“Bile
bile hakkı gizleyip hakkı batılla karıştırmayın!”
(Bakara 42)
Muhammed
(sav)’in Kerim Ümmeti’nin bir parçası olmanız vasfıyla
sizlere hitap ediyoruz. Bunu gelecekle ilgili olarak yaşadığımız
şu hassas bir zamanda ve tüm ihtarlara rağmen yeni bir uyarı
ekleyerek sizlere duyurmayı kendimize bir görev olarak
addediyoruz. Hepinizin çok iyi bildiği fakat hatırlatmaya
muhtaç olduğunuz hakkı size anlatmak istiyoruz. Allah’a (cc)
ve Ahiret Günü’ne olan İmanınıza müracaat etmenizi
hedef ediniyoruz. Sizi, Batı’daki Müslümanlara karşı,
entegrasyon (bütünleşme) örtüsü altında başlatılan uyum
ve hoşgörü kampanyası konusunda uyarıyoruz! Ki bunun
hedefi, Müslümanların İslam’dan kaynaklanan ortak ve birleşik
kimlikleridir. Bu nesil için de sahip oldukları kardeşlik
ve kulluğun hatırlatılması gerekmektedir. Zira zaman kısadır.
Kıymetli
Kardeşler ve Bacılar!
11
Eylül 2001 olaylarından beri, batılı yönetimler tarafından;
“Terörizm ile savaş” maskesi arkasında
saklanarak İslam’a ve Müslümanlara karşı, insafsız bir
kampanya başlatıldığı konusunda sürekli uyarılarda
bulunduk. “Terörizm ile savaş” adına, Afganistan’daki
Müslümanların katledilmesine, Irak’taki Müslümanların
boykot edilmesine ve Filistin’deki Müslümanların kasaplar
tarafından katledilmesine, büyük bir üzüntü ve acı
duyarak şahit olduk. Ayrıca Çin’de Müslümanların idam
edilmesini, Özbekistan’da azimleri parçalanmak istenen
Dava adamlarının tutuklanarak, işkence edilmesini ve
Hindistan’da Hindu müşrik çetelerin elleriyle Müslümanların
maruz kaldıkları hücumları gördük. Bunların tümü
küfrün başı Amerika ve köle gibi onu destekleyen İngiltere
ve diğer batılı yönetimler tarafından tezgahlanan ve
tasdik edilen entrikalardı.
Onların
bu kampanyadaki amaçları; Müslümanların Akidelerini
reddetmelerini ve İslam’ı tamamen hayattan koparıp atmak
anlamına gelen, dini hayattan ayırmaya davet eden laiklik
akidesini kucaklamalarını sağlamak suretiyle, İslam’ı yok
etmektir. Batılı yönetimler gece-gündüz bıkmadan-usanmadan
çalışıyorlar ki; Müslümanlar, tek bir Halife liderliğinde
asla bir birlik oluşturmasınlar! Öyle ki; önceki izzet ve
şereflerine, kuvvet ve ihtişamlarına yeniden kavuşmasınlar
ve batılı hayat tarzının minberinde boyunlarını büksünler!
Allah’ın
(cc) küffar
hakkında koyduğu kanunu şudur:
“Sen
onların milletine (dinlerine/hayat tarzlarına) uymadıkça, ne
yahudiler ne de nasraniler senden asla razı olmazlar!
(Bakara 120)
Muhakkak
ki; bu entegrasyon çağrısı, batı’nın bu Ümmetin
bölünmüşlüğünü kalıcı kılmak için sürdürdüğü
mücadelesinin bir devamıdır. Bu dürtü, İkinci dünya
savaşından önce İngiliz Dışişleri Bakanı tarafından şöyle
ifade edildi: “Müslümanların
çocukları arasında herhangi bir İslami birliğin
oluşmasını sağlayacak, her şeyi engellemek zorundayız.
Hilafet’in işini bitirme görevini başardığımız gibi,
Müslümanlar arasında ister fikri isterse kültürel olsun
bir birliğin yeniden ortaya çıkmasının asla mümkün
olmadığından da emin olmalıyız.”
Son
aylarda, bu kampanyaların ilerlemesini sağlamak için;
politikacıları, eleştirmenleri, gazetecileri ve diğer
ünlü kimseleri, Britanya’daki Müslüman toplumun durumunu
tartışmak üzere bir araya getirdiler. Şimdi bu, yazılı
medyada ve talk showlarda günlerce konu edinme merhalesini aşarak
zirve noktasına ulaştı. 12/05/2002’de The Sunday Times
gazetesindeki başyazıda şöyle denildi: “Aşırı Müslümanların
hoşgörüsüzlüğü bir
problemdir ve çözümü bellidir. Onlar bizim dinimizi değil,
siyasi kültürümüzü kabul etmelidirler. Britanya’da
onlar için izlenecek yöntem ve bizimle birlikte mutlu bir
şekilde yaşamaları için en iyi yol budur.”
Hayatta
hiçbir yön yoktur ki; İslam onu kuşatmasın. Hal böyle
iken; İslam’a sıkıca sarınıldığı sürece, Batı’nın
entegreci (kendisiyle bütünleştirici) siyasi kültüründen
etkilenmek imkansızdır. Yeryüzünün en nadide çiçeğini
büyüten bir medeniyet inşa eden İslam; nasıl olur da dünya
üzerinde fesadın, geri kalmışlığın ve kargaşanın
kaynağı olan batılı hayat nizamı ile bütünleşebilir?
Allah’ın (cc)
dini, nasıl olur da beşeriyetin sapık ve bozuk dini ile bir
olabilir?
Bizim
Britanya’daki Müslümanlara tavsiyemiz; batılı hayat
nizamının safsataları ve bozukluklarının farkında olarak
her işte İslam Şeriatı’nın hükümlerine mutlak olarak
sadık kalmak suretiyle, bu entegrasyon çağrısından
kendilerini uzaklaştırmalarıdır. İslam, Müslümanların
boynunda bulunan bir emanettir ve Allah Kıyamet Günü onları,
bu emanete hıyanet edip etmediklerinden hesaba çekecektir.
Müslümanların, üzerlerine uygulanan baskılardan
kendilerini korumak için, İslam’ın herhangi bir parçasını
terk etme hakları yoktur.
Ey
Müslümanlar!
Herkes
için âşikar oldu ki; batı, aralarında yaşayan Müslümanları,
hâla İslam Ümmeti’nin bir parçası olarak görmektedir.
Öyleyse kendilerini Ümmetten kurtarmak ve Britanya toplumuna
entegre olmak isteyen bazı Müslümanlara ne oluyor? Bu batılı
yönetimler, aralarında Britanya’daki Müslümanların da
yer aldığı İslam Ümmeti’nin; henüz kanları kurumamış
Afganistan Müslümanlarına karşı yaptıkları vahşiane
saldırıları unutacağını mı sanıyorlar? Onlar bu Ümmetin
oğullarının ve kızlarının, Irak Müslümanlarına
onların elleriyle uygulanan ambargo ve ablukayı
hatırlamayacaklarını mı sanıyorlar? Britanya’daki Müslümanlar,
uluslararası kanunun himayesinde kendilerine gelecek
musibetleri bekleyen Filistin’deki kardeşlerini ve
bacılarını terk ederler mi? Kendilerinin entegrasyon adına
bir azınlık konumuna yerleştirilmesini kabul etmek ve
küffarın evlerinin kapılarında onları memnun etmek üzere
çalışmak ve yine bu kafirler Iraklı Müslümanları boykot
ederken, Afganistanlı Müslümanları doğrarken ve
Filistinli Müslümanları katlederken birtakım faydalar ve
bazı küçük menfaatler aramak; bu Ümmetin oğulları ve
kızları için bir yüzkarası değil mi?
Ey
Müslüman Alimler ve Cemaatler!
Allah’ın
Resulü (sav) şöyle dedi:
“Her
kim Allah’a ve Ahiret gününe iman ediyorsa; ya Hayrı
konuşsun ya da sussun!”
Sizler,
bu Kerim Ümmeti; Müslümanların tertemiz Akidelerini
kirletmenin yollarını arayan bu kafirlerin komploları ve
entrikalarına karşı korumada öncü olmalısınız! Sizler, Küfrün
karanlığını İslam’ın aydınlığı ile parçalamak
için, İslam’ın meşalesini yukarı kaldırmada en ileride
yer almalısınız! Çalışmalarınız, Allah’ın dinini
satmak suretiyle, Müslümanların küçük düşürülmesine
alet olacak çalışmalar olmamalıdır! Entegrasyon adına
batılı hayat nizamında teselli arayanlar; batının ellerinde
rezil olmaktan ve bu dünya hayatında onların İslam
alemindeki musibetlerinden ve Ahirette de Allah’ın (cc)
şiddetli azabından korkmalıdırlar.
Ey
Müslümanlar!
Bugünün
Haçlı Seferi; Müslümanların, kendi akidelerini
reddetmelerini ve dinlerini tarih kitaplarındaki birkaç
sayfadan ve ibadet yerlerindeki birtakım manevi ibadetlerden
başka hiçbir şey kalmayacak şekilde, hayatlarından İslam’ı
tamamen uzaklaştırmak anlamına gelen, dini hayattan ayırmaya
davet eden laiklik akidesini kabul etmelerini sağlamak
suretiyle; İslam’ı çökertmek için İslam’a ve Müslümanlara
karşı başlatıldı. Şüphesiz bunlar, İslam Ümmeti’nin
Hilafetten mahrum kaldığı karanlık günlerdir. Sizleri Allah’ın
(cc) yardımı gelinceye ve İslam’ın ve Müslümanların
izzet ve kuvvetini görünceye veya O’nun rızasını
kazanmış olarak Allah’a (cc) kavuşuncaya kadar, Hakkın
yolundan kıl kadar dahi olsa ayrılmamaya davet ediyoruz.
Hizb-ut
Tahrir bilindiği gibi, İslam
Dünyası’nda Raşidi Hilafet’i kurmak için evrensel çalışmasına
kararlılıkla devam etmektedir. Britanya’daki Müslümanlar
ve Allah’ın izniyle, yaklaşan akıbetin içinden çıkılamayacak
şekilde sardığı her beldede bulunanlar, bunun bilincindedir.
Ayrıca bizler de, -Allah’ın izni ve yardımıyla- onların
saf İslam kimliklerini koruyacak ve küffarın alçakça
projelerinden kurtarıp, Şeriat Ahkamı’na sapasağlam
bağlayacak olan Raşidi Hilafet’in İslam toprakları
üzerinde yeniden dönüşü için Britanya’daki
Müslümanları hazırlamaya devam ediyoruz.
“Onlar
Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar.
Halbuki kafirlerin hoşuna gitmese de, Allah nurunu
tamamlamaktan asla vazgeçmez.”
(Tevbe 32)
Hizb-ut
Tahrir Britanya 2002
|