|
“Şüphe
yok ki, Safa ile Merve Allah'ın koyduğu nişanlardandır. Her kim
Beytullah'ı ziyaret eder veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde
kendisine bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik
yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı) hakkıyla bilir.”
(Bakara 158)
|
Bu
ayetin münasebeti: Cahiliyede Araplar Safa'da bir
put ve Merve'de bir put koymuşlardı ve aralarında tavaf yapıyorlardı.
Müslümanlar bu nedenle Safa ile Merve arasında tavaf yapmaktan
nefret ettiler. Allah'u Teala yukarıdaki ayeti indirdi. Başka bir
rivayette Buhari Asım bin Süleyman'ın Enes bin Malik'e bu ayeti
sorduğunu ve Enes'in şu cevabı verdiğidir: “Safa ve Merve’yi
Cahiliye işlerinden sayıyorduk.” Bu nedenle Allah bu ayeti
indirdi.
Lügatta
Safa'nın manası: Pürüzsüz taştır (Ama bu taş beyaz ve
sert olmalı ki bu adı taşısın, toprak ve çamurdan arındırılmış
olmalıdır). Aynı anda Mekke'de bir dağın ismidir.
Merve
ise yumuşak ve sert olan küçük taşlardır. İslam alimleri bu
konu ile ilgili şer-i hükümleri şu şekilde beyan etmişlerdir:
Safa
ile Merve arasında tavaf yapmak; İmam-ı Şafii'ye göre farzdır.
Şu hadise dayanarak bunu hac rükünlerinden saymıştır. “Allah
size (Safa ile Merve) arasında gidip gelmeyi farz kıldı.” (Beyhaki
ve İbni Hanbel)
İbn-i
Hanbel de aynı şekilde farzdır ve bir rükûndur demiştir.
Malik;
rükûn değil bir vaciptir demiştir. Kim kasıtlı ve kasıtsız
olarak bunu terk ederse kurban kesmelidir.
Ebu
Hanife: Müstehaptır ve bunu terk eden kimse memleketine dönünce
kurban kesmelidir dedi. Aynı anda bu görüş İbn-i Abbas, İbn-i
Ömer ve Enes'in görüşleridir.
Bazı
Müslümanlar ve özellikle Ensar’ lardan bir gurup Safa ile Merve
arasında tavaf yapmak istemediler. Çünkü Cahiliyede bu iki dağda
iki put dikili idi ve müşrikler bunlar arasında tavaf yapıyorlardı.
Resulullah (sav) Mekke'yi fethedince bütün putları kaldırdı, Kabe
etrafında dolaştığı gibi Safa ve Merve arasında da dolaştı.
Bu ayeti de okudu ve dedi ki; “Safa'dan başlarız, artık
orada dolaşmak sakıncalı değildir. Çünkü putlardan
temizlendi.” Resulullah (sav) yedi defa tavaf yaptı, ayet daha
fazla yapılmasında sakınca olmadığını bildirmiştir. “Kim
daha fazla yaparsa Allah ona teşekkür edecektir” başka
bir ifadeyle onun sevabını artıracaktır. Aynı anda Allah
herkesin niyetinden haberdardır, her insanın ne istediğini bilir.
Çünkü O ilim sahibidir. Öyleyse, putları oradan yok edilince hiç
bir kimse orada tavaf yapmada sakınca görmesin. Ayrıca, bu tavaf
Cahiliye müşriklerine bir benzetme değildir. Oysa, Safa ve Merve
Allah'ın kıldığı şiarlardandır. Müşrikler bu şiarları
bozup oraya iki put diktiler. Bu sebeple bunlardan vazgeçemezsin.
İsmail (as)'ın annesi Hacer kendi oğluna su bulmak için bu yerde
gidip geliyordu. Zemzem suyu İsmail'in parmakları arasından
fışkırana kadar Hacer su arayarak Safa ile Merve arasında
dolaştı. Allah'u Teala bu iki yer arasında dolaşmayı bir ibadet
olarak kılmıştır. Kureyş müşrikleri İbrahim'in ve İsmail'in
dinine mensup olduklarını iddia ederek o dinden bildikleri bazı
hususları bozarak şirkle karıştırarak yapıyorlardı.
İnsanlar
Allah'ın vahyettiğinden çıktıkları zaman işte bu şekilde
sapıtırlar. İbadetler şer'i naslara göre yapılmalıdır. Ayetlere
ve hadislere göre uygulanmalıdır. Bunun dışına çıkmak
bidattır. Bir şey hakkında delil geçerse ve bu delile muhalefet
edilirse bidat olur. Bu ise haramdır. Resulullah (sav) “Her
bidat bir dalalet (sapıklıktır) ve dalalet cehennemdedir” diye
buyurmuştur.
Bundan
dolayı, ibadet ister namaz isterse hac isterse de başkası,
Allah'ın ve Resulünün gösterdiği gibi olmalıdır. Yoksa sahibi
günah işler ve ibadetini bozmuş olabilir.
İbadet
dışındaki amellerinde Allah'ın ve Resulünün emirlerine göre
yapılması gerekir. Zira, Müslüman’ın temel gayesi Allah'ın
rızasını kazanmaktır. Allah'ın emirlerine ve O'nun Resulünün
emirlerine muhalefet ederse Allah'ın gazabına uğramış olur.
Oysa, insan dünyada Allah'a ve Resulüne uyup uymayacağı
konusunda imtihan edilmektedir. Hayırlı ameller ve fazlasıyla
bunları yapanlara Allah teşekkür edecektir. Öyle kişilere ne
mutlu! Çünkü onların yaratıcısı kendilerine teşekkür
ediyor. Oysa, Yaratıcı onlara ve hayırlı amellerine hiç muhtaç
değildir. Allah yarattığı kulunu serbest dairede kendi
isteğiyle Allah'a itaat ettiği ve bu itaatı fazlasıyla
yaptığı için kulundan memnun oluyor. Meleklerde serbestlik
yoktur, içgüdüleri ve uzvi ihtiyaçları yoktur. Allah'ın
dediğini yaparlar. İnsan ise öyle değildir, içgüdüleri ve
uzvi ihtiyaçları vardır. İyilik ve kötülük yapmada kudreti
vardır. Kendi aklıyla hidayeti ve dalaleti seçer. Bu nedenle
Allah kendi iradesiyle hidayeti seçene, hayırlı amel ve
fazlasıyla hayırlı amelleri yapanlara teşekkür eder. Bunun
manası hem onlardan memnun kalıyor hem de onlara sevap veriyordur.
|
“İndirdiğimiz
açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz
hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lânet ediciler
lânet eder.” (Bakara 159)
|
|
“Ancak
tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya
koyanlar başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben
tevbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim.” (Bakara 160)
|
Resulullah
(sav) şöyle buyurdu: “Bir ayet dahi öğrenirseniz onu tebliğ
edin” (Buhari)
Şöyle
de buyurdu: “Benim sözümü işitip kavrayan ve ezberleyen
ondan sonra bunu ezberlediği gibi yerine getirirse (diğerlerine götürürse)
Allah onun yüzünü parlatsın.” (Müslim) ve başka
hadiste şöyle buyurdu: “Alim için denizde yunus balıkları
dahil olmak üzere her şey mağfiret diler”
Resulullah
(sav) şöyle buyurdu: “Bir ayet dahi öğrenirseniz onu tebliğ
edin” (Buhari)
Başka
bir rivayette de şöyle buyurdu: “Benim sözümü işitip
kavrayan ve ezberleyen ondan sonra bunu ezberlediği gibi yerine
getirirse (diğerlerine götürürse) Allah onun yüzünü parlatsın.”
(Müslim) ve başka hadiste şöyle buyurdu:
“Alim
için denizde yunus balıkları dahil olmak üzere her şey
mağfiret diler”
Bu
nedenle, ayetleri ve hadisleri açıklamak farzdır ve pek
sevaplıdır. Bunun tersi ayetleri ve hadisleri reddetmek büyük
haramdır ve bunları reddeden Allah tarafından lanetlenir ve her
lanetleyen onu lanetler. Veya her şey onun için azap diler. Ret
etmenin manası: Gizlemek, açıklamamak ve ağzı açmamaktır.
Resulullah
(sav) şöyle buyurdu:
“Eğer
bir kimse bir ilimden sorulursa ve bunu red ederse Kıyamet gününde
ateşten bir gemle ağzı gemlenir” (İbni Hanbel)
Ayrıca,
daveti yüklenmek, marufu emretmek münkerden nehyetmek Kuran'ı ve
hadisleri anlatmakla ilgili farzı beyan eden deliller çoktur.
İşte
en büyük haramlardan biri Allah'ın indirdiğini gizlemektir, açıklamamaktır.
Bu kişiler lanetli kimselerdir. Lanetlenmek; rahmetten çıkmaktır.
Öyleyse lanetlenenler Allah'ın rahmetinden uzaktırlar. Azaba uğrarlar
ve herkes onları lanetler, onlar için azap diler. Bu asırdaki
alimler, hocalar ve az veya çok dini bilenlerin bir kısmı Kuran'ın
ve hadislerin birçok kısmını gizlerler. Misal olarak İslam yönetimi
ve Hilafeti tesis etmekle ilgili ayetler ve hadisleri anlatmazlar.
Küfür sistemlerini yıkmak ve Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenlerin
düşürülmesinin farziyetini gösteren ayetleri ve hadisleri
anlatmazlar. Bunlar Allah'tan korksunlar, tövbe edip yaptıkları
hataları düzeltsinler ve açıklamadıkları ayetleri ve hadisleri
açıklasınlar.
Ayette
“ıslah ederlerse” ifadesi geçiyor, bunun manası açıklamamaya
dair yaptıkları hatayı düzeltmeye çalışsınlar. Hatayı düzeltmek,
gizlediklerini açıklamakla olacağı gibi, açıklamamaktan
dolayı meydana gelen hususları düzeltmeyi de kapsar. Misal
olarak, laik rejime itaat etmeyin ve onu değiştirmeye çalışın
dememekten dolayı bir çok insan bu rejime boyun eğdi, uydu hatta
hizmet sundu. Bu sebeple alimler, hocalar ve şeyhler birde bu
konuyu bilenlerden bunu açıklamayanlar ümmeti koydukları yerden
kurtarmaya çalışsınlar ve onlara açıklasınlar. O zaman tövbesi
kabul edilir ve Allah onları affeder. O zaman tövbeyi kabul eden
rahmet sahibi olan Allah onları affeder ve rahmetine kavuşturur.
İşte,
Allah'ın indirdiği kitaptaki beyyineler, deliller her konuyla
ilgili delil ve hidayeti açıklamamaktan veya gizlemekten vazgeçmek,
bundan dolayı yaptıkları hataları düzeltmek ve beyyineleri açıklamak
tövbenin yoludur. Alimler, ilim sahipleri, bilenler, hocalar ve
şeyhler bu ayeti iyi düşünsünler. Tövbe kapısı açıktır.
Bu
ayet daveti yüklenmenin farz olmasını da gösterir. Çünkü
kitapta indirilenin saklanmamasını talep ediyor. Bunu saklayan
lanetli oluyor. Açıklamaya davet ediyor. Açıklamayanları tövbe
edip açıklamaya çağırıyor. O zaman Allah açıklamayanları
affeder.
|
“Şüphesiz
ki, kafir olup kafirlik üzerinde ölenlere Allah'ın, Meleklerin ve
bütün insanların laneti olsun.” (Bakara 161)
|
|
“Onlar
ebediyen lânet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir
ne de onların yüzlerine bakılır.” (Bakara 162)
|
Allah
kendisinin indirdiğini açıklamayanların lanetli olduklarını
bildirirken kafir olarak ölenlerin lanetli olduklarını bildirmiştir.
Böyle açıklama yaparken sanki Allah'ın ayetlerini gizleyenlerin
kafirler kadar günah işlediklerine dikkati çekmek istemiştir.
Beyyineleri ve hidayeti ketmedenlerin ne kadar büyük günaha sahip
olduklarını anlıyoruz!!!
Bir
ayet veya bir hadis dahi öğrenenler bunu düşünüp Allah’tan
korksunlar. Alimler, hocalar ve bilgili olanlar daha suçlu
olurlar!!
Beyyineleri
ve hidayeti ketmedenler Allah tarafından ve lanetleyenler
tarafından da lanetlenirler. Lanetleyenler kim? Ondan sonraki
kafirlerle ilgili ayette açıklandı “Melekler ve bütün
insanlar”.
Neden
bütün insanlar? Mümin insanlar Allah'ın indirdiğini
gizleyenlere kızıyorlar. Çünkü en büyük gerçeği, nuru ve
ışığı örtüyorlar. Bu sebeple müminler bu büyük cinayeti işleyenlere
beddua ediyorlar. Mümin olmayan insanlar birbirlerinden nefret edip
birbirlerini lanetliyorlar. Kıyamet gününde birbirlerini
lanetleyecekler. Herkes diğerini itham edecektir, sen beni
saptırdın, diğeri yok sen beni saptırdın, yok sen bana gerçeği
göstermedin, böylece cehennemlikler arasında kavga, cedelleşme
ve lanetlenme olacaktır. Allah'u teala bunu Ahzab suresinde 68.
ayette, Araf suresi 38. ayette ve Ankebut suresi 25. ayete olduğu
gibi muhtelif ayetlerde beyan etmiştir.
Tövbe
etmeyip islah etmeden ve ayetleri açıklamaya kalkışmadan ölen
Müslümanlar cehenneme girecekler. Orada kafirler tarafından da
lanetlenecekler. Çünkü kendilerine ayetleri açıklamadılar veya
açıklamaya cesaret edemediler, canları ve çıkarları için
korktular. Oysa açıklayanlar ve özellikle zalim yöneticiler karşısında
dikilip hakkı söyleyenler bunun uğrunda öldürülürse
şehitlerin efendisi olurlar. Ve bunu hadis-i şerif bize beyan
etmiştir.
Kafirler
ebediyen cehennemden kurtulamazlar, azap onların üzerinden hiç
hafifletilmez. Ayette o lanette kalıcı olacaklarını beyan
etmiştir. Buradaki lanetle Allah'ın azabı kastedilmektedir.
Öyleyse lanet sadece bir laf değil, bir azaptır. Melekler
kafirleri cehenneme atarken onları lanetlerler. Yine aynı şekilde
Allah'ın ayetlerini ketmedenleri cehenneme atarken lanetlerler.
Özellikle
bu asırda küfür ve zulüm tam dünyaya egemenlik sağlarken,
hakkı ve Allah'ın ayetlerini açıklamak ve herkese duyurmak en büyük
cihattır. Zira, dünyaya tam karanlık çöktü, herkes karanlıktadır.
Bu gün insanlar Allah'ın nuru olan ayetlere insanların suya olan
ihtiyacı kadar muhtaçtır!!!
|