Ana Sayfa YIL 13   SAYI 155   RAMAZAN 1423   KASIM 2002 E-Mail

İSLAM'LA İLİŞKİLER KOPUNCA İSLAM ÜMMETİ DAHA DA BATIYOR [2]

A. SEYFULİSLAM

Geçen sayıda İslam ümmetini felakete sürükleyen bazı hususlara değinmiştik. Bu sayımızda bu felaket ve aşağılık konumuna düşüren muhbirlik ve ajanlık konusuna değinmek istiyoruz.

Muhbirlik ve ajanlık ümmetin evlatlarını küçültücü ve aşağılayıcı olgulardan bir tanesidir. İslam fikrinin Müslümanlarda yeterince hakim olmaması, İslam akidesinden kaynaklanan bağların kopuk olması, duyguların menfaatçi çizgide yönlenmesi Müslümanlardan büyük bir kesimini zayıf bünyeli kılarak şahsiyetlerinde gedikler açmıştır. İslami değer ölçüsünün kaybolduğu ortadadır. Bu durum yani başka ölçüleri sahiplenme insanlarımızı neye hizmet ettiğini bilmez bir hale getirmiştir.

Ümmetin başına müptela olan yönetimlerin ve yöneticilerin konumu fazla izaha gerek duymayacak kadar açıktır. Tek bir kelimeyle elem vericidir. Bunlar kafirlerin ajanları olarak ümmetin başında durmakta, yeri geldiğinde (güçsüz kaldıklarında) kendilerinden güç aldıkları kafir devletlere koşarak onlardan yardım ve destek almaktadırlar. Yeri geldiğinde efendilerine Ümmeti şikayet edip ümmet hakkında her türlü bilgiyi onlara sızdırmakta ustalaşmışlardır. Şeref ve haysiyetten soyutlanmış bu idareciler yönetimle ilgili bütün bilgileri kafirlere sızdırmayı şeref addediyorlar. Filistin topraklarında Müslüman kanına doymayan pis yahudilere Türkiye’nin bütün istihbarat bilgilerini vermesi, Özbekistan’ın adi yöneticilerinin Müslümanlar güçleniyor diyerek, onları durdurmak için Amerika ve yahudilerden yardım alması gibi.

Amerika, 11 Eylülle ilgili terörizm kozunu çok iyi kullanarak bir çok devletin istihbarat bilgilerine doğrudan ulaşma imkanı bulmuştur. Terör baskısından çekinen bir çok dünya devleti nerede İslam’ı gaye edinen bir Müslüman var ise onun hakkında en ince bilgileri toplayarak Amerika’ya teslim etti. Bu da yetmiyormuş gibi ümmetin üzerine korku ve dehşet saçtılar.

Ayrıca bu devletler, bütün istihbarat ağlarını Müslümanların üzerine çevirmiştir. Gözler İslam ümmeti üzerindedir. Artık ümmetin selameti için bir talepte bulunmak suç konumundadır. Kukla ve hain idareciler konumlarını sürdürmek için elbette bu pis işlerine devam etme gereği duyacaklar. Bunun yanında kendilerini korumak, yönetimlere hoş görünmek veya çıkar sağlamak için (artık ne derseniz deyin, bilinçli veya bilinçsiz) Müslümanların bir kesimi de bu onur kırıcı işle meşgul olmaktadırlar. Doğrudan istihbarat ve muhbirlik yapanlar olduğu gibi dolaylı olarakta bulundukları makam ve mevkileri kullanarak ümmetin kafasını karıştırıcı düşüncelerle de bu işi yerine getirenler mevcuttur. Bu kesimin; tek düşmanı İslam’ı kendisine tek ölçü kabul edip bu yolda çalışanlardır.

11 eylülden sonra bu çalışmaların dozunun daha da arttığı bir gerçektir. Bir çok İslam beldesinde İslam davetini yüklenen veya İslam kimliği ile çevrede tanınan kişiler, ajanlar veya korkak, bilinçsiz, İslami duygularını kaybetmiş muhbir kişilerin şikayetleri üzere kafirlere veya hain yöneticilerin cellatlarının ellerine teslim ediliyor. Kafir Amerikanın verdiği kirli dolarların cazibesine kapılanlar, Müslüman kardeşlerini içlerinde hiçbir ızdırab duymadan şikayet ediyorlar. Bu şekilde İslam’ı kendisine gaye edinen yüzlerce Müslüman Amerika’ya teslim edilmiştir. Bunun yanında Pakistan, Yemen, Sudan, Afganistan, Mısır, Türkiye gibi yerlerde küfür otoritelerine hizmet eden, onlara yaltakçılık yapan korkak Müslümanlarca şikayet edilen yüzlerce Müslüman zindanlara tıkılmıştır. Suriye, Mısır, Tunus gibi yerlerde muhbirliği (resmi olmayan) kendisine iş olarak benimseyen Müslümanların sayısı bilinmiyor. Bunlar devletten alacakları çok cüzi para karşılığı çevresinde olup-bitenleri anında istihbarata ulaştırarak geçimlerini sağlama yolunu seçmişlerdir. Şikayet edilenlerse elbette ki yine Müslümanlardır. Bunlar kime hizmet ettiklerinin fevkinde değiller! Kardeşlerini hain idarecilerin ellerine teslim etmekle onur ve şeref kazanacaklarını zannediyorlar. Oysaki yanılıyorlar! Şu ana kadar hiçbir Müslümanın bu işi yaptığından dolayı hain yönetimlerce şereflendirildikleri görülmemiştir. Küfür rejimleri, işlerine yaramadığını anladıkları an bu tip insanları sokak ortasında hayvan vurur gibi vurarak ödüllendiriyorlar. Bu, kafir devletlerin ajanlığını yapanlar içinde geçerli bir husustur. Bunun bir çok kanıtı vardır. Günümüzün en canlı kanıtı ise yahudilerin işlerini kolaylaştırmak, kafirlerin çıkarlarına hizmet etmek için gecesini gündüze katarak çalışıp Müslümanları pis yahudilerin ellerine teslim eden, Müslümanlar hakkında bütün bilgileri yahudilere sunan, yahudilerin her dediğinin bir fazlasını yerine getiren Arafat’ın durumuna bir bakın! Korku ve panik içerisinde, üzerine yağan kurşunlar, aç, susuz bir şekilde köşeye sıkışmış bir fare gibi yaşamaya mahkum edilmiştir. Bu mu izzet, bu mu şerefli ve onurlu hayat?!

Yine başka bir örnek; İslam’ı köreltmek, Müslümanları kimliklerinden soyutlamak için görevlendirilen Türkiye Cumhuriyetinin ajan yöneticilerinin düştükleri rezilliğe bir bakın! Onlar bütün güçleriyle Amerika ve Avrupa’ya kölelik yaptıkları halde efendilerinin kapılarında bir hayvan kadar bile değer görmüyorlar, aralarına (Avrupa Topluluğuna) almıyorlar, bir solucan gibi ezilerek aşağılanıyorlar. Bu mu çağdaşlık dediğiniz, hürriyet çığırtkanlığı yaptığınız yaşam. Dünyanın gözü önünde rezil edilmekten başka bir ödülleri yoktur bunların.

Amerikanın hedefi haline gelen Irak rejimi bunlardan faksızdır. Kafirlerin düşmanlıkları açık, vuracakları (her gün vuruyorlar) kesinlik kazandığı halde kafirlere düşmanlık yerine hala Irakta yüzlerce İslam davasını yüklenen Müslüman düşman görülerek hapse atılıyor, işkence görüyor. Bunu rejimini korumak, kafirlerin dileklerini rahatça gerçekleştirmek amacıyla yapan Saddam, Amerika ve İngiltere’nin savaş tehdidiyle karşı karşıya kalarak ödül alıyor! Daha öncede aynı olay başına gelmişti. Bunlarda insanlık namına utanma duygusu da kalmamış! Kafirlerin paralı bekçilerine yaptıkları muamele ve verdikleri değer bu ise ümmete bakış açılarını varın siz düşünün!

Bunlara benzer onlarca örnek vermek mümkündür. İdarecilerin düştükleri hataya ne yazık ki Müslümanların evlatları da düşmektedir. Hain yönetimlerin ve kafirlerin hazırladığı senaryoda terörist, radikal, gösterilen Müslüman şahsiyetler yönetimlerin istihbarat işlerini kolaylaştıran bozuk şahsiyetli Müslümanlarca ihbar ediliyorlar.

Özbekistan, Türkiye, Suriye gibi yerlerde İslam davetini yüklenen, Müslümanları bulundukları bu aşağılanmış, zelil konumdan kurtarmak isteyen Müslümanlar, cüsse kişilerce rejimlere şikayet ediliyorlar. Yapılan bu iş aşağılıktır, Müslümana zulümdür, Müslümana ihanettir! İslam’da bunun yeri yoktur ve İslam buna şiddetle karşı çıkar. İşte bununla ilgili bazı deliller:

Resulullah aleyhisselatu vesselam şöyle buyurdu:

“Zalim olsun mazlum olsun kardeşine yardım et.”

İbn-i Ömer radiyallâhu anhümâ'dan rivâyet olunduğuna göre:

Resülullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “(Her Müslüman müslümanın (din) kardeşidir. Müslüman müslümana zulüm etmez; Müslüman müslümanı (başına gelen musîbette) terk etmez de; hangi Müslüman ki (müslim) kardeşinin hâcetinde bulunursa, Allah da onun hâcetini kazâ eder; (Müslüman bir kul din kardeşinin yardımında bulundukça Allah da ona yardımda bulunur;) hangi Müslüman ki, bir müslümandan dünyâ darlığını giderip şâd ederse, Allah da Kıyâmet gününde onun gussasını giderip mesrûr eder. Kim ki Müslüman kardeşi (nin dünyâda aybı) nı örterse, Allah da kıyâmet gününde onun ayıbını örter) buyurmuştur.

Ebû Bekr radiya'llâhu anh'den rivâyete göre, Nebî salla'llâhu aleyhi vesellem devesi üstüne oturduğu ve devenin dizgini birisi (Bilâl) tarafından tutulduğu halde îrâd ettiği hutbesinde Resûlullâh, (mal, can, ırz masûniyetine işâret ederek) buyurdu ki:

"Şu halde iyi biliniz ki, bu şehrinizde, bu beldenizde bu gününüzün haram olduğu gibi (birbirinize) kanlarınız (ı dökmek), mallarınız (ı almak), namuslarınız (ı selbetmek) de haramdır. (Her türlü taarruzdan masûndur.) Muhakkak ki siz, Rabbinize kavuşacaksınız. O zaman bütün bu işlerden sorulacaksınız!.” (İbn-Mace)

“Müslümanın her şeyi müslümana haramdır. Kanı, malı ve ırzı.” (İbn-Mace)

İslam casusluk, muhbirlik temelleri üzerine bina edilmedi, devlet olduktan sonrada insanların gizli hallerini araştırarak ayakta kalmadı, insanlara işkence ve zulüm eden askeri bir yapıya bürünmedi. İslam bu tutumu kınayan bir çok deliller serdetmiştir. Resulullah aleyhisselatu vesselam (sav) şöyle buyuruyor:

“Dünyada insanlara işkence çektirenlere Allah azap verecektir.” (Müslim)

“Zandan sakının, çünkü zan konuşmanın en yalan tarafıdır, (Müslümanların) hallerini araştırmayın ve casusluk yapmayın.” (Buhari, Müslim)

İslam davasını yüklenen, Hilafeti yeniden hakim kılmak için çaba gösterenler; ümmeti yalanlarla, sahtekarlıklarla aldatan, onlara güzel bir yönetim, iyi bir yaşam gibi içi boş-okşayıcıyı kelimeler dolu sözler sarfediyorlar, mallarını gasbeden, canlarına değer vermeyen, meydanlarda kokuşmuş demokrasi propagandası yapan, insan hakları, özgürlük naraları adı altında küfür sistemlerine çağıran, hainlik sergileyen yönetimlere ve yandaşlarına karşı bir mücadele vermektedirler. Az bir basiret sahibi olan insan bunu mutlaka görür, aradaki farkı keşfeder ve bu insanlara karşı zalimane tavırlardan kaçınır. Düşmanlık yapanların durumu ise ortadadır. Onlar hiçbir zaman onurlu bir yaşamın tadını tadamayacaklardır. Aşağılanmaktan kurtulamayan şahsiyetsiz insanlar, yanlarında huzur dolu bir hayat bulduklarından dolayı mı bu temiz kardeşlerini kafirlerin ajanlarına şikayet ediyorlar!

Oysa ki bu kardeşleri; aşağılık yöneticilerin elinde rezil olan ümmeti kurtarmak istiyor. Yine onların (küfrün) zulmüne dur demek, oyunlarını ortaya çıkartmak, ümmet üzerindeki planlarını bozmak, ümmetin çektiği sıkıntıların asıl kaynağının küfür sisteminden kaynaklandığını ifade etmek ve bunları ortadan kaldırmak için hayatlarını ortaya koyarak mücadele veriyorlar. Şuursuzca, düşünmeden sizin (ihbar edenler) şikayet ettiğiniz o kardeşlerinizin tek hedefi Allah’ın rızasına nail olmaktır.

Bilinçli veya bilinçsiz, kafirlerin ajanı olan yöneticilerinize yaptığınız bu husustaki şikayetler sonucu, ümmetin tertemiz o evlatları gözleri kararmış zalim cellatların ellerinde olmadık işkencelere maruz kalıyor. Buna sebep olanlar bu yolla şeref kazanacaklarını mı zannediyorlar?! Oysa o insanlar İslam’ı hakim kılarak İslam ümmetini yüceltmek istiyor. Asıl onur ve şeref onlarla beraber olmakla gerçekleşir.

Kafirlerin maşası olan, İslam ümmetinin başındaki hain yönetimlere hizmet eden ajanların sayısı sayılıdır. Fakat asıl sorun zihni bulanık insanların kendilerini bu yöneticilerin destekçileri kılmasında yaşanmaktadır. Asıl sorun, ümmetin önüne geçmiş, saf Müslümanların karanlık içerisinde kaybolmalarında yatmaktadır. Bu gün bir çok namaz kıldıran imamlar (içlerinde halis olanları tenzih ederiz) İslamın camilerde konuşulmasını engelledikleri gibi İslam davetçilerinin önüne yasaklar koyuyor. Günlük, haftalık veya aylık raporlarlar hazırlayarak İslam davasını yüklenen bu temiz şahsiyetleri hain idarecilere jurnalliyorlar/muhbirliyorlar. Bu işi yapanların yani imamların durumlarına bir bakın! Korktukları o hain yönetimler nezdinde dışlanmak ve aşağılanmaktan başka hiçbir değerleri yoktur. Bunlar Müslümana karşı gösterdikleri cesareti kafirlere ve sapık kukla yöneticilere gösteremiyorlar.

Aynı şekilde basın, nerde bir İslami izler tespit ederse hışımla oraya yöneliyor, olmadık iftiralarla Müslümanları kınayarak devlete suç duyurusunda bulunuyorlar. Bunları yapanların çoğunun ne yazık ki Müslüman olduğunu görürsünüz. Yöneticilerin oyunlarını, sahtekarlıklarını gizleyip saklayanlar, İslam’a karşı her türlü imkanı kullananlar, bir parça İslami haber vermeye korkanlar, rejimin desteğini aldıklarını zannediyorlarsa yanılırlar. Ekran karartmalar, yayın yasakları, haberci ve köşe yazarlarının hapse atılmaları, gazete toplatmalar ve yayın durdurmalar acaba neyin nesi?! İşte size (kafirlere ve hain yöneticilere yaltakçılık yapanlara) verilen değer bu!..

Kokuşmuş düzenlerin bekçiliğine soyunan bu insanlar İslam’ı yeniden hakim kılmak isteyenleri vatan hainliği, terörist gibi suçlamalarla suçlayıp devleti ve halkı bu kişilere karşı kışkırtıyorlar. Bu cürümü işleyenler pislik dolu düzenlerin ayakta kalmasını ve kendilerinin de o pislik içerisinde debelenmelerinden başka bir şeye hizmet edemezler.

Oysa ki; İslam daveti gibi yüce bir görevi yüklenmek onların üzerine de farzdır. Allah (cc) şöyle buyuruyor:

“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Al-i İmran 104)

İslam’ı çağdaş yolda ilerlemeye engel kabul edip, düşman kesilenler geriye dönüp mazilerine bir baksınlar! Ümmetin bu hale gelişinde İslam değil o benimsedikleri kokuşmuş düzenin uygulamaları yatmaktadır. Onların İslami hayatı ortadan kaldırdıktan sonra elde ettikleri tek şey veya başarı; zillet, halklara göz yaşı, yoksulluk, rüşvet, soygun, fakirleştirmek, fuhuş vb. şeylerden başkası değildir.

İslamın hayata dönmemesi için her türlü çabayı sarf edip aşağılanmayı kabul edenler elbette ki İslam davetçilerinden korkacaklar, onların çalışmalarının önünde her türlü engeli çıkartmak için mücadele verecekler. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar hiçbir başarı elde edemeyecekler. Her türlü suçlama, eziyet, işkence ve yıldırma politikası uygularsa uygulasınlar davanın ağırlığı her zaman üstün basacak, İslam düşüncesi geniş kitlelerle kucaklaşacaktır. Davayı yüklenenlerin sabırları imanlarından kaynaklanmaktadır. Allah (cc) şöyle buyuruyor:

“İyi netice takvalıların olacaktır.” (Araf 128)

Müslümanlara karşı istihbarat/muhbirlik yolunu seçen, bu tip kurumlarda çalışanlar bu günkü aşağılık durumlarından kurtulmak istiyorlarsa, şerefli bir yaşam için atılım yapan Müslüman kardeşlerine yardım etsinler, sömürgecilerin planlarını, entrikalarını keşfetmek için varlıklarını bu yönde ortaya koysunlar. Müslümanları kafirlerin ellerine teslim edeceklerine onları kurtarmak ve onlarla birlikte üzerlerindeki Amerika ve İngiliz hegemonyasına bir son vermek için mücadeleye girişsinler. Ayrıca şunu hatırlatsınlar ki; bu şekilde (Müslümanları suçlama, onlar hakkında bilgi sızdırma, polisiye baskılar uygulama yolu ile) hiçbir düzenin ayakta kalması mümkün değildir. Sindirme, baskıcı bir uygulama, korkutma, insanlar arasında şüphe uyandırma gibi işlemler devletin zayıf temeller üzerinde oturduğuna işarettir. Böylesi yönetimler kendisini korumaktan acizdir ve kısa bir zamanda da yıkılmaya mahkumdur. Yeter ki; Müslümanlar bu düzenlere verdikleri destekleri çeksinler. Allah (cc) şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olunca sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık O, size yaptıklarınızı bildirecektir.” (Maide 105)

Bütün samimiyetimizle Müslümanlara sesleniyoruz!

Sizin için en şerefli yol İslami hayatı oluşturma yolunda son çabanızı göstermenizdir. Bundan dolayı daveti yüklenen insanlarla beraber olun ve öyle bir devlet (Raşidi hilafeti) kurun ki; hidayete götüren, nuru saçan, adaletle ve hakla insanların işlerini yürüten bir hayatla Müslümanlar ve insanlık kucaklaşsın...

“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız.” (Al-İslam İmran 110)

YIL 13  SAYI 155  RAMAZAN 1423  KASIM 2002

Yukarı