Ana Sayfa YIL 16  SAYI 184  SAFER/R.EVVEL 1426  NİSAN 2005 E-Mail

MAHZUN KUDÜS (2. Bölüm)

Çeviren: O. Tarık ZİYAD

Tarihi kaynaklardan anlaşıldığına göre Mescid-i Aksa'yı ilk inşa eden kişi Hz. Süleyman (as)'dır. Kuran-ı Kerim'in Sebe Suresi’nin 14. Ayet-i Kerime’sinin tefsiriyle ilgili olarak verilen bilgiler de buna delalet etmektedir. Bu Ayet-i kerime de şöyle buyurulur:

"Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimizde, onun ölümünü, bastonunu yiyen ağaç kurdundan başka onlara gösteren olmadı. Böylece o yere yıkılınca, anlaşıldı ki cinler eğer gaybı biliyor olsalardı aşağılayıcı azabın içinde kalmazlardı."

Bu Ayet-in tefsirinde şu bilgiler verilir: Süleyman (as) Mescid-i Aksa'nın inşasında cinlerden de yararlandı. Bu inşaat işinde insanların yapmaya güç yettiremeyecekleri zor işleri cinler yapıyorlardı. Ancak Süleyman (as) bir gün mihrabında asasına dayanmış halde ibadet ederken öldü. Cinler onun ibadet ettiğini sanarak işlerini yapmaya devam ettiler. Sonuçta Süleyman (as)'ın asasını içten güve yedi ve asa kırılınca onun cesedi de yere düştü. Böylece öldüğü anlaşıldı.

Mescid-i Aksa’nın yapımıyla ilgili Resul (sav)’in şu Hadisi yer almaktadır:

“İbrahim İbn-ü Yezid et-Teymî anlatıyor: ‘Babamdan mescidin avlusunun kenarında Kuran öğreniyordum. Bu sırada secde âyeti okumuşsam babam hemen secdeye kapanıyordu. Kendisine: “Babacığım yolda niye secde ediyorsun?” diye sordum.. Dedi ki: “Ben Ebu Zerr (ra)’ın şöyle dediğini işittim: “Resulullah’a yeryüzünde inşa edilen ilk mescidin hangisi olduğunu sordum: “Mescid-i Haram olduğunu söyledi. Ben: “Sonra hangisi?” dedim, Mescid-i Aksa diye cevap verdi. Ben “İkisi arasında kaç yıl fark var?” dedim. “Kırk yıl!” dedi ve ilave etti: “Yeryüzü sana mescittir, öyleyse nerede namaz vaktine ulaşırsan namazını kıl, çünkü fazilet ondadır.” (Kütüb-ü Sitte 8. cilt sayfa 134)

Bazı tarihi kaynaklarda Kudüs'ün M.S. 70 yılında yıkıma uğratıldığı Beyt-i Makdis'in de bu olayda yıkıldığı ifade edilmektedir. Ancak bu mekan yine bir mabet olarak biliniyor ve Beyt-i Makdis'in kalıntıları da korunuyordu. Şu an yahudilerin "Ağlama Duvarı" Müslümanların ise "Burak Duvarı" olarak adlandırdıkları duvar, eski mabedin bir kalıntısıdır. M.S. 638 yılında Hz. Ömer (ra) döneminde Kudüs fethedildikten sonra Beyt-i Makdis'in yerinde Mescid-i Aksa inşa edildi. Hz. Ömer (ra)'ın burayı mabet ittihaz etmesi de o mekanın kutsiyet ve ehemmiyetinden ileri geliyordu. Mescid-i Aksa daha sonra Emevi halifelerinden Abdülmelik bin Mervan zamanında genişletildi. Mescid-i Aksa'nın hemen yakınında bulunan ve bugün çoğu Müslümanlar tarafından Mescid-i Aksa zannedilen sekiz köşeli Kubbetu's-Sahra adlı mabet de Abdülmelik bin Mervan tarafından inşa ettirilmiştir.

İşte ey Müslümanlar, ardı arkası kesilmeden daha onlarca faziletini sıralayabileceğimiz Arz-ı Mukaddes ki, bu Filistinlilerin değil bilakis bütün İslam ümmetinin ortak malidir. Ama ne yazık ki, şuanda lanetli Yahudi varlığının elindedir. Son yıllarda başını Arap ülkeleri yöneticilerin çektiği İslam ülkelerindeki yöneticiler ve bunların içinde malum ki, TC’nin sözüm ona dindar başbakanı ve dışişleri bakanı, gaspçı yahudi devletiyle ilişkilerini geliştirmek için koşuşturup durdular. Yine bu yöneticilerden bir kısmı barış yaptı, kimi büro açtı, kimi ticari ilişkiler kurdu, kimisi açıktan açığa kimi de gizli olarak temsilcilerini kabul etti. Bunların tamamı yahudi devleti ile barış yapmanın stratejik bir hedef olduğunu ilan ettiler. Evet bunların çoğu bunun katiyetle haram olduğunu bile bile yaptılar.

Şüphesiz ki yahudinin yeryüzünde böbürlenmesi, bozgunculuğu ve azgınlığı daha da arttı: Dünya yahudilerinden daha fazlasını getirebilmek için Filistin halkından çok sayıda insanı yurtlarından kovmakta ısrarları daha da arttı. İnsanların evlerini yıkıyorlar, topraklarını gasbetiyorlar, tutukluyorlar, işkence yapıyorlar, kemiklerini kırıyorlar ve öldürüyorlar. Mescid-i Aksa’yı, Harem-i İbrahim’i işgal ediyorlar ve bu mescitlerde katliamlar yapıyorlar. Sözlerinde durmuyorlar ve ahitlerini bozuyorlar. Her gün Lübnan’ın havasını ve suyunu kirletiyorlar, silahları ile şehirleri ve köyleri bombalıyorlar. Lübnan, Suriye ve Filistin topraklarını işgal ediyorlar. Tüm Araplara ve Müslümanlara karşı kışkırtıcılıklarını ve meydan okuyuşlarını her geçen gün daha da artırıyorlar. Çünkü onlar, İslam ümmetinin kalbine saplanmış bir hançerdirler. İslam ülkelerinin tamamına yayılan kötü huylu kanser hücresidirler.

Durum bu iken İsrail yahudisinde ne değişti de Arap yöneticiler ve Müslümanlar onlara doğru koşuşturup duruyorlar?! Araplar ve diğer Müslüman halklar, yöneticilerinin ihanete doğru koşuşturmalarına karşı neden sessiz kalıyorlar ve aldırmıyorlar?! Halklar, ihanetlerinde ve ihmalkarlıklarında yöneticilerle anlaştılar mı?! Yoksa kendi aleyhlerine birtakım tuzaklar mı kuruyorlar? Hayır, kesinlikle hayır! Halklar saptırılma ve ümitsizliğe düşürülme akıntısına kapıldılar.

Fakat halkların umursamaz bir tavır almaları, gerçeklerin saptırılmasından, baskıdan, ağızların susturulmasından, kafirlerin ve onların uşaklarının halkın kalbine yerleştirmeyi başardıkları ümitsizlik tohumlarının ekilmesinden kaynaklanmaktadır. Halkın ümitsizliğe sürüklenmesi için, saptırma, yaralama ve sürgüne gönderme gibi işlemler yaklaşık yarım asra yakın bir süreyi gerektirmiştir. Bu yüzden halk, haksızlığa, aşağılanmaya ve hakarete karşı sessiz kalmakta ve teslim olmaktadır. Halklar asla kendileri aleyhine tuzak kurmazlar. Ancak, saptırıcı ve uşak yöneticiler, insanları ümitsizliğe ve teslim olmaya sürüklemek için kafir efendileri ile işbirliği yaparak halk üzerinde tuzaklar kurmaktadırlar. Öyle ki bunların saptırmaları ve ümitsizliğe düşürmeleri; normal halktan olanların dışında, kültürlü kimselerin, siyasetçilerin, medyadakilerin ve eğitim ve öğretimle uğraşanların çoğunluğunu bile etkisi alacak bir boyuta ulaştı.

Arabıyla ve Arap olmayanıyla İslam ümmeti Yahudi devleti önünde gerçekten çaresiz midir? Hayır, kesinlikle hayır. İslam ümmeti, birliği paramparça bir halde bulunan Arap yarımadasından çıktı, Fars ve Rum imparatorluklarını kendisine boyun eğdirdi. İslam ümmetinin, devletinin ve risaletinin nuru tüm dünyada yükseldi, bin yıldan daha uzun bir süre dünyanın birinci devleti olarak kaldı. Bu ümmet, bu asırda her türlü baskı araçları kullanılarak sindirilmesine rağmen Allah (cc)’nın kitabında belirttiği: Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; marufu emreder, münkerden men eder ve Allah'a inanırsınız.

“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.” (Al-i İmran 110) Ayetine uygun olarak; asli haline, Allah’ın İslam ümmeti için hazırlamış olduğu doğal merkezine dönecektir. Ümmetin yahudiyi kendisine rakip olarak görmesi ayıptır. Zira onun rakibi bir bütün olarak Amerika ve Avrupa’dır. Rusya, Çin ve Japon topluluklarıdır. O, en hayırlı ümmettir ve insanlığa en hayırlı risaleti taşımaktadır. Bu, bir kuruntu değildir. Bilakis bu, tarihi dolduran, şu anı ve geleceği de doldurmaya hazırlanan bir gerçektir. Bu, büyük devletlerin korktuğu, gerçekleşmesini engellemek, Müslümanları bundan saptırmak ve ümitsizlik halinde kalmalarını sağlamak için uğraştığı gerçektir.

Çözüm açıktır: İslam ümmetini oluşturan halklar, kafirlere uşaklık yapan yöneticilerini sırtlarından atmalı, onların bozguna uğratan düşünce yapılarını ve küfür sistemi olan bozuk sistemlerini terk etmelidirler. Bu, kolay bir çözümdür ve bu halkların gücünün üstünde değildir. Her ne kadar seçimlerde %99 oy almış olsalar da bu yöneticilerle halkları arasında hiçbir sevgi ve saygı yoktur. Ümmet bu polisiye sistemler altında baskıdan, fakirlikten, Yahudiler ve tüm düşmanları önünde yenilgiye uğratılmaktan başka zevk tatmadı. Bu ümmet, bu yöneticilerden kurtulmaya azmettiğinde, bu yöneticilerin efendileri olan büyük devletlerin gücü halklarının elinden onları korumaya yetmez. Bu halkların yapmaları gereken ise; azmetmek, bunun planını yapmak ve hemen harekete geçmektir. Ey Müslümanlar! İçinizdeki ümitsizliği atınız! Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.

“Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.” (Al-i İmran 139) Ayetine kulak vererek dininize ve Rabbinize güveniniz! Biliniz ki, yahudiler ve Filistin’i işgal etmiş olan devletleri göz açık kapayıncaya kadar yok olacak ve hiçbir iz kalmayacaktır.

“Hatta ağaç ve taş dile gelerek; ey Müslüman, ey Allah’ın kulu, arkamda yahudi var gel ve onu öldür, diyecektir.” (Sahihi Müslim: 5403)

İşaretler bu zamanın azaldığını, vaktin geldiğini gösteriyor…

İslam ümmetinin mülkü yeryüzünün doğusundan batısına kadar ulaşacaktır. Müslümanların hükümranlığı güneşin doğup battığı her yere ulaşacaktır. Muhammed (sav)in dini, kapitalist ideolojinin veya liberalist kapitalist sistemin de içinde bulunduğu tüm dinlerin üzerinde hakimiyet kuracaktır.

“O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Resûlünü hidayet ve Hak Din ile gönderendir.” (Tevbe 33)

HAYDİ MÜSLÜMANLAR MAHZUN KUDÜS SİZİ BEKLİIYOR

S O N

YIL 16  SAYI 184  SAFER/R.EVVEL 1426 NİSAN 2005

Yukarı