Ana Sayfa YIL 13   SAYI 157   ZİLKADE 1423   OCAK 2003 E-Mail

HABER - YORUM

Hilafet Dergisi

BUSH CIA’YE TERÖRİSTLERİ(!) ÖLDÜRME YETKİSİ VERDİ

“Amerika hükümeti 20 kadar teröristin

isminin bulunduğu bir liste hazırladı. Hazırlanan bu listedeki teröristleri CIA’ye tutuklama veya tutuklama gerçekleşemeyecekse sivil halka zarar vermeden öldürmeleri yetkisi verildi.” (15/12/2002 The New York gazetesi)

The New York gazetesi bu haberi ordu ve istihbarat kaynaklarına dayanarak okuyucularına aktardı. Bugüne kadar gizli tutulan listede Usame bin Laden ve onun yerine geçen Aynan El Zevahiri gibi kişilerin isimleri yer almaktadır.

Başbakan Bush bu yetkiyi verirken, Beyaz Saraydan tekrar tekrar karar çıkmasına gerek bırakılmaması ve zorluk doğmaması için onaylamıştır. CIA’ye verilen bu yetkiyle devletlerarası insan öldürme yasağı kaldırılmış oldu. Listede ismi geçen kişiler düşman olarak nitelendirilmektedir. Bundan dolayı öldürme doğal görülüyor.

11 Eylül saldırırlarından sonra Bush CIA’ye bu yetkiyi Afganistan savaşından sonra Usame bin Laden ve El Kaide liderlerini yakalamak için verdi. Alınan bu kararla Amerikan istihbarat birimleri istedikleri ülkede listede adı geçenleri yakalama ve tutuklama işini gerçekleştirebilecekler. Yine buna dayalı olarak her ülkede bu kişilerin izleri sürülmektedir.

Böylece CIA Kasım ayında Yemen’de içerisinde El Kaide liderlerinin bulunduğu gerekçesiyle hareket halinde olan bir taksiye roket saldırısı düzenleyerek infilak ettirmiştir. İçerisinde bulunan Qaed Salim Sinan El Harethi ve Aliyas Abu Ali adlı şahıslar öldürülmüştür.

Bütün bunlar gösteriyor ki; sadece devletlerarası güvence ortadan kalkmakla kalmamış, insanların arasında da tehlike sinyalleri çalmaya başlamıştır. Ayrıca Amerika bu girişimiyle bütün dünyada istediği gibi hareket etme özgürlüğünü kendisine tanıyarak bağımsız devlet anlayışını ortadan kaldırmıştır. Amerikanın bu girişimine dur deyecek hiçbir devlet yoktur. Avrupa, Rusya, Çin ve diğer devletler de bu kategori içerisindedir. Çünkü 11 Eylül sonrası bütün devletler Amerikanın sunduğu, içeriği kapalı olan terör antlaşmasını imzalamıştır. Artık güvenlik söz konusu değildir.

Amerikanın kafası estikçe, hoşuna gitmeyen her şey bu şekilde değerlendirilip, saldırıya maruz kalacaktır. Bu da kapitalizmin hırçınlaşan vahşi yüzünün diğer bir görüntüsüdür.

HALKLA MÜCADELE İÇİN CEZAYİR’E BİRLEŞMİŞ MİLLETLERDEN SİLAHLANMA

Birleşmiş Milletler Cezayir’e geçtiğimiz 10 yıl içerisinde, halkına karşı mücadele etmesi için binlerce çeşit silah satma kararı almıştır. Müslüman ülkelerin terörizme karşı verdiği savaşta kendini destekleyeceğini uman Wa-shington, daha evvel insan haklarının kötü uygulanmasından dolayı isteksiz olduğu Cezayir ordusunu silahlandırma konusunda fikrini değiştirmiş görünüyor.

Cezayir’i ziyaret eden ve yapılan bu antlaşmayı duyuran Yakın Doğu Ülkeleriyle Alakalar Sekreterlik Yardımcısı William Burns: “Washington terörizmle mücadele etme konusunda Cezayir’den öğreneceği çok şey var.” dedi. Ayrıca; “Cezayir’e terörizme karşı mücadele etmesi için yaptığımız askeri gereçler satma anlaşmasının son noktaları tamamlanıyor.” dedi.

William, satılacak olan silahlar ve maddelerle ilgili açıklamada bulunarak; “Beyaz Saray’ın Cezayir’e askeri yardımı arttırmak için Kongreye bir tasarı sunmaya hazırlandığını” ifade etti.

Açıklamasını şöyle sürdürdü: “Bu adımlar iki ülke arasındaki güvenlik bağlarını daha derinleştirmek için atılmıştır.” dedi.

1992’deki genel seçimlerde FIS partisi ülke çapında birinci olması bekleniyordu. Fakat parti yasaklandı ve generaller kontrolü ele aldılar. Ardından Cezayirli radikal (!) İslamcılar askeri devlete karşı silahlandılar. Hükümetin açıkladığına göre o günden bu yana 100.000 kişi öldürüldü. Bağımsız kaynaklar bu sayının 150.000’den daha fazla olduğunu söylüyorlar. Ordu bazı köylerde kan gölüne sebep olmakta fakat tartışmalarda İslamcılar suçlanmaktadır.

Askeriyeden ihraç edilmiş eski bir paraşütçü olan Habib Souaidia bütün bu olaylara şahitlik edenlerden birisi idi. Habib; “İslamcıları destekleyen herkes terörist olmasa dahi, yok etme” emri aldığını söyledi. “Ordu ayrım yapmaksızın İslamcı teröristleri bastırmak için öldürüyordu.” dedi.

Generaller; “İslamcı aşırıcılar ile Amerika ve diğer devletler devreye girmeden yıllar önce mücadeleye başladıklarını.” söylediler. Ayrıca generaller; “El-Kaide’nin yaptığı 11 Eylül saldırılarını görünce uzun zamandır doğru yolda olduğumuzu gördük.” dediler. Fakat generaller, saldırı helikopterleri ve infrarood (gece görüşlü) modernize edilmiş uçaklar gibi modern askeri gereçlerin eksikliğinden yakınıyorlar.

Geçen yıl devlet azınlıkta olan Berberilerle karşı karşıya kaldı ve 80 kişi, polis ve ordu tarafından ayaklanmalar sırasında öldürüldü. Geçtiğimiz aylarda Amnesty International ve diğer insan hakları grupları Avrupa Birliğinin Cezayir’le olan ilişkilerini düzeltmesi için protesto yapmışlardı fakat bu protestoyu Avrupa Birliği görmezlikten gelmiştir. Dış İlişkiler Komisyoneri Chris Patten ve onun danışmanı Javier Solana bu yılın başlarında Cezayir’i ziyaret ettiler. Avrupa Birliği Cezayir Birlikteliği antlaşması Nisan ayında imzalandı.

Kaynak: The Guardian (11/12/2002)

PARLAMENTO ÜYELERİNE, DELEGELERİNE VE İLGİLENEN TÜM ÜLKE (ALMANYA) HALKINA!

Sayın bayanlar ve baylar,

Medyada yayınlanmış olan haberlerde de geçtiği gibi, (Almanya genelinde) 11 Kasım’ı 12 Kasıma bağlayan gece, siyasi bir parti olan Hizb-ut Tahrir üyelerinin evlerinde arama operasyonları düzenlendi. Yazılı dokümanlara bilgisayarlara ve telefonlara el konuldu. Bazı parti üyelerinin evlerinin kapıları kırıldı, evleri köpeklerle arandı, birer suçluymuş gibi silah tutularak yere atıldı ve kelepçe takıldı. Mesleklerine verilecek zarar düşünülmeden üyelerin işyerleri arandı, eşlerinin özel eşyaları karıştırıldı ve çocukların bazı oyuncaklarına el konuldu.

Bütün bunların resmi gerekçesi; Hizb-ut Tahrir’in önemli üyelerinin uluslararası terörizm ağı netwerkle bağ kurma, radikal İslamcı organizasyon olarak niteleme gerekçesinden dolayı yapılmıştır.

Almanya polisinin bu sert tavrını esefle karşılıyoruz. Almanya gibi bir hukuk devletinin (!) bu metotlara başvurması (en azından) beklenen bir şey değildi. Çünkü bu ülkenin siyasi sorumluları kesin olarak bilmektedirler ki; Hizb-ut Tahrir şiddete veya şiddet içerikli en ufak bir şeye başvurmamış ve başvurmayacaktır. Bu siyasi partideki aktivitelerde (çalışmalarda) silahlı çalışmayı reddetmemiz; günümüzde yapılan çalışmalardan esinlendiğimizden değil, Allah (cc) koyduğu ve uymamız gereken hükme aykırı olmasından dolayıdır.

İslam dünyasında 50 yıldır aktif faaliyet yapan Hizb-ut Tahrir, en temiz siyasi parti olarak varolmuş ve halkın arasında büyük kabul görmüştür. Parti, özellikle Müslümanlar arasında şiddete başvurmadığı ve izlediği temiz siyasi çalışması dünyaca tanınmıştır. Bu durumda uluslararası terörizm ağı ile bağlantı kurma gibi bir iddia ve suçlama ortaya atmak çok saçmadır. Bu olayların daha derinine inmek ve bu konuyu tartışmalardan bir parça haline getirmek istemi-yoruz. Sormak istediğimiz; Alman hükümetinin Müslümanlara, İslam’a ve İslamcı guruplara karşı takındığı politikanın sebebidir. Almanya’da yaklaşık 3,5 milyon Müslüman yaşamaktadır ve bu sayısının daha yüksek olma ihtimali çok büyüktür. Müslümanlar, inançlarına bağlanıyorlar ve bundan (herhangi bir ortamda) vazgeç-miyorlar. O halde, Müslümanları medyada karalamanın, İslam’a bu kadar yüklenmenin, İslam’ı terörizm ve şiddetle eş anlamlı olarak nitelendirmenin ne anlamı vardır? Bir de bunu Müslümanları derinden üzeceğini düşünmeden...

O halde Almanya’nın, İslamcı guruplara yaklaşımı hiç incelemeden, çaba sarf etmeden (yalan ve asılsız şeylerle) yüklenmesi anlamlı mıdır? Bu tavır karşılıklı anlayışın bir yansıması olabilir mi? Bu davranış ülkede, iyi ve barışçıl birlikteliğe gerçekten faydalı olacak mıdır?

“Kim (İslâmî hükümlere) inanmayı kabul etmezse onun ameli boşa gitmiştir. O, ahirette de ziyana uğrayanlardandır.” (Maide 5)

Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz. Allah'ın size olan nimetini;

“Duyduk ve kabul ettik" dediğiniz zaman sizi bununla bağladığı (O'na verdiğiniz) sözü hatırlayın ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, kalplerin içindekini bilmektedir.” (Maide 7)

Hizb-ut Tahrir üyesi: Shaker Assem 27/11/2002

YIL 13  SAYI 157  ZİLKADE 1423  OCAK 2003

Yukarı