AMERİKA
(IRAKLI) MÜSLÜMANLARI KATLEDİYOR
Irak’taki
Müslümanlara yönelik acımasız ve korkakça yapılmış olan
katliamlar işgalci Amerika tarafından aralıksız devam
etmektedir. Bu ise gündemde Filistin’deki göstergecilere yapılmış
olan saldırıya ve 20 mayıs perşembe günü saat 14:30’da bir
düğün salonuna yapılmış olan helikopter saldırısı sonucu
yaklaşık 45 kişinin ölümüne neden olan saldırılara çok
benzemektedir. Bu saldırı Suriye sınırına 50 km uzaklığında
bir köyde meydana gelmiştir. Olay gerçekleşmeden önce Amerika
birlikleri, duyulan silah seslerine yönelik bir inceleme başlatmış
ve bu silah seslerinin düğün dolayısıyla atılan silah sesleri
olduğuna karar vermiş ve olay yerini terk etmişti. Bu olayın hemen
ardından olay yerine gelen bir helikopterin salona ateş açması
sonucu içerde bulunan 15’i çocuk 10 kadından oluşan toplam 45
kişiyi katletmiştir.
Amerikan
genel komutanı açıklamasında helikopterin gizli polis
tarafından kullanılan sığınağa saldırı düzenlediğini
belirtmiştir.
Bu
açıklama korkakça yapılmış bir davranışın korkakça
söylenmiş bir yalanıdır. Bu ise Amerika’nın suçsuz
Müslümanları katlettiği ilk olay değildir.
Temmuz
2002’de Afganistan’ın Uruzgan şehrinde düğün merasimine yapılmış
olan hava saldırısında toplam 47 kişi hayatini kaybetmiş ve 117
kişi de yaralanmıştı. Ve yine ayni bahaneleri uydurularak teröristleri
imha ettiğini öne sürmüştür.
Açık
ve net olması gerekir ki, Bağdat’taki Amerikan ve İngiliz
askerleri ve komutanları tarafından Müslüman mahkumlara yönelik
işkenceler, cinsel tacizler, tecavüzler ve öldürme olayları açığa
çıktıktan sonra bir Müslüman’ın canı, malı ve namusu onlar
için hiçbir değer teşkil etmediği apaçık ortaya çıkmıştır.
Onun
yerine ise, teröristleri hayattan uzaklaştırma operasyonlarına
başvurmuş ve basari elde etmiş ve gerek Filistinli olsun gerek
Iraklı olsun onları sorgusuz sualsiz sokak ortasında katletmek
kabul edilir hale gelmiştir. İntikam duygusu yalnız bırakılarak
bu tür olaylara neden olmuştur.
Irak’taki
Müslümanların hakkını savunacak Suriye askeriyesi nerde?
Daha
ne kadar Suudi aileleri Amerikan ve İsrail tanklarına ve uçaklarına
petrol vermeye devam edecek?
Sadece
Hilafet’in emirliği altında bu ümmet tekrar hak ettiği
pozisyonuna geri dönecek ve bütün işgalci güçleri Müslüman
ülkelerinden yok edecektir.
AMERIKA
İNSAN HAKLARI RAPORU DÜNYACA ALAY EDİLDİ
Yakın
zamandaki Amerikan eyalet bakanlığı tarafından basına
yansıtılan senelik insan hakları ihlalleri raporunu dünya çapında
alaya uğramıştır.
“İnsan
Hakları ve Demokrasi” isimli rapor mayısın 15’de basına
verilmesi planlanmıştı. Fakat Abu Garip hapishanesinde Amerikan
birlikleri tarafından Iraklı mahkumlara yapılan dünyaca ün
kazanmış işkence resimleri ortaya çıkma sebebiyle 2 hafta
ertelenmiştir.
267
sayfadan oluşan bu rapor Amerika’nın 101 ülkede yapmış
olduğu insan hakları kampanyasını ele almıştır.
Fakat
şimdi ise bunlar Amerika’nın milli sahada ahlak dersleri vermek
için kurulmuş olan zarif bir girişim olarak nitelendiriliyor.
Colin
Powell: “Amerikan resmi kayıtlarda Amerika’nın 2003-2004’de
dünya çapında insan hakları ihlallerini açığa çıkarma ve
tedavi girişimlerde bulunmuştur. Ayni zamanda yeni oluşmuş
demokrasileri canlı ve dengeli tutmayı teşvik etmiştir.” diye
bir beyanatta bulunmuştur .
Latin
Amerikan İnsan Hakları Gözetim bölgesi başkanı José Vivanco:
“Irak’taki mahkumlara yapılmış olan kotu muamele sadece
Amerika’nın güvenilirliğini değil aynı zamanda insan hakları
davasında da anıtsal bir felaket oluşturmuştur”, “Bu günlerde
hiç kimse Amerika’nın İnsan Hakları konusundaki beyanatlarını
dinlemek istemiyor” şeklinde bir açıklamada bulunmuştur.
Aslında, daha önceki raporların içeriğinde ihlaller konusunda
benzerlik gösteren ülkelere ceza/yaptırım uygulanmıştı.
Örneğin;
raporda Suudi Arabistan’ın olumsuz İnsan Hakları Raporu’nu şöyle
özetlemiştir: “Emniyet güçleri tutuklu ve mahkumlara yönelik
işkence ve kötü muameleyi sürdürüp keyfi tutuklamalarda
bulunup mahkumları kimseyle görüştürmediler.”
Yukarda
gecen rapor bir Amerikan yetkilisinin su sözleri sarf etmeye sevk
etti: “Bu rapor bizi iki yüzlü olarak niteliyor.”
Şüphesiz
ki, Amerika’nın bu raporu ertelemesindeki asil maksadı, Irak
İnsan Hakları safında eski güvenilirliğini kazanmaktı.
Amerika
hiç zaman kaybetmeden kamuoyundan özür dileyip, Irak’taki 7
birliğini İnsan Hakları mahkemesine sevk etmiş ve şimdilik
birini yargılamıştır. Fakat, Amerika’nın eski güvenilirliğini
yeniden kazanmak için yapmış solduğu bu çabalar fazla etkili
olamamıştır.
Çünkü,
Amerika’nın ihlal konumunda uzun ve kötü bir geçmişi vardır.
Bu
ulus için tek değer yargısı ulusal çıkarlarıdır.
G7,
OPEC’TEN PETROL ÜRETİMİNİ ARTTIRMASINI İSTEDİ
21
yıldan sonra petrol fiyatlarının artması ve varil başına 40
doları geçince, bir grup zengin ülkeler (G7) petrol üretiminin
artmasını istediler. Fakat petrol üreten kartel Beyrut’taki
OPEC toplantısını haziranın 3’ne erteleyince büyük bir
olumsuz tepki görmüştür.
New
Yorkt’a G7 liderleri: “Biz, petrol üreticilerinden yeterli
donanımda bulunmalarını ve petrol fiyatlarını eski ve dengeli
bir hale geri getirmelerini istiyoruz” diye bir açıklamada
bulunmuşlardır.
Amerikan
Enerji Bakanı Spencer Abraham Suudi Arabistan petrol üretiminin
günde 2 milyon varile kadar arttıracağını kabul ettiğini söylemiştir.
Ardından
Suudi Arabistan Petrol Bakanı Ali al-Naimi ile gerçekleşen bir
özel toplantıda Abraham İngiltere’nin bütün isteklere karşı
gelebilmek için petrol üretimini günde 10.5 milyon varile kadar
çıkarma girişimlere cevaz verdiğini açıklamıştır. Petrol
endüstrisi ile yakın ilişkide olan Amerika, günlük 12.2 milyon
varil ihraç edip, günlük 20 milyon varil tüketmektedir. Irak
Petrol Bakanı İbrahim Bahr al_Uloum: “Biz her türlü üretim
artışını destekliyor ve piyasadaki dengesini sağlayabilmesi
için çaba gösteriyoruz” diye beyan etmiştir.
Iran
Petrol Bakanı Bijah Zangaheh de ayni şekilde Suudi Arabistan
Bakanına bu konuda destek vermiştir.
Müslüman
ülkeleri zengin G7 ülkelerini (İngiltere ve Amerika dahil) bu
konuda tatmin etmek için sabırsızlanırken, Venezuela Enerji
Bakanı Rafael Ramirez ayni fikirde olmadığını ve piyasadaki
fiyat artışının üretimle alakalı olmadığını belirtmiştir.
Oysa
1973’teki petrol ambargosunda Amerika’nın donanım eksikliğini
Venezuela karşılamıştı. Yine de Amerika’nın şimdiki hükümeti
bir çok Müslüman ülkesini desteklediği gibi Venezuela’ya bu
konuda destek vermemiştir. Başbakan Chavez bu konuda baskılara ve
bir çok Amerikan arkalı girişimlere direnç göstermiştir.
Bu
ise, Müslüman dünyasının örnek alması gereken durumlardan bir
tanesidir.
Amerika’nın
önderlik yaptığı koalisyon Irak’taki Müslümanları
katlettiği bir zamanda, bizim şerefsiz yöneticilerimiz bu
petrolü silah olarak kullanmaları mı gerekir yoksa düşmanlarını
memnun etmek için sabırsızlanmaları mı gerekir???
RAFAH’A
İSRAİL SALDIRISI
Geçen
ay İsrail güçleri Gaza’daki Rafah mülteci kampına güvenlik
operasyonu adı altında gerçekleştirdiği saldırıda sivil halka
ait yerleşim birimlerini yerle bir etmiştir. Gökkuşağı olarak
isimlendirilen bu operasyonda Rafah mülteci kampı ile bağlantısı
olduğu sanılan militer saldırılarına yönelik bir intikam saldırısıydı.
Son
saldırılara baktığımızda 3 gün zarfında yaklaşık 40
Filistinli hayatını kaybetmiş fakat İsrail yanlısı hiç bir
kayıp olmamıştır.
BM
Filistin’e Yardim Teşkilatı ile İsrail arasında çıkan çelişkide,
teşkilat Filistinlere ait 180 evden bahsederken İsrail sadece 12
evden bahsetmektedir.
İsrail
Adalet Bakanı Josef Lapid yaşlı bir Filistinli kadının
resimleri Nazi kampında öldürülen büyük annesini hatırlattığını
söyleyince, Ariel Sharon tarafından çok şiddetli bir şekilde
uyarılmış ve bu tür benzetmelerin kabul edilemeyeceği konusunda
çok şiddetli tepki göstermiştir. Bu son saldırılarda dikkati
çeken ise BM hariç kamuoyundan kayda değer hiç bir tepkinin
olmamasıdır. Bu ise dünyadaki çifte standart uygulamasının göze
çarpan bir örneğidir. Filistin halkına yönelik gaddarlıklar en
son İntifa’dan bu yana hep gözardı edilmiştir.
Irak’ın
konumuna gelince, kendileri tarafından başa getirilen diktatörden
kurtarma bahanesiyle savaşa koşa koşa katılmışlardır.
İnsanlığın kale burçları olduklarını iddia eden bu
ülkelerde ise, asıl bilinmesi gereken husus kendi menfaat ve çıkarları
olduğunu ve onları harekete geçiren insanlık değil sırf maddi
çıkarları olmasıdır.
|