YIL 16  SAYI 186  CEMAZİYÜLEVVEL 1426  HAZİRAN 2005


Hilafet.com'da ara Web'de ara

Hilafet'in Sözü: Ilımlı İslam Söylemi
Allah (cc)’nun Gücünün Üzerinde Hiçbir Güç Yoktur
Siyasî Yorum: R. T. Erdoğan’ın İsrail Ziyareti
Haber-Yorum: Özbekistan Olayların Arkasında Kim Vardır?
MÜSLÜMANLARIN DURUMU VE NİÇİN HİZB-UT TAHRİR (2. Bölüm)
Hz. MUHAMMED (SAV)’İN MUCİZESİ KURAN VE İÇERİĞİ (2. Bölüm)
Sünnet’ten Anlamamız Gerekenler ve Bidat Kavramı (1. Bölüm)
Bir Şiir
Tefsir: Bakara Suresi 194-195

 
HABER-YORUM

Özbekistan’daki Olayların Arkasında Kim Vardır?

Özbekistan 26 milyon nüfusu ile bölgenin en kalabalık ülkesidir. Ülkede %80 Özbek, %5.5 Rus, %5 Tacik, %3 Kazak, %2.5 Karakalpak, %1.5 Tatar bulunmaktadır. Ülkenin %90 Müslümandır. Toprakları yeryüzünün en zengin servetlerine ve verimliliğine sahip topraklardandır. Dünya pamuk üretiminde ikinci sırada ve altın üretiminde dördüncü sırada bulunmaktadır.

Sovyetler Birliği parçalandıktan sonra 20 Haziran 1990 yılında egemenliğini, 1992 yılında da bağımsızlığını ilân eden Özbekistan, cumhuriyetle idare edilmektedir. Sovyetler Birliğinin kalıntılarını bir arada tutmak amacıyla kurulan “Bağımsız Devletler Topluluğu” üyesi olduğundan askeri, güvenlik, siyasi ve ekonomik açıdan Rusya’ya olan bağlılığı hâlâ devam etmektedir.

Bağımsızlığını kazandığı günden günümüze Özbekistan devlet başkanlığını, adından başka İslam'la hiçbir ilgisi olmayan İslam Kerimov yürütmektedir. Kerimov aslında eski komünist rejimin bir kalıntısıdır. Kerimov 2002 yılında yapılan referandumda %91 oy alarak 7 yıl başkanlığını uzatmıştır. Başkanlığını uzatmasının ardından Kerimov, muhalefet partilerini kapatmış, basına ağır sınırlamalar getirmiş ve camiler üzerinde devlet kontrolü getirmiştir. 11 Eylül’den önce ABD ile hızlı balayı yaşayan ancak, daha sonra Rusya’ya yakınlaşmasıyla ABD’nin beşinci kolu gibi çalışan STK’ları (Sivil Toplum Kuruluş’ları) kendi iktidarına karşı bir tehdit olarak gördüğü için ülkesinde yasaklamıştır. Kerimov, 11 Eylül sonrası Amerikan savaş uçaklarının, terörizmle savaş bahanesiyle Afganistan’ı bombalamaları için Özbekistan’a ait Canabat şehrine inişlerine izin vermiştir. Ardından Washington ve Taşkent Canabat hava alanı için 7 yıllık bir anlaşma imzalamışlardır.

Fikrî açıdan ise Özbekistan halkı, dinsiz komünist sistemin çöküşü ile komünizmin ve Rus diktatörlüğünün kulluğundan kurtulduklarının farkına vardı. Yetmiş beş yıl boyunca mahrum bırakıldıkları İslâmi kimliklerine geri dönmeye başladılar. Rusların, birçoğunu içki depolarına ve domuz ahırlarına çevirdikleri mescitleri temizlediler, yeni mescitler inşa ettiler ve eski mescitleri restora ettiler. Bu noktada kendilerine doyurucu fikri veren Hizb-ut Tahrir’e, onca zulme rağmen, yoğun katılımların olduğu gözlemlenmektedir. Çünkü zulüm fikrin hızını kesse de, insanlar tarafından kabullenilmesinin önüne geçemez. Özbekistan tarihte Buhari, Tirmizi, Nesefi ve Zemahşeri gibi, İslâm ümmetinin en hayırlı evlatlarının yetiştiği ülkelerden birisi olduğu gibi, Orta Asya’daki cumhuriyetler arasında İslâm’a girişin en fazla olduğu yerlerden de birisidir.

Hizb-ut Tahrir

Andican, üç ülkeyle sınırı olan ve bölgedeki İslâm’î hareketlerin kalesi durumundaki Fergana Vadisi’nde yer almaktadır. Fergana vadisi yakın bölgenin su kaynağı durumundadır. Zengin tarım sahaları vardır ve çok yoğun nüfusa (10 milyon) sahiptir. Yaklaşık 300 bin nüfuslu Andican kenti, direnişin başladığı mekan durumundadır.

Bölgedeki aktif İslam’î gruplardan birinci derecede ağırlığa sahip olan Hizb-ut Tahrir’dir. Burada kısaca şunu belirtmek isteriz ki, azgın ve despot Kerimov yıllarca ideolojisi İslâm olan ve Rasûlullah (sav) metodundan bir karış bile sapmamış bu siyâsi partiyi ümmetin kalbinden silmek amacıyla mücadele etmiş, gençlerine işkence uygulamış, İnsan Hakları Örgütlerinin bildirdiğine göre bedenlerine kızgın yağ dökmüş, tırnaklarını sökmüş, bununla birlikte Hizb-ut Tahrir çalışma metodunda silah kullanmaya, şiddete başvurmaya, suikast düzenlemeye, bombalamaya, saldırmaya veya benzeri yöntemleri kullanmaya teşebbüs etmemiş, hatta aklından bile geçirmemiştir. Hizb-ut Tahrir şiddeti, mevcut yönetimlerden veya onların zorbalıklarından korktuğu için değil, daveti taşımada Rasûlullah (sav)’in metodunu takip ettiği ve bu metotta şiddete başvurulmadığı için benimsemez. Daha önce de Ürdün hükümeti, “Mute” olayında Hizb-ut Tahrir’i şiddete başvurmakla itham etmiş; ancak Ürdünde’ki mahkeme, Hizb-ut Tahrir’in fikirlerini, metodunu ve pratikte kullandığı vesileleri bildiğinden bu ithamı reddetmiştir. Keza bir çok Avrupa devletlerinde de Hizb-ut Tahrir’in şiddete başvurduğu ispat edilememiştir.

Andican Olaylarının Gerçek Yüzü

Özbekistan’daki bu olaylar akla hemen Amerika’ya hizmet eden ünlü spekülatör George Soros’u getiriyor. Eski sovyet ülkelerinde peşpeşe gelen kansız devrimlerin arkasında ünlü spekülatör George Soros’un olduğu artık bilinen bir gerçek. Yanlız Kerimov’un, Açık Toplum Vakfı ve Açık Toplum Enstitüsü gibi Amerikan çıkarlarına hizmet eden Sivil Toplum Kuruluşlarını ülkeden kovmasının ardından Amerika’nın kendisine orada ajan bulamaması ve dolayısıyla da taban tutamaması, Kerimov’un şimdiye kadar yaptığı cürümlere yeşil ışık yakması, onu himâye etmesi, Müslümanlarla savaşması için desteklemesi bu teoriyi zayıflatmaktadır.

Bunu açıkça Beyaz Saray Sözcüsü Scot McClellan’ın açıklamasında görürüz, “Özbekistan halkı daha temsili ve demokratik bir hükümet istiyor, ama bu barışçı yollarla olması gerekir”. Sözcü, “Hükümete ve göstericilere soğukkanlı davranmaları çağrısı” yaptı. Ukrayna ve Gürcistan devrimlerinde muhalefetten yana tavır takınan Amerika, Müslümanlar söz konusu olunca yan çizmekte ve çifte standart uygulamaktadır. Sanki Beyaz Saray yaptığı açıklamada diplomatik bir dille Kerimov’u destekliyor ve daha fazla cürüm işlemesi için ona yeşil ışık yakıyordu. İşte bu nedenlerden dolayı olayların arkasında Amerika’nın olmasını uzak görüyoruz.

Peki o zaman Kerimov’un iddia ettiği gibi olayların arkasında gerçekten Hizb-ut Tahrir mi var?

Şüphesiz Hizb-ut Tahrir’in çalışma metodunu bilenler, Kerimov’un iddia ettiği gibi, olayların arkasında Hizb-ut Tahrir’in olmadığını bilirler. Zira, yukarıda da belirttiğimiz gibi, Hizb-ut Tahrir, kurulduğu 1953 yılından günümüze asla şiddete başvurmamıştır. Bunu korktuğu için değil, Rasûlullah (sav)’in metodundan olmadığından dolayı yapmaz. Çünkü toplum, şiddet ve silah zoruyla değişmez; ancak toplumun fikirleri kabullenmesiyle değişir. Toplum; insan, fikir, duygu ve nizâmdan oluşur. Toplumu değiştirmek isteyen kimse, fikir, duygu ve nizâmı değiştirmesi gerekir. Fikir, duygu ve nizâm ise, şiddet veya silah kullanarak değil, aklın bunları kabul edip kanâat getirmesiyle değişir. Toplumu değiştirmenin vakıası böyle olduğundan ve şer’î hükümde buna intibak ettiğinden dolayı, Hizb-ut Tahrir şiddeti benimsemez.

Diğer bir açıdan ise, eğer Hizb-ut Tahrir olayları tetikleyen olsaydı bunu Andican’da değil, Taşkent’te yapardı. Yani Hizb-ut Tahrir şiddeti metot olarak benimseseydi, bunu Andican gibi ülkenin küçük şehirlerine yönelerek değil, Taşkent’te yönelir ve dünyayı Kerimov’un başına geçirirdi.

Öyleyse olayların arkasında kim vardır?

Hiç kuşkusuz olayların arkasında Kerimov’un kendisi vardır. Kerimov devlet şiddetini, zorbacı anlayışı en katı şekliyle uygulayan azgın bir kafirdir. Bu devlet terörü sebebiyle binlerce insan çöl zindanlarına doldurulmuş, kesintisiz işkenceye maruz bırakılmaktadır. Binlerce insan da vatanlarının dışında sürgün hayatı yaşamaktadırlar. Kısacası bu ülke eski despot Sovyet sistemlerini en katı şekliyle devam ettirmekte, büyük devletler ise bu katı uygulamalara muhalefet etmek bir yana destek vermektedir. Çünkü bu ülkedeki baskıcı rejimin devamı işlerine gelmektedir.

Rejimin baskıcı uygulamaları belki karşı tepkilere sebep olabilir. Nitekim bazı baskıcı rejimlerle ilgili olarak hazırlanan raporlarda bu rejimlerin başvurduğu uygulamaların şiddetin zeminini hazırladığı vurgulanmaktadır. Çünkü insanların tercihlerini, taleplerini yönetime yansıtmalarının iki yolu vardır: İstedikleri kişiyi seçme yoluyla veya isteklerini şiddet yoluyla kabul ettirme üslubu. Birinci yolun tıkanması durumunda, insanlar ikinci yola itilmektedir. Bunu İslâm tarihinde görmekteyiz. Halife’nin veliaht yöntemiyle tayin edilmiş olmasından dolayı Müslümanlar istedikleri kişiyi Halife olarak seçmekten mahrum bırakılmışlardır. Bu da onları yönetimi değiştirmek için silah kullanmaya sevketmiştir. Böylece iç kargaşa çıkmış, İslâm devleti düşmanları karşısında zayıf düşmüştür. Özbekistan'daki hâkim sistem de birinci yolu tamamen tıkadığı gibi sistemin uygulamalarına muhalefet ve muhasebe edenleri çok katı uygulamalarla cezalandırmıştır.

İşte bu baskıcı, zorbacı yönetimini meşrulaştırmak, yaptığı zulümleri haklı göstermek amacıyla Kerimov şimdiye kadar aynı üslubu takip etmiştir. 16.02.1999 sabahı Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te patlamalar meydana gelmiş, İslâm Kerimov, öğle saatlerinde yaptığı açıklamada “Bu patlamaların kendi şahsını hedef aldığını, patlamaların arkasında kimlerin olduğunu bildiğini” halde, İslâm’î hareket ve İslâm davetçilerini bastırmak için bu patlamaları kullanmıştır. Aynı gün öğle vaktinde içişleri bakanı Ali Matof bir konuşma yaparak: “Patlamaların arkasında ‘Hizb-ut Tahrir’ var. Patlamalar, Hizb-ut Tahrir’in askeri kanadını oluşturan ‘Hizbullah’ tarafından gerçekleştirilmektedir. Hizb-ut Tahrir planlamakta, geriye kalan hareketler ise uygulamaktadırlar." demiştir.

Halbuki aynı saatlerde Kerimov yaptığı açıklamada kendisine suikast düzenleyenleri bildiğini söylemiş ve imâ yollu olsada bu Rus istihbaratının işi olduğunu belirtmiştir. Fakat o, bu patlamaları kullanarak binlerce Hizb-ut Tahrir’li gençleri tutuklamış, zorla onları evlerinden alarak hapse atmıştı. Bununla da yetinmemiş, Hizb-ut Tahrir aleyhine geniş çaplı propaganda başlatmıştı. Ama daha sonra yaşanan gelişmeler bu girişimin ülkedeki İslâm’î hareketi zayıflatma ve bu hareketin ileri gelenlerine darbe vurma amacıyla düzenlenmiş bir komplo ve provokasyon olduğunu ortaya çıkarmıştı.

Yine 29.03.2004 yılında başkent Taşkent'te ve ülkenin en önemli şehirlerinden Buhara'da meydana gelen üç ayrı patlamada 19 kişi ölmüş, 6'sı polis 27 kişi yaralanmıştı. Özbekistan hükümeti palas pandıras olaylardan Hizb-ut Tahrir'i suçladı. Ülkenin baş savcısı Reşid Kadirov, “Yaşanan olayların birbiriyle bağlantılı olduğunu ve uzun süreden beridir planlandığını” iddia etti. Birincisinde olduğu gibi ikincisinde de hükümet, alelacele belge ve bilgiye dayanmaksızın Hizb-ut Tahrir’i patlamalardan sorumlu tuttu.

Yukarıda da söylediğimiz gibi Özbekistan'daki zulüm yönetimi, izlediği zorba politikalarına gerekçeler oluşturabilmek için zaman zaman muhtelif komplolara başvurmaktadır. Çünkü o, Hizb-ut Tahrir mensuplarını ve Müslümanları daha çok kıskaca alabilmek için gerekçeye ihtiyacı vardır. Bu olayların faili olarak onların gösterilmesi de Kerimov için gerekçe teşkil etmektedir. İkinci olarak olaylarda Müslümanların suçlu gösterilmesi onlara yönelik olarak daha önce yapılan baskıları ve yasaklamaları haklı göstermek için de malzeme teşkil etmekteydi.

Şimdi gelelim 12.05.2005 tarihinde Andican’da patlak veren ve yüzlerce Müslümanın katledilmesiyle sonuçlanan olaylara.

- Müslümanlar, Andican kentinde haklarında hiç suçlama olmadan apar topar evlerinden alınarak hapse atılan 23 kişinin yargılanmasını protesto etmek amacıyla bir haftadır gösteriler düzenliyorlardı. Kent merkezinde toplanan göstericilerin büyük bölümü kadınlar, erkekler, yaşlı insanlar hatta çocuklardan oluşuyordu. Dolayısıyla bunların Kerimov’u devirme gibi bir niyetleri yoktu. Sadece gündelik yaşamlarının bir parçası olduğunu söyledikleri, 'yoksulluk ve adaletsizliğe son verilmesi' çağrısıyla toplanmıştılar.

- Sonra bir Özbek görgü tanığının bildirdiğine göre, Baskını Kırgızistan yönünden 15 araçlık bir konvoyla gelen bir grup, elliyi aşkın muhafızı öldürüp 2000 civarında mahkumu serbest bırakmışlar, sonra da kentteki askeri üssü basıp silahlara el koymuşlardı.

- Daha sonra grubun Valilik binası, Milli Güvenlik Hizmeti İl Başkanlığı, İl Emniyet Müdürlüğü olmak üzere üç ayrı merkeze doğru hareket edip, bu binaları ele geçirdiği belirtilmiştir.

- Ardından Kerimov, Özbekistan sınırlarını kapatmış, Ancıdan’a giden bütün yolları ablukaya almış ve Yabancı basının Andican’a girmesine engel olmuştu.

- Sonra Taşkent’ten güvenlik kuvvetlerini kente nakletmişti. Akabinde kendiside katliamı bızzat yönetmek amacıyla Ancidan’a hareket etmişti.

Andican’da katliamını gerçekleştirdikten sonra Taşkent’e dönen Kerimov, Aksaray Köşkünde düzenlediği basın toplantısında Andican’da yaşanan olaylar hakkında basın mensuplarına açıklamalarda bulunmuştur. Yine adeti üzere, Ancidan’daki olayların arkasında “Hizb-ut Tahrir’in” olduğunu belirtmiştir.

Olayları takip edenler, Andican’daki ayaklanmanın arkasında Kerimov’un olduğunu anlar. Çünkü Kerimov azgınlığına, zorbalığına, zulmüne sebepler, gerekçeler ve malzemeler oluşturmak için bu olayları bizzat kendi adamlarına işlettirmiştir. Böyle bir şey hiç de ihtimal dışı değildir. Bu husus özellikle despot ve zorba yöneticilerin sıkça başvurdukları bir üsluptur. Elinde olayları çıkaranın Hizb-ut Tahrir olmadığına ilişkin kuvvetli deliller olduğu halde, Hizb-ut Tahrir’i suçlaması, hedefin önceden belirlenmiş olabileceği ihtimalini güçlendiriyor. Sorunun çözülmesi için müzakere yolunun tercih edildiği ve silahlı grup ile müzakere yapılması için tüm koşulların sağlandığı; hükümet adına bunun İçişleri Bakanı Almatov ile Vali Begaliyev tarafından yürütüldüğü iddiasını ortaya atmasıda bu olasılığı güçlendiren hususlardan biridir. Zira hangi devlet başkanı veya yetkilisi terörist dediği kimseleri muhatap alarak onlarla müzakere yolunu tercih eder. Sanki Kerimov, bu açıklamasıyla kendisinin sorunu çözmek için her türlü kolaylığı sağladığı; fakat karşı tarafın uzlaşmaz olduğu görüntüsünü vermek istemiştir.

Silahlı grubun binayı ele geçirmesinden sonra Kırgızistan’ın Oş ve Celalabad bölgeleri ile Afganistan’da bulunan liderlerini aradıkları ve gelişmeler hakkında bilgi verdiklerine dair ellerinde bant kayıtlarının bulunduğunu söylemesi de işin başka saçmalığıdır. Zira kendi zulmünden kaynaklanan yerel tepkiyi, bölgeselleştirmek hatta devletler arası kılmak istemiştir ki, böylece Amerika’dan gelebilecek kınamanın önüne geçmiş olsun. Belki de Kerimov’un, Andican’da patlak veren olayları Afganistan’la ilişkilendirmesi, Amerika’nın desteğini almak için olabilir. Çünkü o günlerde, Afganistan ve Pakistan’da Amerika aleyhine gösteriler düzenlenmekteydi. Asia Times sitesine sızan veya kasıtlı sızdırılan bilgiye göre, o gösteriyi ne Taliban ne de Hikmetyar’ın partisi Hizb-ul islâm’î değil, bilakis Hizb-ut Tahrir organize etmişti. Aynı tarihlerde farklı bölgelerde çıkan olaylar arasında bağ kurmakla Kerimov, daha fazka katliam yapabilmek için Amerika’nın desteğini arkasına almak istiyordu. Bunun için konuşmaların bant kayıtlarının ellerinde bulunduğu saçmalığına tenezzül etmiştir. Amerika’nın Kerimov’u destekleyici açıklaması da sanki bunu teyit eder niteliktedir.

Özelde Özbekistan Müslümanlarının Kerimov’un zulmünden kurtulmalarının, genelde diğer Müslümanların Amerika’nın saldırısından beri olmalarının yolu Hilâfet Devletidir. Öyleyse bütün Müslümanlar, Hilâfet Devleti ikâme etmek için çalışmak zorundadırlar.

 

ilk sayfa | Yukarı

 YIL 16  SAYI 186  CEMAZİYÜLEVVEL 1426 HAZİRAN 2005