Bizi
Ramazana ulaştıran Allah’a hamdu senalar olsun. Ve şimdiden
tuttuğumuz ve tutacağımız oruçlarımızı İzzeti dergâhında
kabul eylesin. Ayrıca içinde bin aydan daha hayırlı gün olan
Kadir gecesini bulunduran Ramazanı Şerifin hürmetine, Ümmet-i
Muhammed’in İslam bayrağı altında en yakın zamanda
toplanmasına vesile olur inşaallah…
Ramazan
ayı, sahurlarıyla, iftarlarıyla, teravih namazlarıyla çok değerli
bir aydır. Fakat ne yazık ki, bu sene de Müslümanlar mübarek
Ramazan ayına, Müslümanların başındaki hain yöneticilerin
gölgesinde ve şer güçlerin zulüm ve işgalleriyle girmiştir!
Her
yıl olduğu gibi bu yıl da Müslümanların zihni, orucun başlama
gününün tespitiyle meşgul olmuştur. Bu meşguliyet Müslümanların
başlarındaki hain siyasileri ve nifak alimlerini dinlemelerinden
ve de Şer’i hükümlere uzak duruşlarından kaynaklanmıştır.
Halbuki Müslümanlar, aralarında birliği, beraberliği emreden
Allah-u Teâla’nın emirlerine itaat ederek aynı günde beraber
oruca başlamak ve beraber bayram yapmakla sorumludurlar. Resul (sav)
şöyle buyurmuştur:
“(Ramazan)
hilâli görüldüğünde oruca başlayınız. (Şevval) hilâli
görüldüğünde orucu bozunuz. Eğer hilâli göremezseniz,
Ramazanı otuz güne tamamlayınız.” (Buhari, Savm)
“(Ramazan)
hilâli görüldüğünde oruca başlayınız. (Şevval) hilâli
görüldüğünde orucu bozunuz. Eğer hava kapalı olup göremezseniz
otuza tamamlayınız.” (Nesei, Siyam)
“Ay
29 gündür. Hilâli görmedikçe oruca başlamayınız. Hilâli
görmedikçe de orucu bozmayınız. Eğer hava kapalı olursa onu
takdir ediniz.” (Müslim, Siyam)
Bu
hadisler Ramazan ayının başlaması için Şer’i sebebin,
Ramazan hilâlinin görülmesi olduğuna ve Ramazan bayramı için
Şer'i sebebin de Şevval hilâlinin görülmesi olduğuna açıkça
delalet etmektedirler. Bu hadislerdeki Şari’in hitabı, Şam ehli
ile Hicaz ehli arasında, Endonezya ehli ile Irak ehli arasında bir
fark olmaksızın bütün Müslümanlara yöneliktir. Hadislerin lafızları
genel olarak gelmiştir. “Oruç tutunuz”, “orucu
bozunuz” ifadelerindeki cemaat zamiri Müslümanların
geneline delalet etmektedir. Aynı şekilde; “görülmesi”
lafzı bir zamir tamlaması olan cins isimdir. Herhangi bir insan
tarafından hilâlin görülmesine delalet etmektedir. Fakat
hilâlin bu görülmesini Müslümanlara hasreden hadisler vardır.
Nitekim İbn-i Abbas’tan şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Bir
Arap Nebi (sav)’e gelip, ‘Ben hilâli gördüm’
dedi. Nebi (sav) de ona şöyle dedi: “Allah’tan başka
ilahın olmadığına ve Muhammedin de Allah’ın Resulü olduğuna
şahitlik eder misin?” O da ‘Evet’ deyince Nebi (sav) oruca başlamayı ilan ettirdi.” (Nesei, Siyam)
Bir
Müslümanın Ramazan yada Şevval hilâlini görmesi, herhangi bir
belde farkı olmaksızın, Müslümanların tamamına oruca
başlamaları, yada orucu bozmalarını farz kılar. Çünkü
Müslümanlardan hilâli gören kimse onu görmeyen kimse için
delil olur. Bir belde bir Müslümanın şahitliği başka bir
beldedeki Müslümanın şahitliğinden öncelikli değildir. Müslümanların
beldelerinde kafirlerin koymuş oldukları sınırların ve bölünmüşlüğün
bir değeri yoktur. Bu sınırlardan dolayı mesela; Türkiye’de
yaşayanlar oruç tutarken Ürdün’de yaşayanlar iftar ediyorlar.
Halbuki bu iki belde arasında sadece Hilâfet’in yıkılışından
beri kafirlerin çizmiş olduğu güya bir sınır vardır. Bu
sınırları da şimdiki yöneticiler korumaya çalışmaktadırlar.
Muhakkak
ki, Resul (sav)’in hadislerindeki “Hilâli
görünce Ramazan orucuna başlayın” emri farz için bir
emirdir. Çünkü bu emir, Allah-u Teâla’nın şu sözüyle sabit
olan bir farzın yerine getirilmesi ile ilgili bir emirdir:
“Ramazan
ayı insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden
ayırmanın açık delilleri olarak kendisinde Kur’an indirilen
aydır. Sizden her kim Ramazan ayına ulaşırsa oruç tutsun…”
(Bakara 185)
Şevval
hilâlinin görülmesi ile orucun bozulması emri de farz için bir
emirdir. Çünkü Nebi (sav) iki günde oruç tutmayı yasakladı. Bu
iki gün Kurban bayramı ve Ramazan bayramıdır. Bu bir farz yada
mendubun yerine getirilmesini yasaklamaktır. Bu ise, “Hilâlin
görülmesi ile orucu bozun” sözündeki emrin farz için bir emir
olduğuna dair karinedir.
Bazılarının
bahane olarak gösterdiği, hilâlin bölgelere göre görülme, yer
ve zamanının farklı olması meselesi; Tahkiku’l Menat (konunun
araştırılması) babındandır. Bunu yaşadıkları vakıa için
geçmiş alimler incelediler. Onların yaşadıkları vakıada, Müslümanlar
hilâlin görülmesini çok geniş alana yayılmış Hilâfet
Devleti’nin her köşesine bir günde bildirilmesi imkanlarına
sahip değillerdi. Çünkü o zamanki iletişim vasıtaları buna
yeterli değildi. Nitekim onlardan bazıları Kureyb’den rivayet
edilen şu hususu delil göstermektedirler: “Ümmü’l Fadıl
onu Şam’daki Muaviye’ye göndermişti. Dedi ki; ‘Ben Şam’a
varıp onun istediğini yerine getirdim. Ben Şam’da iken Ramazan
hilâli bekleniyordu. Hilâli bir Cuma günü ben de gördüm. Sonra
ayın sonunda Medine’ye geldim. İbni Abbas bana; ‘Hilâli ne
zaman görmüştünüz’ diye sordu. Ben, ‘Cuma günü’ dedim.
İbni Abbas tekrar ‘Sen de hilâli gördün mü?’ dedi. Ben, ‘Evet,
hem ben hem de halk gördü ve herkes oruç tuttu, Muaviye de oruç
tuttu’ dedim. İbni Abbas tekrar şöyle dedi: ‘Ama biz hilâli
Cumartesi gecesi gördük. Öyle ise otuza tamamlayıncaya veya hilâli
görünceye kadar tutmalıyız.’ Ben, ‘Muaviye’nin görmesi ve
oruca başlamasıyla yetinmiyor musun?’ dedim, bana cevaben dedi
ki: ‘Hayır. Resulullah (sav) bize böyle emretti.” (Müslim,
Siyam, 28; Ebu Davud, Savm, 9)
Bu
bir şer'i delil değildir. Sadece İbni Abbas’ın, Rasul (sav)’in;
“hilâlin görülmesiyle oruca başlayın. Hilâlin
görülmesiyle orucu bozun” sözü hakkında bir içtihadıdır.
İbni
Abbas, Şam ehlinin hilâli görmelerini benimsemedi. Çünkü aynı
günde Medine ehli hilâli görmemişti. Bu içtihad Ensar’dan bir
grubun rivayet ettiği şu hadisin açık delaletiyle çelişmektedir:
“Dediler
ki: ‘Şevval hilâlini (hava koşulları nedeni ile)
göremedik. Böylelikle sabaha oruçlu olarak başladık. Başka bir
yönden bir kafile geldi. Nebi (sav)’e dün hilâli
gördüklerine dair şahitlik ettiler. Bunun üzerine Resulullah (sav)
onlara oruçlarını bozmalarını, daha sonra da ertesi gün
bayramları için çıkmalarını emretti.” (Ahmed b.
Hanbel, Basriyyin, 19675)
Böylece
Resul (sav) Medine-i Münevvere dışında Şevval hilâlinin başkaları
tarafından görülmesi nedeniyle Ramazan’dan bir gün sandıkları
günde oruçlarını bozmalarını onlara emretmiştir. Zira kafile
hilâli Medine’ye varışlarından bir gün önce görmüşlerdi.
Bugün
ise bütün devletlerde çeşitli iletişim vasıtaları mevcuttur.
Ve hilâlin görülmesi haberini bütün dünyaya bir kaç saniyede
iletmeleri mümkündür. O halde Müslümanların ister doğrudan görülmesi,
ister dakik bakışla görülmesi, isterse dürbün gibi vasıtalar
ile görülmesi şeklinde olsun bu şekillerden birisi ile hilâlin
görülmesinin yeryüzünün herhangi bir yerinde sabit olması
haberini işitince oruca başlamaları yada bayram için orucu
bozmaları gerekir. Esas tespit gözle görmektir. Gözle
görülmesi sabit olmadığında astronomi hesaplarına itibar
edilmez. Zira orucun başlaması yada sona ermesinin tespitinde
astronomi hesaplarının bir değeri yoktur. Çünkü Resulullah (sav)’in
şu sözünden dolayı orucun yada bayramın başlamasının Şer’i
sebebi hilâlin gözle görülmesidir.
“Hilâli
gördüğünüzde oruca başlayın. Hilâli gördüğünüzde
(bayram için) orucu bozun. Eğer hava kapalı olursa onun için
takdir edin.” (Buhari, Savm)
Resulullah
(sav)’in, "Eğer hava kapalı olursa" sözünden
kastı; eğer onu gözlerinizle göremezseniz demektir. "Onun
için takdir edin" sözü de; astronomi hesaplarına
başvurun demek değildir. Bu sözünden neyi kastettiğini şu sözünde
beyan etmiştir: “Hava size kapalı olduğunda ayı otuza
tamamlayın.” (Nesei, Siyam)
Ey
Müslümanlar!
Oruca
başlamada birlikteliğin olmayışı, Müslümanları Kelime-i
Tevhid bayrağı altında birleştiren Raşidi Hilâfet Devleti’nin
olmayışından kaynaklanmaktadır. O halde Müslümanlar biran
önce hayatlarını Şer’i hükme göre ayarlamalıdırlar. O da,
Allah’ın şeriatını üzerlerine tatbik edecek ve onları bir
devlet içinde birleştirecek olan bir halife nasbedip Hilâfet’i
tekrar kurarak İslâmî hayatı tekrar başlatmak için samimi bir
şekilde çalışanlarla beraber ciddi bir şekilde çalışmalarıdır.
“De
ki, çalışın! Çalışmanızı Allah da Rasulü de mü’minler
de göreceklerdir. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah’a
döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızı haber
verecektir.” (Tevbe: 105)
|