Ana Sayfa YIL 14  SAYI 162-163  R.AHİR/C.EVVEL 1424  HAZİRAN/TEMMUZ 2003 E-Mail

HABER - YORUM

Hilafet Dergisi

Annan, Birleşmiş Milletler Tacikistan’daki Barşası Ofisi’ni (UNTOP’u) bir sene daha desteklemeye karar verdi

Un News

14 mayısta, BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Tacikistan’daki BM Barış İnşası Ofisinin (UNTOP)’un Tacikistan’daki siyasi dengeyi sağlama çalışmalarında oluşan problemleri aşma aktivitelerini bir sene daha desteklemesi kararını aldı.

Güvenlik Konseyinin 15 üyesinin başbakanına gönderdiği bir mektupta Annan; “UNTOP’u 1/6/2004 kadar destekleme” kararını aldığını yazdı.

Annan; “halkla mücadele bir çok problemle bağlantılıdır. Buna eski mücadeleciler, yüksek işsizlik, halk arasında silah dağılımı, uyuşturucu trafiği ve Hizb-ut Tahrir gibi organizasyonların tekrar baş göstermesi eklenmiştir.”

2000 yılının 6. ayında, kurulduğundan beri UNİTOP’un aktiviteleri; barışı sürekli kılmak, uluslararası anlaşmalar, kanunla yönetimin yayılması, demokratik makamları/bakanlıkları güçlendirmek, insan hakları ve eski-mücadelecilerin yeni oluşumlara entegre edilmesi üzerinde yoğunlaştı…

 

Hizb-ut Tahrir’in Kırgızlı Üyeleri Tutuklandı

Kabar haber ajansı 24/5/2003

Kırgızistan içişlerinin özel bir kanadı, resmen yasaklı parti olan Hib-ut Tahrir’in son iki günde 20 kadar bildirisine el koydu . Aynı zamanda çeşitli kitapçıklara da el konuldu. Şimdiye kadar 9 kişi tutuklandı. Bu olay, Kırgızistan’ın güneyinde bulunan Osh bölgesinde, Eski Nookat şehrinde vuku buldu. Buna benzer olaylar ülkenin kuzeyinde bulunan Issyk-Kul bölgesinde, Ak-Terek, Tyup ve Balykchy şehrinde de meydana geldi.

Hizb-ut Tahrir üyeleri Issyk-Kul bölgesinde Tyup eyaletinin merkezinde bulunan sanat merkezinin duvarlarına Hilafet içerikli afişler yapıştırdılar.

Bu eylemlerle alakası olan şahıslar araştırma sürecinde göz altında tutuldular.

 

Basın Bildirisi

Amerika'nın Irak işgalini Pakistan kabullendi

Hizb-ut Tahrir’in Pakistan resmi sözcüsü Naveed Butt 24/5/2003

Irak’ın “cezalarının (uygulanan ambargonun) kaldırılması” hususunda Birleşmiş Milletler lehine oy vererek Müşerref hükümeti aslında “haçlı seferi” işgalini kabul etti. Böylece, Amerikan yağmacılığını (sömürgeciliğini) dünyaya kabul ettirme konusunda baş rolü oynadı. Bu girişimi ile Müşerref rejiminin Amerikan kuklası olduğu kanıtlandı.

Bu karar altında (BM’de kabul edilen Irak üzerindeki ambargonun kaldırılması yönündeki alınan kararla ABD yaptığı işi meşrulaştırmış oldu ve) Amerika Irak otoritesini eline geçirdi. Böylece kaynaklar üzerinde daha geniş bir güce sahip oldu.

Müşerref hükümeti şuan Iraklı kardeşlerimize (sözde) yardım etmek için, BM barış gücü altında Pakistan Müslüman ordusunu göndermeye hazırlanıyor. İnsanlar bu hain liderlerin düşmanlarımızla alakalarını daha da kuvvetlendirmelerine engel olmalılar.

Dahası insanlar, Birleşmiş Milletlerle tüm alakaları koparacak ve dış siyasetinde sadece şeriat hükümlerine göre hareket edecek olan Hilafet devletini kurmalılar.

 

Türk Hükümetini Hizb-ut Tahrir Fikirleri Tehdit Ediyor

Türkiyenin günlük Gazetesi 24/5/2003

Polis, yasaklanmış kitle olan gruba büyük bir baskın gerçekleştirdi. Polis, yasaklı, İslam’i faaliyet yapan Hizb-ut Tahrir’in 41 üyesini tutukladı. Bu tutuklamalar Ankara ve İstanbul’da yapıldı.

İslam’i fikirlerle alakalı, bildiri dağıtarak, tüm ülke genelinde duvarlara pankart asarak propaganda yapmaktan dolayı kitleye karşı büyük bir polis operasyonu düzenlendi. Bu operasyon sonucu Türkiye sorumlusu ve önemli üyeleri tutuklandı. (Anadolu Ajansı)

Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi savcısının emri üzerine Ankara’da yapılan operasyon esnasında polis Yılmaz Çelik’i (Türkiye sorumlusunu) ve en önemli 6 üyesini yakaladı. Polis kitlenin üyelerinin evlerinde yapılan aramalarda bir kamyon dolusu dokümana da el koydu.

İstanbul operasyonunda polis, İslamcı grubun İstanbul sorumlusu Süleyman Uğurlu da dahil 26 üyesini tutukladı.

Polis kitle ile alakalı kitaplara, bildirilere, dergilere, bilgisayarlara ve disketlere el koydu.

Hizb-ut Tahrir’in propagandasının milli değerleri kaldırmak olduğu bildiriliyor.

 

İngiliz Askerlerine 'Tecavüz Davası'

The Guardian / UK 24/5/2003

Kenya’da İngiliz askerleri tarafından yapılan tecavüzlere 200 kadar şikayet daha eklendi. Son 20 sene içerisinde İngiliz askerleri tarafından tecavüze uğradıklarını iddia eden kadınların sayıları 400’e katlandı. Avukatlara göre sadece bu hafta içerisinde 200 yeni olay daha meydana geldi.

Son yapılan şikayet, Kenya’nın kuzeyinde yasayan bir kadın tarafında yapıldı. Kadın avukata, belirli bir süre için bölgeye yerleşen askerler tarafından tecavüze uğradığını anlattı.

Hepsi bir arada 1983’den bu yana 400 kadar kadın İngiliz askerleri tarafında tecavüze uğradığını söyledi.

Yeni davalar arasında Samburu kabilesinden olan 30 kadar kadınının şikayeti var. Onlar Gurkhas üssü çevresinde tecavüze uğradıklarını söylüyorlar. Yerliler; zamanında bir şikayetin yapıldığını ve İngiliz ordusunun buna bir çare bulacağına söz verdiğini söylüyorlar.

Fakat hiçbir şey yapılmadı, tecavüzler devam etti. Bir kadının 2002’de uğradığı tecavüzden yaklaşık bir yaşında olan çocuğu var.

Son olan olaylar şok edici bir sayıya ulaşıyor. 20 yıl içerisinde Masai kabilesinden olan 200 kadar kadın tecavüz şikayetinde bulunmuştur. Çoğu toplu tecavüze uğramış ve tecavüzler sonucu en az 6 tane çocuk dünyaya gelmiştir. Bir İngiliz avukat Martyn Day kanuni araştırma başlatmayı düşünüyor. Guardian gazetesine şöyle açıklamada bulundu: “Şundan eminim ki; öne çıkan kadınlardan çoğu haklıdır. İngiliz makamlarının bu olaylardan haberdar oldukları fakat hiçbir şey yapmadıklarına dair elimizde güçlü deliller var.”

Savunma bakanlığı orduya karşı bir şikayetin yapılmadığını söylemişti. Fakat bay Day’in ve bir Kenya organizesinin 1983’den itibaren tecavüz şikayetlerinin yapıldığına dair inkar edilemeyecek delilleri mevcut. Ve şimdi bir grup polis Kenya’da yapılan şikayetleri inceliyorlar.

 

Amerika, Özbekistan’ın Müslümanlara Yaptığı İşkenceleri Görmemezlikten Geliyor

The Guardian / UK 27/5/2003

Amerika yeni müttefikinin İslamcılara işkence yapmasını görmemezlikten geliyor.

Özbekistan’ın başbakanı kendisine karşı cephe alanları baskı altında tutmaya devam ediyor.

Abdulkhalil ağustos ayında, Özbekistan’ın Ferghana bölgesinde tarlada tutuklandı. 28 yaşındaki çiftçi “düzeni yıkmaya çalışmaktan” dolayı 16 yıl hapise mahkum edildi.

Geçen hafta babası onu hapis kaldığı mahpushanenin hasta bakım ünitesinde bir sedyenin üzerinde ilk defa gördü. Başı yaralıydı, dili o kadar şişmişti ki o sadece; “uzun zaman suda tutuldum” diye bilmişti.

Abdulkhalil Özbekistan’ın güvenlik servisi SNB’nin kurbanı. Onun tutuklanması ve işkenceye uğraması İslamcı bir grup olan Hizb-ut Tahrir’e yapılan saldırının bir parçasıdır.

Bağımsız insan hakları grupları Özbekistan’da bir senenin içerisinde siyasi içerikli olarak (tahminen) 600 kişinin tutuklandığını bildiriyorlar. Bazen ölümle sonuçlanan ve işkenceye altında 6500 siyasi suçlunun tutuklu bulunduğu ifadeler arasında yer alıyor.

İngiliz konsolosluğu tarafından hazırlanan bir raporda; ağustos ayında, iki mahkumun ölene kadar kaynar suda kaynatıldıkları açıklandı.

Amerika böyle bir baskıyı (sözde) yıllardır tasvip etmiyordu. Fakat 11 Eylülden sonra Amerika Orta Asya’daki stratejik çıkarlarını tekrardan tesis etti. Washington’un bölgedeki yeni ve en iyi dostu İslam Kerimov’un hükümeti oldu.

Geçen sene (2002) Washington Özbekistan’a 500 milyon dolar ( bunun 300 milyonu yardım amaçlı olarak) verdi. Polis ve istihbarat servislerine - devletin web sitesinde yazdığına göre “sorgulama sürecinde kullanılan işkence tekniğine” - 79 milyon dolar verildi.

Gecen sene (2002) mart ayında Kerimov Başbakan Bush’un davetlisiydi. Özbekistan’la güvenlik garantisi ve “kendi kanun servislerini güçlendirmek” için maddi imkanlar, teknik, temel bilgileri içeren yardımları konusunda bir antlaşma imzalandı.

İş birlikteliği dehada genişletiliyor. 2/5/2003’ de Nata; Afganistan’daki müttefiklerin barış operasyonları için Özbekistan’ın bir üs olarak kullanılabileceğini söyledi.

Taliban’ın düştüğünden bu yana, Amerika’nın Kerimov hükümetine verdiği kısa-dönem gerektiği kadar destek, uzun-dönem Amerikan stratejisinin gerektirdiği gereçler anlaşmasına dönüştürüldü.

Gözlemciler Amerika’nın İnsan Hakları Organizasyonlarını görmezlikten gelip, Afganistan konusunda sınırlarının kendisi için büyük bir avantaj olacağı, komşularının tabii kaynakları ve zenginlikleri üzerindeki egemenliğini kökleştirmek için İslamcı hareketlerin çok olduğu bölgede kendine bağlı bir polis devleti kurmak için çabaladığını tartışıyor.

Amerika ve Özbekistan ikilisinin müttefik olduğu noktalardan bir tanesi de Taşkent’in 250 mil güneyinde bulunmakta. Karshi şehrinin dışında Amerika’nın Afganistan operasyonundaki konuşlandığı Khanabad askeri üssü bulunmaktadır.

Khanabad şehrine Özbek hükümeti tarafında aylar önce giriş-çıkışlar kapatıldı. O bölgenin yerlileri kısıtlamaların, üssü kurarken yapılan işlerde yüksek maaşın verilmesiyle düzeltildiğini söylüyor. Habercilerin içeriye girip askerleri, lojistik malzemelerini vs. görmelerine izin verilmiyor. Bir Batılı kaynak şöyle diyor: “Amerikalılar burada on yıl kadar kalmayı planlıyor.”

Özbek hükümeti Amerika’nın tavır değiştirmesini tıpkı kendi güvenlik güçlerinin halkı bastırması gibi hoş karşılıyor.

Özbeklilerin bir şehirden diğerine geçmek için önce izin almaları, ülke dışına çıkmak için de çıkış vizesi almaları gerekiyor. Camide bulunmaksa bir tutuklanmayla sonuçlanıyor.

Namangan şehrinde, Ferghana bölgesinde rejimin gaddarlığını gösteren bir çok kanıtı bulunmakta. İki hafta önce Ahatkhon adlı şahıs polis tarafından dövülüp, Özbek istihbarat servisi ceketinin cebine “suçlayıcı deliller” koyarken yere yatırılmıştır. Ardından Hizb-ut Tahrir’i destekleyen iki bildiri ceketinin cebinde ele geçirilmiş ve bunun üzerine “iki görgü tanığı” çağırılmıştır. Bu şahıs dört arkadaşı hakkında bilgi vermeye zorlanmıştır. Ki; bu arkadaşlarından birisi eski boksördü (şuan maruz aldığı işkenceden dolayı durumu iyi değildir). Abdulkhalil ve Ahatkhon düzenli olarak namaz kılıyorlardı. Öyle görülüyor ki; sadece bu İslam Kerimov hükümetinde korku uyandırmaya ve onları İslamcı olarak damgalamaya yetmiş.

Fergahana bölgesi Amerika’nın ve İngiltere’nin El-Kaide ile bağlantısı olmakla suçladığı Özbekistan İslamcı Hareketi’nin (IMU) üssüydü. Fakat grubun Afganistan operasyonları esnasında felc edildiği sanılıyor.

Gözlemciler, Amerika’nın IMU’nin komşu ülke Kırgızistan’daki Amerikan askeri üslerini hedef aldığı iddiasını kabul etmiyorlar.

IMU’ ye karşı verilen mücadele, İslamcıları bastırmak için bir sebep olarak kullanılıyor. Fakat İslam düzenini savunan Hizb-ut Tahrir; zalim devletin icraatlarından doğan olumsuzlukları ve aşırı fakirliğin getirdiği durumu da kullanarak etkili olmaya çalışıyor.

Özbekistan’da görev yapan İngiliz konsolos Craig Murray şöyle söylüyor: “Aşırı baskı, maddi rahatlığın yokluğu ve bütün bunlara bir çözümün üretilemeyişi devletin önüne geçmek istediği aşırı İslamcılığı doğurmakta ve güçlendirmektedir.”

Bir başka resmi şahsın açıklaması şöyle: “Buradaki halkın özgürlüğü Brezhnev dönemindeki halkın özgürlüğünden daha az. İlginç olan; Amerika’nın Cumhuriyetçi partisi Brezhnevizm’den kalma kalıntıları hala desteklemektedir. Tıpkı aşırı İslamcılara karşı verilen mücadelede olduğu gibi.”

Ayni zamanda Amerika Özbekistan’daki bazı insan hakları organizasyonlarına ödül vermekte. Geçen sene, yapılan demokratik çalışmalardan dolayı Amerika 26 milyon dolar verdi.

Bir Amerikan sözcüsü; “Özbekistan’ın pozitif adımlar attığını, yani insan hakları grupları oluşturduğunu ve yeni gazete çıkardığını söyledi.

Taskent’deki insan hakları gözlemcilerinden olan Matilda Bogner: “ Sadece bir kaç ufak ilerleme elde edildi. Atılan adımlar genellikle askeri yardımın Birleşmiş Milletler Kongresinden geçirebilmek için birer göz boyamadır, hiçbir şey değişmedi.” dedi.

68 yaşında olan Hakimjon Noredinov’da ayni fikirde. Hakimjon bir morg bekçisinin en büyük oğlu Nozemjon’u getirdiğinde bir insan hakları üyesi ölmüş, oğlu kafatasının kırılmasına rağmen güvenlik servisi tarafından ölüme terk edilmiş fakat ölmemişti. Nozemjon simdi 33 yaşında ve kafatasını yardıklarından beri her gece bağırıyor. Şuan kendisi bir ruh bakım evinde kalıyor. Bay Noredinov şöyle söylüyor: “Amerika’nın işgaliyle buradaki insanların hayatları düzelmedi. Aksine Amerika’nın yardımıyla Karimov daha zengin ve daha güçlü oluyor.”

 

Amerika Ölüm Kampı Planları Yapıyor

Herald Sun News.com.au 27/5/2003

Amerika, Guantanamo Bay’i ölüm odalarıyla, ölüm kampına çevirme kararı aldı.

The Mail On Sunday Gazetesi dün, mahkumların sorgulanacakları, yargılanacakları ve ardından adil bir mahkeme olmadan, ülkenin sınırları içerisinde öldürüleceklerini yazdı.

Bu planlar General Geoffrey Miller vasıtasıyla dışarıya sızdı (ki bu general 43 ülkede, 680 şüpheli davadan yargılanıyor.)

Bahsi geçen şüpheliler herhangi bir yargılanma yapılmadan 18 ay Camp Delta’da tutulmuşlardı.

General Miller ölüm kampının inşa edilmesinin bir plan olduğunu söyledi. Bir diğer ihtimal ise içerisinde özel ölüm odaları olan kalıcı bir hapishane yapmak.

Amerika’nın bu hareketi, uluslararası hukuka uymadığının en açık delili olarak görülüyor.

Amerika mahkumların daha yüksek bir mahkemeye sevk edilmeden normal mahkemeler tarafında sorgulanacaklarını açıklamıştı. Mahkumlara sadece Amerikan avukatlar tutmaları izin verilmişti.

Fair Trails Abroad (dış ülkelerde adil mahkemeler) savunucusu İngiliz Stephen Jakobi; “Amerika İngiliz veya diğer uluslararası yargılarla işbirliği yapma baskılarına bağırıp çağırmakta ve büyük tepki göstermektedir” dedi.

Amerikan sivil organizasyonlarını askeri mahkemelere karşı protestolara sevk eden ve Guantanamo Bay’la ilgili davaları dinlemeyi planlayan, Amerikan hukuk profesörü Jonathan Turley; “hükümetin böyle bir ölüm projesi inşa etmesi kesinlikle bir sürpriz değil. Çünkü bu mahkemelerden önce hükümet gelir meselelerini planlamıştı” dedi.

“Bu kamp, insanları öldürmek için planlandı. Hükümetin azılı terörist olarak görülen mahkumları uzun bir müddet hapishanede tutmak gibi bir düşüncesi yok.”

İngiltere bu planların karanlıkta tutulduğunu itiraf etti.

Anket: Her On Türk Kadınından Altısı Başörtü Bağlıyor

AFP 28/5/2003

Ağırlığı Müslümanlardan oluşan fakat laik bir ülke olan Türkiye’de, salı günü açıklanan bir araştırmanın sonucuna göre; her on kadından altısı başörtü bağlıyor. Fakat başörtüsü resmi alanda yasaklanmıştır.

Milliyet gazetesi tarafından yapılan araştırmada soru sorulanların (kadın aile üyelerinin) yüzde 77.2’i evden çıkarken başlarını örttüklerini söylediler.

Kadın ve erkeklerle yapılan röportajları içeren bu araştırma, başını örten kadınların sayısının ortalama yüzde 64.2 olduğunu gösteriyor.

Sadece kadınların yüzde 5.4’u başörtüsünü İslamî bir kıyafet olarak izah ediyor. Diğer 77.6’si başörtüyü sadece geleneksel bir kıyafet olarak nitelendiriyor.

İslam sitili başörtüsü Türkiye’deki laik elit tarafından siyasi İslam’a destek olarak görülüyor. Bundan dolayı da resmi alanlarda ve okullarda başörtüsü yasaklanıyor.

Kadınların yüzde 1.9’u tüm vücutlarını örtmek için çarşaf giydiklerini söylediler.

Araştırmaya göre, başörtü bağlayan kadınların sayısı evli olan kadınlar arasında yüzde 77.2 fakat evli olmayan kadınlar arasında yüzde 33.9. Bunun nedeni evlendikten sonra kadının başını örtmesi için eşin verdiği baskı olarak açıklanıyor.

Kadınlar aynı zamanda başörtüsünü yaşlanınca bağlamayı tercih ediyorlar. Röportaj yapılanların yüzde 78.2’i 44 yaşında veya daha yaşlı, yüzde 67.6’i 28-43 ve yüzde 46.9’u yaşları 18-27 arasında idi.

Gazete, araştırmanın 1881 yetişkin -ki bunlardan 927’si kadın- arasında yapıldığını belirtiyor. Araştırma 81 şehrin 31’de yapılmış.

Türkiye Genelkurmay Başkanı İslam yanlısı (!) Hükümeti Muhtemel Bir Darbe İçin Uyardı

The Guardian UK 28/5/2003

Türkiye ordusunun başı, hükümeti muhtemel bir askeri darbe ihtimalinin hala var olduğu ve ülkenin seküler konumunu koruması gerektiği hususunda uyardı.

Askeriyenin başı Hilmi Özkök bir grup seçilmiş Türk habercilerine, İslamcı hareketlerinden dolayı ordudan uzaklaştırılmış olan kişilere hükümetin iş konusunda yardımcı olduğunu anlattı.

Ordu, hükümetin radikal dincilere bürokraside önemli yerler vermesinden korkuyor.

General Özkök’ün aynı zamanda Türkiye’nin Avrupa birliğine girmek için orduda yapılması gereken reformlara da karşı olduğu gözlemleniyor. Ordu 40 yıl içerisinde 4 defa darbe yapmıştır. Milli Güvenlik Kurumu (MGK) -açıklamalarına ülkede çok önem verilen bir danışma organı- ordunun günümüzde hala çok önemli bir yeri var.

Yakın bir zamana kadar orduyu eleştirmek bir suç unsuru sayılıyordu. Fakat gözlemciler artık ordunun hükümetin içerisinde nasıl bir rol üstlendiği ve kapalı yapısı hususunda soru sormaya başladılar. Seçimlerde AKP partisinin seçildiğinden beri ordu ve hükümet arasındaki ipler iyice gerildi.

Ordu kendisini Türkiye’nin seküler konumunu gözeten bir gardiyan olarak görüyor. AKP sekülarizmi benimsediğini açıkladı fakat yasak İslamcı partilerle alakalarını devam ettirmekte.

Ocak ayında, General Özkök hükümetin başörtüsü - İslamcılar ve sekülaristler çatışmasında can alıcı nokta- hususundaki direktiflerden uzaklaşmaması gerektiğini ve hükümetin ordunun İslamcıları içerisinden çıkarması gibi içişleri gibi hususuna karışmaması gerektiğini söyledi.

Geçen hafta General Özkök başbakan Recep Tayyip Erdoğanla görüştü. Görüşmede konuşulanlar medyaya ordunun hükümetin başına yaptığı uyarılar olarak sızdı.

Erdoğan görüşmede böyle konuların konuşulduğunu yalanladı. Fakat böyle bir yalanlama ordudan gelmedi.

Dünkü brifingde General Özkök Türkiye ordusunun Avrupa Birliğine girme isteğini tekrarladı. Fakat ordunun hükümetteki yerinin değişmeyeceğinin altını çizdi.

Uluslararası Af Örgütü “ABD´nin Terörle Savaşı, Dünyayı Daha Tehlikeli Kılıyor”

Anadolu Ajansı 28 Mayıs 2003

Uluslararası Af Örgütü, Washington yönetiminin ''terörle savaşının'', insan haklarını tehdit ederek, uluslararası hukuku etkisiz kılarak ve hükümetlerin araştırma yapmalarını engelleyerek dünyayı daha tehlikeli hale getirdiğini bildirdi.

Örgüt, 2002'deki dünyadaki insan hakları ihlallerini değerlendirdiği 311 sayfalık raporunda, ülkeleri, Irak'ın sorunlarının çözülmesi için daha fazla şey yapmaya da çağırdı.

Örgüt, Washington yönetiminin izlediği politikalara yönelik şu ana kadar yaptığı bu en büyük eleştiride, 11 Eylül saldırılarının ardından terörün kökünü kazıma girişiminin geri teptiğini kaydetti.

''Bu girişimin, değişik inançlardan ve kökenlerden insanlar arasındaki ayrılıkları derinleştirdiğini ve daha fazla çatışma için tohum ektiği'' belirtilen raporda, ''Bunun etkisi, toplumun tüm kesimlerinde gerçek korku olmuştur'' denildi.

IRAK-AFGANİSTAN

Raporda, ülkelerin, ABD önderliğindeki birlikler tarafından hem işgal edilen, hem de bombalanan Afganistan ve Irak'taki savaş sonrası sorunların çözülmesi için yeterli çaba göstermediği bildirildi.

Örgüt raporunda, ABD'nin, Afganistan'daki savaşın sona ermesinden bu yana yargısız olarak Küba'daki Guantanamo askeri üssünde tutulan 600 kadar kişinin içinde bulunduğu kötü durum da ele alındı.

ABD'nin, Afganistan operasyonun ardından Guantanamo Körfezi'nde aralarında çocukların da bulunduğu 600'dan fazla kişiyi haklarında resmi suçlama ya da hukuki destek olmadan alıkoymayı sürdürdüğü kaydedilen açıklamada, ''bu durumun açıkça uluslararası insan hakları mevzuatının çiğnenmesi olduğu'' vurgulandı.

''Guantanamo'da hukuki kara deliğin derinleştiği'' ifade edilen raporda, Guantanamo'da tutulanların hukukun korumasından mahrum bırakılamayacağı belirtildi.

Raporda ABD, ''Irak'taki kurbanlara adalet getireceğini iddia ederken, genel adalet mekanizması olan Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni aktif olarak etkisiz hale getirmeye çalışmakla'' suçlandı.

''Terörle savaş'' koşullarında gözaltına alınan ya da tutuklananlara uluslararası hakların tanınmadığı belirtilen raporda, ABD'nin hala bölgede ölüm cezasının uygulandığı tek ülke olduğu da vurgulandı.

Bu arada Amerika kıtasının, geçen yıl ''terörizmle savaş'' gerekçesiyle, sık sık da insan hakları ihlali pahasına ulusal güvenlik tedbirlerinin küresel çapta artırılmasına tanıklık ettiği kaydedildi. Bu uluslararası havanın, bölgede insan haklarının korunmasını birçok açıdan tehdit ettiği belirtilerek, bölge genelinde güvenlik güçleri, gardiyanlar tarafından yapılan işkence ve kötü muamelenin sürdüğü, aralarında sendikacılar, avukatlar ve gazetecilerin bulunduğu insan hakları savunucularının tehdit edildiği, saldırıya uğradığı ya da öldürüldüğü ifade edildi.

Washington'un Afganistan ve Irak savaşlarındaki baş müttefiki İngiltere'nin, terörle mücadele yasalarını nasıl güçlendirdiğinin detaylarının da ele alındığı raporda, buna örnek olarak, İngiltere'nin gözaltı süresini 7 günden 14 güne çıkarması gösterildi.

Avrupa'ya eleştiri..!

Uluslararası Af Örgütü (Aİ), Avrupa ülkelerini insan hakları ihlalleri nedeniyle eleştirdi.

Örgütün raporunda, Avrupa'da özellikle sığınmacıların ve etnik azınlıkların haklarının çiğnendiğine işaret edildi.

Belçika'da, Irak savaşı yüzünden 2003'ün ilk üç ayı içinde de, 450 savaş karşıtının keyfi şekilde tutuklandığına işaret edilen raporda, Yunanistan'da güvenlik güçlerinin barışçıl göstericilere kötü davrandığı ve onların onlarcasını tutukladığı kaydedildi.

Rapora göre; Danimarka, Norveç, İngiltere ve İsveç'te Iraklıların iltica başvurularıyla ilgili kararlar askıya alındı.

İnsan haklarının birçok ülkede güvenlik gerekçesi öne sürülerek ayaklar altına alındığı vurgulanan raporda, özellikle İngiltere'de, yabancıların sorgusuz sualsiz gözaltına alınabildiğine işaret edildi. Rusya, Bosna-Hersek ve Yugoslavya'da da benzer şekilde, yabancıların hiçbir suç isnat edilmeden tutuklandığı belirtildi.

İspanya'da çoğu Faslı birçok yabancı çocuğun kötü muameleye maruz kaldığı, bazı yerlerde cinsel tacize uğradığı anlatılan raporda, başta Çingeneler olmak üzere birçok etnik grubun, yabancıların ve yabancı kökenli yurttaşların, Avrupa'nın hemen her yerinde kötü muamele ve işkence gördüğü bildirildi.

Raporda, Rusya özellikle eleştirildi ve bu ülkede etnik azınlıklara mensup kişilerin ''yaygın ayrımcılık'' kurbanı oldukları vurgulandı.

Raporda, Çeçenistan'da insan haklarının çok vahim şekilde ihlal edildiği hatırlatıldı.

YIL 14  SAYI 162-163  R.AHİR/C.EVVEL 1424  HAZİRAN/TEMMUZ 2003

Yukarı