Halife baskıcı olsa dahi zekat ona veya onun görevlendirdiği
görevlilere ödenir. Nizami tatbikte eksiklikler olsa dahi bu
böyledir. Suhayl b. Abi Salih babasının şöyle dediğini rivayet
etmektedir:
“Saad bin Ebu Vakkas’a, Ebu Hureyre’ye, Abu
Said el-Hudri’ye ve İbn Ömer’e sordum:
“Bu lider, gördüğünüzü (kötülük) yapmaktadır. Zekatımı
ona ödemeli
miyim?” Onların hepsi şöyle dediler: “Ona
öde” İbn Ömer: “Allah’ın
senin işlerini
yönetmesi için getirdiği kişiye ver. Her kim
iyi olursa, bu kendi içindir ve herkim kötü olursa
bu da kendine karşıdır” dedi.
İslam devletinin zekatı korumasının önemi
Ebu Bekir’in zekatı memurlara ödeşmeyip
inkar edenlere karsı verdiği savaşta
daha açık görülüyor. Ebu Bekir (ra) şöyle demiştir:
“Peygamber
(sav)’e
verdikleri bir urganı
(ipi) benden sakınırlarsa onlarla savaşırım.”
Halife zekat toplayacak görevlileri belirler.
Zekat hakkı olan sekiz
sınıftan biri de sadaka (zekat) toplayan
amillerdir (memurlardır).
Sağlıklı olsalar dahi onlara sadaka verilir.
Ebu Said (ra)’dan
rivayet edildiğine
göre Allah’ın Resulü Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
“Zengine sadaka helal değildir, ancak
Allah yolunda savaşa çıkmış olursa veya yolcu olursa veya fakir
komşuya sadaka verilir, o da sana hediye
eder veya seni davet ederse müstesna.”
Busr b. Said; İbn Asaidi al-Maliki’nin şöyle
söylediğini rivayet etmiştir:
“Ömer sadaka toplamayla beni görevlendirmişti.
Sadakaları toplayıp verdiğimde
o bana maaş verirdi. Ben: “Bunu Allah rızası için yaptım”
dedim. O: “Sana verdiğimi
al, bende Peygamber (sav) zamanında görevli idim.
O beni görevlendirmişti ve ben senin bana dediğini ona söylemiştim.
Peygamber (sav) bana şöyle dedi:
“Dilenmeden sana bir şey verilirse, ondan
yiyiniz ve hayır ediniz.”
İslam’ın ceza kanunları sistemden bir parçadır.
Mesela;
suçsuz insanı öldürmeye
para cezası vermek gibi.
Bu hükümler bir halifenin otoritesi altında
uygulanabilir. İslam, belirli kaynakları (İslam
devleti için çok önemli olan) savaş (cihad) için harcanmasını
öngörmüştür. Devlet
kaynakları sadece halife tarafından kullanılabilir.
Kaynakların bir diğer kesimi, ümmete ait olan
petrol, altın, uranyum, vs gibi kaynaklardır.
Bu kaynaklar halife tarafından gözetilir
ve dağıtılır.
İslam, aynı zamanda kadın ve erkek
arasındaki
alakaları da belirlemiştir. Bu alakalar
arasında evliliğin düzenlenmesi, boşanma,
mirasın dağılımı, çocukların veliler
üzerindeki bakım hakkı ve diğer mevzular mevcuttur.
Bu kuralları tümüyle uygulamak için yasal
sistem yani bir devlet şarttır. Her alanda
mevcut olan İslam hükümlerine ve organizelerine
kısa bir bakış, İslam’ın Hilafet
devleti olmadan topluma yerleşmesinin
mümkün olmadığını gösterecektir. Diğer bir ifade ile;
Hilafet, İslam hükümlerinin toplumda
uygulanabilmesi için en önemli unsurdur.
İslam’ı uygulamanın metodunun Hilafet
olduğunu söylemek daha doğru olur. Hilafetin
yokluğu,
İslam ideolojisini teorik bir kalıba sokmaktadır. Hilafetin
kaldırılmasından,
dolayısıyla şuan İslam otoritesinin
mevcut olmamasından dolayı İslam hükümleri
uygulanmamakta ve kılıftan kılıfa sokulmaktadır.
İslam yönetimde
olmadığı müddetçe
bir düğüm olarak kalır. Bundan dolayı asırlarca
varlığını devletle korumuştur.
İslam’ın
diğer hükümleri de
bu şekilde korunmuştur. İslam yönetim sisteminin kaldırılmasıyla
İslam’ın
hükümleri de tahrif edilmiş, asıl manasından
saptırılmıştır. Bu nedenle yönetimin
kaldırılması büyük olaylara neden olmuştur.
Peygamber
(sav) şöyle buyurmuştur: “İslam’ın
düğümleri birer birer yürürlükten kaldırılacaktır
ta ki, hepsi kaldırılana dek. Ve ilk kaldırılacak olan yönetimdir
ve en son kaldırılacak olan ibadettir.”
(Müsned Ahmed)
Resul
(sav) şöyle buyurmuştur: “Halife kalkandır,
arkasında savaşılır ve koru-nulur.”
(Müslim)
Çevre kirliliği
Bazı varlıklar bir takım elementlerin
çevresinde yaşamak zorundalar, hatta bu
elementlerin yokluğu
onların sonları anlamına
gelmektedir. Müslümanlar olarak ta bizlere Allah (cc) ve O’nun Peygamberi Muhammed Mustafa
(sav) tarafından hayatta
(yaşamımızda nasıl hareket edeceğimiz)
belirlenmiştir.
Allah (cc) bizlere İslam çerçevesinde
normal bir yaşam öngörmüştür.
Bugün,
azda olsa İslam ahkamından bilgisi olan herhangi
bir şahıs yaşantımızın
İslam
dışı olduğunu görmekte zorluk çekmeyecektir.
Bir Müslüman’
ın
hayatının ucuz olduğu,
İslam’ın kurallarının işlemediği bir çevre normallikten
çok uzaktadır. Ve bizler bu (İslam’ın gereklerinin dışında)
cereyan eden yaşam dolu çevreye uymak ve alışmak zorunda
değiliz. Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Müminler birbirlerine
karşı sevgi, saygı, muhabbet ve merhamet beslemekte bir vücuda
benzerler. Vücudun bir organı acı çektiğinde diğer organlar
ona uykusuzluk ve savunma ile tepki verirler.”
(Müslim, K.Adab 4685)
İslam hükümlerinin genelde mevcut olmadığı
bir çevre bizlerin katlanabileceği bir çevre değildir. Sadece
bir kalkanın (Hilafet sisteminin) dairesi
içerisindeki bir çevre bizler için yeterince güvenli ve
koruyucudur.
İmam el-Gazali
(ra) kalkanın (Hilafetin)
mevcut olmadığından dolayı zuhur eden sorunları
aktarırken şunları yazmıştır:
“Kadılar azledilmişler, vilayetleri yürürlükten
kaldırılmıştır, otorite sahipleri olanların
emirleri yerine getirilemiyor ve tüm insanlık haramın
eşiğindedir.” (El-iktisad
fil İtikad sayfa 240)
Ebu Bekir Sıddık
(ra) bir hutbesinde şöyle söylemiştir:
“Müslümanların iki emire sahip olması caiz
değildir. Sebep her ne olursa olsun, idareleri
ve kanunları farklı olacaktır, birliktelikleri
bölünecektir ve birbirleriyle çekişme
içerisinde olacaklardır. Ardından sünnet kaldırılacak,
yenilik belirecektir ve fitneye hizmet
edilecektir.”(Allah
ondan razı olsun.)
Öyle ise bizler, hangi cesaretle birden
fazla yöneticiyi ve İslam beldelerinin bugünkü
bölünmüşlüğünü
kabul ediyoruz?!
Bir Müslüman için en önemli ve en kısa
zamanda yerine getirilmesi gereken mesele siyasi bir meseledir. Ki
bundan kastımız;
siyasetin ana temeli olan Hilafettir.
Hilafet tüm farzların tacıdır. Yokluğu; günümüzdeki
kötü siyasi olayları
doğurmuştur.
Bu olayların en güzel
şekilde çözümü;
olaylara aydın bir yaklaşımı içeren ve onu insan fıtratına uygun
bir şekilde çözecek olan önemli
siyasi nizamı çözüm olarak getirmekle
mümkündür.
Yahudilerin Filistin’i
işgali ve Mescidi Aksa üzerindeki baskısı, Amerika’nın
Ned ve Hicaz (Suriye’de) ve diğer
ülkelerdeki baskı, Amerika’nın Afganistan’a baskı, Hindistan’da
Hintlilerin baskı, Keşmir konusu, Sudan’ın Güney problemi, Doğu
Timor sorunu,
Kıbrıs ve diğer
acilen çözülmesi gereken bütün meseleler
İslami Hilafetin yokluğundan
kaynaklanmaktadır.
Kalkan (Hilafet) demek; bütün meseleler
için köklü çözüm demektir.
“Halife kalkandır, arkasında savaşılır ve
korunulur.” (Muslim)
|