Ana Sayfa YIL 14  SAYI 162-163  R.AHİR/C.EVVEL 1424  HAZİRAN/TEMMUZ 2003 E-Mail

NE OLDU? CUMHURİYET YIKILDI DA HİLÂFET Mİ KURULDU?

Emir ŞAMİL

Cumhuriyetin yıkılışı ve yerine Hilafetin kurulması bazıları için ütopya, rüya, bir kabus olarak görülebilir. Gerçekte ise; bu başlıkta geçen Hilafeti milyonlarca ve hatta yüz milyonlarca Müslüman’ın yegane kurtuluş olarak gördüğü, acılarla dolu hayatlarına çare, ekonomik sosyal ve psikolojik krizlerle dolu yaşamdan kurtuluşun umudu olarak hasretle beklemektedirler. Bu gibi başlıklar çok yakın zamanda Türkiye dahil tüm dünya basın-yayın kuruluşlarında büyük manşetlerle verilecek İnşallah… Zira zafer çok yakın… Karanlığın en koyu anının aydınlığa en yakın olan anı olduğu gibi…

Zulüm ve küfür ebedi olmayıp sadece geçici bulaşıcı hastalıklar gibidir. İşte Cumhuriyet de böyle bir bulaşıcı hastalık ve küfür sistemi olup yıkılmaya, yok olmaya mahkumdur. Zira cumhuriyet doğarken sakat doğmuştur, büyürken yamuk büyümüştür, ölümü de çok çabuk ve şiddetli olacaktır. Saddam’ın bir aylık küfür rejiminin dirençsiz kısa ömrü buna en güzel örnektir!

Evet, aziz Müslümanlar!

Bizler ve sizler böyle bir gündem beklerken gel gör ki; son cephelerinde -bitiş noktalarında- savaşan, hezimeti kesin olan cumhuriyet taraftarları, 14-15-16 mayıs ´ta, Türkiye´de Hizb-ut Tahrir üyelerine kapsamlı bir kampanya düzenlemiş ve 12 ilde 237 üyesini tutuklamıştır. Bu tutuklamalar yeni olmadığı gibi basının bunu gündeme taşıması -hürriyet ve diğer basın-yayın organlarının da bunu zikretmesi- yeni değildir. Aynı tutuklama operasyonu ve kampanyaları sene 1967’ de, 80 ve 81’ de, sonra 86’ da, 90’ larda ve 2001- 2002 ve en son olarak 2003 mayısta olmuştur! Her seferinde bu zavallı, beyni yıkanmış, kandırılmış emniyet güçleri, istihbarat ekipleri ve sözde terörle mücadele şubesi elemanları basına; “Hizb-ut Tahrir çökertildi, çözüldü ve yıkıldı” demiştir!

Şair diyor ki: “Ey sizi ahmaklar! Kafa kesmekle baş ezmekle fikri-hürriyet olur sanıyorlar.”

Hz. Muhammed (sav) diyor ki:

"Öyle bir zaman gelecek ki o zamanda Allah’ın kitabı hayattan uzaklaştırılacak ve Benim Sünnetim öldürülecek! İşte o zamanda bir cemaat oluşacak ve onların bir tanesinin sevabı sizden 40 kişinin sevabına bedel ve bir şehidi sizden 40 şehide bedel!” Ya Resulullah onlar kimdir? diye soran ashaba Hz.Muhammed (sav)’in cevabı şöyle olur:

"Onlar öyle insanlar ki Allah’ın kitabını tekrar hakim kılmaya çalışacaklar ve Benim Sünnetimi tekrar diriltip onu yaşamaya, anlatmaya, yaşatmaya uğraşacaklar ve onların bu konuda Allah’tan başka hiçbir yardımcıları yoktur. Halbuki size en büyük yardımcı benim. Onlara ne dostları nede düşmanları Allah’ın dinini hakim kılmaya engel olamayacaktır. Sizler benim ashabım onlar ise sevgililerimdir, yaşasın o Garipler!” (Kütübü-sitteden hadis imamları sahihlemiştir.)

Aziz Müslümanlar!

Hizb-ut Tahrir 1953´ten beri İslam dünyasında, 1950´nin sonlarından itibaren de Türkiye’de çalışan İslam’i, ideolojik, siyasi bir parti olarak daima ümmetin duygu ve düşüncelerinin gerçek tercümanı olmuştur. Devamlı olarak ümmeti uyarmış, yol göstermiş ve liderlik etmiştir. Başarabildiği ölçüde de, tüm bölgelerde cumhuriyetlere, krallıklara ve bunlar gibi diğer küfür sistemlerine karşı taviz vermeden, çekinmeden hakkı ortaya koyup çalışmasını sürdürmüştür. Hizbin bu çalışması küfür rejimlerce tehdit olarak algılanmış ve elemanları; saptırılmış propagandalara, yalanlara, iftira kampanyalarına, tutuklama, işkence ve öldürmelere maruz bırakılmıştır. Bütün bunlara rağmen Hizb-ut Tahrir hiç bir zaman çizgisinden, metodundan vazgeçmemiş, taviz vermemiştir ve vermez de! Hiçbir zaman için Kuran ve Sünnetten sapmamıştır, Resulün gösterdiği çizgiden kıl payı kadar uzaklaşmamıştır. Hiçbir zaman zalim idarecilere yağcılık ve dalkavukluk yapmamış veya ümmete tutuklandık ve ezildik diye şikayette ve sitemde bulunmamıştır. Zira onun gücünün kaynağı tüm güçlerin yaratıcısı ve kaynağı, alemlerin Rabbi olan Allah’tır, ve biz O’ndan geldik, sadece O’na güveniriz, sadece O’ndan yardım dileriz, sadece O’na döneceğiz!

Özbekistan’da, Suriye’de, Irak’ta, Türkiye’de, Mısır’da, Ortadoğu’nun ve Orta Asya’nın diğer memleketlerinde yüzlerce-binlerce üyesi hapishanelerde hapsedilmiş, eziyetlere-işkencelere çarptırılmış, bazıları hunharca öldürülmüştür. Bu ümmetin salih, zeki, temiz, fedakar, cesur ve lider evlatları gerçek manada Akif’in bahsettiği Asımın nesli ve o altın nesildeki özellikler onların asıl karakterlerinde mevcuttur. Akif bahsettiği “Tarihten alacağımız bir kaç ders…”

Bazı insanlar; “tarih tekerrürden ibarettir” demişlerdir. Bu söz doğru da olabilir yanlışta. Ama bizim konumuz bu değildir. Fakat tarihten gelen bazı ortak noktalara işaret etmektedir. Zira tarihten ders alınmazsa elbette tekerrür eder.

Tarihe baktığımızda; küfrün bozuk psikolojisinin daima aynı olduğunu, küfür ile İslam mücadelesinin ezelden ebede kadar devam edeceğini, küfrün mantığının her ne kadar vasıtalar ve şekiller değişse de değişmeyeceğini görmekteyiz! Küfrün psikoloji ve mantığında devamlı olarak fikir ve ideolojiye karşı silah, vurma-kırma, yakma-yıkma, yok etme ve işkence etme hastalıkları vardır. Bu vasıtaların küfür ehli tarafından kullanılması, onların güç ve iktidara, dolayısıyla daha çok maddi vasıta, güce sahip olup, kullanmaları bazı yüzeysel düşünen insanlar, zayıf imanlılar tarafından güç alameti olarak gözükse de, derin düşünenler bunun bir zaaf, hezimet psikolojisi ürünü ve buna yeltenenlerin yenilgilerinin er yada geç mutlak olduğunu hemen kavrar. Zira fikir, tartışma ve delil göstermenin bittiği veya fayda vermediği yerde güç kullanımı başlar.

İşte, cumhuriyetin yöneticileri ve savunucularına kaç kere meydan okumamıza rağmen hala hiçbir tanesi karşımıza çıkıp düzen ve sistemi tartışma cesaretini ve özgüvenini gösterememiştir. Ancak tutuklama, hapise atma, işkence etme, öldürmek veya iftira-yalan kampanyaları ile yıldırma politikası güdüyorlar.

Soruyorum size?! Kendine ve fikrine güvenen yalana, dolana, işkence, zulme başvurur mu?

İşte, bu ders tarihte tüm peygamberlerin ve salih dava adamlarının muhatap olduğu İslam ile küfür mücadelesinde küfrün mantığı ve bozuk psikolojisini gösteren müşterek bir derstir. Musa (as) ile firavundan tut da İbrahim (as.) ile Nemrut, Hz. Muhammed (sav) ile Ebu Cehil, günümüz cumhuriyet taraftarları ile Türkiye’deki Hizb-ut Tahrir üyelerine kadar bu böyle devam edegelmiştir. Bu böyle de kalacaktır.

Küfrün psikolojisi değişmez. Ama biz yine de özgüvenimizi, cesaretimizi gösterip küfrün psikolojisinin bozukluğunu, zayıflığını, alçaklığını, yüzeysel konumunu göstermek istiyoruz. Bunu ümmet görsün, zayıf imanlılar da görsünler cesaret bulsunlar istiyoruz. Gösterilen her türlü zorluklara rağmen, yine de sesimizi yükseltip onlara çağrımızı tekrar ediyoruz:

Ey Cumhuriyetin savunucuları!

Başbakan, bakanlar, siyasiler ve askerler, laikler, demokratlar, cumhuriyetçiler; “Hepinize hodri meydan! Aranızda kendine ve fikrine güvenen yiğit, delikanlı, zeki, kültürlü biri varsa çıkın Hizb-ut Tahrir’in karşısına. Fikir, delil, tartışmayla cevap verme gücünüz varsa buyurun ümmetin önünde, basının karşısında açık tartışmaya… Maddi güç, tutuklama, işkence ile değil. Zira yürek sahibi yiğit ve mert insanlar ancak aynı silahla çarpışmayı kabul eder! Mekan ve zamanı siz tayin edin. Biz Hizb-ut Tahrir'in üyeleri her zaman ve mekanda ciddi ve samimi bir havada gerçekleştirilen tartışma ve münazaralara açık insanlarız.” Ama nerede buna Türkiye’de cesaret gösterecek cumhuriyet taraftarı… 40 senedir buna cesaret gösteremiyorlar, ancak zorbalık ve cellatlık yapıyorlar!

Tarihten alacağımız ikinci ders ise şudur: Hilafet Devletini düşmanlar İttihat Terakki ve benzeri kuruluşlar tarafından dışarıdan ve içeriden (özellikle Paris, Berlin, Selanik üçgeni merkezli ülke ve şehirlerden desteklenen hareketlerle) yıkmışlardır. Bunu yaparken de 1890’larda düşüncelerinin uzantısı olan Ahbar Gazetesini Hilafetin merkezi İstanbul’a gizlice sokmuşlar ve ümmetin arasına pislik yaymışlardır. Küfrün temsilcileri şunu bilmeliler ki; ümmetin arasına ektiğiniz ayrılık kokan bütün bu küfür tortuları eninde sonunda atılacaktır. Bu gün ümmet bunu seve seve yaptığını ispatlamaya çalışıyor. Ümmetin evlatlarının arasından sivrilen, o içeri alıp tıktığınız şerefli kişilerin arkasını kesmeye sizin gücünüz yetmeyecektir.

Bugün Türkiye’nin her köyü ve köşesinde Hizb-ut Tahrir’in görüş ve düşünceleri konuşulur olmuştur. Generaller, siyasiler, basın ve üniversitelerdeki uzmanlar bir sağlarına, sollarına, önlerine, arkalarına bir baksınlar ve kulak versinler her tarafta Hizb-ut Tahrir’i göreceklerdir ve duyacaklar. İslam devleti düşüncesi halkta kök salmıştır. Bunu söküp atmaya kudretleri yetmeyecektir.

Ey zavallı Cumhuriyet savunucuları!

İstanbul’da 30-40, ve Ankara’da 15-20 ve diğer şehirlerde onlarca, yüzlerce Hizb-ut Tahrir üyesi yakalamakla Hizb-ut Tahririn çökeceğini mi sanıyorsunuz!? Ne kadar da zavallı ve hezimete mahkum zayıf varlıklarsınız! Daha önce kaç defa; “bu şarkı burada biter dediğinizi” kendiniz de unuttunuz herhalde. Fakat görüyorsunuz ki bitmiyor! “Bu şarkı burada bitmez” ve “bitmeyecek.” Çünkü bu şarkı yeni başladı!

Evet, tekrar ediyorum ve diyorum ki; Hizb-ut Tahrir çökmez ve çökertilemez. Müslüman Türk halkının kalbinde Hizb-ut Tahrir'in taşıdığı, temsil ettiği İslam ideolojisi ve bunun pratik örneği Hz.Muhammed (sav) olduğu müddetçe ortadan kaldıramayacaksınız.

Hizb-ut Tahrir Kuran ve Sünnetten aldığı düşünce ve metotla Müslüman Türk halkının kalbinde olacaktır. Türküyle, kürdüyle, lazı ve çerkeziyle herkes Hizb-ut Tahrir'i kalbinde taşıdığı müddetçe siz yenilmeye mahkumsunuz. Hizb-ut Tahrir ise Allah’ın izni ile galibiyete ulaşacak, ümmeti tekrar İslam Devleti Hilafet etrafında toplamayı başaracaktır. Zafer Hizbut Tahrir'in, hezimet ise Kemalistler ve Cumhuriyetçilerin olacaktır.

Aziz kardeşlerim,

Her değişim hareketi; değişimi gerçekleştirmek uğrunda halis bir samimiyet duygusuna, gereğince fedakarlık yapma duygusuna sahip olmak zorundadır. Bu, ister İslamî veya gayri İslamî bir değişim hareketi olsun fark etmez! Bakın, kapitalist düşünürlerin tarihlerine; Onların Avrupa’yı karanlıktan kurtarmak için çektikleri acı, eziyet ve işkencelere... Bakın, komünist düşünürlere ve onların çektikleri işkence ve eziyetlere. Karl Marx Londra’da öldüğünde cenazesinde 13 kişi vardı. Ama 50 sene sonra tüm dünyanın yarısı onun fikirleri ve anlayışı ile yönetildi. Dünya hala kısmen onun fikirlerinin etkisi altında. Hizb-ut Tahrir'in aziz kurucusu Seyh Takiyyuddin de vefat ettiğinde cenazesine çok az sayıda kişi katılabilmişti. Hizb-ut Tahrir'in yakında vefat eden aziz emiri Abdul-kadim Zellum da dünyada fazlaca bahsedilmeden Allah’ın rahmetine kavuşmuştur. (Allah rahmet eylesin.) Ama çok yakında bu iki muhterem müçtehid, düşünür ve siyasi liderlerin hazırladıkları Hizb-ut Tahrir'in İslam kültürü ile ilk basta İslam alemi ve sonra da tüm dünya yönetilecek. İnşallah.

Hz. Muhammed (sav) diyor ki: “İman çarkı ebediyete kadar dönecektir… Sizde nerede bulunursanız onu döndürün. İyice bilin ki; Allah’ın kitabı Kuran devletten ayrılacaktır; Dikkat edin! Sakın ha siz Kur’andan ayrılmayın. Ve başınıza öyle (zalim) idareciler gelecek ki, onlara itaat ederseniz sizi küfre götürürler, onlara başkaldırırsanız sizi öldürürler.” Orada bulunan Müslümanlar hemen sordular; “Ne yapmamızı önerirsiniz Ya Resulullah? dediklerinde Allah’ın Resulü şöyle cevap verdi: "İsa´nın ümmetinin yaptığı gibi yapın. Zira onlar testereyle kesilme ve işkence pahasına dinden dönmediler ve (taviz vermediler). Allah’a isyan içinde yaşamaktansa Allah’a itaat halinde ölmek daha hayırlıdır. (Ibn-Hacer Askalani, Sahih Hadis)

Evet, aziz Dava erleri ve muhterem Müslümanlar!

Ölüme gülümsemek şuuruna erdiğimiz zaman zafer Allah katından yağmur gibi inecek ve Müslümanlar işte o gün Hilafetin Türkiye’de kurulacağına şahid olacaklar. İşte o gün Müslümanların kalbi sevgi ve fedakarlıklarla dolacaktır… İnşallah o günler çok yakındır.

YIL 14  SAYI 162-163  R.AHİR/C.EVVEL 1424  HAZİRAN/TEMMUZ 2003

Yukarı