Ana Sayfa YIL 13   SAYI 157   ZİLKADE 1423   OCAK 2003 E-Mail

KOLTUK UĞRUNA MÜSLÜMAN KANI VE İSLAM ÇOĞRAFYASI HEDER EDİLİYOR

Hilafet Dergisi

Müslümanların kanı, toprakları ve malları gün geçmiyor ki yeni olaylara gebe kalmasın. İslam beldeleri, haçlı ordularının çizmeleri altında işgal edilip, parçalanmaya devam ediyor. Hilafetin kaldırılışından sonra da bu durum hızını kesmeden devam etmektedir. 79 yıldır, birleşen hiçbir İslam beldesine rastlamak mümkün değildir. Aksine daha da ufak parçalara, küçük küçük devletçiklere, güçsüz varlıklar haline getirilmişlerdir. Bunu kolaylaştıran unsurlardan bir tanesi de koltuk düşkünü, güdümlü siyasilerin ümmetin başına müptela olmalarıdır.

Bakışlarını koltuklara diken, makam için gözleri kararıp kulakları sağırlaşan, akılları donan cüce şahsiyetler ümmetin varlığını hiçe sayarak kafirlerin (şartlı) sunduğu şöhrete koşar adım yöneliyorlar.

Koltuk, makam, mevki söz konusu olduğu zaman Müslümanlıklarını unutup tavırları değişiyor, küfrün bekçiliğine soyunmak için (kendini yükselten değil küçülten basit bir dünyevî çıkar için) kılıktan kılığa girip, eğilip bükülüyorlar. Küfrün ayakta kalması için şahsiyetlerini ayaklar altına almaktan utanç duymuyorlar.

Dün, Müslümanların karşısına en samimi tavırlarla çıkanlar veya yeterli olmasa da İslam’a olan bağlarında sebat edenler (!) fikirlerini bir çırpıda siliverip, geçmişinden utanç duyarcasına sıyrılmak istiyorlar. Bugün en acımasızca geçmişini tenkit eden kişilerin görünümü zehirleyici yılanları andırıyor. Bunlar makam-koltuk kazanmak için zehirlerini ümmetin üzerine acımasız bir şekilde kusuyorlar. Müslümanlar en çok bu tip kişilerden ızdırap duyup zarar görmektedir. Çünkü bunlar gerçek emellerini (koltuğa olan meyillerini) gizleyerek, ona ulaşmak için şeytanca tavırlar sergiliyorlar. Allah (cc) yüce kitabı Kur’an!ı Kerim'inde şöyle buyurdu:

“...Onlardan kimi, kimini aldatmak için cazip sözler fısıldarlar...” (En’am 112)

Bu ayetten de açıkça anlaşılacağı üzere; bu tip insanlar, insanları ve toplulukları saptırmak, kandırmak için seçim meydanlarında cazip sözler ve vaatlerle aldatmaktadırlar. Aynen şeytanın Ademi (as) aldatışı gibi. Bu hususta Allah (cc) şöyle buyurdu:

“Derken şeytan onun aklını karıştırıp "Ey Âdem! dedi, sana ebedilik ağacını ve sonu gelmez bir saltanatı göstereyim mi?" (Ta-Ha 120)

Ebu Zerr hadisinde de belirtildiği gibi, bunlar insanların şeytanlarıdır: Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurdu:

“Ey Ebu Zerr; cin ve insan şeytanlarından Allah’a sığındın mı?” diye sordu.

Şeytanlık; doğru yoldan çıkıp şerre sığınmaktır. Bunlar şeytanın adımlarına uyarak, şeytanın temsilcileri olan ABD, İngiliz kafirine koltuk için dostça yaklaşıp kucak açıyorlar. Kafirlere gösterdikleri samimiyetin zerresini Müslümanlara göstermekten korkup kaçıyorlar. Onlar kafirlere yardım etmezlerse sefil olup ortada kalacaklarını, ezilip horlanacaklarını, güçsüz kalacakları zannı içerisindedirler.

Gerçeklerin üstünü örtüp makam uğruna değişenler, satılanlar şerre dalarak aldanmış ve yolunu sapıtarak şeytanın vasıflarını üzerinde toplamış demektir. Bunlar kendileri aldandıkları gibi ümmeti de tatlı dille, uyutucu namelerle aldatmanın peşindedirler. İçi boş sözlerle biçare insanları peşlerine takarak, kafirlerin işlerini kolaylaştırmak için kendi ifadeleri ile “kilometrelerce yol” kat ediyorlar.

Müslümanlar sorunlarla boğuşurken; zalim kafirler, İslam ümmetine görülmemiş bir şekilde zulmederken; İslâm toprakları yeniden haçlı istilâsına uğrayıp kadın, çocuk, yaşlı demeden Müslüman kanı akıtılırken; Müslümanları koltuk sevdasına aldatan, gündemi saptırmalarla meşgul eden, ümmeti basit şeylerle oyalayan, küfrün zehirli (insan hakları, demokrasi gibi) sözleriyle, yalanlarla kafirlere köle kılan bu şahsiyetler çok büyük bir vebal altındadır.

Yıllardır koltuk düşkünleri-sevdalıları, koltukları bahşedenlerin işlerini kolaylaştırmak için nasıl da gece-gündüz demeden çalışıp ümmeti perişan ettiler. Koskoca İslam coğrafyasını İngilizlerin bahşettiği koltuğa değişen Mustafa Kemal, Amerikanın hoşgörüsünü almak için Keşmir Müslümanlarını Hindu kasaplarına teslim eden Müşerref, her türlü rezilliği kabullenerek koltukta kalmak için Filistin topraklarını pis Yahudi varlığına peşkeş çeken Arafat ve günümüzün İslam beldelerine çöreklenmiş bu tip hain liderler İslam ümmetine besledikleri düşmanlıklarının hesabını acaba nasıl verecekler?!.

İşte, önümüzde Irak senaryoları... Bölünmeden sonra doğacak alanlarda koltuk kapma yarışına düşenler... İngiltere, Amerika eşliğinde ümmeti hiçe sayarak, sadece kafirlerin hoşnutluğunu kazanmak için nasıl da çırpınıyor, onların çağrılarına kulak verip sağda-solda toplantı üstüne toplantı düzenliyorlar. Afganistan’da bir Amerikan kölesi olan Karzai’nin konumuna düşmek nasılda hoşlarına gidiyor...

Diğer yandan “menfaatlerimiz gereği” diyerek Amerikanın her isteğine boyun büken, Bush’un sözcüsü kesilen T.C. yetkilileri koltuk-makam uğruna her şeylerini kafirlerin hizmetine sunmak için seferber olmuş vaziyetteler. Bir çok askeri üslerini, kara yollarını, deniz yollarını Amerikan kafirinin askeri hizmetine sunan koltuk sevdalıları basit ödüllerle avunacak kadar düşük ve sefildirler. Akacak Müslüman kanı, yakılıp-yıkılacak yuvalar, harap edilecek yerler, Amerikan uğruna ölecek askerler karşılığında; kısa bir dönem, aşağılanmış bir şekilde kafirlerin sunduğu koltuklar onlara nasıl da şirin gözüküyor. Yıllardır verdiler, halen vermeye devam ediyorlar. Avrupa kapılarında Kıbrıs’ı vermek için adeta yalvaranlar, batı güdümlü koltuklarda oturmaktan başka ne elde edebildiler? “Ver kurtul” politikası ataları olan Mustafa Kemal’den onlara miras kaldı, elbette ki onun izini takip edecekler!..

Fiilen bölünmüş Irak’ta, koltuğa yapışmış, halkını düşünmeyen Saddam için Müslüman kanının hiçbir değeri yoktur. O Müslümanların çıkarını değil, kendi çıkarını düşündüğü için Amerikanın her isteğini koşulsuz bir şekilde yerine getirmektedir. Bir devlet için hayati önem taşıyan silah ve istihbarat bilgilerini tümüyle Amerikanın ellerine teslim etmiştir. Bölgedeki Arap yöneticilerinin hepside aynı içeriği taşımaktadır. Kıblesi batı olan bu koltuk-makam düşkünleri geleceklerini garantiye almak için ümmeti heder etmekten asla kaçınmayacak kadar zalimdir.

Müslümanların uyanması, birlik beraberlik içinde yeniden büyük bir güç olması, düşman oyunlarını bozacak tedbirler alınması için her türlü çaba ve gayret göstermeleri, ümmeti yeniden İslam düşüncesi etrafında inşa etmeleri gerekirken, yıkım üstüne yıkım uyguluyorlar.

Bu gibi kişilerle; asla ve asla ciddî meseleler görüşülemez, ciddî işler yapılamaz. Çünkü onlar İslam ve Müslümanlar adına hiçbir sorumluluk ve samimiyet taşımıyorlar. Onlar bir gün işledikleri bu cürümden dolayı pişmanlığı yaşayacaklar, güvendikleri saltanatları ellerinden uçup gidecek. Allah (cc) şöyle buyurdu:

“Saltanatım da benden (koptu), yok olup gitti.” (Hakka 29)

Onların koltukları, şanları, şöhretleri, bu yolla elde ettikleri ne var ise kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. Onlar bir nebze düşünselerdi Amerikanın; İngilizlerin verdiği desteklerin bir aldatmacadan ibaret olduğunu, bunların yok olup gideceğini ve Allah’la baş başa kalacaklarını anlarlardı. Hesap gününün korkusu bedenlerini kavururdu. O an (kıyamet günü) çok geç kalmış olacaklar ve dünyada gücünden korktukları o güçler onlara yardım edemeyecek, cehennemin şiddetli ateşi bedenlerini çepeçevre saracaktır. İşte onlar asıl saltanatın Allah’ın olduğunu o gün görecekler. Allahu Teala şöyle buyurdu:

“Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah’ın her şeye gücü yeter.” (Al-i İmran 189)

Yorulmuş, parçalanmış, baskılardan yılmış-bıkmış, korkak kafirlerin karşısında çözülmüş İslam ümmetinin bu gibi makam sevdalılarını bertaraf ederek yeniden İslam’la sancılanmaları, sevdalanmaları, dünyanın gebe kaldığı İslam Devleti için ümit meşaleleri tutuşturmalarının zamanıdır. Allah (cc) şöyle buyurdu:

“...Müminleri de teşvik et. Umulur ki Allah kafirlerin gücünü kırar (güçleriyle size zarar vermelerini önler). Allah’ın gücü daha çetin ve cezası daha şiddetlidir.” (Nisa 84)

Ayrıca Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'dan Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur:

“Kisrâ ölmüş (demek) tür. Kisrâ öldükten sonra o saltanat (eski ihtişâmıyla bir daha) kurulmayacaktır. Kayser de muhakkak ölecektir. Öldükten sonra (Şam'da ve Rum bilâdında) Kayser (hâkimiyeti) bulunmayacaktır. Kisrâ ile Kayser'in hazîneleri de Allah yolunda (cihâda ve cihâd edenlere) taksîm olunacaktır; bu muhakkaktır.”

Evet, Kisra’nın saltanatı, koltuğu, şanı, şöhreti nasıl yok oldu ise küfrün temsilcileri Amerika, İngiltere ve batıyı kıble edinenlerin de elbette makamları başlarına yıkılacaktır. İslam ümmetini sahiplenmek istemeyen, Müslüman olduklarını unutan, küfrün çatısı altında çürük temeller üzerine oturan sefihlerin akıbeti çetin olacaktır. Onlar hem dünyada hem de o gün (kıyamet günü) Allah’ın azabından kendilerini kurtaramayacaklardır.

İslâm, Allahu Teâlâ’nın insanoğluna ihsan ettiği en son ve ekmel (kamil-mükemmel) bir nizamdır. Onun dışında yol arayan, yahut onun değişmez, kıyamete kadar baki değerleri üzerinde oynamak isteyen, Müslümanları hor gören, onların ezilmesine seyirci kalan her şahıs mutlaka rezil-rüsva olur. Kafirlerin çıkarlarını korumak isteyen her nefsin akıbeti de onlarınki gibi olur. Allah (cc) iman edenleri onlara uymaktan men etmekte. Bu hususta şöyle buyurmaktadır:

“Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme.” (Kehf 28)

Allah inananları, dinini sahiplenenleri, İslam davasını omuzlayanları dünyanın koltuklarından kat kat üstün olan cennet koltuklarıyla mükafatlandıracaktır. Ne mutlu onlara!

“Onlar koltuklara yaslanıp kurularak orada bir çok meyveler ve içecekler isterler.” (Sad 51)

“Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar; ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk.” (İnsan 13)

YIL 13  SAYI 157  ZİLKADE 1423  OCAK 2003

Yukarı