Yeryüzünün
tabii sakinliğini kaybettiği, tabii olmayan gelişmeler neticesi
atmosfer ve hava şartlarında büyük değişikliklerin
yaşandığı ve bunun çaresi üzerinde insanların yoğun mesai
sarfettikleri aşikardır. Depremler, yangınlar, sel ve fırtına
gibi olaylar insanları doğrudan etkileyen bir içerik arz eder.
Bütün bunların yanında insanlar arasındaki alakalar ve düzenlemeler
hususu da bir o kadar önem taşımaktadır.
Dünyayı
adaletten uzak, her yanı zulüm ve kargaşaya boğan, dünyanın dört
köşesini cehenneme çeviren beşeri sistemler bu hayatın
ateşidir.
Terör
gölgesinde kendini gizleyen kapitalizm (sanki geçmişi çok
temizmiş gibi) dünya da temizlik yapmaya çıkmıştır. Bu
temizliğin adı; “haçlı seferleridir”. Yani dünya devletleri
nezdinde menfaat, İslam beldeleri ve Müslümanlar üzerinde ise
ganimet ve kan olarak ortaya çıkan bu tablo yeni dünya düzeninin
diğer bir adıdır. Kosova'dan Keşmir'e, Filistin'den
Çeçenistan'a ve daha pek çok beldede Müslümanlar kesintisiz ve
amansız bir şekilde kapitalizmin cellatları tarafından
zulümlere, büyük sıkıntılara maruz bırakılmaktadır. Bu
gelişmelerin birbirinden bağımsız meydana geldiğini düşünmek
elbette çok yanlış bir yaklaşım olur. Çatışmaları körükleyen
sebeplerin ülkelerin başındaki diktatör kişilerden
kaynaklandığını düşünmek ise yüzeysel bir bakış açısı
oluşturur.
Çatışmalar
belli amaçlar için çıkartılır. Bu ya ideolojilerin çatışması
şeklinde olur, yada çatışmalardan istifade edilerek bölgelerde
egemenlik sağlama ve o bölgenin kaynaklarını elde etme şeklinde
cereyan eder. Geçmişte yaşanan tüm olaylar ve günümüzde çıkan
savaşlar gözlemlendiğinde görülecek ki, nerede olursa olsun
kargaşa ve yapılan zulümlerin arkasında duranlar vardır. Bu zümre
kargaşalardan çıkar sağlayan zalim ve hırsız zümredir. Onları
bu şekilde hareket etmeye iten ise beşeri düşünceleridir.
21.
yüzyıla kargaşanın ve zalimliklerin en üst seviyeye çıktığı
bir dönem içerisinde girilmiştir. Daha önceleri sömürgecilik,
ıslah etmek ve medenileştirmek gibi bahanelerle işini yürütüyordu.
Gelinen noktada ise durum değişmiştir. Dünya zenginliklerini
tekellerine almak isteyen küresel yayılmacı zihniyet, başında
ABD’nin bulunduğu sömürgeciler hiçbir uluslararası değere
ehemmiyet vermeden veya uluslararası anlaşmalar istismar edilerek
devletlerin iç işlerine karışılıyor, kargaşa çıkartılıyor,
idareciler değiştiriliyor, gerektiğinde askeri operasyonlar
düzenlenerek sömürü düzeni kuruluyor. Bu noktada beşeri
sistemler, beşeri nizamın (kapitalizm gibi) ıslah veya
medenileştirmek üslubunu ikinci derecede önemseyip, doğrudan
ganimetler üzerine askerlerini veya zalim kuklalarını dikiyorlar.
Bu durum beşeri sistemi beşeri hakimiyete de dönüştürmektedir.
Dünya
basınında artık gizlenmeyen, dünyayı beşeri arzuları için
kan gölüne çeviren bu gelişmelerin yönlendiricileri Dick Cheney
gibi şirket zengini kişilerin olduğu bilinmektedir.
N.
Chomsky, http://sf.indymedia.org adlı
internet sitesinde şu haberlere yer veriyor: "Amerika'nın
petrol kaynaklarını kontrol etmek istemesindeki önemli
nedenlerden biri de buradan elde edilen kazancın geri dönebilmesidir.
Tek amaç petrolden elde edilen kâr değildir. Amerikan ve İngiliz
silahlarının en büyük alıcıları dünyadaki iki önemli petrol
üreticisi olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'dir.
Elde edilen kazanç Amerika'daki yüksek teknolojinin en büyük
finansmanını sağlamaktadır.”
Beşeri
hakimiyet insanlığın hakkına tecavüz ediyor:
Savaşların,
zulümlerin arkasında duran, kapitalist zihniyetin obur insanları,
insanlığın ihtiyacı olan tüketim mallarının üzerine
çöreklendiği gibi insanları bu mallardan istifade etmekten alı
koydukları, gasbettikleri malları fahiş fiyatlarla sattıkları
ve halkları fakirleştirdikleri birer gerçeklerdir. Bunlar mal ve
ihtiyaçları kapitalizmin gereği olan bireylerin doyurulması
fikrini benimsedikleri için toplumların üzerinde bulundukları
konuma önem vermeden hareket ediyorlar. Onlar beşeri düşüncenin
kendilerine sunduğu sınırsız mülk edinme hürriyetinin
gereklerini yerine getiriyor. Maddi doyuma ulaşmak içinde zulüm
çarkını kullanıyorlar. Allah (cc) bunlar hakkında şöyle
buyuruyor:
“...Zulmedenler
ise, kendilerine verilen refahın peşine düştüler.
Zaten günahkâr idiler.” (Hud 116)
Bugün
dünyada yaşanan gelir dağılımındaki sıkıntının, bir çok
bölgede insanların açlık noktasında yaşamasının, hatta bu
yankesicilerin-talancıların yaşadığı ülkelerde (Amerika gibi)
milyonlarca insanın aç ve evsiz kalmalarının tek sebebi
tekelci-bireysel doyumu düşünen eşkıyaların doymamalarından
kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı zulüm, kargaşa ve talan doymak
bilmeyen bu insanların emellerine ulaşmak için kullandıkları
önemli üsluplardandır. Zulüm, talan, kargaşa çıkarmak beşeri
sistemin ürünüdür.
Irakta
saldırıya soyguna hazırlanan ABD şarlatanları, eğer Filistin’de
doyuma ulaşacakları, menfaatlanacak-ları bir şey (petrol
kuyuları keşfetselerdi) ortaya çıksa idi orasını da İsrail
varlığına bırakmazlardı. Iraktaki İngiliz hegemonyasını kökünden
kazıyarak oraya yerleşmek istediği gibi, İsrail’i de ortadan
kaldırarak oralara yerleşirdi. Oradaki olaylara seyirci
kalmalarının tek nedeni de Müslüman kanlarının akışını,
onların aşağılanmasını ve evleri yıkılırken kıvranan o
mazlum insanların hallerini görerek zulümde doyum arzularını
gerçekleştirmek içindir. Her ne kadar orada maddi menfaat yoksa
da Müslümanları korkutma onları alçaltma noktasında Yahudilere
her türlü destek vardır.
Bundan
dolayı Afganistan’da, Irak’ta ve dünyanın diğer bölgelerinde
yaşanan olaylar veya bundan sonra çıkacak savaşlar ve bu olaylar
neticesi ölecek, aç kalacak, evsiz, susuz bırakılacak insanlar
onları hiç mi hiç dü-şündürmüyor. Hatta ilgi alanlarına
dahi girmiyor. Tehdit ederek, her yolun başını tutup servetlerin
üzerine oturanları tek düşündüren ve gözlerini yaşartan, çıkan
olaylar neticesi boşa akıp giden petrol ve gelir kaynaklarıdır.
İnsani değerler, parçalanmış vücutlar, kimyasal silahlar altında
hayatı kararan insanlar onlar için pek önem arzet-miyor. Hatta
güçsüz insanlara saldırmak onlar için bir neşe, eğlence kaynağıdır.
İnsanlığın
faydasına olan hiçbir şey kısıtlanamaz. Bunlar çıkar amaçlı,
çatışmaya yönelik menfaat numunesi haline dönüştürülemez,
dünya mülkiyeti birkaç Amerikalı eşkıyanın tekeline de
giremez, bunlar içinde dünya kana bulanamaz. Allah (cc) şöyle
buyuruyor:
“İnsanların
hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde
bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” (Şuara
183)
Ayette;
“insanların hakkı” tabiri kullanılmaktadır. Bu sadece Müslümanları
değil, bütün insanları kapsamına alır. Hükmü Müslümanlar
adına özelleştiren naslar dışında insanlar dünya nimetlerinin
hepsinden faydalanma hakkına sahiptir.
Bazı
gerekçeler (uyardık, savaşa engel olmak istedik gibi) gösterip
savaş ve kargaşaya çanak tutan ümmetin başındaki hain yöneticilerin
beşeri sistemin bakış açısıyla olaylara baktıkları ve
çözüm aramaya çalıştıklarını görüyoruz. Beşeri
çözümler ancak beşeri hakimiyete hizmet ettirir ve onların
kapısında köle yapar. Aslında onların çözüm arayışları da
yoktur. Onlar sadece ABD ve sömürgeci kafirlerin işlerini kolaylaştırmak
için zemin hazırlamakla meşguller. Dikkat edilirse sunulan
gerekçelerin hemen hemen hepsi yankesici ABD çetelerine yakın
olan çevrelerin fısıldadıkları sözlerdir. Bu sözleri sarf
ederken asıldan sapmamak için (bir hata yapmamak için) ne kadar
da kendilerini zorluyorlar! Batının tellallığını yapan bu
hainlerden ümmet hala ne bekliyor?! Ayeti kerimede şöyle
buyuruluyor:
“Yeryüzünde
bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyenlerin sözüyle hareket
etmeyin.” (Şuara 183)
Gerçekten
meseleyi çözmek isteyenler neden beşeri düşüncelerden sıyrılıp
ta; hakkın, adaletin, mazlumların ve de tüm insanların gözetildiği
o berrak İslam’da kendilerine yer aramıyorlar?
Ümmete
düşen sorumluluk; meselelere sadece analizci gözle yaklaşmamaktır.
Analizler neticesi vakıayı kavramak ve onun şeri açıdan değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Irak,
Filistin gibi çözülmesi zor karmakarışık gözüken meselelerin
çözümü beşeri düşünce ve nizamlardan uzaklaşarak İslam’a
yönelmek ve onu tatbik etmekle sağlanacaktır. Tüm bunların
artık Müslümanlar tarafından görülmesi, idrak edilmesi,
bilinmesi ve tespiti gerekmektedir.
Allah
(cc), nizamına uyan ve orada çözüm arayanları elbette mahzun etmeyecektir.
Aksi takdirde gelişen olaylar basit ve sıradan nedenlere
bağlanır ve kimse bunlara bir çözüm bulmak için herhangi bir
girişimde bulunmaz.
“Yoksa
biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde
bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya (Allah'tan)
korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız? (Sad
28)
“Islah
edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.
Allah'a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik
edenlere Allah'ın rahmeti çok yakındır.” (Araf 56)
|