Ana Sayfa YIL 16  SAYI 184  SAFER/R.EVVEL 1426  NİSAN 2005 E-Mail

Kırgızistan Devrimi

Ercan TEKİN

Kırgızistan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanmış, dağlık, küçük bir ülkedir. Yaklaşık beş milyon nüfuzu vardır. Çin, Tacikistan, Özbekistan ve Kazakistan’a sınırdır. Kırgızistan, etnik yapısı itibariyle Kırgız, Özbek, Tacik, Rus, Ukrayna, Alman ve çok az Acur, Sincan Uygur (Çin Müslümanları) ve Kore gibi farklı ırklardan oluşmuş bir devlettir. Bu ülkenin küçüklüğüne ve Özbekistan gibi komşu devletlere kıyasla doğal kaynaklarının azlığına rağmen, coğrafî konumu onu -bilhassa Çin ve Rusya’ya düşman olan Amerikan planlarının gölgesi altında jeo-strateji çatışmasının mahalli kılmaktadır.

Onun stratejik konumu sebebiyle Amerika, 11 Eylül olaylarını ve Terörizme karşı savaşı da bahane ederek, çok geçmeden Afganistan’a karşı savaş çerçevesi içerisinde Kırgızistan’da bir askerî üs inşa etmiştir. Halbuki Kırgızistan, Afganistan’a sınır değildir, fakat ona çok yakındır. Hâlâ orada Amerikan üssünün varlığı devam etmektedir.

İlk önce Sovyetler Birliği’nin bölgelerine ve şuanda da Rus uzay istasyonunun bulunduğu mahaller üzerine Amerikan yürüyüşü karşısında Rusya, Kırgızistan’da dahil Orta Asya’daki nüfuzunu korumak için gerekli tedbirleri almakta gecikmemiştir. Öyle ki; Moskova 2000 yılının başında Bişkek yakınlarındaki Kant’da, hedefi Bağımsız Devletler Topluluğu üyeleri olan Orta Asya Cumhuriyetlerini himâye edecek bir askeri hava üssü kurmuştur. Rusya ile aralarında Kırgızistan, Tacikistan ve Kazakistan da olmak üzere önceki beş Sovyet Cumhuriyetleri arasında 1992 senesinde bir antlaşma imzalanmıştır.

BBC yayın kuruluşunda Orta Asya bölüm şefi Devlet Kudret: “Kırgızistan, Orta Asya’da fakirliğin ve en çok insanların yaşadığı bölgelerden biri olan Fergana vadisinde toprağı olan bir devlettir ve orası bölgede İslâmî radikalizmin beşiği olarak bilinmektedir” der.

BBC’nin zikrettikleri arasında şu hususlarda vardır “... ve son olarak, radikal Özbek Hizb-ut Tahrir hücrelerinin aktiviteleri, devlet başkanı İslam Kerimov’un Özbekistan’da aşırılara karşı başlattığı korkunç hamlenin aksine nispi Demokratik olarak bilinen Kırgızistan’da artmıştır ”.

Kırgızistan olaylarını takip eden kimse, Amerikan’ın orada bir dahili olmadığını görür. Bilakis Kırgızistan’da etkin olmaya çalışan veya bir yer tutma girişiminde olan Amerika’yı men etmek için yapılmış sanal hadiseler olduğunu idrak eder. Rusya’nın sanal olarak icat ettiği husus gelecek tehlikeleri defetmek içindir. Zira Amerika, kısa zaman içerisinde, daha önce Ukrayna ve Gürcistan’da yaptığı gibi, Demokrasiye davet eden halk toplulukları icat etmeye başlamıştı. Bunları fakru zaruret içerisinde kıvranan, mâlî ve idârî fesada uğramış ve şiddetli fakirliğin yanında halkın, ideolojik boşluk veya millî kimlik problemine duçar kaldığı ülkede yapmaktadır. Tabi ki bu hususlarda, aniden İslâmî yönetiminden Rus ihtilaline sonra da Komünist yönetime intikal eden ülkede beklenmektedir. Komünist ihtilalin yok olmasından sonra bölgedeki diğer komşu devletler üzerinde demografik ve coğrafi uzantısını çekmesi, o ülkenin çabuk provake edilmesini kolaylaştırmaktadır. Nitekim Kırgızistan’ın demografik terkibi, kimliğini sınırlandıran milliyetçilik veya vatancılık bağın mevcudiyetini bir hayli zor kılmaktadır. Dolayısıyla bu da bir etnik gerilim doğurmaktadır, çünkü Kırgızca konuşanlara iltimas geçildiğine inanılmaktadır. Rusya, beceremediği bu başarının Rusya tarafından kışkırtılmayan bir taraftan gelmesinden korkmaktadır. Bu yüzden bu halkın, değişim için herhangi bir tahrike gelmesine engel olmak amacıyla kendisi tarafından provake edilmesini istemektedir. Bu konuda rolü veya yönlendirme imkanı olan tarafların, Rusya’nın Orta Asya ve Kafkas’lardaki geleneksel nüfuz bölgelerine sızmaya çalışan Amerika’nın veya Fergana vadisinde geniş halk tabanı inşa etmiş olan Hizb-ut Tahrir’in olması mümkündür. Nitekim medya organlarındaki bütün uzmanlar, zaman zaman Hizb’in ismini zikretmekten sakınmakla birlikte bu noktaya değinmişlerdir. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir’in Kırgızistan halkını provake etmesi çok kolaydır. Aynı şekilde Kırgızistan halkının kalbinde, bütün Müslümanlarda olduğu gibi, İslâm sevgisinin olması, duygularının da kimliklerinin İslam olduğuna dair çarpması ve ona mensubiyetlerinden gurur duymaları, Müslümanların duygu ve düşüncelerini temsil eden Hizb-ut Tahrir’in, oranın halkını tahrik etmesi basittir. Biraz gayret ve çaba ile ve onlara sadece İslâm’a mensubiyetlerini hatırlatmakla, kalplerinde İslâmî kimliklerini ihyâ etmekle mümkündür. Bunun için gereğinden daha fazla olayların uzaması, İslâm’a savaş açmış ve bütün Müslümanların ittifak ettiği Hilâfet Devleti’ne engel olmaya çalışan Rusya’nın, Amerika’nın, Çin’in ve Avrupa’nın maslahatına değildir. Belki de bu devrimin -Limon devriminin- yıldırım hızıyla başarıya ulaşmasını böyle yorumlamak gerekir.

Nitekim Amerika’nın tutumu, bu gibi koşullarda bildik istikrarlı bir keskinlikte değildi. Şöyle ki; Amerikan yönetimi bilhassa Amerikan dışişleri, Gürcistan ve Ukrayna’da yaptığı gibi, muhalefetin yanında idi. Kırgızistan’da ise, Devlet başkanı Akayev seçim komisyonundan ve yüksek mahkemeden yapılan seçimlerin sonuçları hakkında araştırma talebini hoş karşılayacağını belirtmesine ve bunun Kırgız devlet başkanı tarafından atılmış önemli bir adım itibar edilmesine rağmen, Amerika, yükselen şiddet eylemlerini sona erdirme talebinde ve barışçıl yollarla krizi çözmeye davette bulunmamıştır. Belki bunun arkasında işi boşa çıkarma tamahı veya Limon devrimini provake eden bizzat kendisi ve o devrime önderlik edenlerin de adamları olacağı bir zamana kadar erteleme niyeti olabilir. Devrimin sona ermesi ve Akayev’in istifasının ardından Amerikan dışişleri bakanı Condelezza Rice, meydana gelen hadise karşısında ilk Amerikan tepkisini şöyle belirtmiştir: “Eğer bu siyâsî değişimlere şiddet eylemleri refakat etmezse, Kırgızistan’da yapılan protesto hareketi başarılı bir Demokrasiye götürebilir”.

Rusya’nın tutumuna gelince; o, işin başında muhalefete karşı bazı şiddetli açıklamalar yapmıştır. Bilakis Rus dışişleri bakanı Sergei Larov, Solana’nın seçimler hakkında yaptığı açıklamaları “doğru olmayan bir hükümdür” diye niteleyerek eleştiriler yöneltmesi, sanki Rusya’nın işin başında istifa eden devlet başkanı Akayev’in yanında ve muhalefetin karşısında olduğu imajını vermiştir ki, böylece mükemmel bir şekilde oynanan senaryo tamamlansın ve bu hususu, Kırgızistan’daki herkese hatta gazetecilere, muhabirlere ve ajanslara kamufle edebilsin.

Planın başarıyla sonuçlanmasının ve sanal muhalefetin egemen olmasının ardından Rusya’nın tutumu netleşmiş ve sanki üzüntülü olarak emri vakiye razı olduğu görüntüsünü vermiştir. Ardından Putin, Kırgızistan’da son bulan krizi “yasa-dışı isimlendirerek” kınamakla son taşları yerine koymuştur. Fakat aynı zamanda da otoriteyi istilâ eden muhalefetle yardımlaşmaya hazır olduğunu ve eğer azledilen devlet başkanı Akayev Rusya’ya sığınmak isterse gelişine muhalefet etmeyeceği açıklamasında bulunmuş ve uzun zamandan beri böyle bir muhalefet unsurlarının varlığını bildiğini beyân etmiştir.

Rus dışişlerinin demecinde ise “Kırgızistan’daki olayların, üzüntü verici” olduğu ifadesi geçmiş, ama bunun yanında demecine şu ifadeyi de eklemiştir “Sokak gösterilerine katılanlar, başkanlık ve hükümet konağını istilâ etmişlerdir. Bu gibi durumlarda, ülkenin, tekrar yasallığı dönüşmesine davet etmek gerçekten çok önemlidir”. Bu demeciyle sanki o, 24/03/2005 Perşembe gününden itibaren zımnen ülkeye hükümet olarak sanal muhalefeti tanıdığını imâ etmiştir. Dışişlerinin demeci arasında “en kısa zamanda Kırgızistan’da anayasayı tatbik etmeyi garanti etmenin cidden zaruri olduğu ve yapısı gereği halkın barışına ve sistemin tekrar egemen olmasına tehlike teşkil eden herhangi bir amelden kaçınmak” hususu da vardır. Böylece Rus dışişleri, Kırgızistan’da, mesela Hizb-ut Tahrir gibi, kendi tarafından kontrol edilmeyen tarafların provakesine atmosferi hazırlayan anarşinin ve protestonun devamından yana olmadığına dair Rusya’nın hırsını vurgulamaktadır.

Avrupa’nın tavrına gelince; bunu Solana şöyle dillendirmiştir “Avrupalılar, parlamento seçimlerinin Avrupa güvenlik ve işbirliği teşkilatı (AGİT) kriterlerine ve bir çok alanda uluslararası kriterlere uygun olmadığından dolayı endişelidirler”. Devamla “Vartanın yükselmesine neden olan da işte budur” diyerek, muhalefetin tahriklerine bunu bahane etmektedir. Avrupa güvenlik ve işbirliği teşkilatından gözlemciler, Şubat ve Mart’ta yapılan seçimleri, oyların satın alındığına, muhalefet adaylarına propaganda imkanı verilmediğine ve medya organlarının kötüye kullanıldığına işâret ederek tenkit etmişlerdir. Ardından Avrupa güvenlik ve işbirliği teşkilatının, istikrarsızlık durumunu sona erdirmek amacıyla ulusal tek bir hükümetin kurulmasına davet etmesi, sadece varlığı ifade etme kabilinden gelmiştir. Sanki onlar “Biz buradayız” demektedirler. Fakat Solana tarafından yapılan eleştirilere ve bunlara Rus dışişleri bakanı Sergei Larov tarafından verilen seçimlerin yasallığına ilişkin cevaplar, senaryonun geri kalan bölümüne tamamlamak amacıyla ortak koordinasyondan sonra verilmiş cevaplardır. Sanki Limon devrimi, Ukrayna’daki Turuncu devriminin veya Gürcistan’daki Kadife devriminin öz kardeşi mesâbesindedir. Taraflardan yapılan o açıklamalar, gözleri boyamaktan öteye geçmeyen açıklamalardır.

Binaenaleyh Limon devrimi, Turuncu ve Kadife devriminden uzak bir devrimdir. O, bir çeşit devrimdir. Ona yarışma devrimi demek mümkündür. Öyle ki Rusya, sanal bir devrim icat etmekle Amerika’nın önüne geçmiştir. Çünkü Gürcistan’da veya Ukrayna’da yaptığı devrim gibi bir devrimi Kırgızistan’da yönetimi değiştirmek için yapmasına engel olmuştur. Ayrıca Rusya bununla da en kısa zamanda bölgedeki bütün devletlerin sistemlerini yıkmakla tehdit eden Hizb-ut Tahrir’in Fergana vadisinde başardığı İslâmî tabanı gölgelemek istemektedir.

 

YIL 16  SAYI 184  SAFER/R.EVVEL 1426 NİSAN 2005

Yukarı