Ana Sayfa YIL 13   SAYI 158   ZİLHİCCE 1423   ŞUBAT 2003 E-Mail

BATILI OLABİLMEK İÇİN BATMAK

Mehmet SELAM

Evet bir millet düşünün ki, asırlarca süren tecrübelerden milyonlarca insanın, hayattan aldıkları derslerden (kültüründen) acı tatlı günlerinden meydana gelmiş kültürden ibaret olan bir toplum. Koyduğu değerleri değişmez ve sağlam, asırlardır duran dağlar gibidir. Ne kadar zaman geçerse geçsin değişmeyecek olan bir kültür. Ama bu değişmeyen kültür bir gün geliyor ki, değişmek mecburiyetinde kalıyor ve nihayet toplanan suyun barajı yıktığı gibi yıkılıp gidiyor.

Bu toplum çeşitli yanlış yollara saparak kendi benliğini (kimliğini) kaybediyor. İlimden teknolojiden uzak, çağın medeni ihtiyaçlarına dahi cevap veremiyor. Böylece toplum ve millet vasfını kaybediyor. Özendiği batı kalkınırken onlar geri kalıyor. Çağın medeni milletler seviyesine çıkamıyorlar. Sonra da çağın medeni milletler seviyesine çıkmak içinde var gücüyle bütün değerlerini kaybederek çıkmaya çalışıyor.

Evet bu seviyeye çıkarmak için doğru yolda çalışmak güzel bir şeydir. Elbette doğru bir harekettir. İlmin ipine kim sımsıkı sarılırsa o millet veya şahıs ilmi açıdan kalkınma yolundadır.

Eğer ilmi ve teknolojik açıdan kalkınmadan bahsedilecek olursa, bugün batı bunu gerçekleştirmiştir. Böylelikle de çağın medeniyetinden faydalanılmış olur. Çünkü ilim ve teknolojinin milleti yoktur. Nitekim Resulullah (sav) buyuruyor ki; “İlim Müslüman’ın yetik malidir, nerde bulursa olur.”

İlim bir millete has değildir. Bütün insanlığa hastır. Ama hareket (batılılaşmak) bu ilmi açıdan olmaz da (hadaretten) olursa büyük bir hata olur. Tedavisi mümkün olmayacak yaralar açılır. Çünkü ilmi almak için kültür değiştirmek şart değildir. Milletler kültür değiştirmeden de ilim öğrenebilirler. Ama önce ilmi bilmek lazımdır. İlim nedir?

İlim (medeniyet) yaşantıda kullanılan maddi şekillerdir. Mesela; bir araba, uçak, tren ve benzerleri gibi şeyler, bunlar ilimdendir. Özel değildirler. Bunlar bütün insanlığa hastır.

Hadaret ise öyle değildir. Hadaret, hayat hakkındaki mefhumların bütünüdür. Hadaret özeldir, alınmazlar. Ama medeniyet hem özel hem de geneldir. Hatta hadaretten doğan medeni şekiller dahi başkadır. Bunları iyi tetkik etmek lazımdır.

İlim ve teknoloji batı medeniyetinden de, doğu medeniyetinden de alınırlar. Ama hadaretleri ve ondan kaynaklanan medeniyetleri alınmaz. Bu İslamla taban tabana zıttır. Çünkü batı, dinin dünyadaki rolünü red etmiştir ve de kendi yaşantılarını da buna göre düzenlemişlerdir. Başka bir ülkenin hadaratını veya kültürünü almadan Japonya gibi kalkınan ülkelerde mevcuttur.

İnsanlar ancak kendi değer yargılarıyla öğünürler. Başta kültür olmak üzere tüm değer yargılarını medeniyet diyerek değiştirmeye kalkışıldığı an, köklü ve sağlam kalkınmadan asla bahsedilemez.

Evet Müslüman bir toplumun kültürel olarak batılılaşması demek; İslam’dan çıkması demektir. Hatta bununla da kalmayıp böylesi bir durumda İslam baş düşman görülmeye başlanır. Nitekim de öyle olmadı mı? İslam komünizmden tehlikelidir de-miyorlar mı?

Evet başımıza ne geldiyse batıcılıktan gelmiştir. Batıcılığın temelinde dini inkar yatıyordu ve şimdi gözükmeye başlamıştır.

Ne güzel söylenmiş bir söz vardır: "Batı batı diyerek battık." Din ve namus anlayışı insanlarda hiç kaldı mı, insanlar üzerinde din hakimiyeti yok olunca batı hakim oldu. Karanlıktan aydınlığa çıkmışız güya hangi aydınlığa, hayasızlığa çıkartılmıştır. Karanlık dendiği zaman da namus vardı, şimdi namussuzluk, dinsizlik ve hayvanlıktan başka ne kaldı ki gösterin.

Evet ne yazık ki gerici, yobaz ve örümcek kafalı denilen insanlar ellerinden geldikçe kalkınmaya ilme, medeniyete karşı gösterilen sanayileşmeyi hamle yaparak en yüksek yerlere gelmeye çalışmışlardı. Aydın yobazların dediği gibi değildir. Kendilerini ilerici olarak kabul eden batı uşakları ağızlarıyla kuş da tutsalar, Müslümanların ayaklarının vardığı yere bunların, yani (batılıların) başları varamaz. Şerefleri ve haysiyetleri kalmamış, onların hiç değerleri yoktur, batılıların yanlarında uşaklıktan ileri gidememişlerdir bu batı hayranı satılmış insanlar.

İlim İslam’ın yitik malıdır. Onu nerde bulurlarsa alırlar, atalarımız asırlarca dünyaya ilmi yaymışlardır. Gerileme ise özentiye geçilince başlamıştır. Özenilen batının gerçek yüzü ortadadır. Bosna’da, Irak’ta ve bütün dünyada örnekleri çoktur.

Yüz senede bütün pislikleri açığa çıktı. Ama çağ dışı denilen İslam ise geldiği günden en son gününe, yani hayata hakim olduğu sıralarda, dünyaya ışık tutmuştur. Her konuda batı ile arasında büyük fark vardır. Biri ışık tuttu insanlığın kurtuluşu için, biri o ışığı söndürdü, insanlık karanlıkta kaldı. Nitekim Allah (cc) şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz” (Al-i İmran 118)

Cenabı Allah’ın buyurduğu gibi değil midir? Bosna’da, Kosova’da, Irak’ta ve benzer yerlerde Müslümanlara yapılan nelerdir. Çağ dışı denilen insanlar 1296 sene dünyayı idare etmişlerdi. Hiçbir kimseye haksızlık yapılmamıştır. Eğer yapmış olsaydı, şimdi Yugoslavya denen yerde hiç Yugoslav kalır mıydı?. Bunu sormak gerekmez mi? Evet batının, gerçek yüzü artık açığa çıkmıştır.

Batı bunu yaparken İslami fikri yok etmek için yapmıştır. Çünkü İslami fikrin olduğu yerde bâtıla yer yoktur, çünkü hak geldi, bâtıl zayi oldu. Bâtıl zaten yok olmaya mahkumdur. Batının değer yargıları insanları sömürmek, insanları ezmek üzere kurulmuştur, ayakta kalabilmesi içinde bu metodu uyguluyor ve bununla ayakta kalmaya çalışıyor. İslam ise; insanlığın kurtuluşu için gelmiştir. İnsanın fıtratına uygun ve kalbe de güven vericidir. İnsanın hem dünyasını hem ahretini düşünen, insanın rabbı ile nefsiyle ve diğer insanlarla olan alakalarını düzenler.

Evet denizler mürekkep olsa ormanlar kalem, dertler yazmakla bitmez. Eğer insanlık dertlerin bitmesini istiyorsa, tekrar Raşidi Hilafet devletine dönmekten başka çaresi yoktur, aksi takdirde hayat bu şekilde devam edecek hem dünyada hem de ahirette elden gidecektir.

Şüphesiz ki; Allah (cc) bizleri İslam ile karanlıklardan aydınlığa çıkardı. İslam ile bizi şanlı bir ümmet yaptı. İslam üzere kaldığımız sürece bu şan üzere kaldık. Bugün de tek bir ümmet halinde Allah-u Teala’nın bizden istediğine dört elle sarılmalıyız. Zira Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:

“Hep birlikte Allah’ın ipine (İslam’a) sımsıkı yapışın, parçalanmayın. Allah’ın size olan ni’metini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, kalplerinizi birleştirmiş ve O’nun ni’meti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz.” (Al-i İmran 103)

Müminlere ancak Allah (cc) yardım eder.

“Andolsun ki, biz senden önce kendi kavimlerine nice peygamberler gönderdik de onlara açık deliller getirdiler. (Onları dinlemeyip) günaha dalanların ise cezalarını hakkıyla vermişizdir. Müminlere yardım etmek de bize düşer.” (Rum 47)

YIL 13  SAYI 158  ZİLHİCCE 1423  ŞUBAT 2003

Yukarı