Ana Sayfa YIL 14  SAYI 162-163  R.AHİR/C.EVVEL 1424  HAZİRAN/TEMMUZ 2003 E-Mail

SİZİN İÇİN SEÇTİKLERİMİZ   Derleyen/Mehmed SAKİN

PEYGAMBERLİĞİN VAKIASI -6-

Bahaddin YÜKSEL

Yani Allah (cc) savaşa çıkmalarından razı değildir. Peygamber kalplerde olanları bilmez ki; yalan söyleyenleri bilsin. Hem sonra onların savaşa çıkmalarına Allah (cc) da razı değildir. O halde ayetin ifade ettiği mana nedir?

İfade şudur: Biraz sonra da değineceğimiz âma olayında olduğu gibi, Allah (cc) müşriklere değersizliklerini, vefasızlıklarını vurgulayarak onlara (tabiri caizse) laf atıyor. Adeta onlarla istihza eder. Allah (cc) istedi ki; Resulullah (sav) izin vermeseydi de;

“Bunaltıcı sıcağın altında savaşa çıkılırmıymış” (Tevbe 81) diyen münafıklar yola çıkan ordunun arkasında kaldıklarında; “Allah Resulü bize izin verdi” diyecek bir mazeretleri de kalmadan kadın, çocuk ve ihtiyarların döndüğü zamanda bütün Müslümanların önünde samimiyetsizlikleriyle sivrilip vaziyetleri ortaya çıksın.

Allah (cc) böyle murat ediyordu ama, kendisine bildirilenden başka bilmeyen Nebi (sav) Allah’ın (cc) bu muradını, O bildirmedikçe bilemezdi. Onun bildiği husus Allah’ın (cc) kendisine, izin isteyenlerden dilediğine izin verebileceği yetkisidir.

“Müminler, ancak Allah'a ve Resûlüne gönülden inanmış kimselerdir. Onlar, o Peygamber ile ortak bir iş üzerindeyken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. (Resûlüm!) Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah'a ve Resûlüne iman etmiş kimselerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver; onlar için Allah'tan bağış dile; Allah mağfiret edicidir, merhametlidir.” (Nur 62)

Aslında bu ayeti Resulün içtihadı olarak değerlendirenlerin takıldığı nokta mezkur ayetin başlangıcıdır.

“Allah seni affetti.” (Tevbe 43)

Acaba Resulullah gerçekten bir hata yaptı da onun için mi ayette Allah (cc) bir “af”tan bahsediyor. Resulullah’ın bir günah, bir hata yapacağını biz yukarıda açıkladık. Bir hata veya günahın olmaması, bizi “af” kelimesi üzerinde düşüncelerimizi yoğunlaştırmamıza sebep oluyor. O halde buradaki “af”ın manası nedir?

Kur’an’a baktığımız zaman Allah Zülcelalin; “çok affedici”, “çok bağışlayıcı” olduğunu belirten bazı ayetlerle karşılaşıyoruz. Örneğin:

“Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik. Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir.” (Fetih 1-2)

Bu ayete dikkatlice bakılırsa; Cenabı Allah’ın Resulüne bir beldenin fethini vermesi sebebi ile onun geçmiş ve gelecek günahını affetmesi arasında ne gibi bir bağlantı kurulabilir? Eğer buradaki “zenb” kelimesine “günah” anlamı verilirse o zaman Resulün bir takım günahlar işlediğini ve Rabbisinin bu günahları bağışlamasının sebebini “Mekke’nin fethine” bağlanmış olur ki; bu anlamsızdır. Zira buradaki “zira” “günah” anlamında değildir.

Allah (cc) mustazafları affetmiştir:

“Erkekler, kadınlar ve çocuklardan (gerçekten) âciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler, hiçbir yol bulamayanlar müstesnadır.” (Nisa 98)

Durum böyle olunca bu sayılanların hicret edemeyişlerinden ötürü kendilerine hiçbir günah yazılmayacaktır. Ama ayetin devamına baktığımızda;

“İşte bunları, umulur ki Allah affeder; Allah çok affedicidir, bağışlayıcıdır.” (Nisa 99)

Sözü dikkati çekiyor. Hem ortada yapılmış bir günah yok hem de buna rağmen Allahu Teala bu kimseleri affettiğini söylüyor. Aynı durumları şu ayetlerde de görmekteyiz:

“Kim, gönülden günaha yönelmiş olmamak üzere açlık halinde dara düşerse (haram etlerden yiyebilir).” (Maide 3)

Evet, günah yok ama yine “af” var.

“Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Maide 3)

“Ey iman edenler! Siz sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar- cünüp iken de -yolcu olan müstesna- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya bir yolculuk üzerinde bulunursanız, yahut sizden biriniz ayak yolundan gelirse, yahut kadınlara dokunup da (bu durumlarda) su bulamamışsanız o zaman temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır.” (Nisa 43)

“Allah ve Resûlü için (insanlara) öğüt verdikleri takdirde, zayıflara, hastalara ve (savaşta) harcayacak bir şey bulamayanlara günah yoktur. Zira iyilik edenlerin aleyhine bir yol (sorumluluk) yoktur. Allah çok bağışlayan ve çok esirgeyendir.” (Tevbe 91)

Af” genelde bir günah karşılığında Allah’ın (cc) günahı bağışlayıp cezalandırmama olarak anlaşılmış ve mezkur ayette vakıanın yanlış anlaşılmasına ve içtihat kavramına dayanılarak mesele halledilmek istenmektedir. Oysa yukarıda verdiğimiz ve diğer benzer ayetlerdeki “af” bu manada değildir. Çünkü ortada günah yok. Bu ayetteki “af”ın manası; yükü kaldırma, sorumluluğu kaldırma, teklifi hükmü kaldırma veya hafifletme manasındadır. Şu ayette olduğu gibi:

“Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kafire) galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kafir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.” (Enfal 65)

“Allah seni affetti.” (Tevbe 43) ayetindeki “af” da “Rabbin izin verdi, diğer bir çok hususlarda yükünü hafifletti, tebliği insanlara ulaştırmada ve insanlardan koruma gibi bir çok hususlara da yardım ederek yükünü hafifletti” anlamındadır. Dolayısıyla ayette bir azarlama yoktur.

YIL 14  SAYI 162-163  R.AHİR/C.EVVEL 1424  HAZİRAN/TEMMUZ 2003

Yukarı