Ana Sayfa YIL 15  SAYI 174-175-176  R.AHİR/C.EVVEL/C.AHİR 1425 / HAZ. TEM. AĞUS. 2004 E-Mail

TEFSİR: BAKARA SURESİ 158-162

Esad MANSUR

“Şüphe yok ki, Safa ile Merve Allah'ın koyduğu nişanlardandır. Her kim Beytullah'ı ziyaret eder veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı) hakkıyla bilir.” (Bakara 158)

Bu ayetin münasebeti: Cahiliyede Araplar Safa'da bir put ve Merve'de bir put koymuşlardı ve aralarında tavaf yapıyorlardı. Müslümanlar bu nedenle Safa ile Merve arasında tavaf yapmaktan nefret ettiler. Allah'u Teala yukarıdaki ayeti indirdi. Başka bir rivayette Buhari Asım bin Süleyman'ın Enes bin Malik'e bu ayeti sorduğunu ve Enes'in şu cevabı verdiğidir: “Safa ve Merve’yi Cahiliye işlerinden sayıyorduk.” Bu nedenle Allah bu ayeti indirdi.

Lügatta Safa'nın manası: Pürüzsüz taştır (Ama bu taş beyaz ve sert olmalı ki bu adı taşısın, toprak ve çamurdan arındırılmış olmalıdır). Aynı anda Mekke'de bir dağın ismidir.

Merve ise yumuşak ve sert olan küçük taşlardır. İslam alimleri bu konu ile ilgili şer-i hükümleri şu şekilde beyan etmişlerdir:

Safa ile Merve arasında tavaf yapmak; İmam-ı Şafii'ye göre farzdır. Şu hadise dayanarak bunu hac rükünlerinden saymıştır. “Allah size (Safa ile Merve) arasında gidip gelmeyi farz kıldı.” (Beyhaki ve İbni Hanbel)

İbn-i Hanbel de aynı şekilde farzdır ve bir rükûndur demiştir.

Malik; rükûn değil bir vaciptir demiştir. Kim kasıtlı ve kasıtsız olarak bunu terk ederse kurban kesmelidir.

Ebu Hanife: Müstehaptır ve bunu terk eden kimse memleketine dönünce kurban kesmelidir dedi. Aynı anda bu görüş İbn-i Abbas, İbn-i Ömer ve Enes'in görüşleridir.

Bazı Müslümanlar ve özellikle Ensar’ lardan bir gurup Safa ile Merve arasında tavaf yapmak istemediler. Çünkü Cahiliyede bu iki dağda iki put dikili idi ve müşrikler bunlar arasında tavaf yapıyorlardı. Resulullah (sav) Mekke'yi fethedince bütün putları kaldırdı, Kabe etrafında dolaştığı gibi Safa ve Merve arasında da dolaştı. Bu ayeti de okudu ve dedi ki; “Safa'dan başlarız, artık orada dolaşmak sakıncalı değildir. Çünkü putlardan temizlendi.” Resulullah (sav) yedi defa tavaf yaptı, ayet daha fazla yapılmasında sakınca olmadığını bildirmiştir. “Kim daha fazla yaparsa Allah ona teşekkür edecektir” başka bir ifadeyle onun sevabını artıracaktır. Aynı anda Allah herkesin niyetinden haberdardır, her insanın ne istediğini bilir. Çünkü O ilim sahibidir. Öyleyse, putları oradan yok edilince hiç bir kimse orada tavaf yapmada sakınca görmesin. Ayrıca, bu tavaf Cahiliye müşriklerine bir benzetme değildir. Oysa, Safa ve Merve Allah'ın kıldığı şiarlardandır. Müşrikler bu şiarları bozup oraya iki put diktiler. Bu sebeple bunlardan vazgeçemezsin. İsmail (as)'ın annesi Hacer kendi oğluna su bulmak için bu yerde gidip geliyordu. Zemzem suyu İsmail'in parmakları arasından fışkırana kadar Hacer su arayarak Safa ile Merve arasında dolaştı. Allah'u Teala bu iki yer arasında dolaşmayı bir ibadet olarak kılmıştır. Kureyş müşrikleri İbrahim'in ve İsmail'in dinine mensup olduklarını iddia ederek o dinden bildikleri bazı hususları bozarak şirkle karıştırarak yapıyorlardı.

İnsanlar Allah'ın vahyettiğinden çıktıkları zaman işte bu şekilde sapıtırlar. İbadetler şer'i naslara göre yapılmalıdır. Ayetlere ve hadislere göre uygulanmalıdır. Bunun dışına çıkmak bidattır. Bir şey hakkında delil geçerse ve bu delile muhalefet edilirse bidat olur. Bu ise haramdır. Resulullah (sav) “Her bidat bir dalalet (sapıklıktır) ve dalalet cehennemdedir” diye buyurmuştur.

Bundan dolayı, ibadet ister namaz isterse hac isterse de başkası, Allah'ın ve Resulünün gösterdiği gibi olmalıdır. Yoksa sahibi günah işler ve ibadetini bozmuş olabilir.

İbadet dışındaki amellerinde Allah'ın ve Resulünün emirlerine göre yapılması gerekir. Zira, Müslüman’ın temel gayesi Allah'ın rızasını kazanmaktır. Allah'ın emirlerine ve O'nun Resulünün emirlerine muhalefet ederse Allah'ın gazabına uğramış olur. Oysa, insan dünyada Allah'a ve Resulüne uyup uymayacağı konusunda imtihan edilmektedir. Hayırlı ameller ve fazlasıyla bunları yapanlara Allah teşekkür edecektir. Öyle kişilere ne mutlu! Çünkü onların yaratıcısı kendilerine teşekkür ediyor. Oysa, Yaratıcı onlara ve hayırlı amellerine hiç muhtaç değildir. Allah yarattığı kulunu serbest dairede kendi isteğiyle Allah'a itaat ettiği ve bu itaatı fazlasıyla yaptığı için kulundan memnun oluyor. Meleklerde serbestlik yoktur, içgüdüleri ve uzvi ihtiyaçları yoktur. Allah'ın dediğini yaparlar. İnsan ise öyle değildir, içgüdüleri ve uzvi ihtiyaçları vardır. İyilik ve kötülük yapmada kudreti vardır. Kendi aklıyla hidayeti ve dalaleti seçer. Bu nedenle Allah kendi iradesiyle hidayeti seçene, hayırlı amel ve fazlasıyla hayırlı amelleri yapanlara teşekkür eder. Bunun manası hem onlardan memnun kalıyor hem de onlara sevap veriyordur.

“İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder.” (Bakara 159)

“Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim.” (Bakara 160)

Resulullah (sav) şöyle buyurdu: “Bir ayet dahi öğrenirseniz onu tebliğ edin” (Buhari)

Şöyle de buyurdu: “Benim sözümü işitip kavrayan ve ezberleyen ondan sonra bunu ezberlediği gibi yerine getirirse (diğerlerine götürürse) Allah onun yüzünü parlatsın.” (Müslim) ve başka hadiste şöyle buyurdu: “Alim için denizde yunus balıkları dahil olmak üzere her şey mağfiret diler”

Resulullah (sav) şöyle buyurdu: “Bir ayet dahi öğrenirseniz onu tebliğ edin” (Buhari)

Başka bir rivayette de şöyle buyurdu: “Benim sözümü işitip kavrayan ve ezberleyen ondan sonra bunu ezberlediği gibi yerine getirirse (diğerlerine götürürse) Allah onun yüzünü parlatsın.” (Müslim) ve başka hadiste şöyle buyurdu:

“Alim için denizde yunus balıkları dahil olmak üzere her şey mağfiret diler”

Bu nedenle, ayetleri ve hadisleri açıklamak farzdır ve pek sevaplıdır. Bunun tersi ayetleri ve hadisleri reddetmek büyük haramdır ve bunları reddeden Allah tarafından lanetlenir ve her lanetleyen onu lanetler. Veya her şey onun için azap diler. Ret etmenin manası: Gizlemek, açıklamamak ve ağzı açmamaktır.

Resulullah (sav) şöyle buyurdu:

“Eğer bir kimse bir ilimden sorulursa ve bunu red ederse Kıyamet gününde ateşten bir gemle ağzı gemlenir” (İbni Hanbel)

Ayrıca, daveti yüklenmek, marufu emretmek münkerden nehyetmek Kuran'ı ve hadisleri anlatmakla ilgili farzı beyan eden deliller çoktur.

İşte en büyük haramlardan biri Allah'ın indirdiğini gizlemektir, açıklamamaktır. Bu kişiler lanetli kimselerdir. Lanetlenmek; rahmetten çıkmaktır. Öyleyse lanetlenenler Allah'ın rahmetinden uzaktırlar. Azaba uğrarlar ve herkes onları lanetler, onlar için azap diler. Bu asırdaki alimler, hocalar ve az veya çok dini bilenlerin bir kısmı Kuran'ın ve hadislerin birçok kısmını gizlerler. Misal olarak İslam yönetimi ve Hilafeti tesis etmekle ilgili ayetler ve hadisleri anlatmazlar. Küfür sistemlerini yıkmak ve Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenlerin düşürülmesinin farziyetini gösteren ayetleri ve hadisleri anlatmazlar. Bunlar Allah'tan korksunlar, tövbe edip yaptıkları hataları düzeltsinler ve açıklamadıkları ayetleri ve hadisleri açıklasınlar.

Ayette “ıslah ederlerse” ifadesi geçiyor, bunun manası açıklamamaya dair yaptıkları hatayı düzeltmeye çalışsınlar. Hatayı düzeltmek, gizlediklerini açıklamakla olacağı gibi, açıklamamaktan dolayı meydana gelen hususları düzeltmeyi de kapsar. Misal olarak, laik rejime itaat etmeyin ve onu değiştirmeye çalışın dememekten dolayı bir çok insan bu rejime boyun eğdi, uydu hatta hizmet sundu. Bu sebeple alimler, hocalar ve şeyhler birde bu konuyu bilenlerden bunu açıklamayanlar ümmeti koydukları yerden kurtarmaya çalışsınlar ve onlara açıklasınlar. O zaman tövbesi kabul edilir ve Allah onları affeder. O zaman tövbeyi kabul eden rahmet sahibi olan Allah onları affeder ve rahmetine kavuşturur.

İşte, Allah'ın indirdiği kitaptaki beyyineler, deliller her konuyla ilgili delil ve hidayeti açıklamamaktan veya gizlemekten vazgeçmek, bundan dolayı yaptıkları hataları düzeltmek ve beyyineleri açıklamak tövbenin yoludur. Alimler, ilim sahipleri, bilenler, hocalar ve şeyhler bu ayeti iyi düşünsünler. Tövbe kapısı açıktır.

Bu ayet daveti yüklenmenin farz olmasını da gösterir. Çünkü kitapta indirilenin saklanmamasını talep ediyor. Bunu saklayan lanetli oluyor. Açıklamaya davet ediyor. Açıklamayanları tövbe edip açıklamaya çağırıyor. O zaman Allah açıklamayanları affeder.

“Şüphesiz ki, kafir olup kafirlik üzerinde ölenlere Allah'ın, Meleklerin ve bütün insanların laneti olsun.” (Bakara 161)

“Onlar ebediyen lânet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır.” (Bakara 162)

Allah kendisinin indirdiğini açıklamayanların lanetli olduklarını bildirirken kafir olarak ölenlerin lanetli olduklarını bildirmiştir. Böyle açıklama yaparken sanki Allah'ın ayetlerini gizleyenlerin kafirler kadar günah işlediklerine dikkati çekmek istemiştir. Beyyineleri ve hidayeti ketmedenlerin ne kadar büyük günaha sahip olduklarını anlıyoruz!!!

Bir ayet veya bir hadis dahi öğrenenler bunu düşünüp Allah’tan korksunlar. Alimler, hocalar ve bilgili olanlar daha suçlu olurlar!!

Beyyineleri ve hidayeti ketmedenler Allah tarafından ve lanetleyenler tarafından da lanetlenirler. Lanetleyenler kim? Ondan sonraki kafirlerle ilgili ayette açıklandı “Melekler ve bütün insanlar”.

Neden bütün insanlar? Mümin insanlar Allah'ın indirdiğini gizleyenlere kızıyorlar. Çünkü en büyük gerçeği, nuru ve ışığı örtüyorlar. Bu sebeple müminler bu büyük cinayeti işleyenlere beddua ediyorlar. Mümin olmayan insanlar birbirlerinden nefret edip birbirlerini lanetliyorlar. Kıyamet gününde birbirlerini lanetleyecekler. Herkes diğerini itham edecektir, sen beni saptırdın, diğeri yok sen beni saptırdın, yok sen bana gerçeği göstermedin, böylece cehennemlikler arasında kavga, cedelleşme ve lanetlenme olacaktır. Allah'u teala bunu Ahzab suresinde 68. ayette, Araf suresi 38. ayette ve Ankebut suresi 25. ayete olduğu gibi muhtelif ayetlerde beyan etmiştir.

Tövbe etmeyip islah etmeden ve ayetleri açıklamaya kalkışmadan ölen Müslümanlar cehenneme girecekler. Orada kafirler tarafından da lanetlenecekler. Çünkü kendilerine ayetleri açıklamadılar veya açıklamaya cesaret edemediler, canları ve çıkarları için korktular. Oysa açıklayanlar ve özellikle zalim yöneticiler karşısında dikilip hakkı söyleyenler bunun uğrunda öldürülürse şehitlerin efendisi olurlar. Ve bunu hadis-i şerif bize beyan etmiştir.

Kafirler ebediyen cehennemden kurtulamazlar, azap onların üzerinden hiç hafifletilmez. Ayette o lanette kalıcı olacaklarını beyan etmiştir. Buradaki lanetle Allah'ın azabı kastedilmektedir. Öyleyse lanet sadece bir laf değil, bir azaptır. Melekler kafirleri cehenneme atarken onları lanetlerler. Yine aynı şekilde Allah'ın ayetlerini ketmedenleri cehenneme atarken lanetlerler.

Özellikle bu asırda küfür ve zulüm tam dünyaya egemenlik sağlarken, hakkı ve Allah'ın ayetlerini açıklamak ve herkese duyurmak en büyük cihattır. Zira, dünyaya tam karanlık çöktü, herkes karanlıktadır. Bu gün insanlar Allah'ın nuru olan ayetlere insanların suya olan ihtiyacı kadar muhtaçtır!!!

YIL 15  SAYI 174-175-176  R.AHİR/C.EVVEL/C.AHİR 1425 / HAZ. TEM. AĞUS. 2004

Yukarı