Kırgızistan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsızlığını
kazanmış, dağlık, küçük bir ülkedir. Yaklaşık beş milyon nüfuzu
vardır. Çin, Tacikistan, Özbekistan ve Kazakistan’a sınırdır.
Kırgızistan, etnik yapısı itibariyle Kırgız, Özbek, Tacik, Rus,
Ukrayna, Alman ve çok az Acur, Sincan Uygur (Çin Müslümanları) ve
Kore gibi farklı ırklardan oluşmuş bir devlettir. Bu ülkenin
küçüklüğüne ve Özbekistan gibi komşu devletlere kıyasla doğal
kaynaklarının azlığına rağmen, coğrafî konumu onu -bilhassa Çin ve
Rusya’ya düşman olan Amerikan planlarının gölgesi altında jeo-strateji
çatışmasının mahalli kılmaktadır.
Onun stratejik konumu sebebiyle Amerika, 11 Eylül olaylarını ve
Terörizme karşı savaşı da bahane ederek, çok geçmeden Afganistan’a
karşı savaş çerçevesi içerisinde Kırgızistan’da bir askerî üs inşa
etmiştir. Halbuki Kırgızistan, Afganistan’a sınır değildir, fakat
ona çok yakındır. Hâlâ orada Amerikan üssünün varlığı devam
etmektedir.
İlk önce Sovyetler Birliği’nin bölgelerine ve şuanda da Rus uzay
istasyonunun bulunduğu mahaller üzerine Amerikan yürüyüşü karşısında
Rusya, Kırgızistan’da dahil Orta Asya’daki nüfuzunu korumak için
gerekli tedbirleri almakta gecikmemiştir. Öyle ki; Moskova 2000
yılının başında Bişkek yakınlarındaki Kant’da, hedefi Bağımsız
Devletler Topluluğu üyeleri olan Orta Asya Cumhuriyetlerini himâye
edecek bir askeri hava üssü kurmuştur. Rusya ile aralarında
Kırgızistan, Tacikistan ve Kazakistan da olmak üzere önceki beş
Sovyet Cumhuriyetleri arasında 1992 senesinde bir antlaşma
imzalanmıştır.
BBC yayın kuruluşunda Orta Asya bölüm şefi Devlet Kudret:
“Kırgızistan, Orta Asya’da fakirliğin ve en çok insanların yaşadığı
bölgelerden biri olan Fergana vadisinde toprağı olan bir devlettir
ve orası bölgede İslâmî radikalizmin beşiği olarak bilinmektedir”
der.
BBC’nin zikrettikleri arasında şu hususlarda vardır “... ve son
olarak, radikal Özbek Hizb-ut Tahrir hücrelerinin aktiviteleri,
devlet başkanı İslam Kerimov’un Özbekistan’da aşırılara karşı
başlattığı korkunç hamlenin aksine nispi Demokratik olarak bilinen
Kırgızistan’da artmıştır ”.
Kırgızistan olaylarını takip eden kimse, Amerikan’ın orada bir
dahili olmadığını görür. Bilakis Kırgızistan’da etkin olmaya çalışan
veya bir yer tutma girişiminde olan Amerika’yı men etmek için
yapılmış sanal hadiseler olduğunu idrak eder. Rusya’nın sanal olarak
icat ettiği husus gelecek tehlikeleri defetmek içindir. Zira
Amerika, kısa zaman içerisinde, daha önce Ukrayna ve Gürcistan’da
yaptığı gibi, Demokrasiye davet eden halk toplulukları icat etmeye
başlamıştı. Bunları fakru zaruret içerisinde kıvranan, mâlî ve idârî
fesada uğramış ve şiddetli fakirliğin yanında halkın, ideolojik
boşluk veya millî kimlik problemine duçar kaldığı ülkede
yapmaktadır. Tabi ki bu hususlarda, aniden İslâmî yönetiminden Rus
ihtilaline sonra da Komünist yönetime intikal eden ülkede
beklenmektedir. Komünist ihtilalin yok olmasından sonra bölgedeki
diğer komşu devletler üzerinde demografik ve coğrafi uzantısını
çekmesi, o ülkenin çabuk provake edilmesini kolaylaştırmaktadır.
Nitekim Kırgızistan’ın demografik terkibi, kimliğini sınırlandıran
milliyetçilik veya vatancılık bağın mevcudiyetini bir hayli zor
kılmaktadır. Dolayısıyla bu da bir etnik gerilim doğurmaktadır,
çünkü Kırgızca konuşanlara iltimas geçildiğine inanılmaktadır.
Rusya, beceremediği bu başarının Rusya tarafından kışkırtılmayan bir
taraftan gelmesinden korkmaktadır. Bu yüzden bu halkın, değişim için
herhangi bir tahrike gelmesine engel olmak amacıyla kendisi
tarafından provake edilmesini istemektedir. Bu konuda rolü veya
yönlendirme imkanı olan tarafların, Rusya’nın Orta Asya ve
Kafkas’lardaki geleneksel nüfuz bölgelerine sızmaya çalışan
Amerika’nın veya Fergana vadisinde geniş halk tabanı inşa etmiş olan
Hizb-ut Tahrir’in olması mümkündür. Nitekim medya organlarındaki
bütün uzmanlar, zaman zaman Hizb’in ismini zikretmekten sakınmakla
birlikte bu noktaya değinmişlerdir. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir’in
Kırgızistan halkını provake etmesi çok kolaydır. Aynı şekilde
Kırgızistan halkının kalbinde, bütün Müslümanlarda olduğu gibi,
İslâm sevgisinin olması, duygularının da kimliklerinin İslam
olduğuna dair çarpması ve ona mensubiyetlerinden gurur duymaları,
Müslümanların duygu ve düşüncelerini temsil eden Hizb-ut Tahrir’in,
oranın halkını tahrik etmesi basittir. Biraz gayret ve çaba ile ve
onlara sadece İslâm’a mensubiyetlerini hatırlatmakla, kalplerinde
İslâmî kimliklerini ihyâ etmekle mümkündür. Bunun için gereğinden
daha fazla olayların uzaması, İslâm’a savaş açmış ve bütün
Müslümanların ittifak ettiği Hilâfet Devleti’ne engel olmaya çalışan
Rusya’nın, Amerika’nın, Çin’in ve Avrupa’nın maslahatına değildir.
Belki de bu devrimin -Limon devriminin- yıldırım hızıyla başarıya
ulaşmasını böyle yorumlamak gerekir.
Nitekim Amerika’nın tutumu, bu gibi koşullarda bildik istikrarlı bir
keskinlikte değildi. Şöyle ki; Amerikan yönetimi bilhassa Amerikan
dışişleri, Gürcistan ve Ukrayna’da yaptığı gibi, muhalefetin yanında
idi. Kırgızistan’da ise, Devlet başkanı Akayev seçim komisyonundan
ve yüksek mahkemeden yapılan seçimlerin sonuçları hakkında araştırma
talebini hoş karşılayacağını belirtmesine ve bunun Kırgız devlet
başkanı tarafından atılmış önemli bir adım itibar edilmesine rağmen,
Amerika, yükselen şiddet eylemlerini sona erdirme talebinde ve
barışçıl yollarla krizi çözmeye davette bulunmamıştır. Belki bunun
arkasında işi boşa çıkarma tamahı veya Limon devrimini provake eden
bizzat kendisi ve o devrime önderlik edenlerin de adamları olacağı
bir zamana kadar erteleme niyeti olabilir. Devrimin sona ermesi ve
Akayev’in istifasının ardından Amerikan dışişleri bakanı Condelezza
Rice, meydana gelen hadise karşısında ilk Amerikan tepkisini şöyle
belirtmiştir: “Eğer bu siyâsî değişimlere şiddet eylemleri
refakat etmezse, Kırgızistan’da yapılan protesto hareketi başarılı
bir Demokrasiye götürebilir”.
Rusya’nın tutumuna gelince; o, işin başında muhalefete karşı
bazı şiddetli açıklamalar yapmıştır. Bilakis Rus dışişleri bakanı
Sergei Larov, Solana’nın seçimler hakkında yaptığı açıklamaları “doğru
olmayan bir hükümdür” diye niteleyerek eleştiriler yöneltmesi,
sanki Rusya’nın işin başında istifa eden devlet başkanı Akayev’in
yanında ve muhalefetin karşısında olduğu imajını vermiştir ki,
böylece mükemmel bir şekilde oynanan senaryo tamamlansın ve bu
hususu, Kırgızistan’daki herkese hatta gazetecilere, muhabirlere ve
ajanslara kamufle edebilsin.
Planın başarıyla sonuçlanmasının ve sanal muhalefetin egemen
olmasının ardından Rusya’nın tutumu netleşmiş ve sanki üzüntülü
olarak emri vakiye razı olduğu görüntüsünü vermiştir. Ardından Putin,
Kırgızistan’da son bulan krizi “yasa-dışı isimlendirerek” kınamakla
son taşları yerine koymuştur. Fakat aynı zamanda da otoriteyi istilâ
eden muhalefetle yardımlaşmaya hazır olduğunu ve eğer azledilen
devlet başkanı Akayev Rusya’ya sığınmak isterse gelişine muhalefet
etmeyeceği açıklamasında bulunmuş ve uzun zamandan beri böyle bir
muhalefet unsurlarının varlığını bildiğini beyân etmiştir.
Rus dışişlerinin demecinde ise “Kırgızistan’daki olayların,
üzüntü verici” olduğu ifadesi geçmiş, ama bunun yanında demecine
şu ifadeyi de eklemiştir “Sokak gösterilerine katılanlar,
başkanlık ve hükümet konağını istilâ etmişlerdir. Bu gibi
durumlarda, ülkenin, tekrar yasallığı dönüşmesine davet etmek
gerçekten çok önemlidir”. Bu demeciyle sanki o, 24/03/2005
Perşembe gününden itibaren zımnen ülkeye hükümet olarak sanal
muhalefeti tanıdığını imâ etmiştir. Dışişlerinin demeci arasında
“en kısa zamanda Kırgızistan’da anayasayı tatbik etmeyi garanti
etmenin cidden zaruri olduğu ve yapısı gereği halkın barışına ve
sistemin tekrar egemen olmasına tehlike teşkil eden herhangi bir
amelden kaçınmak” hususu da vardır. Böylece Rus dışişleri,
Kırgızistan’da, mesela Hizb-ut Tahrir gibi, kendi tarafından kontrol
edilmeyen tarafların provakesine atmosferi hazırlayan anarşinin ve
protestonun devamından yana olmadığına dair Rusya’nın hırsını
vurgulamaktadır.
Avrupa’nın tavrına gelince; bunu Solana şöyle dillendirmiştir
“Avrupalılar, parlamento seçimlerinin Avrupa güvenlik ve işbirliği
teşkilatı (AGİT) kriterlerine ve bir çok alanda uluslararası
kriterlere uygun olmadığından dolayı endişelidirler”. Devamla “Vartanın
yükselmesine neden olan da işte budur” diyerek, muhalefetin
tahriklerine bunu bahane etmektedir. Avrupa güvenlik ve işbirliği
teşkilatından gözlemciler, Şubat ve Mart’ta yapılan seçimleri,
oyların satın alındığına, muhalefet adaylarına propaganda imkanı
verilmediğine ve medya organlarının kötüye kullanıldığına işâret
ederek tenkit etmişlerdir. Ardından Avrupa güvenlik ve işbirliği
teşkilatının, istikrarsızlık durumunu sona erdirmek amacıyla ulusal
tek bir hükümetin kurulmasına davet etmesi, sadece varlığı ifade
etme kabilinden gelmiştir. Sanki onlar “Biz buradayız”
demektedirler. Fakat Solana tarafından yapılan eleştirilere ve
bunlara Rus dışişleri bakanı Sergei Larov tarafından verilen
seçimlerin yasallığına ilişkin cevaplar, senaryonun geri kalan
bölümüne tamamlamak amacıyla ortak koordinasyondan sonra verilmiş
cevaplardır. Sanki Limon devrimi, Ukrayna’daki Turuncu devriminin
veya Gürcistan’daki Kadife devriminin öz kardeşi mesâbesindedir.
Taraflardan yapılan o açıklamalar, gözleri boyamaktan öteye geçmeyen
açıklamalardır.
Binaenaleyh Limon devrimi, Turuncu ve Kadife devriminden uzak bir
devrimdir. O, bir çeşit devrimdir. Ona yarışma devrimi demek
mümkündür. Öyle ki Rusya, sanal bir devrim icat etmekle Amerika’nın
önüne geçmiştir. Çünkü Gürcistan’da veya Ukrayna’da yaptığı devrim
gibi bir devrimi Kırgızistan’da yönetimi değiştirmek için yapmasına
engel olmuştur. Ayrıca Rusya bununla da en kısa zamanda bölgedeki
bütün devletlerin sistemlerini yıkmakla tehdit eden Hizb-ut
Tahrir’in Fergana vadisinde başardığı İslâmî tabanı gölgelemek
istemektedir.