varlıktır. Bu üç mesele şunlardır: Çin, Hazar Denizi’ndeki petrol ve Pakistan ile Orta Asya’daki İslami uyanış.

2001: Pakistan İçin Karar Zamanı

Bugün Pakistan’ın yıllardır Amerika’ya olan bağlılığının kendisine verdiği hasarı halen telafi edebileceği bir zamandır. Aslanların üzerine bir aslan gibi yürümenin zamanıdır. Çünkü aslanlar gibi ölmek, koyun gibi yaşamaktan daha hayırlıdır.

YIL 13  SAYI 145  ŞEVVAL 1422  OCAK 2002

Yukarı