Ana Sayfa YIL 13   SAYI 157   ZİLKADE 1423   OCAK 2003 E-Mail

İSLAM’I DÜNYAYA HAKİM KILMAYA ÇALIŞANLARIN HEDEFLERİ

John STAPLETON

John Stapleton imzalı, 22/11/2002 tarihli Avustralya basınında Hizb-ut Tahrir’i konu edinen bir makale yayınlandı. Bu makaleden bazı bölümlerini siz okurlarımıza sunmak istedik.

John Stapleton, Avustralya’da ve Batı’da yasal (resmen hiçbir ülke kabul etmiş değildir ve Hizb-ut-Tahrir hiç bir ülkeden resmi çalışma talebinde bulunmamıştır) olarak çalışma yapan Hizb-ut-Tahrir’in elemanlarının İslam’ı dünyaya hakim kılmak için bir yol izlediklerini bildiriyor.

Bunun sebebi çok açıktır: Tüm dünya devletleri Hizb-ut Tahrir’e karşı alarma geçirilmişdir. Çünkü radikal İslamcı (!), uluslararası siyasi bir parti olan Hizb-ut Tahrir hükümetlerin hepsinin alaşağı edilmesi gerektiği görüşünü benimsiyor. Satılmış Müslüman rejimlerinin ve çöküşte olan kapitalist hükümetlerinin bölünmüş olan İslam ülkelerini birleştirerek, Muhammed’in kurduğu temiz ve dürüst olan İslam Devletine benzer bir devlet istiyorlar.

İslamcı Kurtuluş Partisi olarak ta bilinen Hizb-ut Tahrir artık tüm dünyada baş haber olarak yer almaktadır. On gün önce Almanya polisi Frankfurt, Berlin, Hamburg ve Almanya’nın çeşitli kesimlerinde terörizm karşıtı kanunları adı altında grubun peşine düşme kararı aldı. Danimarka yönetimi, Danimarka Hizb-ut Tahrir sorumlusunun, insanları yahudilere karşı şiddete (!) yönlendirmesi için aldığı karar üzerine bu partiyi yasaklamayı düşünüyor. Orta Asya cumhuriyetlerinden olan Özbekistan fakirleşmiş halkının aniden aşırıcılığa verdiği destek sorunu ile karşı karşıya kalmıştır ve İngiltere’den bu partiyi bir terörist organizasyon olarak nitelendirmesini istemektedir. İngiltere, Hizb-ut-Tahrir’in yaptığı toplantılar, açıklamalar geleneksel Ramazan ayı aktiviteleri ile gölgeledi. Avustralya’da, bu grup için Federal Devletin gözetim altındaki organizasyonlar listesinin en başına alınması için çağrı yapıldı.

Bazı uluslararası analizciler Hizb-ut-Tahrir’in, etnik ve uluslararası bariyerleri aşarak etkin propagandası ile diğer radikal İslamcı gruplardan çok daha güçlü olduğunu söylüyorlar.

İngiltere’deki üniversiteli genç Müslümanlardan Taşkent’teki arka sokaklara ve modern Sydney kenar mahallelerine kadar yayılmışlardır. Grup internetle çalışması, eşleri hapiste olan kadınlardan destek alması ve her iki cinse yüksek seviyeli öğrenim ve geniş literatür sunması sonucunda daha güçlü olmuştur.

Şiddete baş vurmadan hükümetlerin yıkılmasını ve Hilafetin kurulması için çalışan grubun İslami guruplarla bazı ortak noktaları vardır.

Kendisini 1953’de İslam ideolojisi üzerine kurulmuş siyasi bir parti olarak nitelendiren grup; Mısır, Ürdün ve Tunus dahil, destekçilerinin 1988’ de darbe girişiminde bulunmuşlardır. Bu grup tüm Orta Asya’da yasaklanmıştır. Afganistan’ın bombalanmasının ardından daha fazla baskıya uğrayan çok sayıda grup üyesi cezaevine atıldı.

Partinin kurucusu Şeyh Takiyyüddin en-Nebhani, Müslüman dünyasında tek bir İslam devletinin kurulması, halife tarafından yönetilmesi gerektiğine inanıyordu. Bu şekilde bir devletin insanları kafir dünyasına karşı cihada hazırlayacağını inanıyordu.

Sydney’de Cuma günleri cami dışında bildiri dağıtan Hizb-ut-Tahrir üyelerinin rahatsızlığa yol açtığı haberleri verildi. Bu ayın başlarında Auburn’nun kenar mahallesinde bir toplantı düzenlendi. 400 kişinin katıldığı toplantıda; Amerika’ya Irak konusunda destek vermesinden dolayı Avustralya hükümetine sözlü saldırılarda bulunuldu ve Irak’ın kaynaklarının boşa harcandığı anlatıldı. Ayrıca İngilizce ve Arapça dillerde sunulan konuşmalarda dikkatle dinleyen dinleyiciler; entegre, multi-kültürleşme ve Batının İslam inancının temizliğini kirletmek için yaptığı sinsi tehlikeli çalışmalara karşı uyarıldılar. Kendilerini üstün görmeleri ve “İçinde bulunduğumuz ve doğduğumuz sınırların doğruluğunu ve yanlışlığını araştırmalıyız,” denildi. Onlara kapitalist ülkelerin, baskı altındaki Müslümanların sırtından geçindikleri anlatıldı. Konuşmacı: “Kapitalizmin; insanlığa karşı acıması ve duygusu olmayan bir sistemdir, barış hayalden ibarettir. Değerli kardeşlerim, İslam’a göre 2 farklı medeniyet, 2 farklı ideoloji ve bu iki ideolojinin çarpışmasının kaçınılmazlığı vardır. Tarihte de görülmüştür ki son çatışma İslam’la olan askeri bir çatışmadır. Haçlı seferleri günümüzde dahi devam etmektedir. Gerçekler tüm diğer ideolojilere karşı galip gelecektir.” dedi.

Bir diğer konuşmacı: “Bizler öncelikle Müslümanlarız ve Avustralya’da yaşıyoruz. Çocuklarımızı hayata öyle hazırlamalıyız ki; İslam Devleti tekrar kurulduğunda İslam Devletine bağlı ve sadık kalsınlar.”

Auburn’de gerçekleştirilen toplantı, eylül ayının sonlarına doğru ve “11 Eylülden sonra Batıdaki Müslümanların rolü” ismini taşıyan konferansın küçüğüdür. 9000 kişi partinin dünyadaki liderlerini dinlemek için bir araya gelmişti ve bu konferans Amerika’daki terörist saldırıdan sonra Batıdaki Müslümanların yapmış olduğu en büyük konferanstır. Konferansta garip olan; bir konuşmacının İslam’a girmiş olan bir Sydneyli olması idi. Bir Vietnam askeri ve Avustralya ordusunda eski bir boks şampiyonu olduğunu iddia eden Abdullah Michael Vivas “Problem veya sakinlik” başlığı taşıyan bir konuşma yaptı. O Vietnam’da: “Hayat kısadır” şeklinde bir düşünceye vardığını söyledi. Konferansta sakinliğe İslam’a sarıldığında eriştiğini anlattı: “Bu Kapitalist rüyasını yaşamaya çalışmak hiçbir anlam taşımıyor. Kafirlerin fiilleri bu dünyada ve ahirette hiçbir meyve vermeyecektir.” dedi.

Militan İslamcı gurupları yönetmede uzman, Cihad, İslam’ın Orta Asya’da yükselmesi kitabının yazarı olan Ahmed Rashid, Hizb-ut Tahrir’in faaliyetlerini; “günümüzde dünyadaki İslamcı grupların en güvenlisi ve etkilisi” olarak tarif etti. Rashid, gizli grubun başarıyla ilerlemesinin sebebinin 1990’ lardan beri unvanının yayılması olduğunu yazıyor: “Teknoloji kullanımı, Internet siteleri, belki başarısının bir kısmında etkili olmuştur. Hizb-ut-Tahrir İngiltere’de faaliyet göstermektedir. Organize ve öğrenci yetiştirme yönünden etkin bir güce sahip. Orta-Asya’da harekatın liderleri bu bölgenin darbe yapılmaya hazır olduğunu, bir veya daha fazla İslam ülkesini kontrol altına alınacağını, ardından İslam dünyasının kazanılacağını ve oradan Batıya geçebileceğini açıklıyor.” diyor.

Üyeler Allah tarafından Avustralya’ya dünya çapında bir İslam devletini kurmak için getirildiklerine inanıyorlar. (!) İltica bakanlığının sözcüsü Philip Ruddock grubun yasal (!) olduğu için Hizb-ut Tahrir üyelerinin Avustralya’ya iltica etmelerinde bir engel olmayacağını söylüyor. Geçen hafta hükümet yeni terörizm karşıtı kanunlar adı altında dört organizasyon daha listeye alındı fakat bunların arasında Hizb-ut Tahrir yoktu. Clinton başbakanlığı döneminde tartışmalar sonucunda bu grup Birleşmiş Milletler güvenlik konseyince terörist grup olarak nitelendirilmedi.

Avustralya’daki görüş, Avustralya-İsrail ve Yahudi ilişkiler konseyini etkileme yönündedir. Bakan Colin Rubenstein; “Hizb-ut-Tahrir’in kışkırtıcı ve aşırıcı olduğunu ve gözetim altında tutulan hükümetin guruplar listesinde en ön sırada bulunması gerektiğini söylüyor. İslam konseyi sözcüsü Jaber El-Gafi; “grubun şiddete karşı olduğunu ve aşırıcı olarak nitelendirilmeyeceğini, Avustralya’da dazlaklar ve diğer gruplar kendi metotlarına göre devletin yıkılmasını savunuyorlar,” dedi.

Hizb-ut-Tahrir sözcüsü partinin Bin Laden’le ilişkisi olduğu iddialarını reddetti...

Bizler yazarın iddia ettiği gibi Hizb-ut-Tahrir’in ana merkezinin ve para merkezinin olmadığına dikkat çekmek istiyoruz. Parti Batı dünyasına İslam devleti kurulabilecek bir bölge olarak bakmıyor. Batıdaki parti üyeleri İslam ideolojisinin davasını taşıyorlar ki; Batıya İslam’ı kapitalizm sistemi yerine bir alternatif olarak sunmakta bu davetten bir parçadır. Bu dava sadece fikri çalışmayla sınırlıdır...

Hizb-ut Tahrir Pakistan sözcüsü

Hilafet Dergisi: Bu yazının tümünü İngilizce metin olarak www.khilafah.com.pk web sitesinde bulabilirsiniz.

YIL 13  SAYI 157  ZİLKADE 1423  OCAK 2003

Yukarı