Ana Sayfa YIL 13   SAYI 158   ZİLHİCCE 1423   ŞUBAT 2003 E-Mail

KARGAŞA VE ZULÜM BEŞERİ SİSTEMLERİN ESERİDİR

Hilafet Dergisi

Yeryüzünün tabii sakinliğini kaybettiği, tabii olmayan gelişmeler neticesi atmosfer ve hava şartlarında büyük değişikliklerin yaşandığı ve bunun çaresi üzerinde insanların yoğun mesai sarfettikleri aşikardır. Depremler, yangınlar, sel ve fırtına gibi olaylar insanları doğrudan etkileyen bir içerik arz eder. Bütün bunların yanında insanlar arasındaki alakalar ve düzenlemeler hususu da bir o kadar önem taşımaktadır.

Dünyayı adaletten uzak, her yanı zulüm ve kargaşaya boğan, dünyanın dört köşesini cehenneme çeviren beşeri sistemler bu hayatın ateşidir.

Terör gölgesinde kendini gizleyen kapitalizm (sanki geçmişi çok temizmiş gibi) dünya da temizlik yapmaya çıkmıştır. Bu temizliğin adı; “haçlı seferleridir”. Yani dünya devletleri nezdinde menfaat, İslam beldeleri ve Müslümanlar üzerinde ise ganimet ve kan olarak ortaya çıkan bu tablo yeni dünya düzeninin diğer bir adıdır. Kosova'dan Keşmir'e, Filistin'den Çeçenistan'a ve daha pek çok beldede Müslümanlar kesintisiz ve amansız bir şekilde kapitalizmin cellatları tarafından zulümlere, büyük sıkıntılara maruz bırakılmaktadır. Bu gelişmelerin birbirinden bağımsız meydana geldiğini düşünmek elbette çok yanlış bir yaklaşım olur. Çatışmaları körükleyen sebeplerin ülkelerin başındaki diktatör kişilerden kaynaklandığını düşünmek ise yüzeysel bir bakış açısı oluşturur.

Çatışmalar belli amaçlar için çıkartılır. Bu ya ideolojilerin çatışması şeklinde olur, yada çatışmalardan istifade edilerek bölgelerde egemenlik sağlama ve o bölgenin kaynaklarını elde etme şeklinde cereyan eder. Geçmişte yaşanan tüm olaylar ve günümüzde çıkan savaşlar gözlemlendiğinde görülecek ki, nerede olursa olsun kargaşa ve yapılan zulümlerin arkasında duranlar vardır. Bu zümre kargaşalardan çıkar sağlayan zalim ve hırsız zümredir. Onları bu şekilde hareket etmeye iten ise beşeri düşünceleridir.

21. yüzyıla kargaşanın ve zalimliklerin en üst seviyeye çıktığı bir dönem içerisinde girilmiştir. Daha önceleri sömürgecilik, ıslah etmek ve medenileştirmek gibi bahanelerle işini yürütüyordu. Gelinen noktada ise durum değişmiştir. Dünya zenginliklerini tekellerine almak isteyen küresel yayılmacı zihniyet, başında ABD’nin bulunduğu sömürgeciler hiçbir uluslararası değere ehemmiyet vermeden veya uluslararası anlaşmalar istismar edilerek devletlerin iç işlerine karışılıyor, kargaşa çıkartılıyor, idareciler değiştiriliyor, gerektiğinde askeri operasyonlar düzenlenerek sömürü düzeni kuruluyor. Bu noktada beşeri sistemler, beşeri nizamın (kapitalizm gibi) ıslah veya medenileştirmek üslubunu ikinci derecede önemseyip, doğrudan ganimetler üzerine askerlerini veya zalim kuklalarını dikiyorlar. Bu durum beşeri sistemi beşeri hakimiyete de dönüştürmektedir.

Dünya basınında artık gizlenmeyen, dünyayı beşeri arzuları için kan gölüne çeviren bu gelişmelerin yönlendiricileri Dick Cheney gibi şirket zengini kişilerin olduğu bilinmektedir.

N. Chomsky, http://sf.indymedia.org adlı internet sitesinde şu haberlere yer veriyor: "Amerika'nın petrol kaynaklarını kontrol etmek istemesindeki önemli nedenlerden biri de buradan elde edilen kazancın geri dönebilmesidir. Tek amaç petrolden elde edilen kâr değildir. Amerikan ve İngiliz silahlarının en büyük alıcıları dünyadaki iki önemli petrol üreticisi olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'dir. Elde edilen kazanç Amerika'daki yüksek teknolojinin en büyük finansmanını sağlamaktadır.”

Beşeri hakimiyet insanlığın hakkına tecavüz ediyor:

Savaşların, zulümlerin arkasında duran, kapitalist zihniyetin obur insanları, insanlığın ihtiyacı olan tüketim mallarının üzerine çöreklendiği gibi insanları bu mallardan istifade etmekten alı koydukları, gasbettikleri malları fahiş fiyatlarla sattıkları ve halkları fakirleştirdikleri birer gerçeklerdir. Bunlar mal ve ihtiyaçları kapitalizmin gereği olan bireylerin doyurulması fikrini benimsedikleri için toplumların üzerinde bulundukları konuma önem vermeden hareket ediyorlar. Onlar beşeri düşüncenin kendilerine sunduğu sınırsız mülk edinme hürriyetinin gereklerini yerine getiriyor. Maddi doyuma ulaşmak içinde zulüm çarkını kullanıyorlar. Allah (cc) bunlar hakkında şöyle buyuruyor:

“...Zulmedenler ise, kendilerine verilen refahın peşine düştüler. Zaten günahkâr idiler.” (Hud 116)

Bugün dünyada yaşanan gelir dağılımındaki sıkıntının, bir çok bölgede insanların açlık noktasında yaşamasının, hatta bu yankesicilerin-talancıların yaşadığı ülkelerde (Amerika gibi) milyonlarca insanın aç ve evsiz kalmalarının tek sebebi tekelci-bireysel doyumu düşünen eşkıyaların doymamalarından kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı zulüm, kargaşa ve talan doymak bilmeyen bu insanların emellerine ulaşmak için kullandıkları önemli üsluplardandır. Zulüm, talan, kargaşa çıkarmak beşeri sistemin ürünüdür.

Irakta saldırıya soyguna hazırlanan ABD şarlatanları, eğer Filistin’de doyuma ulaşacakları, menfaatlanacak-ları bir şey (petrol kuyuları keşfetselerdi) ortaya çıksa idi orasını da İsrail varlığına bırakmazlardı. Iraktaki İngiliz hegemonyasını kökünden kazıyarak oraya yerleşmek istediği gibi, İsrail’i de ortadan kaldırarak oralara yerleşirdi. Oradaki olaylara seyirci kalmalarının tek nedeni de Müslüman kanlarının akışını, onların aşağılanmasını ve evleri yıkılırken kıvranan o mazlum insanların hallerini görerek zulümde doyum arzularını gerçekleştirmek içindir. Her ne kadar orada maddi menfaat yoksa da Müslümanları korkutma onları alçaltma noktasında Yahudilere her türlü destek vardır.

Bundan dolayı Afganistan’da, Irak’ta ve dünyanın diğer bölgelerinde yaşanan olaylar veya bundan sonra çıkacak savaşlar ve bu olaylar neticesi ölecek, aç kalacak, evsiz, susuz bırakılacak insanlar onları hiç mi hiç dü-şündürmüyor. Hatta ilgi alanlarına dahi girmiyor. Tehdit ederek, her yolun başını tutup servetlerin üzerine oturanları tek düşündüren ve gözlerini yaşartan, çıkan olaylar neticesi boşa akıp giden petrol ve gelir kaynaklarıdır. İnsani değerler, parçalanmış vücutlar, kimyasal silahlar altında hayatı kararan insanlar onlar için pek önem arzet-miyor. Hatta güçsüz insanlara saldırmak onlar için bir neşe, eğlence kaynağıdır.

İnsanlığın faydasına olan hiçbir şey kısıtlanamaz. Bunlar çıkar amaçlı, çatışmaya yönelik menfaat numunesi haline dönüştürülemez, dünya mülkiyeti birkaç Amerikalı eşkıyanın tekeline de giremez, bunlar içinde dünya kana bulanamaz. Allah (cc) şöyle buyuruyor:

“İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” (Şuara 183)

Ayette; “insanların hakkı” tabiri kullanılmaktadır. Bu sadece Müslümanları değil, bütün insanları kapsamına alır. Hükmü Müslümanlar adına özelleştiren naslar dışında insanlar dünya nimetlerinin hepsinden faydalanma hakkına sahiptir.

Bazı gerekçeler (uyardık, savaşa engel olmak istedik gibi) gösterip savaş ve kargaşaya çanak tutan ümmetin başındaki hain yöneticilerin beşeri sistemin bakış açısıyla olaylara baktıkları ve çözüm aramaya çalıştıklarını görüyoruz. Beşeri çözümler ancak beşeri hakimiyete hizmet ettirir ve onların kapısında köle yapar. Aslında onların çözüm arayışları da yoktur. Onlar sadece ABD ve sömürgeci kafirlerin işlerini kolaylaştırmak için zemin hazırlamakla meşguller. Dikkat edilirse sunulan gerekçelerin hemen hemen hepsi yankesici ABD çetelerine yakın olan çevrelerin fısıldadıkları sözlerdir. Bu sözleri sarf ederken asıldan sapmamak için (bir hata yapmamak için) ne kadar da kendilerini zorluyorlar! Batının tellallığını yapan bu hainlerden ümmet hala ne bekliyor?! Ayeti kerimede şöyle buyuruluyor:

“Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyenlerin sözüyle hareket etmeyin.” (Şuara 183)

Gerçekten meseleyi çözmek isteyenler neden beşeri düşüncelerden sıyrılıp ta; hakkın, adaletin, mazlumların ve de tüm insanların gözetildiği o berrak İslam’da kendilerine yer aramıyorlar?

Ümmete düşen sorumluluk; meselelere sadece analizci gözle yaklaşmamaktır. Analizler neticesi vakıayı kavramak ve onun şeri açıdan değerlendirilmesi gerekmektedir.

Irak, Filistin gibi çözülmesi zor karmakarışık gözüken meselelerin çözümü beşeri düşünce ve nizamlardan uzaklaşarak İslam’a yönelmek ve onu tatbik etmekle sağlanacaktır. Tüm bunların artık Müslümanlar tarafından görülmesi, idrak edilmesi, bilinmesi ve tespiti gerekmektedir.

Allah (cc), nizamına uyan ve orada çözüm arayanları elbette mahzun etmeyecektir. Aksi takdirde gelişen olaylar basit ve sıradan nedenlere bağlanır ve kimse bunlara bir çözüm bulmak için herhangi bir girişimde bulunmaz.

“Yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya (Allah'tan) korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız? (Sad 28)

“Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah'ın rahmeti çok yakındır.” (Araf 56)

YIL 13  SAYI 158  ZİLHİCCE 1423  ŞUBAT 2003

Yukarı