Şüphesiz
ki, insanlar yaşamakta oldukları çevreden ve gelişen
olaylardan etkilenmektedirler. Bu etkilenmenin neticesinde de
insanın kişiliğinin ve karakterinin değişime uğraması kaçınılmazdır.
Çocuklarımızın hayatında bu etkilenmenin ileride büyük bir
rol oynayacağını ve bunun neticesinde de, nasıl bir
kişiliğe, karaktere ve sosyal yapıya sahip olacaklarını
kestirmek o kadar da zor değildir. Etkilenmedeki en önemli etken
ise arkadaş faktörüdür. Çünkü çocuk zamanının çoğunu
arkadaşları ile geçirdiği için birbirlerine yapmış oldukları
iyi veya kötü hareketlerden, söylemiş oldukları güzel veya
çirkin sözlerden maksimum derecede etkilenmekteler. Örneğin; kötü
arkadaşları olan insanların çoğunun kötü yollara girdiklerini
ve kötü alışkanlıklara başladıklarını görmekteyiz. Buda
merdivenin basamakları gibidir. Kötü arkadaşlarının
arasında ne kadar çok kalırsa kişi basamak basamak kötülüğün
içine iner. İyi arkadaş edinen insanlar ise tersi bir yönde
ilerleyerek kendilerini hayat sahasında insanların saygıyla
karşılayacakları bir konuma yükseltirler. Bu hususta ahlak ve
terbiye bakımından insanlığın en güzeli olan Resul (sav) arkadaş
seçiminin ne kadar önemli olduğunu Ebu Musa (ra)’ın anlatımıyla
bize şöyle bildiriyor:
Resul
(sav) buyurdular ki: “iyi arkadaşla kötü arkadaşın
misali, misk taşıyanla körük çeken insanlar gibidir. Misk
sahibi ya sana kokusundan verir ya sen ondan satın alırsın. Körük
çekene gelince: Ya elbiseni yakar yahut da sen onun pis kokusunu
alırsın.” (Buhari, Müslim)
Bundan
dolayı Müslüman olup Allah-u Teala’nın hükümlerine uyan
aileler yine böyle ailelerle dostluk kursunki çocukların kötü
arkadaşlar edinme olasılığı iyice azalsın ve birbirinden güzel
örnekler alsınlar.
İnişli
çıkışlı bu hayat merdiveninde, yükseklere çıkılabilmesi için
bir insanın çocukluğunda almış olduğu aile terbiyesi çok
önemlidir. Çünkü çocukların kişiliklerini oluşturacak olan
ilk temel taşlarını aile yerleştirmeye başlar. Ve aileden
aldıkları bu temel bilgiler ile çevrelerinde gelişen olayları
kıyaslayıp, buna göre hareket ederler. Acaba ebeveynler nasıl
bir terbiye vermeliler ki çocukları toplumda sevilip sayılan
şerefli insanlar olabilsinler. Tabi ki, bu da ancak insanı
kalkındırmaya tek müsait ideoloji olan İslam ideolojisinin
ortaya koyduğu terbiye metoduyla gerçekleşecektir.
İslam
terbiyesiyle terbiyelenmiş ve ahlakıyla ahlaklanmış olan bir
insan, yalnız toplumda sevilip sayılan şerefli insan değil,
Allah katında da şerefli bir insan olur ki; bu da merdivenin en
üst basamağıdır. Buna en güzel örnek ise bizzat Resul (sav)'ın
terbiye etmiş olduğu sahabelerin dönemidir. O cahiliye toplumunun
içinden çıkan insanların ne kadar mutena insanlar haline geldiklerini,
ne kadar büyük zaferler kazandıklarını, insanlık Arap
Yarımadası dışında rezil ve sefil bir hayat yaşarken o
insanların İslam terbiyesiyle kendilerini yetiştirip, amellerimde
ölçü olarak haram ve helali benimsedikten sonra, İslam
Devlet'inde zekat verecek tek Müslüman’ın dahi kalmadığı
bir dönem yaşadıklarına şahit olmaktayız.
Kur'an
ahlakıyla ahlaklanmış bu insanlar yüzyıllar boyu insanlara
zulmetmiş, yönetmiş ve korku saçmış olan Devlet'leri ve
medeniyetlerini yıkıp, yüzyıllar boyu onları yönetmiş ve
onlara adaleti gösterip hükmetmiştir. İşte bize layıkıyla
örnek olan bu insanlar inandıkları yolda hareket edip, Allah-u Teâla'nın
yardımıyla güzel sonuca ulaşmışlardır. Demek ki, Resul (sav)'i
ve sahabelerini örnek alacak olan insanlar sabreder ve
azmederlerse bu yolda Allah-u Teala'nın yardımıyla muvaffak
olacaklardır.zira bunu Allah (cc) bize vaat etmiş ve şöyle
buyurmuştur.
“Ey
iman edenler eğer siz Allah'a yardım ederseniz, O da size yardım
eder ve ayaklarınızı sabit kılar.
İnkar
edenlere gelince onların hakkı yıkımdır. Allah onların
yaptıklarını boşa çıkarmıştır.” (Muhammed 7-8)
Biraz
önce merdivenin üst basamaklarında olan sahabenin
yaptıklarını örnek olarak verdik. Gerçekten bu insanlar hakkında
okunan kitaplar, söylenen sözler insana bir rahatlık veriyor.
Fakat birde madalyonun öteki yüzü var. O da günümüzdeki
Müslümanların bu merdivenin neresinde olduğudur! Maalesef günümüzde
bu basamaklara çıkabilenler çok azdır. Peki neden azdır?
Çünkü günümüzde çocuklarına İslam terbiyesi verecek olan
insanların çoğunun kendilerinin İslam'dan haberi yoktur. Günden
güne de Allah'ın ayetlerinden uzaklaşmaları ise olayın en
acı boyutu. Eğer insan bir şeyi öğrenmediyse nasıl öğretebilir!
Kendilerini kaptırmış oldukları modernleşme sevdası ve zengin
olma hayalleri ile yanıp kavrulmakta olan bu insanlar çocuklarına
nasıl bir terbiye verebilir! Onların vereceği terbiye bir asra
yakın zamandan beri Müslümanları zelil bir şekilde yaşamaya
sevk eden, adı Müslüman olan yöneticilerin almış oldukları
terbiyedir. İşte düşmüş olduğumuz bu alçaklığın sebebi,
eğer bu durumun farkındaysak bununda tek bir sebebi var oda
Allah'ın ipine sarılmamamızdandır yani yukarda belirttiğimiz
o cahiliye toplumunun insanını dünyanın efendisi yapan
değerlere sarılmayışımızdandır. Sahabenin yaptığı gibi
amellerimize haram ve helali ölçü almayışımızdandır.
Eğer biz haramı helali ölçü almazsak çocuklarımızda almaz.
Biz haramı helali ölçü alalım ki, çocuklarımız da alsın.
Biz Allah-u Teâla’nın ipine sarılalım ki çocuklarımızda
sarılsın. Çocuklarımızdan da onların çocukları görüp
örnek alsınlar ki onlarda sarılsınlar. Ve yüzyıldır nesilden
nesile gömüldükleri bu sapıklıktan kurtulsunlar.
“Nihayet
onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı
bıraktılar, nefislerinin arzusuna uydular. Bu yüzden ileride
sapıklıklarının cezasını çekecekler.” (Meryem 59)
Cumhuriyet'ten
bu yana bizim koynunuza girip bizi uyutan batılı olma hevesi gözlerimizi
o kadar kör etmiş ki, Allah-u Teâla'nın gönderdiği Kur'an’ı
okumaktan bile geri kalmışız. Bu sapıklığın, geri kalmışlığın
ve cahilliğin, namazı bırakmamızın sebebi ise Allah-u Teâla'nın
hükümlerini rafa kaldırıp, unutmamızdan başka bir şey
değildir. Zira biz Allah'ın dinine yardımdan geri kaldık ve
yukarda da okuduğumuz ayette (Muhammed 7) olduğu gibi Allah'ta
bize yardımda geri kaldı.
İşte
başımıza yüzyıla yakın bir süredir gelen yıkım ve
işlerimizin boşa çıkması, yakın geçmişteki atalarımızın
çocuklarına namazı ve Allah-u Teâla'nın hükümlerini öğretip
uygulatmadıklarından dolayı gelmiştir. Namazı kılmayan bu
nesil işte böyle geldi. Babamın babası babama öğretmedi, babamda
bana öğretmedi. İşte bu nesil böyle geldi. Su kesildi, ağaç
sarardı ve kurudu. İşte bu nesil böyle geldi.
Bakın
Din'i çocuklarına öğretmeyip nesillerini kurutan
atalarımızın, babalarımızın, eğer öğretmezsek bizlerin
kıyamet günü halimiz ne olacak. Allah c.c. bize şöyle haber
veriyor.
“Ateşe
arz olunurlarken onların, zilletten başlarını öne eğerek,
gizli gizli göz ucuyla baktıklarını göreceksin, inananlarda;
İşte asıl ziyana uğrayanlar, Kıyamet gününde kendilerini ve
ailelerini günaha sokanlardır, diyecekler. Kesinlikle biliniz ki
zalimler sürekli bir azap içindedir.” (Şura 45)
Buradan
size sesleniyorum, ben müslümanım diyen bütün annelere ve
babalara!!! Çocuğunuza ilk önce imanı öğretin. Onlara
Allah sevgisini aşılayın. Ondan sonra Muhammed Mustafa (sav) sevgisini aşılayın ki, onu örnek alıp gösterdiği yolda yürüsünler.
Sahabenin sevgisini aşılayın ki, ışık saçan o yıldızlara
bakıp yönlerini kaybetmesinler. Onlara melekleri sevmeyi öğretin
ki; bıkmadan usanmadan Allah-u Teâla'yı tesbih edip ona
kullarını affetmesi için yalvaran o nurların Allah-u Teâla'dan
bizim için diledikleri mağfirete layık olup, onların
yalvarışlarını boşa çıkarmasınlar. Bunları yapalım ki
hepimizi yaratan Allah-u Teâla yaptıklarımızı boşa çıkarmasın.
Allah sevgisini ve O'ndan korkmayı öğrettiğimiz bu çocukların
güzel amellerinden dolayı göğüslerimizi kabartıp mutlu etsin.
Hepimiz
biliyoruz ki, bütün anneler ve babalar çocuklarının yapmış
oldukları güzel amellere sevinirler ve iftihar ederler. Hele de başkaları
tarafından çocukları övülürse! Maşaallah ne kadar güzel
terbiye almışlar ailelerinden, çok terbiyeli çocuklarmış denildiğini
duyarlarsa bu onların çok hoşuna gider. Bakın Ayet'i Kerime'de
Allah-u Teâla buna ne kadar muhteşem bir örnek veriyor.
“…İncil'deki
vasıfları da şöyledir; Onlar filizlerini yarıp çıkarmış,
gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış gövdesi üzerine
dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerinde hoşuna gider.
Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kafirleri
öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara
mağfiret ve büyük mükafat vadetmiştir.” (Fetih 29)
Gelin
çocuklarınızı Allah-u Teâla'ya layık bir şekilde
yetiştirin ki, Allah'ın katına çıktığınız vakit hoşnut
olacağınız bir şekilde karşılanasınız. İnşaallah hepimiz
işleyeceğimiz iyi amellerle ziyandan kurtulup, Allah-u
Teâla'nın karşısına yüzümüz kızarmadan çıkarız.
“Asra
yemin ederim ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak
inanıp iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye
edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” (Asr 1,2,3)
|