Ana Sayfa YIL 13   SAYI 155   RAMAZAN 1423   KASIM 2002 E-Mail

İSLAM SİSTEMİ

C. HARWOOD

16 Eylül 2002 Londra

Sevgili kardeşlerim, es-selamün aleyküm. Hepinize iyi akşamlar.

Beni İslam’a iten en önemli iki faktörden ilki; İslam inancı ve bu inancın sahip olduğu yüksek fikri seviye. İkincisi; İslam’ın geniş doğasıdır. Bugün kısa konuşmamda beni İslam’a çeken ideolojisinden ve hayat sisteminden bahsedeceğim. İnanıyorum ki bu, muhteşem yaşam şeklini kabullenmek için başkalarına cesaret verecektir. İslam dininde insanın dikkatini ilk çeken şey davetinin geniş doğasıdır. Detaylı açıklama ve akla yatkın, fertler ve toplum için geçerli olan akide ve bunun detaylı bir şekilde açıklaması, yaşamımızı düzenlememiz gereken şekil (ahkam, şer-i kaideler).

İslam dini aklı çelişkilerle, “kader oyunlarıyla” veya batıl inançla meşgul etmiyor. Benden istenilen şey çok basitti: Derin ve akla yatkın bir düşünce, vakalara gerçekçi bir bakış açısı. Allah (cc) Kur-anda şöyle buyuruyor:

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.” (Ali-imran 190)

Allah (cc) insanlara akıllarını kullanmalarını buyuruyor, var olan canlılara ve tüm o canlıların Allah’a muhtaç oluşlarına bakmamızı emrediyor.

İslam inancı insana, hayatta kesin bir bakış açısı sağlıyor. İslam inancı Müslümanlar ve gayri müslimler için hayatta uygulanacak çok başarılı ve akla uygun bir nizamdır. İslamın azimli bir şekilde tatbik edilmesi, atalarımız tarafından şeriatın tüm dünyaya yayılması neticesinde İslam ümmeti ve İslam devleti (geçmişte) çok güçlü oldu. İslam’dan daha hızlı yayılan başka bir hayat nizamı var mıdır?!

İnsan beyni bu dinin ilk 100 yılda, İslam Devletinin kurulmasından sonra kısa bir dönem içerisinde Doğu-Afrika’dan Afganistan’a kadar yayıldığını düşününce bu gerçeği algılamakta zorlanıyor. İslam’ın yayılması dava ve cihadla olmuştu ve her zaman için de bu metot geçerlidir. Binlerce-milyarlarca insan, sosyal alakaları, devletin yönetimini, hukuku ve ekonomiyi içeren İslam’a sarıldılar ve biat ettiler. Tüm dünya şuan böyle sisteme susmamıştır ve bu sitemi hakim kılmak Müslümanlar için hayati değer taşıyor. Ve inanıyorum ki; karanlık içerisinde yaşayan Batı, İslam ideolojinin güçlülüğünü ve sadece fertler değil tüm toplumla bir uyum içerisinde olduğunu göreceklerdir. Allah (cc) şöyle buyuruyor:

“Ayrıca bu Kitab'ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik. (Nahl 89)

Beni, her şeyi içeren bir ideoloji olan İslam’a çeken bazı faktörleri sizlerle paylaşmak istiyorum:

1- Ekonomi: Öğrencisi olarak, İslam’ın ekonomiye bakış açısı beni çok şaşırtmıştı. Kapitalizmin ekonomide hedeflediği; üretimi en yüksek seviyeye getirmektir. Fakat İslam ekonomiyi; kaynakları yaymakta kullanıyor. İslam ekonomisindeki ilk prensip; her insanın yiyecek ve bir barınacak yerinin olmasını sağlamaktır.

Günümüzdeki meseleye objektif yaklaşan ekonomisyenler dünyada tüm insanlığa yetecek kadar yiyecek ve giyecek kaynaklarının var olduğunu itiraf ediyorlar.

İnsanlar dünyanın dürüst olmayanlar tarafından hükmedilmesine ve kaynakların gelişmiş ülkeler adı altında, dünyanın doğu yarım küresinin elinde birikmesine izin veriyorlar.

İslam’ın topluma ve şahsi mülkiyete benzeri bulunmayan bakış açısı vardır. Petrol, madenler, halka açık parklar, su ve elektrik gibi doğal kaynaklar özelleştirmenin aksine devlet kontrolü altında tutulmalı. Üç sene kadar ekilmemiş olan tarlalar devlete geri iade edilmeli ki ihtiyacı olanlar işletebilsinler. Böylelikle üretime ve ekonomiye katılmaya itici bir güç verilir. Kapitalizmde gelire bağlı, tıpkı insanları cezalandırır gibi vergi alma sistemi mevcuttur. İslam’da ki vergi sisteminden çok farklıdır. İslam da ki vergi sistemi basit ve sağlıklı bir organizedir. Sadece zekat, haraç ve öşür alır. Hilafet devletinde gelir vergisi, yol vergisi, sağlık vergisi, benzin vergisi vb. vergiler yoktur. Bunlara rağmen Batı özürlü olduğumuzu söylemekten çekinmiyor! Batıda yaşayan bir fert olarak, çevremde yaşanan birçok sosyal haksızlıkları gördüm. Aile çöküşleri, sosyal kargaşalar ve kadına karşı şiddeti gördüm. Fakat İslam’ın içerisinde, iki cinsin uyum içerisinde olduğu sosyal sistemi gördüm. İslam kadın ve erkeğin temiz ilişkileri üzerine temellenmiştir yapılan propagandaların aksine iki cinse de görevler yüklenmiştir ve belirli haklar tanımıştır. Erkeğin kadına hükmettiği ve kadının ikinci sınıf vatandaş olarak görüldüğü iftirası inatla İslam’a yakıştırılmaya çalışılıyor. Fakat günümüzde. İslam’ı seçen kadınların ortalama yaşı 18 ile 30 arasıdır. İslam 1400 yıl önce kadına oy verme, bir şeye sahip olma, kendi malı üzerinde söz sahibi olma ve istediği kişiyle evlenme hakkını vermiştir. Batıda ise kısa bir zaman önce bu halklar verilmiştir. Batılı erkek ve kadınlar moda diyerekten; garip şekilde giyindiriliyor ve bir çok insanın gözleri önünde birbirlerini küçük düşürüyorlar. Medya tarafından insan vücudu ön plana çıkarılıyor ve diğer insanlar aşık gözlerle bunu seyrediyorlar. Kadınlara ve genç kızlara karşı yapılan şiddete şaşırmamak gerek? Çiftlerin evlenmeden beraber yaşamayı seçmeleri, evlenmeyen dulların çoğalması ve evlilik dışı çocukların istisna değil normal hale gelmesi, evliliğe karşı büyük tehlike teşkil ediyor. Çökmüş ailelerin toplumdan uzak bir şekilde yaşadıklarını hepimiz biliyoruz. Bir çok çiftin bu sorunlara tek çözüm olarak, kadının ve erkeğin Allah (cc) tarafından belirlenmiş olan İslami evliliği kabul edip, bu evliliği seçtiklerine şaşırmayınız.

Benim üzerimde çok büyük bir etki yapan diğer nokta;

2- İslam’ın tüm halkları nasıl birleştirdiğidir. Irkçılık veya kapitalizmden dolayı yapılan bir çok savaşa ve Afrika kıtasının sömürülmesine şahit oldum. Günümüzde yayınlanan tarih kitapları inatla; İslam’ın ülkelerdeki kaynakları sömürmediğini, İslam ideolojisinin temel esasları üzerine yayıldığı, Allah’ın hükümlerini uygulayarak tüm halkları nasıl birleştirdiği ve asırlar boyunca hükmettiği nizamının gerçeklerini gizliyorlar. Bir halifenin bütün gücüyle sistem için çalışması, değişik ırklara, dinlere, dillere sahip insanları İslam akidesi üzerine kurulmuş olan ve Müslüman veya kafir olsun üzerine aynı hükümler uygulanan bir topluma dönüştürmesi için gayret göstermesi görülmemiş bir şeydir!..

Ömer bin Abdulaziz’in halifeliği döneminde, beytülmalde para birikince bu para camilere gönderilmişti. Buna rağmen kimse talepte bulunmamış, para caminin dışına konulmuştu ki; gelip geçen bundan alsın. Bu, güçlü liderliğin, ümmetin kaynaklarının adaletli dağıtılmasının, fakirlere yardımın en güzel örneğidir.

Şu anda dünyanın hangi köşesinde böyle bir yönetim mevcut?!. Halis Müslümanların gayretleri sonucu İslam tekrar hayata dönmektedir. Kafirlerde bu dönüşü hissediyor ve görüyorlar. Amerikanın sayılı sağ kanat düşünürlerinden Pal Buchanan “Batının ölümü” adlı kitabında şöyle yazıyor:

“İslam’ı hesap dışı bırakmayın. Avrupa’da hızla yayılan, büyüyen bir din olmuştur ve Hıristiyanlığı geçmiştir. Kiliseler boşalmakta camiler dolmaktadır. Kaderin birini defetmek için başka bir kader gerek. Bizim kaderimiz hangisi?! Şahsiyetçilik, demokrasi, çoğulculuk, yeniden ayaklanan 16 asırlık eski bir kadere karşı bunlarla durabilecek mi?!

Sevgili kardeşlerim, İslam’ı inceleyip, davetini kabullenmek için önümüzde çok kısa bir ömür var. Sizlere; İslam’ın sadece İman ve akideden ibaret olmadığını, aynı zamanda geniş bir din olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bizlerin sorumluluğu dinin sadece bir parçasını taşımakla kalmıyor aynı zamanda Kur’anın ve Sünnetin ekonomik, sosyal ve politik sorunlara nasıl bir çözüm öngördüğünü de bilmemiz gerekiyor. Ve şuan, günümüzdeki en büyük sorunlar ekonomik, sosyal ve politik problemlerdir. Kapitalizm nizamı insanoğlunu yaratıcıya kulluk etmekten alıkoyuyor ve insanı insana köle yapıyor. Bir halifenin yönetimi altında olacak olan Hilafet Devleti Kapitalizm hegemonyası için en büyük tehlikedir. Allah (cc) bizleri bu davayı insanlığa taşımada başarılı ve aktif kılsın. Allah (cc) bu hayati davayı, yani bir devletin kurulması görevini başarmamızı nasip etsin... (Amin.)

Allah (cc) her şeyi en iyi bilendir.

“O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Resûlünü hidayet ve Hak Din ile gönderendir.” (Tevbe 33)

Camal Harwood

YIL 13  SAYI 155  RAMAZAN 1423  KASIM 2002

Yukarı