Ana Sayfa YIL 14  SAYI 166-167  ŞABAN/RAMAZAN 1424  EKİM/KASIM 2003 E-Mail

HİLAFETİN SÖZÜ:

Ey Batı Ülkelerinde İkamet Eden Müslümanlar!

Hilafet Dergisi

Allah (cc) şöyle buyuruyor:

“Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve (geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vadetti. Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkar ederse, işte bunlar asıl büyük günahkârlardır.” (Nur 55)

Allah’ın rahmeti ve bereketi şöyle buyuran Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sav) üzerine olsun:

“Her kim boynunda beyat akdi olmaksızın ölürse, cahiliye ölümü ile ölür.” (Müslim)

O’ndan başka tapılacak her hangi bir varlığın bulunmadığına şahitlik ettiğim Allah (cc) şöyle buyuruyor:

“Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak istiyorduk.” (El-Kassas 5)

O’nun kulu ve Peygamberi olduğuna şahitlik ettiğim Muhammed (sav) şöyle buyuruyor:

“...Sonra Nübüvvet yolu üzerine Hilafet Devleti olacak.” (Ahmet İbn Hanbel Müsnedi)

Tüm övgüler, hamdler ve senalar Allah’a olsun. Salat ve Selam Allah’ın Resulü, onun ailesi, sahabeleri ve onları takip etmiş olanlar üzerine olsun.

Esselamün Aleyküm ve Rahmetüllahi ve Berekatühü

Ey Batı ülkelerinde ikamet eden Müslümanlar!

Evet, hakikaten İslam ülkeleri ve Müslümanları birleştirecek, İslam hükümlerini uygulayacak, Allah (cc) yolunda onlarla cihad edip onları Peygamberimizin (sav) La ilahe illallah sancağı gölgesi altında toplayacak bir Hilafet’ten yoksundur.

Evet, hakikaten İslam ülkeleri bir halife altında birleşmesi gerekirken 55 ülkeden fazlaya bölünmüştür. Bu yüzden güçlü durumdan zayıf duruma, şerefli durumdan haysiyetsiz ve onursuz duruma düştüler.

İslam ülkelerini kafir sömürgeciler, orduları ve kurdukları üsler vasıtasıyla yönetmekte. Tıpkı Afganistan’da, Irak’ta, Körfez’de, Pakistan’da, Özbekistan’da ve Arap Yarım Adasında olduğu gibi. Sömürgeciler başka yollara da baş vurmaktalar. Bir çok İslam ülkelerinde görüldüğü üzere onlar bu ülkelerin siyasi, ekonomik ve kültürel işleri üzerinde etki kurmaktadırlar. Bütün bunlar Müslümanların kukla yöneticileri tarafından rıza ve muvaffakiyet gösterilerek kafir sömürgeciler uğruna yapılmaktadır. Hatta bazı zamanlar bu yöneticilerin rıza ve muvaffakiyetine ihtiyaç dahi duyulmamaktadır.

İslam ülkeleri hırslı olan her kafir için bir ganimet ve kazanç haline gelmiştir. Servetleri ekonomiyi ayakta tutabilmek için Batı bankalarında tutulmaktadır. Böylelikle Müslüman kitlesi fakirlik dağının altında ezilmekte ve zengin daha da zenginleşmektedir. Müslüman ülkeleri, kafirler ve bir avuç ajan tarafından sömürülen zenginliğe ve kaynaklara sahip olmalarına rağmen fakirlikle boğuşmaktalar. Zenginliğe sahip olan Müslümanlar, servetleri hemen önlerinde durduğu halde sömürgeciler bunları kullanmaktan alı koyuluyorlar. Şu cümleler onların durumunu çok güzel ifade ediyor: “Uysal develer suyu sırtlarında taşır olmalarına rağmen çölde susuzluktan ölmeleri.”

Ey Batı ülkelerinde ikamet eden Müslümanlar!

İslam ülkeleri dünya için bir minare ve insanlık için bir fener idi. Müslümanlar ilginin odak noktası idi ve 13 asır boyunca tüm dünyada varlıkları duyuluyordu. Onlar insanlar arasında çıkarılmış en hayırlı ümmet idiler. Onlar bir söz söylediklerinde dünyanın her köşesinde yankılanıyordu. Onlar bir şey yaptıklarında kafirlerin kalplerine korku girerdi. Onlar çok güçlü bir şekilde Allah’a bağlı ve Dinleri tarafından asil olarak sıfatlandırılmış idiler. Onların Halifesi bulutlara şöyle söylemişti:

“Git ve Allah’ın sana emrettiği yere yağ. Fakat damlaların mutlaka İslam otoritesi bulunan bir İslam ülkesine düşecektir.”

Düşman tarafından rehin tutulan bir Müslüman kadının imdat çağrısı Halifenin orduyu silahlandırmasına, kendisi ordunun başına geçip düşmanın kalesinin yıkmasına ve ardından intikam alıp kadının onur ve şerefini tekrar kazandırmasına yetti.

İslam ülkeleri ve Ümmeti zulüm edilenler için bir sığınak ve zayıflar için bir kale idi. Bu sadece kendi halkı için değil, aynı zamanda diğer devletler veya kendini zayıf hissedip saldırıya uğrayacağından korkan başka dinlerin mensupları içinde geçerli idi. Onlar Müslümanların sultanından başka kendilerine yardım edecek kimseyi bulamıyorlardı. 16. asırda Fransa, Süleyman Kanuni’ye düşmanlarının ele geçirmiş olduğu krallarını kurtarmak için çağrıda bulunmuştur. Sultan çağrıya hemen karşılık vermiş ve krallarını kurtarmıştır.

Ey Batı ülkelerinde ikamet eden Müslümanlar!

Nübüvvet yolu üzerine Hilafet Devleti artık ufukta görünmektedir. Zamanı gelmiştir artık. İslam ülkelerinde, gece ve gündüz, kararlılık ve büyük bir bağlılıkla İslam nizamını Hilafet Devleti yoluyla tekrar hakim kılmak için çalışan kardeşleriniz var. Ki; Allah (cc) Hilafet Devletini Peygamberin (sav) getirdiğine sıkı sıkı bağlanan kullarına nusretini nasip edeceğini bildirmiştir.

İslam ülkelerinde yaşayan kardeşleriniz (Hizb-ut Tahrir şebabı/gençleri), hedeflerine ulaşabilmek için adımlarını hızlandırmıştır.

Onlar, kendilerine zarar verenler, karşı gelenler, kafir sömürgeciler ve onların ajanları tarafından durdurulamayacaktır. Ki; bu ajanlar tağutun hapishanelerinde, özellikle Özbekistan‘da, kardeşlerimizi hapis cezaları ile cezalandırmaktalar ve onları şehitliğe götüren işkencelere tabii tutmaktalar. En son, bu cani ellerde Arif İshanov can verip şehit olmuştur. Buna rağmen Hizb’in bu şebabı boyun eğmemiş, kararı ve direnci sarsılmamıştır. Aksine musibetler ve onların işkenceleri artıkça onun bağı daha da kuvvetlenmiştir. Onlar geceyi ve karanlığı kaldıracak tanyerini bekliyorlar. Her ne durumda olurlarsa olsunlar, onlar Rabb’lerinin onlara bahşedeceği zaferinden eminler.

Kafirler İslam ülkelerinde sekülarizmi yaymak ve İslam’ı hayattan ayırmak için çok çaba sarf ettiler. Onlar ibadete veya onun bir kısmına izin verdiler. Muamelatı, ukubatı, yönetimi, siyaseti ve cihadı yasakladırlar. Onlar, ibadetin dinden geldiğini fakat diğer hususların yani kanunların dinle alakası olmadığını söylüyorlar. Böylelikle kendilerince eskimiş olanı çağdaş olana değiştiler.

İslam ülkelerindeki kardeşleriniz, İslam hükümlerinin tamamının uygulanması için daha da azimli ve kararlı bir şekilde çalışmaktalar; ki böylelikle Musalli’nin Tekbiri, Mücahidlerin cihad esnasındaki tekbirleriyle karışsın. Oruç tutan kişinin iftar vakti geldiğindeki sevinci galip gelecek olan askerlerin sevinçleriyle birlikte yaşanacaktır. Tıpkı bayram namazlarında topluca getirilen tekbirler gibi tüm dünyadaki Müslümanlardan Hilafet’in geri kuruluş ve şereflerin geri kazanılmış olması sevinciyle tekbirler işitilecektir.

Ey Batı ülkelerinde ikamet eden Müslümanlar!

Bugün sizlere Allah’ın verdiği sözü ve Peygamberimizin (sav) bizleri adaletli bir Halifeyle müjdelediğini hatırlatmak istiyorum.

Bugün sizlere İslam ümmetinden bir parça olduğunuzu ve ondan ayrılmamanız gerektiğini hatırlatmak istiyorum.

Ümmetin meselesi sizin meselenizdir ve ümmetin çağrısı sizin çağrınızdır. Her nerede olursanız olun davayı taşıyın, Ümmetin Batı ülkelerinde ön plandaki parçası olun. Ve sizler gelecekte ön planda Ümmetin sancağını taşıyanlar olacaksınız.

Ey Batı ülkelerinde ikamet eden Müslümanlar, ey ümmete dahil olan Müslümanlar, insanlık içerisinden çıkarılmış en hayırlı ümmet!

Başınızı dimdik tutun ve birbirinize sıkıca sarılın.

“Üstün durumda iken gevşeyip barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. O amellerinizi asla eksiltmeyecektir.” (Muhammed 35)

Esselamun aleykum

Kardeşiniz A’ta Abu Rishta Hizb-ut Tahrir emiri

YIL 14  SAYI 166-167  ŞABAN/RAMAZAN 1424  EKİM/KASIM 2003

Yukarı