(Tevbe: 14)
07/10/01
tarihinde küfrün başı Amerika ve onun müttefiki İngiltere,
Müslümanlara yönelik vahşi bir savaş başlattılar. Kâbil,
Kandahar ve Celalâbad gibi Afganistan’ın büyük
şehirlerine, Tomahawk isimli füzeler ve onlarca ton stratejik
kitle imha bombalarıyla saldırıda bulunuldu. Bu füze ve
bombalar Hind okyanusunda konuşlandırılan savaş uçakları,
gemiler, deniz altı ve firkateynlerden fırlatıldı. Bu
saldırılarda kullanılan uçaklar ise, cani ve hain
yöneticilerin yardımıyla komşu Müslüman ülkelerden uçuş
yaptılar.
İslam’ın ve Müslümanların
düşmanı olan Amerika ve İngiltere bu saldırıları, çeyrek
asırdan beri kasıp kavuran savaşlardan yıpranan fakir,
savunmasız mazlum Afgan halkı üzerine düzenlediler.
Afganistan hükümetinin Amerika ve İngiltere’ye karşı
herhangi bir saldırganlık tutumunda bulunup, savaş ilan
etmediği halde bu saldırılar düzenlenmiştir.
Herkesin gözü
önünde savunmasız Müslüman Afgan halkına kitle imha
silahlarıyla saldırarak ve İslam’la sözde terörizm adı
altında savaştıkları halde, kafirlerin bu saldırıyı
İslam’a ve Müslümanlara karşı olmadığını iddia
etmeleri, dünya kamuoyu önünde acaba ne kadar inandırıcıdır!..
Savaş canisi
Bush, 11/09/01 tarihinde Amerika’ya düzenlenen saldırıların
ardından, Amerikan halkının intikam duygusunu tatmin etmek ve
Amerikanın kaybettiği prestijini tekrar kazanması için
Müslümanlara yönelik acımasız bu savaşı gerçekleştirmiştir.
Zira anket sonuçları, Amerikan halkının %80’inden fazlası
kendilerine yönelik yapılmış olan saldırılara karşılık
olarak, askeri harekatın yapılmasını istediklerini göstermiştir.
Ayrıca acımasızca sürdürülen bu savaşın diğer bir
maksadı ise; Müslümanların İslam Devletine tekrar
kavuşmalarını engellemek, Amerikanın ve Batının güdümünden
kurtulan Taliban hükümetini devirmektir. Amerika açısından
böylesi bir durum, kendi nüfuzuna tehlike arz etmektedir. Gelişen
olaylar Pakistan, Özbekistan, İran ve diğer memleketlerdeki Müslüman
halklarının kafirlerin tahakkümünden kurtulmasını
beraberinde getirecektir.
Savaşın diğer
canisi Tony Blair ise, İslam ve Müslümanlara karşı düşmanlık
ve kin besleyişi bariz olarak su yüzüne çıkmıştır. Zira
o, savaşı kızıştırıcı ve Müslümanlara yönelik
katliamlar konusunda lideri olan Bush’tan daha ileridedir.
Blair’in İslam’a ve Müslümanlara karşı bu tutumu açık
bir düşmanlıktır. Yani, İslam ümmetini hiçe sayarak kin
beslemektir. Hem de Müslümanların başlarında bulunan ajan
ve hain yöneticilerin gözü önünde. Sanki bu yöneticilerin
görevi, ümmetin varlığını ve devletini korumak değil!..
Küfrün başı
Amerika, onun müttefiki İngiltere ve diğer kafir devletlerin
Afganistan’a düzenlemiş oldukları bu savaş, yeni Haçlı
seferleridir. Yalan söyleyerek ve gerçekleri saptırarak terörle
mücadele adı altında yaptıkları bu Haçlı seferlerindeki
amaçları ise; İslam’ı ve Müslümanları yok etmek,
kendilerinin çıkarlarını gözeten Müslümanların
başlarında bulunan hain ve ajan yöneticileri korumaktır.
Zira bu hain yöneticiler, İslam âleminin doğusundan
batısına kadar kafirlerin düzenledikleri bu saldırı için
Müslümanlara ait bütün havaalanlarını ve ülke topraklarını
kullandırmaktadırlar.
Bu saldırı,
Amerika ve İngiltere’nin Müslümanlara ilk düzenledikleri
saldırı değildir. Zira daha önce Kuveyt’i ve Kuveyt halkını
korumak adı altında, gerçekte ise Amerika, körfezde ki
petrol servetini çalmaya devam etmek için İngiltere ve diğer
kafir ülkelerle birlikte 1990’da Irak’a saldırı düzenlemiştir.
Hâla şu güne kadar da Irak’ın güney ve kuzeyinde günlük
hava saldırıları geçekleştirmektedir. Ayrıca onların her
ikisi 1948’de Filistin’de Yahudi varlığını kurdurdular.
Yahudi varlığına her türlü finans, silah ve nüfuz desteğini
sundular ve hâlen sunmaya devam etmektedirler. Müslümanların
başına, Müslümanlara sefil bir hayat yaşatacak,
batılıların Müslümanların servetlerini çalmalarını
sağlayacak, Müslümanların küfür tahakkümünden kurtulup
tekrar yeryüzünde İslam hükmüne kavuşmalarını
engelleyecek hain yöneticileri musallat etmişlerdir. Amerika
ve İngiltere’nin bütün bunları yapmalarının nedeni,
İslam ümmetine düşmanlık ve kin beslemelerindendir.
Dolayısıyla bunların her ikisi de düşmandır. Savaş durumu
onların bütün Müslümanlar arasında kaimdir. Onlara karşı
takınılacak tavır şer-i hükümlerin gerektirdiği
tavırdır. Bu hükümler, hem onlara hem de Müslümanlara karşı
savaşan her ülke için geçerlidir.
“Allah uğrunda
sizinle savaşanlarla savaşın.” (Bakara:
190)
Geride kalan
zaman bize, Arap ülkeleri başta olmak üzere İslam
âlemindeki yönetim çetesi olan yöneticilerin kafirlere ne
denli bağlı ve ajan, İslam ümmetine de ne denli düşman
olduklarını göstermiştir. Onlar, Müslüman Afganlıları
öldürmek için kafirlerle işbirliği yapıp, onlara
yardımcı oldular. Kafirlere, her türlü askeri kolaylığı
sağlayarak, askeri üs ve havaalanlarını kullanma yetkisi
verdiler. Müslümanları öldürmeleri için devlet sırrı
olabilecek her türlü istihbarat bilgilerini onlara verdiler.
Ayrıca takibe alınmaları için “şüpheli veya sanık”
adını vererek, kişilerle ilgili bilgileri aralarında sanki
yarışırcasına kafirlere verdiler ve bu savaşın
faturasını Müslümanlara çıkartmada ortak oldular.
Ey İslam
ümmetinin orduları:
Artık sizin,
İslam ümmetine sahip çıkmanın zamanı geldi. Allah-u Teala
şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman
edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda savaşa çıkın!"
denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya hayatını
ahirete tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası
ahiretin yanında pek azdır.” (Tevbe:
38)
Siz hiç küfrün
başı olan Amerika ve onun müttefiki İngiltere’nin
Afganistan’daki Müslümanların evlerini açık bir şekilde
bombalayarak nasıl yok ettiklerini, İslam âlemindeki yönetim
mafyası olan yöneticilerinde müminlere karşı kafirlerle
nasıl dost olduklarını hiç mi duyup, görmediniz?
‘Ey iman
edenler! Yahudiler ve hırıstiyanları dost edinmeyin,onlar
ancak birbirlerinin dostu olurlar.Kim sizden onları dost
edinirse onlardan olur’(Maide
51).