Günümüzde yaşanan bunca olaylardan, musibetlerden
ve belalardan kurtulmak için Hilafetin tekrar ikamesinin
önemi Müslümanlar nezdinde hâla idrak edilmiş değildir.
Böyle bir şey olamaz!.. Bunca musibetlere ve yaşanan zulümlere
rağmen, kendilerini ve tüm Müslümanları kurtuluşa ve
izzete kavuşturacak olan Hilafetin idrak edilememesi düşündürücüdür.
Müslümanların gösterdiği bu eziklikten
dolayı Amerika o kadar kibirlendi ki; “Rabbiniz benim” (!)
deme cüretkârlığını göstermeye başladı. Amerika tek bir
devlet olduğu için güçlüdür. Osmanlı devleti de tek bir
devlet iken güçlü idi. Bu devlet Abbasi ve Emevi devletinin
başını çektiği İslam Devleti Hilafetin uzantısıydı.
Daha açık bir ifade ile Resulullah (sav)’in devletinin ve
Raşidi Hilafet uzantısıdır. Osmanlının başını çektiği
İslam devleti Hilafette aynı düşünceye dayalıdır. O düşünce
İslam’dır ve tek bir ümmeti kapsıyordu ki oda; İslam
ümmetidir. Bundan dolayı Osmanlı devleti Türklere ait bir
devlet değildi. Hatta, o dönemde Türkler; “Biz Türk’üz"
demiyorlardı. “Elhamdülillah biz Müslüman’ız”, “Ne
mutlu Müslüman’ım diyene” diyorlardı. Onlar şu ayeti
kerimeyi kendilerine esas almışlardı:
“(İnsanları) Allah'a çağıran, iyi iş
yapan ve "Ben Müslümanlardanım" diyenden kimin sözü
daha güzeldir?”
(Fussilet 33)
Yahudi dönmesi Mustafa Kemal adlı şahıs,
İngilizlerin yardımıyla Hilafeti yıkınca cahiliyenin
dayandığı şu sözü Türklere telkin ettirmeye başladı:
“Ne mutlu Türküm diyene.” Nitekim Allah’u Teala
kafirlerin cahili hamiyet olan milliyetçiliğe dayalı
olduklarını ayette göstermiştir:
“O zaman inkar edenler, kalplerine hamiyeti
(taassubu), cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi."
(Fetih
26)
Ayette geçen hamiyetin manası; insanda
bulunan din, millet, vatan, aile, soy gayreti koruma duygusu,
taassup, kibir, gurur gibi anlamlara gelmektedir. Onlarda
milliyetçilik, hareketin kaynağı ve galeyana getirmek için
bir dürtü olarak kullanılıyordu.
Diyorlar ki; “Osmanlıların hataları
vardı, İslam’ı güzel uygulamıyorlardı.” Bazıları da
daha ileriye giderek; O devlet İslamî değildi!”
Evet, Osmanlı devletinin hataları,
kusurları ve eksik tarafları olmuştur. Şunu unutmayalım ki;
bu devletin halifeleri birer beşerdir ve diğer beşer gibi
hata edebilirler. Fakat, İslam dışında bir şey
uygulamıyorlardı. Daha doğrusu, İslam dışında başka bir
nizam tanımıyorlardı ve öğrenmemişlerdi. Müslümanları
himaye ediyorlar, fetihleri gerçekleştiriyorlar, İslam
davetini yükleniyorlar, içeride ve dışarıda İslam’ın hükümlerini
uyguluyordu. Anayasası, kanunları, iskeleti ve mekanizması tümüyle
İslami çerçevede idi. Osmanlıda sistem Hilafet idi ve İslam’daki
iktisadi ve içtimai nizamları uyguluyordu. Öğrenim siyaseti;
Müslümanlarda İslam şahsiyetini oluşturmayı hedef
edinmişti. Dış siyaseti; cihad yoluyla küfür diyarlarını
fethetmeye İslam’ın önündeki engelleri kaldırmaya dayalı
idi. Yargı sistemi; İslami idi, ceza ile ilgili tüm yasalar
ve kanunlar İslam’dan alınıyordu. Arşiv ve tarihi eserler
incelendiği takdirde bu netice çıkacaktır.
Devletin son döneminde gözle görülür
aksaklıklar ve kötü tatbikler olmuştur. Çünkü, bu dönem
Batının siyasal, kültürel ve askeri saldırılarına maruz
kaldı. O saldırı ve baskı altında Batı kanunlarına
benzeyen şer-i hükümleri aramaya başlayıp kısmi de olsa
anayasada bazı tadilatlar yapıldı. Batının zorlamaları
sonucu mecelle ortaya kondu. Bütün bunlara yiten tek bir sebep
vardı ki o da; ümmette fikri zâfiyetin hasıl oluşu idi. Bu
nedenle, o günkü kötü duruma düştüler. Bütün bu çıkmazlara
rağmen, İslam devleti vasfına sahip olarak kaldı. Çünkü;
şekli, anayasası, kanunları ve mekanizması İslamî idi.
Fakat Raşidi Hilafet vasfından çok şeyleri yitirmişti. Bütün
dünya üzerine saldırırken, düştüğü o kötü konumda
iken dahi yahudilere Filistin’de bir karış toprağı vermeyi
reddetti. İslam Devletinin değişik bölgeleri kafir olan
İngiliz, Rus, Fransız, İtalyan, İspanyol, Portekiz, Çin ve
Hollanda işgaline maruz kaldı. Yine de Müslümanlar ona bakıyorlar
ve kendilerini kurtarmak için yüzlerini ona doğru
çeviriyorlardı.
Ne yazık ki; 78 yıldır Müslümanlar
devletsiz (İslam Devleti Hilafetsiz) yaşamakta, korunacakları
kalkanları (halifeleri) yoktur. Resul (sav) şöyle buyurdu:
“Muhakkak imam (halife) kalkandır. Onun
arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” (Müslim)
Bugünİslam dünyasındaki bütün
kukla yönetimler büyük şeytan Amerika’yla beraberdir.
İran başta olmak üzere Suudi Arabistan ve diğerleri bu
şeytanın güdümünde Müslümanlara cephe almışlardır.
İran Dışişleri Başkanı bu şeytanla beraber olduğunu ve
yardım ettiklerini utanmadan şu cümlelerle açıklıyor: “Biz
Taliban’a karşı Kuzey İttifakına yardım ettik, Bonn
anlaşmasının gerçekleşmesini sağladık, Bonn belgesini
destekledik, Karzai ve hükümetini destekledik ve
destekliyoruz.” (El-Cezire Televizyonu)
Hain idareciler Amerika hesabına ve adına Müslümanların
başlarında dikili durmaktadırlar. Amerikan şeytanının
İran’ı tehdidine veya İran’ın Amerika karşıtı laflar
etmesine kanmayın. Zira Amerika İran’ın hainliğin örtmek
için böyle bir yöntem seçmiştir. Afganistan ve Filipin’den
sonra şimdi de Amerika’nın hedefi Irak’tır. Evet yalnız
Irak’tır. Irak konusu apayrı bir konu olduğu için detaylarına
burada girme gereği duymuyoruz.
Amerika, İngiltere, Fransa, diğer kafirler
ve hain kuklaların tek hedefi; fiilen kurulmamış, fakat
hükmen kurulmuş olan Hilafeti veya Şeriatın hükmünü yok
etmektir. Bu devlet fiilen, pratikte kurulmamışsa da hükmen
kurulmuştur diyoruz. Nedeni ise; devlet gür, köklü, sağlam,
düşünceyle neşet eder. Eğer bu düşünce halk tarafından
benimsenirse o devlet hükmen kurulmuş sayılır. Onu fiilen
kurmak için maddi engelleri aşmak gerekir. Bu da ancak;
engelleri kaldırmak için Müslüman halk ve İslamî düşünceyi
yayan parti ve gruplarla beraber çalışmakla mümkündür.
Gelinen süreç içerisinde İslam Devleti olan Hilafet, ve
şeriatın tekrar uygulanması düşüncesi İslam ümmeti tarafından
benimsenmeye başlandı. Bu ümmetin ezici çoğunluğu buna
taliptir. Amerika bunu idrak ettiği için İslam Devleti düşüncesini
benimseyenleri terörist olarak adlandırdı ve ardından terörizme
karşı savaşı ilan etti.
Taliban olayı dahi Amerika’yı delirtmeye
yetmişti. Amerika’da İslam’ı ve İslami grupları
inceleyen yüze yakın enstitü kurulmuştur. Bu kurumlar
sürekli İslam ve İslami cemaatleri inceliyor ve haklarında
kitaplar çıkartıyorlar. Türkiye ve Orta Doğuda 20 sene
kadar CIA şefi olarak çalışmış ve bu süre içerisinde
Arapça öğrenmiş olan Graham Fuller’de bu doğrultuda çalışan
birisidir. Bu şahıs kurmuş olduğu enstitüde sürekli İslam
ve İslamî hizipler hakkında çalışmalarda bulunmakta, yazı
yazmakta ve kitap çıkartmaktadır. Ayrıca, ABD istihbarat
teşkilatı (CIA), Savunma Bakanlığı (Pentagon), Dış
işleri Bakanlığı bu iş için kuruluşlar tesis etti. Bütün
üniversitelerde İslam’ı ve İslami grupları incelemek ve
bilgi toplamak için özel bölümler tahsis etti. Hatta, Nixon
gibi eski başkanlar dahi İslam hakkında kitaplar yazdılar. Bütün
bunları Amerika neden yapıyor olabilir veya Amerika’nın bütün
gücüyle İslam’la ve İslami hiziplerle gece gündüz meşgul
olması acaba neyle izah edilebilir ki?! Buna cevap, sadece ve
sadece İslam korkusu diyebiliriz. Demek ki, İslam Devletinin
pratikte doğmasından pek şiddetli şekilde korkuyorlar. Bu
korkudan dolayı da Bush yeni haçlı seferleri ilan etmiştir.
Ey Müslümanlar! Artık uyanın ve harekete
geçin!
Düşmanlarınız size karşı her türlü
savaş ilan ettiler. Fakat siz bütün bunları kabullenip,
kafirlere karşı misilleme yaparak hâla savaşı ilan etmediniz.
Edemezsiniz de!.. Sizler Müslüman bireyler olarak bu yapılanları
kabul etmeseniz de, kızsanız da sizin savaş ilan etme ve
savaşma gücünüz yoktur. Daha açıkçası; İslam düşüncesini
esas almış devletiniz yok ki; onun eşliğinde kafirlere karşı
koyabilesiniz. Şu an İslam dünyasında mevcut olan, İslam düşüncesinden
uzak olan devletler sizi temsil etmiyor, sizin ölçülerinizi,
mefhumlarınızı ve kanaatlarınızı uygulamıyorlar ki
onlarla kafirlere karşı cihad edebilesiniz. Onlar Batıdan
ithal edilen anayasa ve kanunları uyguluyor, inandığınız
Kur-an ve Sünnetten çıkartılan anayasa ve kanunları uygulamaya
çağıran Müslümanları hapse atıyorlar veya
öldürüyorlar. Bundan dolayı öncelikli olarak sizi temsil
edecek İslam Hilafet devletini kurmanız gerekir. Yoksa, sizi
ezen sömürgecilere bağlı rejimlerin diktatörlüğü altında
kalırsınız, zillet bütün vücudunuzu kaplar, dünya da ve
ahirette kaybedersiniz.
Ey Müslümanlar hatırlayın!
03/03/1924’te sizi temsil eden İslam Devleti
Hilafetiniz İngiliz ajanı, yahudi dönmesi kafir Mustafa
Kemalin eliyle yıkıldı. O günden bu güne kafirlerin
sömürüsünden, baskılarından, aşağılamalarından ve
zilletten kurtulmuş değilsiniz. Hatta sizleri ufak parçalara
bölerek daha da zelil kılmak için devletinizin (Osmanlıların
temsil ettiği İslam Devleti Hilafetiniz) üzerine bir sürü
devletçikler kuruldu ve bunlara Türkiye, Suriye, Libya,
Pakistan, Mısır, Özbekistan, Suudi Arabistan gibi isimler
verildi. Kurulan kukla karton devletçiklerin sayısı o kadar
arttı ki; sayısını ve isimlerini çoğumuz bilemiyoruz.
Amerika bunları daha da bölerek, tam güçsüz hale getirmeye
devam edecektir ki; aciz kalan bu parçacıklar güçsüz kalıp,
zillet göstererek Amerika’ya teslim olacaktır. Şu
hallerinde dahi Amerika’ya teslim oldular. Hainliklerine,
korkaklıklarına bakın ki; o kuvvetli ordularıyla öğünen
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ecevit, Amerika’dan döner
dönmez Irak’a şu mesajı gönderiyor; “Amerika’ya
teslim ol, yoksa Amerika saldıracaktır.”
Amerika 50 devletten oluşan birleşik devlettir.
Bu elli devlet birbirinden bağımsız olsaydı Amerika’nın
tehditlerini duyacak mıydınız?! Amerikalılar 1776’dan
önceki durumda olsalar idi, onun tehditlerine aldırış edecek
miydiniz? O zaman ufak parçalardan ibaret, birer İngiliz ve
İspanyol müstemlekeleri idi. Onlar bir ideolojiyi sahiplenip
bir devlet çatısı altında birleşince güçlendiler ve
dünyanın en büyük devleti oldular. Şu anda İslam dünyasında
50’den fazla devletçik vardır. Hilafet döneminde iken hepsi
ideolojiye (İslam ideolojisine) bağımlı tek bir devletti. O
devlet dünyanın en büyük ve kuvvetli süper devleti
konumundaydı. Aynı hal gerçekleştiği takdirde Müslümanlar
başta Amerika olmak üzere bütün kafirlerin ve kuklalarının
zilletinden kurtulacaklar ve izzete kavuşacaklardır. İşte,
Amerika’nın korkusu budur. Bundan dolayı da Amerika başta
olmak üzere Batılılar ve ajanları sürekli Hilafeti ve
uygulandığı dönemleri kötülüyorlar ki; Müslümanlar o
devletten (Hilafetten) nefret etsinler. Ayrıca Batıya ve onun
çirkin sistemlerine bağlı kalınsın, daha doğrusu batının
esiri olunsun istiyorlar. Amerika ve Batılı devletler Müslümanların
tek devlet olmaları, Hilafet sistemini uygulamaları halinde
kendileri aleyhine gelecek tehlikeyi hissediyorlar.
Ne yazık ki; bir çok Müslüman bu birleşmenin
ehemmiyetini ve Hilafetin ilan edilmesinin zaruriyetini hâla
pek idrak edemiyorlar. Bununla ilgili ayetleri ve hadisleri
defalarca yayınlarımızda, neşriyatlarımızda gösterdik ve
anlatmaya çalıştık. Burada ise; vakıayı ve durumu Müslümanlara
bir daha gösteriyoruz. Umulur ki; Müslümanlar bulundukları kötü
hallerini fark ederler ve düşünmeye başlarlar. Zira, bazı
insanlar kötü hali görmez ve gidişat üzerinde pek düşünmezler.
Bu insanlara olayları ve olaylar hakkındaki hükmü göstermek
gerekir. Bazen göstersen de düşünmeyenler çıkabilir. Ancak
böylesi kişiler başlarına büyük musibetler gelince düşünmeye
başlarlar.
İşte, en büyük musibet!.. Amerika,
müttefikleri ve yahudi varlığı sürekli Müslümanlara
vuruyor ve zelilleştiriyor. Diyoruz ki; belki bundan sonra
Müslümanlar düşünürler, kendilerine musallat olan
devletleri, rejimleri, yöneticilerin hainliğini ve kötülüğünü
idrak ederler. Ederler de; bu onlara bir dürtü olur, Hilafeti
kurmak ve bütün Müslüman memleketlerini tek devlette birleşmek
için gayret sarf ederler. Buna adım atıp bir memlekette başarılı
olurlarsa, oradan hareket edip diğer memleketleri
birleştirmeye başlarlar. Aynen Resulullah (sav) Medine’den
hareket ederek diğer memleketleri fethettiği, Yavuz Selim’in
İstanbul’dan hareket ederek diğer Müslüman memleketlerini
birleştirdiği gibi.
Bugün de aynı şeyi yapmak gerekir. Müslümanlar
her yerde çalışmalı, bir yeri kazandığı takdirde hemen
orada Hilafeti ilan etmeli ve ümmeti birleştirme hareketini
başlatmalıdır.
Ey Müslümanlar!
İşte, sizin ölüm kalım meseleniz budur.
Ya Hilafeti yeniden ikame eder böylece izzete kavuşursunuz,
veyahut da Amerika ve müttefiklerine mahkum olup zillet
bulursunuz. Zilleti kabul edenler için ise hem dünyada, hem
ahirette elim bir azap vardır. Allah (cc) şöyle buyuruyor:
“O gün onlar, sanki dikili bir şeye koşuyorlar gibi,
gözleri horluktan aşağı düşmüş ve kendileri zillete bürünmüş
bir halde kabirlerinden fırlaya fırlaya çıkarlar.
İşte bu, onların tehdit edile geldikleri gündür!”
(Mearic 43-44)
|