Allah
(cc) şöyle buyuruyor:
“Allah,
sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden
öncekileri sahip ve hakim kıldığı gibi onları da yeryüzüne
sahip ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini
(İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve (geçirdikleri)
korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını
vadetti. Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir şeyi bana eş
tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkar ederse, işte bunlar asıl
büyük günahkârlardır.” (Nur 55)
Allah’ın
rahmeti ve bereketi şöyle buyuran Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sav)
üzerine olsun:
“Her
kim boynunda beyat akdi olmaksızın ölürse, cahiliye ölümü ile
ölür.” (Müslim)
O’ndan
başka tapılacak her hangi bir varlığın bulunmadığına
şahitlik ettiğim Allah (cc) şöyle buyuruyor:
“Biz
ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları
önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak
istiyorduk.” (El-Kassas 5)
O’nun
kulu ve Peygamberi olduğuna şahitlik ettiğim Muhammed (sav) şöyle
buyuruyor:
“...Sonra
Nübüvvet yolu üzerine Hilafet Devleti olacak.” (Ahmet İbn
Hanbel Müsnedi)
Tüm
övgüler, hamdler ve senalar Allah’a olsun. Salat ve Selam Allah’ın
Resulü, onun ailesi, sahabeleri ve onları takip etmiş olanlar
üzerine olsun.
Esselamün
Aleyküm ve Rahmetüllahi ve Berekatühü
Ey
Batı ülkelerinde ikamet eden Müslümanlar!
Evet,
hakikaten İslam ülkeleri ve Müslümanları birleştirecek, İslam
hükümlerini uygulayacak, Allah (cc) yolunda onlarla cihad edip
onları Peygamberimizin (sav) La ilahe illallah sancağı gölgesi altında
toplayacak bir Hilafet’ten yoksundur.
Evet,
hakikaten İslam ülkeleri bir halife altında birleşmesi
gerekirken 55 ülkeden fazlaya bölünmüştür. Bu yüzden güçlü
durumdan zayıf duruma, şerefli durumdan haysiyetsiz ve onursuz
duruma düştüler.
İslam
ülkelerini kafir sömürgeciler, orduları ve kurdukları üsler
vasıtasıyla yönetmekte. Tıpkı Afganistan’da, Irak’ta, Körfez’de,
Pakistan’da, Özbekistan’da ve Arap Yarım Adasında olduğu
gibi. Sömürgeciler başka yollara da baş vurmaktalar. Bir çok
İslam ülkelerinde görüldüğü üzere onlar bu ülkelerin
siyasi, ekonomik ve kültürel işleri üzerinde etki kurmaktadırlar.
Bütün bunlar Müslümanların kukla yöneticileri tarafından
rıza ve muvaffakiyet gösterilerek kafir sömürgeciler uğruna
yapılmaktadır. Hatta bazı zamanlar bu yöneticilerin rıza ve
muvaffakiyetine ihtiyaç dahi duyulmamaktadır.
İslam
ülkeleri hırslı olan her kafir için bir ganimet ve kazanç
haline gelmiştir. Servetleri ekonomiyi ayakta tutabilmek için Batı
bankalarında tutulmaktadır. Böylelikle Müslüman kitlesi
fakirlik dağının altında ezilmekte ve zengin daha da
zenginleşmektedir. Müslüman ülkeleri, kafirler ve bir avuç ajan
tarafından sömürülen zenginliğe ve kaynaklara sahip olmalarına
rağmen fakirlikle boğuşmaktalar. Zenginliğe sahip olan Müslümanlar,
servetleri hemen önlerinde durduğu halde sömürgeciler bunları
kullanmaktan alı koyuluyorlar. Şu cümleler onların durumunu çok
güzel ifade ediyor: “Uysal develer suyu sırtlarında taşır
olmalarına rağmen çölde susuzluktan ölmeleri.”
Ey
Batı ülkelerinde ikamet eden Müslümanlar!
İslam
ülkeleri dünya için bir minare ve insanlık için bir fener idi.
Müslümanlar ilginin odak noktası idi ve 13 asır boyunca tüm
dünyada varlıkları duyuluyordu. Onlar insanlar arasında çıkarılmış
en hayırlı ümmet idiler. Onlar bir söz söylediklerinde dünyanın
her köşesinde yankılanıyordu. Onlar bir şey yaptıklarında
kafirlerin kalplerine korku girerdi. Onlar çok güçlü bir
şekilde Allah’a bağlı ve Dinleri tarafından asil olarak
sıfatlandırılmış idiler. Onların Halifesi bulutlara şöyle
söylemişti:
“Git
ve Allah’ın sana emrettiği yere yağ. Fakat damlaların mutlaka
İslam otoritesi bulunan bir İslam ülkesine düşecektir.”
Düşman
tarafından rehin tutulan bir Müslüman kadının imdat çağrısı
Halifenin orduyu silahlandırmasına, kendisi ordunun başına geçip
düşmanın kalesinin yıkmasına ve ardından intikam alıp
kadının onur ve şerefini tekrar kazandırmasına yetti.
İslam
ülkeleri ve Ümmeti zulüm edilenler için bir sığınak ve
zayıflar için bir kale idi. Bu sadece kendi halkı için değil,
aynı zamanda diğer devletler veya kendini zayıf hissedip
saldırıya uğrayacağından korkan başka dinlerin mensupları içinde
geçerli idi. Onlar Müslümanların sultanından başka kendilerine
yardım edecek kimseyi bulamıyorlardı. 16. asırda Fransa, Süleyman
Kanuni’ye düşmanlarının ele geçirmiş olduğu krallarını
kurtarmak için çağrıda bulunmuştur. Sultan çağrıya hemen
karşılık vermiş ve krallarını kurtarmıştır.
Ey
Batı ülkelerinde ikamet eden Müslümanlar!
Nübüvvet
yolu üzerine Hilafet Devleti artık ufukta görünmektedir. Zamanı
gelmiştir artık. İslam ülkelerinde, gece ve gündüz, kararlılık
ve büyük bir bağlılıkla İslam nizamını Hilafet Devleti
yoluyla tekrar hakim kılmak için çalışan kardeşleriniz var.
Ki; Allah (cc) Hilafet Devletini Peygamberin (sav) getirdiğine sıkı
sıkı bağlanan kullarına nusretini nasip edeceğini
bildirmiştir.
İslam
ülkelerinde yaşayan kardeşleriniz (Hizb-ut Tahrir şebabı/gençleri),
hedeflerine ulaşabilmek için adımlarını hızlandırmıştır.
Onlar,
kendilerine zarar verenler, karşı gelenler, kafir sömürgeciler
ve onların ajanları tarafından durdurulamayacaktır. Ki; bu
ajanlar tağutun hapishanelerinde, özellikle Özbekistan‘da,
kardeşlerimizi hapis cezaları ile cezalandırmaktalar ve onları
şehitliğe götüren işkencelere tabii tutmaktalar. En son, bu
cani ellerde Arif İshanov can verip şehit olmuştur. Buna rağmen
Hizb’in bu şebabı boyun eğmemiş, kararı ve direnci
sarsılmamıştır. Aksine musibetler ve onların işkenceleri
artıkça onun bağı daha da kuvvetlenmiştir. Onlar geceyi ve
karanlığı kaldıracak tanyerini bekliyorlar. Her ne durumda
olurlarsa olsunlar, onlar Rabb’lerinin onlara bahşedeceği
zaferinden eminler.
Kafirler
İslam ülkelerinde sekülarizmi yaymak ve İslam’ı hayattan
ayırmak için çok çaba sarf ettiler. Onlar ibadete veya onun bir
kısmına izin verdiler. Muamelatı, ukubatı, yönetimi, siyaseti
ve cihadı yasakladırlar. Onlar, ibadetin dinden geldiğini fakat
diğer hususların yani kanunların dinle alakası olmadığını söylüyorlar.
Böylelikle kendilerince eskimiş olanı çağdaş olana
değiştiler.
İslam
ülkelerindeki kardeşleriniz, İslam hükümlerinin tamamının
uygulanması için daha da azimli ve kararlı bir şekilde çalışmaktalar;
ki böylelikle Musalli’nin Tekbiri, Mücahidlerin cihad esnasındaki
tekbirleriyle karışsın. Oruç tutan kişinin iftar vakti
geldiğindeki sevinci galip gelecek olan askerlerin sevinçleriyle
birlikte yaşanacaktır. Tıpkı bayram namazlarında topluca
getirilen tekbirler gibi tüm dünyadaki Müslümanlardan Hilafet’in
geri kuruluş ve şereflerin geri kazanılmış olması sevinciyle
tekbirler işitilecektir.
Ey
Batı ülkelerinde ikamet eden Müslümanlar!
Bugün
sizlere Allah’ın verdiği sözü ve Peygamberimizin (sav) bizleri
adaletli bir Halifeyle müjdelediğini hatırlatmak istiyorum.
Bugün
sizlere İslam ümmetinden bir parça olduğunuzu ve ondan
ayrılmamanız gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Ümmetin
meselesi sizin meselenizdir ve ümmetin çağrısı sizin çağrınızdır.
Her nerede olursanız olun davayı taşıyın, Ümmetin Batı
ülkelerinde ön plandaki parçası olun. Ve sizler gelecekte ön
planda Ümmetin sancağını taşıyanlar olacaksınız.
Ey
Batı ülkelerinde ikamet eden Müslümanlar, ey ümmete dahil olan
Müslümanlar, insanlık içerisinden çıkarılmış en hayırlı
ümmet!
Başınızı
dimdik tutun ve birbirinize sıkıca sarılın.
“Üstün
durumda iken gevşeyip barışa çağırmayın. Allah sizinle
beraberdir. O amellerinizi asla eksiltmeyecektir.” (Muhammed 35)
Esselamun
aleykum
Kardeşiniz
A’ta Abu Rishta
Hizb-ut Tahrir emiri
|