Ana Sayfa YIL 15  SAYI 169-170-171  ZİLKADE/ZİLHİCCE/MUHARREM 1425 / 2004 E-Mail

Zalim Yöneticilerin Hapishanelerinde Dava Mes’ullerinden Biri ile Şebâbı Arasında Geçen Bir Görüşme

Hilafet Dergisi

Muhakkak ki Allah [Subhanehu ve Te’alâ] bizi, İnsanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet [Âl-i ‘İmran 110] olan ve tüm insanlığı Allah’a (kulluğa) sevk etmek üzere yaratılmış olan bu İslamî Ümmet’ten kılarak bize çok cömert davrandı. Şüphesiz dünya hayatı bir imtihan ve belâ yeridir ve Ahiret ise nimet veya azab yeridir. Öyleyse her kim bu dünyada Ahiret için çalışırsa aziz olur ve dünyasıyla Ahiretin nimetini satın almış olur. Dinarlara ve dirhemlere tapanlar da zelil olur. Saadet ise, endişesi ve çalışması ancak Kıyamet Günü’nde ateşten korunmak için olanlara aittir. Biliniz ki, Ey Kardeşler, size veya aleyhinize yazılmış olandan başkası size isabet etmez ve dünyada size nasip edilenden başkası da size ulaşmaz.

Sözde Müslüman ülkelerden birinde (Türkiye’de) Terörle Mücadele Şubesi (TEM), yedi aydan fazla süren bir takibattan sonra sokaklardan Hizb-ut Tahrir’in şebâbından (gençlerinden) bazılarını sorumluları ile birlikte tutukladı. Bu sorumlu, izlendiğini ve bir süre sonra tutuklanacağını biliyordu. Bu bilinç onun faaliyetini artırdı ve moralini daha da fazla yükseltti. Böylece tutuklanmadan önce Davası için çalışmasının miktarını azami derecede artırmayı başarmak arzusuyla tüm gününü ve gecesinin büyük bir kısmını çalışarak geçirdi. Çevresindeki şebâbı daha bir kuvvetle teşvik etmeye başladı ve onlara Allah’tan başka hiç kimseden korkmalarını öğütledi. Bir süre sonra şebâbından bazıları tutuklandı. Bu sorumlu caddede yürürken TEM’den olan 15’den fazla kişi onun önüne atıldılar. Onlarla mücadele etti ama çok fazlaydılar. Bu şekilde onu zaptettiler. Ellerini ve gözlerini bağladılar ve onu soruşturma merkezine götürdüler. Orada herhangi bir insanın kaldıramayacağından fazla işkence ettiler. Öyle ki ondan diğer şebâbın isimlerini ve Hizb hakkında başka herhangi bir bilgiyi öğrenebilsinler. Fakat -Dirilten ve Öldüren Allah’ın rahmeti ile- onlara ancak sataşan sözler söyledi. Onlar da daha fazla işkence ettiler. O ise alay etti ve onlarla daha fazla eğlendi. Ta ki onlar işkence etmekten yorulana kadar. Nitekim onlar günde 18 saatten fazla onunla uğraşıyorlardı. Fakat onlara hiçbir işe yarar bilgi vermedi. Birkaç gün sonra onu ve aynı gruptaki diğer şebâbı tek bir koğuş odasına koydular. Nitekim onlar daha önce soruşturma odalarında işkence sırasında birbirlerini ancak birkaç dakika dışında göremeyecekleri şekilde tecrit edilmiş hücrelerdeydiler. Bu sorumlu çok yorgun ve bitkin olmasına rağmen, şebâba yöneldi ve onlar arasında, aşağıda sizin için kısmen bahsetmek istediğim ruhî bir atmosfer oluşturdu.

Ey Şebâb!

Allahu Teâla insanları Vâki’a Suresinde üç kısma ayırdı. O [’Azze ve Celle] Es-Sabikun [İslam Dini’ni benimsemede öncü olanlar] olarak vasfettiklerini kendisine yakın kıldı ve onlara Na’im Cennetlerini vaad etti. Şöyle buyurdu: İşte o sabikun ve sabikun (var ya)! İşte onlardır, (Allah’a) en yakın olanlar! (ki Onlar) Nâ’im Cenneti’nde olanlar! [Vâki’a 10-12] Bunların sayısının çok az olduğunu beyan etti ve şöyle dedi: Birazı da sonrakilerdendir. [Vâki’a 14]

Allah’ın Adem [‘Aleyhi’s Selâm]’ı yarattığı günden beri ta bugüne kadarki bu azınlık insanoğulları arasından seçilmişlerdir. Habibimiz Muhammed [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]’e teslim olan sahabelerinden çoğu, Allah’ın izniyle bu azınlık içindeydiler. Onlar çok büyük zulümlere maruz kaldılar ama sabrettiler. Bu seçilmiş azınlıktan geriye günümüze çok küçük bir miktar kaldı. Öyleyse Ey Şebâb, bu az kalmış seçkin insanlardan olun ve bundan aşağısını kabul etmeyin! Sizler bugün burada bu alçak zalimler önünde ve yarın da hakimlerin ve yöneticilerin önünde sarsılmazlığınızla bunu elde edebilirsiniz. Bilin ki, bugün sizin gününüzdür. Bugün sizin Allah katında bu dereceyi kazanabileceğiniz gündür. Es-Sabikun [Öncüler] grubuna katılmak için bu fırsatı vererek Allah’ın size karşı ne kadar cömert olduğunu görmüyor musunuz?! Her biriniz yaşadığı şu dünyaya baksın hele! Şimdi eline geçen gibi bir fırsatı yakalayabilecek midir? Zulme karşı biraz sabrınız olsun. Böylece Allah’tan büyük bir mükâfat kazanırsınız. Allah’a yemin olsun ki Ey Şebâb, eğer biz Akidemiz üzerinde sabit olursak, bu hayırlı ve seçkin es-Sabikun’dan oluruz. Allah’a yemin ederim ki Ey Kardeşler, Allah’ın bizi sevdiğini hissediyorum. Bunun için bizi imtihan ediyor. Hak üzerinde sabırlı ve sadık olanlarımızı seçmek istiyor.

Ey Şebâb!

Kendisiyle çalıştığınız şu Hizbin kıymetini bilin. Tüm dünyaya bakın bakalım. Kâfirlerin tüm vahşilikleriyle kapitalist akidelerini hakim kılmaya çalıştıklarını ve bu çürük akidelerini tatbik etmek üzere tüm dünyaya zulüm saçtıklarını görürsünüz. Müslümanlar ise iki gruba parçalanmışlardır. Bunun en büyük parçası, İslam Davası için çalışmamakta ve onların çoğu çürümüş Demokrasi ve Kapitalizmin insanların sefaletine yol açtığını idrak etmemektedir. Hatta onlardan bazıları, “Demokrasi ve Kapitalizm İslam’dandır” diye savunmakta ve hatta bazıları da “bunlar İslam’dır” diyebilmektedir. Diğer grup ise, daha azdır ve İslam Davasının hakimiyeti için çalışmaktadırlar. Şimdi kendisiyle çalıştığınız Hizbe bakın ve sahip olduğunuz en net İslam ve İslam Devleti anlayışınızdan ve de İslam Davasını taşımanın en sahih metodu hakkındaki şuurunuzdan dolayı Allah’a şükredin. Bu tek başına Allah’ın bize bahşettiği büyük bir nimet değil midir? Öyleyse bu nimete karşı nankör olmayın! Bu alçakların önünde kendinizi rezil etmeyin! Aksine kendi itibarınızı ve Hizbinizin itibarını korumaya çalışın. Bunu başarmak için yalnızca bu muazzam Hizbe olan üyeliğinize sadık kalmanız ve bu Hizb ile çalışmalarını onlardan talep etmeniz gerekir. Ta ki onları kazanasınız veya onlara karşı muzaffer olasınız. Sakın onların Dininizi ve Hizbinizi elinizden almasına izin vermeyin! Siz birkaç kişisiniz. Allah’ın seçkin kıldığı kimseler de birkaç kişidir.

Ey Şebâb!

Eğer Allah’ın kendilerinden razı olduğu hayırlı seçkinlerden olmak için canlarımızı bu Dava uğrunda kurban edersek o azınlıktan olacağız, derken abartmıyorum. Çünkü şimdi canlarımızdan başka feda edebileceğimiz hiçbir şeyimiz yok. Öyleyse bu zalim güruh ile eğlenedurun. Allah sizlere merhamet etsin.

Ey Şebâb!

Siz kâfirlerin sayısını çok fazla ve zalimlere yardım eden bu zebanileri kendinizden daha güçlü görüyor olabilirsiniz. Fakat asla unutmayın ki, biz dünyanın en sahih akidesine sahibiz. Buna göre biz, şu anda ve daima bizleri gözeten bir Rabbimiz olduğuna iman etmişizdir. O’nun her şeye Kâdir olduğuna inanmışızdır. Bizim için bu yolu seçenin O olduğuna tamamen inanmışızdır. Bizler buraya O’nun ilmi ve rızası dahilinde girdik. Öyleyse Allah’ın sizin için seçtiği ve kabul ettiği şeyi siz kabul etmeyecek misiniz?! Bizim Allah’a iman üzerine kurulu güçlü bir inancımız var. Allah herkesten daha kuvvetlidir. O bizim durumumuzu biliyor. İşte bu inançla biz, bu zalimlerin hepsinden daha güçlüyüz. Bu iman olmadıktan sonra hayatın ne değeri kalır? Öyleyse sadık olun! Allah size merhamet etsin.

Ey Şebâb!

Allahu Te’alâ şöyle buyurdu: İzzet; Allah’a, Rasulü’ne ve mu’minlere aittir. [Munafikun 8] Öyleyse izzetlilerden olun ve izzetliler ile birlikte olun! Gevşeklik göstermeyin ve üzüntüye kapılmayın. Eğer mu’min iseniz, üstün gelecek olanlar sizlersiniz. [Âl-i ‘İmran 139] Rabbimizin bize söylediği şey işte budur! Öyleyse kendiniz için izzeti seçin! Zilleti ve gevşekliği kabul etmeyin! Allah ile beraber olun ve bu kervana dahil olmak için bu fırsatı kaçırmayın! Eğer bu zalimlerin önünde zayıflık gösterirseniz, sizi gitgide daha fazla küçümserler ve sizi rezil ederler. Onlar size; “Sen bize yalan söylüyorsun. Biz sizin niyetinizi biliyoruz” diyecekler. Böylelikle istedikleri şeyi sizden çekip alırlar, size karşı zafer kazanırlar ve sonra sizi düşürdükleri bu zillete karşılık efendilerinden alkış toplarlar. Diğer taraftan eğer siz onlar karşısında sabırlı ve sebatlı olursanız, onları tedirgin edersiniz ve size karşı muzaffer olma mutluluğundan onları mahrum edersiniz.

Vallahi, Ey Şebâb!

Şimdi size verilecek ceza; sizin sabır ve sebat göstermeniz, Batıla karşı mücadele etmeniz, Allah’ı razı edecek bir tavır almanız ve zalimleri tedirgin etmeniz halinde verilecek cezadan farklı olmaz. Fakat eğer gevşerseniz, zayıf düşerseniz ve zalimleri memnun etmek uğruna Rabbinizi öfkelendirirseniz, bu defa farklı olur. Eğer sabru sebat ederseniz, Allah sizden razı olur. Ama eğer gevşerseniz, zalimler, hakimler ve belki aileniz sizin bu zilletinizden razı olur. Rabbinizi öfkelendirdikten sonra bunların size ne faydası olur? Öyleyse Rabbinizi razı edin ve O’nu öfkelendirmeyin!

Ey Benim Kardeşlerim!

Sizler hırsızlar veya suçlular değilsiniz. Siz ne Ümmetinizi ne de insanlardan herhangi birini aldattınız. Sizler devletten veya bankalardan paralar çalan kimselerden değilsiniz ki sizi tutuklasınlar. Siz suçlulardan değilsiniz. Bilin ki sizler, muazzam bir şeref ve izzet taşıyan hayırlı ve emsalsiz bir dava yüklendiniz. Öyleyse hiç kimseden korkmayın ve utanmayın! Zalimlerin önünde ve tüm insanların karşısında yumruklarınızı havaya kaldırın! Ta ki diğerleri, sizin amellerinize ve bunlara karşı ortaya koyduğunuz izzetli tavrınıza ihtiram göstersinler.

Şebâbdan biri ona şöyle sordu: “Peki Abi, ne zamana kadar bizim durumumuz böyle olacak? Hep böyle hapishaneden hapishaneye mi gideceğiz?

Ona da şöyle diyerek cevap verdi:

Evet, benim kerim kardeşim. Böyle olacağız. Hapishaneden hapishaneye... Hatta daha da fazlası. Devletimizin kurulmasından sonra da bir cepheden öbür cepheye, bir savaştan öbür savaşa koşacağız. Allah müslümanlar için Nusret verip emniyet gerçekleştirinceye kadar bu yolda olacağız. Allah’ın, bu dünyada Allah’a davet için çalışanlara zalimlerin onlara galip gelmeyeceğine dair vaâdde bulunduğunu bilmiyor musunuz?

Onlar hapishanelere girmeyecekler mi? Veya Allah onlara bu dünyada mutlu bir hayat mı vaâd etti? Allah’ın bu konuda bir vaâdi var mı bilmiyorum. Ama şunu biliyorum ki, Allahu Te’alâ bizi yeryüzünde kuvvetlendirecektir. Rabbimiz şöyle buyurdu ve şüphesiz O’nun kelâmı haktır:

Allah, sizlerden iman edip salih amel işleyenlere, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halife kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halife kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini yeryüzünde hakim kılacağını, (geçirdikleri) bu korku durumlarını güvene çevireceğini vaâd etti. Çünkü onlar yalnız Bana ibadet eder ve hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Her kim de bundan sonra inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir! [Nur 55]

Bil ki Ey Kardeşim!

Bu dava bize muhtaç değil! Ama biz ona muhtacız. Bu dava, Allah zafer verinceye ve Müslümanları kuvvetlendirinceye kadar kendi yolu üzere devam edecektir. Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem] bir hadisinde şöyle buyuruyor:

...Ümmetinden bir taife Allah’ın emri üzere kaim olur. Yardımı kesenler veya muhalefet edenler onlara zarar veremezler. Ta ki Allah’ın emri gelinceye ve onlar insanlar üzerine zahir oluncaya kadar...

İşte o gün mü’minler de Allah yardımıyla ferahlarlar. İşte o gün, Ey Kardeşler, bizim mutluluğumuz muazzam olacak. Bu zalimlerin karşısında şimdi göstereceğimiz zelil ve gevşek bir tavır hariç, o gün bizi hiçbir şey üzemeyecek. O zaman deriz ki, “Ahh, keşke o gün gevşemeseydim! Ahh, keşke o gün sabretseydim ve zalimler karşısında Bilâl ve Ammar gibi dursaydım

Öyleyse gevşemeyin, Ey benim kardeşlerim!

YIL 15  SAYI 169-170-171  ZİLKADE/ZİLHİCCE/MUHARREM 1425 / 2004

Yukarı