- BASIN AÇIKLAMASI -
23/01/2003 tarihinde
İstanbul'da, ev
sahipliğini Türkiye'nin yaptığı 6 ülkenin dışişleri
bakanlarının bir araya geldiği, Irak sorununa barışçıl bir
çözüm bulunmasına yönelik bir toplantı yapıldı. Toplantıda
Mısır Arap Cumhuriyeti, İran İslam Cumhuriyeti, Haşimi Ürdün
Krallığı, Suudi Arabistan Krallığı, Suriye Arap Cumhuriyeti ve
Türkiye Cumhuriyeti dışişleri bakanları yer aldı. Toplantı
sonunda anlaşmaya varılan ortak bir deklarasyon kararı
yayınlandı. Yayınlanan ortak deklarasyonda özetle şu kararlar
alındı:
Irak’ın mevcut antlaşmalar ve anlaşmalara
uygun olarak uluslararası tanınmış sınırlara
saygı göstermesini istiyoruz. Irak üzerine düşen görev ve
sorumlulukları içtenlikle yerine getirerek, Birleşmiş Milletler
ve BM denetçileri ile tam bir işbirliği yapmalıdır. BM Güvenlik
Konseyi, Irak konusunda karar merciidir. Ortadoğu'da kitle imha
silahlarından arındırılmış bir bölge kurulmalıdır. Barışçı
çözüm arayışlarında Güvenlik Konseyi’yle işbirliği
yapmaya hazırız. İhtiyaç duyulması halinde gelecek
toplantımızın Şam’da yapılmasında mutabık olduğumuzu
duyururuz.
Bu deklarasyona baktığımız zaman, bu
devletlerin ucuz yöneticilerinin kâfir Amerikalı dostlarını
kızdıracak herhangi bir karar almadıklarını görürüz. Zaten
toplantıya katılan devletlerin neredeyse tamamının Amerika
eksenli siyaset izleyen devletler olduklarını bilmekteyiz.
Dolayısıyla bu toplantıyı Amerika’nın direktifiyle gerçekleştirdiklerini
anlamak zor değildir. Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın
da yaptığı bir açıklamada, Türkiye’nin çabalarından
memnuniyet duyduklarını ifade etti. Bu yöneticilerin böyle bir
toplantı düzenlemesi aslında gerçek mânâda Irak halkını düşündükleri
için değil, bilakis kendi menfaatlerine bir zarar gelmemesi ve
özellikle ülkelerindeki Müslümanların duygularını bastırmak
içindir. Eğer gerçekten Irak’taki Müslüman halkı düşünmüş
olsalardı, Iraklı Müslüman kardeşlerine yardım ederlerdi.
Ayrıca barış toplantıları için bir araya gelmezlerdi. Aksine
kâfir Amerika ve Batıya karşı Cihad ilan ederlerdi. Müslümanların
aralarındaki sınırları kaldırıp birleşirler, devletlerini tek
bir devlet, yöneticilerini tek bir yönetici, ordularını tek bir
ordu haline getirilerdi. Kâfir Amerika’nın ve kâfir Batı’nın
tüm üslerini, ordularını ve yatırımlarını topraklarından kökünden
söküp atarlardı. Muhakkak ki, eğer bu zavallı ve aciz yöneticiler
gerçek sahih devlet adamlarından olsalardı, o takdirde kâfir
Amerika ve müttefiklerinin Iraklı Müslüman kardeşlerine
herhangi bir müdahalede bulunmasına engel olurlardı. Onların
değil, bilakis kardeşleri olan Müslümanların menfaatlerinin bekçisi
ve hizmetçisi olurlardı.
Ey Müslümanlar!
Sizin de gördüğünüz gibi bu alçak ve zavallı
yöneticiler sizin menfaatlerinizi görmezden gelirler. Çünkü
bunlar efendileri olan kâfir Amerika’nın ve Batı’nın bekâsı
için çalışır, onların menfaatlerinin koruyucusu ve gözeticisi
olurlar.
Sizin lâyık olduğunuz hakiki yöneticileriniz
ise; Raşidi Hilafet Devleti’ndeki yöneticilerdir.
O yöneticiler ki; sizlerin menfaatlerini
kâfirlere pazarlamazlar. Tam aksine sizin menfaatlerinizi her
şeyin üzerinde tutarlar.
O yöneticiler ki;
kâfir Amerika ve müttefiklerinin Irak’a saldırmasına asla müsaade
etmezler. Bilakis Amerika müslümanlara saldırmadan onlar Amerika’ya
cihad ilan ederler.
Şüphesiz ki, Irak’a yönelik herhangi
müdahaleye destek vermek veya bizzat katılmak, kesin olarak
haramdır. Nitekim Rasulullah (sav)
tek bir Müslüman’ın bile kanının Kâbe’nin taş taş
yıkılmasından üstün tutmuştur.
Bu durumda tüm Müslüman kardeşlerimizi
bizimle birlikte, Allah ve Resulü’nün emrini infaz eden, yüce
İslam davetini tüm dünyaya taşıyacak olan Raşidi Hilafet
Devleti’ni bir an önce kurmaya davet ediyoruz. Allah’ın Resulü
(sav)
şöyle buyurdu:
“Başınıza öyle yöneticiler gelecek ki
onlara itaat ettiğinizde zillete düşeceksiniz, onlara isyan
ettiğinizde ise sizi öldürecekler.”
|
H. 22 Zilkade 1423
|
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilayeti
|
M. 25 Ocak 2003 |
İstanbul’da toplantı;
Müslüman liderler aldatma ve ihanet için yeni
bir standart (aynı
görüş) ortaya
koydu.
Irak’a BM’le işbirliği mesajının gönderildiği
İstanbul konferansında Müslüman liderler, İslam’ın
yasaklarını çiğnemiş olmakla birlikte Müslüman ümmete ihanet
etmişlerdir.
Şimdi, Irak hususunda Amerika ve Avrupa
arasında ciddi görüş farklılıkları ortaya çıkmasını da
değerlendirerek komşu Müslüman ülkeler, Irak’a bir saldırıyı
kesinlikle ret etmeleri ve desteklememeleri gerekmektedir.
Yani, global kıskaç ortasında Irak’a bir
saldırıda Amerika stratejik, politik ve moralini kaybedecektir.
Onlar (toplantıya katılanlar), tek görüş
halinde Irak’ı BM’le işbirliğine çağırmışlar. Ki; bu
Amerikanın başa bela olmasını da içermektedir.
“Mecburiyet” ve “menfaat-çıkar”
sloganları arkasına saklanan liderlerin gerçeği budur; Amerika’nın
çıkarlarını korumak için Müslüman kıyımında iş
birlikteliği yapmak. Müşerref’in Afgan trajedisinde takip
ettiği gerekçelerde buna benzer tarzdaydı.
NATO ülkelerinin 17 Eylül 2001’de Amerika’ya
yardım kararını aldığı tarihten önce Müşerref
Amerikalılara çoktan her şeyi feda etmişti.
Oysaki; Rusya ve Çin Amerika’nın Afganistan’daki
mevcudiyetini bir tehlike olarak nitelendirmektedir.
Müslümanları elleri-kolları bağlı ve
silahsız bir halde emperyalist kafirlerin önüne atan bu
Müslümanların hain liderlerinin gerçeği işte budur!
Müslümanların zayıf olmaları; küfür
sistemleriyle yönetilmelerinden kaynaklanmaktadır. Bundan
dolayı ordularımız, kaynaklarımız ve askerlerimiz küffara karşı
değil (liderler tarafından) emperyalistlerin gösterdiği yöne doğru
(yani bize karşı) kullanılmaktadır.
Ümmet Hilafeti ikame etmelidir. Böylelikle;
ümmet birleşir, hain liderlerden kurtulur ve emperyalist
saldırılara karşı korunabilir.
Hizb-ut Tahrir
Pakistan sözcüsü |
25/1/2003 |
|