BUSH
CIA’YE TERÖRİSTLERİ(!) ÖLDÜRME YETKİSİ VERDİ
“Amerika
hükümeti 20 kadar teröristin
isminin
bulunduğu bir liste hazırladı. Hazırlanan bu listedeki
teröristleri CIA’ye tutuklama veya tutuklama gerçekleşemeyecekse
sivil halka zarar vermeden öldürmeleri yetkisi verildi.”
(15/12/2002 The New York gazetesi)
The
New York gazetesi bu haberi ordu ve istihbarat kaynaklarına
dayanarak okuyucularına aktardı. Bugüne kadar gizli tutulan
listede Usame bin Laden ve onun yerine geçen Aynan El Zevahiri gibi
kişilerin isimleri yer almaktadır.
Başbakan
Bush bu yetkiyi verirken, Beyaz Saraydan tekrar tekrar karar çıkmasına
gerek bırakılmaması ve zorluk doğmaması için onaylamıştır.
CIA’ye verilen bu yetkiyle devletlerarası insan öldürme yasağı
kaldırılmış oldu. Listede ismi geçen kişiler düşman olarak
nitelendirilmektedir. Bundan dolayı öldürme doğal görülüyor.
11
Eylül saldırırlarından sonra Bush CIA’ye bu yetkiyi Afganistan
savaşından sonra Usame bin Laden ve El Kaide liderlerini yakalamak
için verdi. Alınan bu kararla Amerikan istihbarat birimleri
istedikleri ülkede listede adı geçenleri yakalama ve tutuklama işini
gerçekleştirebilecekler. Yine buna dayalı olarak her ülkede bu
kişilerin izleri sürülmektedir.
Böylece
CIA Kasım ayında Yemen’de içerisinde El Kaide liderlerinin
bulunduğu gerekçesiyle hareket halinde olan bir taksiye roket saldırısı
düzenleyerek infilak ettirmiştir. İçerisinde bulunan Qaed Salim
Sinan El Harethi ve Aliyas Abu Ali adlı şahıslar öldürülmüştür.
Bütün
bunlar gösteriyor ki; sadece devletlerarası güvence ortadan
kalkmakla kalmamış, insanların arasında da tehlike sinyalleri
çalmaya başlamıştır. Ayrıca Amerika bu girişimiyle bütün
dünyada istediği gibi hareket etme özgürlüğünü kendisine tanıyarak
bağımsız devlet anlayışını ortadan kaldırmıştır. Amerikanın
bu girişimine dur deyecek hiçbir devlet yoktur. Avrupa, Rusya,
Çin ve diğer devletler de bu kategori içerisindedir. Çünkü 11
Eylül sonrası bütün devletler Amerikanın sunduğu, içeriği
kapalı olan terör antlaşmasını imzalamıştır. Artık güvenlik
söz konusu değildir.
Amerikanın
kafası estikçe, hoşuna gitmeyen her şey bu şekilde
değerlendirilip, saldırıya maruz kalacaktır. Bu da kapitalizmin
hırçınlaşan vahşi yüzünün diğer bir görüntüsüdür.
HALKLA
MÜCADELE İÇİN CEZAYİR’E BİRLEŞMİŞ MİLLETLERDEN SİLAHLANMA
Birleşmiş
Milletler Cezayir’e geçtiğimiz 10 yıl içerisinde, halkına
karşı mücadele etmesi için binlerce çeşit silah satma kararı
almıştır. Müslüman ülkelerin terörizme karşı verdiği
savaşta kendini destekleyeceğini uman Wa-shington, daha evvel
insan haklarının kötü uygulanmasından dolayı isteksiz olduğu
Cezayir ordusunu silahlandırma konusunda fikrini değiştirmiş görünüyor.
Cezayir’i
ziyaret eden ve yapılan bu antlaşmayı duyuran Yakın Doğu
Ülkeleriyle Alakalar Sekreterlik Yardımcısı William Burns: “Washington
terörizmle mücadele etme konusunda Cezayir’den öğreneceği
çok şey var.” dedi. Ayrıca; “Cezayir’e terörizme karşı mücadele
etmesi için yaptığımız askeri gereçler satma anlaşmasının
son noktaları tamamlanıyor.” dedi.
William,
satılacak olan silahlar ve maddelerle ilgili açıklamada
bulunarak; “Beyaz Saray’ın Cezayir’e askeri yardımı
arttırmak için Kongreye bir tasarı sunmaya hazırlandığını”
ifade etti.
Açıklamasını
şöyle sürdürdü: “Bu adımlar iki ülke arasındaki güvenlik
bağlarını daha derinleştirmek için atılmıştır.” dedi.
1992’deki
genel seçimlerde FIS partisi ülke çapında birinci olması
bekleniyordu. Fakat parti yasaklandı ve generaller kontrolü ele
aldılar. Ardından Cezayirli radikal (!) İslamcılar askeri
devlete karşı silahlandılar. Hükümetin açıkladığına göre
o günden bu yana 100.000 kişi öldürüldü. Bağımsız kaynaklar
bu sayının 150.000’den daha fazla olduğunu söylüyorlar. Ordu
bazı köylerde kan gölüne sebep olmakta fakat tartışmalarda
İslamcılar suçlanmaktadır.
Askeriyeden
ihraç edilmiş eski bir paraşütçü olan Habib Souaidia bütün
bu olaylara şahitlik edenlerden birisi idi. Habib; “İslamcıları
destekleyen herkes terörist olmasa dahi, yok etme” emri aldığını
söyledi. “Ordu ayrım yapmaksızın İslamcı teröristleri bastırmak
için öldürüyordu.” dedi.
Generaller;
“İslamcı aşırıcılar ile Amerika ve diğer devletler devreye
girmeden yıllar önce mücadeleye başladıklarını.” söylediler.
Ayrıca generaller; “El-Kaide’nin yaptığı 11 Eylül saldırılarını
görünce uzun zamandır doğru yolda olduğumuzu gördük.”
dediler. Fakat generaller, saldırı helikopterleri ve infrarood
(gece görüşlü) modernize edilmiş uçaklar gibi modern askeri
gereçlerin eksikliğinden yakınıyorlar.
Geçen
yıl devlet azınlıkta olan Berberilerle karşı karşıya kaldı
ve 80 kişi, polis ve ordu tarafından ayaklanmalar sırasında
öldürüldü. Geçtiğimiz aylarda Amnesty International ve diğer
insan hakları grupları Avrupa Birliğinin Cezayir’le olan ilişkilerini
düzeltmesi için protesto yapmışlardı fakat bu protestoyu Avrupa
Birliği görmezlikten gelmiştir. Dış İlişkiler Komisyoneri
Chris Patten ve onun danışmanı Javier Solana bu yılın
başlarında Cezayir’i ziyaret ettiler. Avrupa Birliği Cezayir
Birlikteliği antlaşması Nisan ayında imzalandı.
Kaynak:
The Guardian (11/12/2002)
PARLAMENTO
ÜYELERİNE, DELEGELERİNE VE İLGİLENEN TÜM ÜLKE (ALMANYA)
HALKINA!
Sayın
bayanlar ve baylar,
Medyada
yayınlanmış olan haberlerde de geçtiği gibi, (Almanya
genelinde) 11 Kasım’ı 12 Kasıma bağlayan gece, siyasi bir
parti olan Hizb-ut Tahrir üyelerinin evlerinde arama operasyonları
düzenlendi. Yazılı dokümanlara bilgisayarlara ve telefonlara el
konuldu. Bazı parti üyelerinin evlerinin kapıları kırıldı,
evleri köpeklerle arandı, birer suçluymuş gibi silah tutularak
yere atıldı ve kelepçe takıldı. Mesleklerine verilecek zarar
düşünülmeden üyelerin işyerleri arandı, eşlerinin özel eşyaları
karıştırıldı ve çocukların bazı oyuncaklarına el konuldu.
Bütün
bunların resmi gerekçesi; Hizb-ut Tahrir’in önemli üyelerinin
uluslararası terörizm ağı netwerkle bağ kurma, radikal
İslamcı organizasyon olarak niteleme gerekçesinden dolayı
yapılmıştır.
Almanya
polisinin bu sert tavrını esefle karşılıyoruz. Almanya gibi bir
hukuk devletinin (!) bu metotlara başvurması (en azından)
beklenen bir şey değildi. Çünkü bu ülkenin siyasi sorumluları
kesin olarak bilmektedirler ki; Hizb-ut Tahrir şiddete veya şiddet
içerikli en ufak bir şeye başvurmamış ve başvurmayacaktır. Bu
siyasi partideki aktivitelerde (çalışmalarda) silahlı çalışmayı
reddetmemiz; günümüzde yapılan çalışmalardan esinlendiğimizden
değil, Allah (cc) koyduğu ve uymamız gereken hükme aykırı
olmasından dolayıdır.
İslam
dünyasında 50 yıldır aktif faaliyet yapan Hizb-ut Tahrir, en
temiz siyasi parti olarak varolmuş ve halkın arasında büyük
kabul görmüştür. Parti, özellikle Müslümanlar arasında
şiddete başvurmadığı ve izlediği temiz siyasi çalışması dünyaca
tanınmıştır. Bu durumda uluslararası terörizm ağı ile
bağlantı kurma gibi bir iddia ve suçlama ortaya atmak çok
saçmadır. Bu olayların daha derinine inmek ve bu konuyu
tartışmalardan bir parça haline getirmek istemi-yoruz. Sormak
istediğimiz; Alman hükümetinin Müslümanlara, İslam’a ve
İslamcı guruplara karşı takındığı politikanın sebebidir.
Almanya’da yaklaşık 3,5 milyon Müslüman yaşamaktadır ve bu
sayısının daha yüksek olma ihtimali çok büyüktür.
Müslümanlar, inançlarına bağlanıyorlar ve bundan (herhangi bir
ortamda) vazgeç-miyorlar. O halde, Müslümanları medyada karalamanın,
İslam’a bu kadar yüklenmenin, İslam’ı terörizm ve şiddetle
eş anlamlı olarak nitelendirmenin ne anlamı vardır? Bir de bunu
Müslümanları derinden üzeceğini düşünmeden...
O
halde Almanya’nın, İslamcı guruplara yaklaşımı hiç
incelemeden, çaba sarf etmeden (yalan ve asılsız şeylerle) yüklenmesi
anlamlı mıdır? Bu tavır karşılıklı anlayışın bir
yansıması olabilir mi? Bu davranış ülkede, iyi ve barışçıl
birlikteliğe gerçekten faydalı olacak mıdır?
“Kim
(İslâmî hükümlere) inanmayı kabul etmezse onun ameli boşa
gitmiştir. O, ahirette de ziyana uğrayanlardandır.” (Maide
5)
Allah
size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz
kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki
şükredersiniz. Allah'ın size olan nimetini;
“Duyduk
ve kabul ettik" dediğiniz zaman sizi bununla bağladığı
(O'na verdiğiniz) sözü hatırlayın ve Allah'tan korkun. Şüphesiz
Allah, kalplerin içindekini bilmektedir.” (Maide 7)
Hizb-ut
Tahrir üyesi: Shaker Assem 27/11/2002
|